~DÖRT~
1993 İPEK'İN GÜNLÜĞÜ
Bu cümleye hayatımın anlamı ye başlamak istiyorum aslında. Öyle sonuçta. Hayat çünkü sana eşsiz gelen güzelliklerle anlamlı bir hal alır. Oysa o benim en eşsiz prensim...
Bu duyguların tekrar benzeri yaşanmayacak başka bir bedende, biliyorum. Onun olduğu bir kalbi taşımak... Ona ait bir ruhu sevmek bambaşka.
Tüm acıları, hayal kırıklıklarını olumsuzluklarımı, üzüntülerimi unutturanımsın Erdem'im...
Senin sayende nefes alıyor, senin sayende hayal kurabiliyorum. Tüm umudum tükenmişti, yapayalnızdım. Sen geldin. Hep sol yanım kal. Seninle huzur buldum ben. Hiç gitme.
Ne güzeldir bir insanın kalbine aşık olmak. Her gece ruhuna sarılmak. Her gittiğin yerin sana onu hatırlatması. Vardır illaki her insanın çok sevip de hiç gitmesini istemediği birileri. Ben sana aşık olduğumda daha 15 yaşındaydım. İlk gördüğüm an hatta ilk sarıldığım an zamanın ilk defa durduğu, aslında gerçek olan yaşamın hissedildiği bir andı. Gerçekten ne kadar da güzel masmavi gözlerin. İçinde kaybolmuşum verdiği o haz. Ne kadar da güzelmiş, şevkatiyle sadece bana huzur verecek olan kolların.
İnsanlar sevdiğini her daim özler. İstersen aylardır görme, istersen saniyeler geçsin. Fakat ben. Ben seni yanımdayken bile özledim. Bana bakarken, bana gülümserken bile. Asla tükenmesini istemediğim bu duyguları sen tarafından yaşamak ne kadar da güzeldi. Seni çok seviyorum. Seni çok özlüyorum. Her gece hayalini kuruyorum. Sarılışını asla unutamadım. Geçen hafta hani şey demiştin. "Ben nasıl sarılıyorum ki?"
O an sana bunun cevabını vermemiştim. Ama burada verebilirim aslında.
Nasıl mı sarılıyorsun? Tüm sevgini, hayallerimi, umutlarımı sonsuza dek içime hapsederek. Bunları yaşamak için heveslendirerek. Sen bana her baktığında içim gidiyor ya hani yani sen öyle diyosun. Benim ruhum o an aslında geleceğimiz acaba nasıl olacak diye düşünmeye başlıyor.
Biliyorsun sadece yazın birlikte yan yana gelebiliyorum. Farklı şehirlerde yaşama sorunu işte. Sen hep burada kızların kalbini çalan Erdem'din elaleme göre. Ama sadece beni sevdin. O kadar kişi varken beni seçtin. Benimsin artık. Sonsuza dek ayrılmasak keşke. 1 ayımız kaldı. Son 1 ay. Koskoca 8 ay nasıl geçecek bilmiyorum. Neyse şimdi bu konuları düşünüp de moralimizi bozmayalım demi. Daha 1 ayımız var dolu dolu geçirmeye mutlu olmaya bakalım. Benim ruhum şu an aslında derenin orada sana sarılmakta hala.
Hiç bişey bilmiyorum seni ne kadar çok sevdiğimi bile. O kadar çok. İnsanın en mutlu olduğu yer esasında kendisini güvende hissettiği, huzur bulduğu yerdir. Benim huzurum senin omuzlarında saklıydı. Kokunda...
Keşke yan yana değilken zamanın yavaş geçtiği gibi dip dibeyken de bu kadar yavaşlasa. Zamanı durdurabilsek.
Biliyor musun arkadaşım. Dün Erdem bana dört yapraklı yonca verdi. Hayatımız boyunca bu bize şans getirsin. Umudumuz olsun dedi.
En büyük mutluluğum onu tanımak. İnşallah onu hiç kaybetmem. Kimseye güvenemezken hele babamın bana yaptıklarından sonra hayatta güvenim yoktu. Bana her gün eziyrt etmekten başka hiç bir şey yapmaz. Sarhoş bir şekilde eve gelir döver, günlerce odaya kitler aç susuz bırakır.
Kimse babamın korkusundan yanına yaklaşamazdı. Hiç arkadaşım yoktu. O öldükten sonra biraz normale döndü hayatım ama hep o çıkıverecekmiş gibi yine işkence edecekmiş gibi. Hayatıma onun gibi birisi girecekmiş korkusu en büyük korkum aslında.
Artık arkadaşlarım var biliyor musun
Naz benim en yakın arkadaşım. Erdem'le de birlikte olduğumuzu bilen tek kişi aslında. Ona güvendim en çok ve bu sırrın aramızda kalması için sıkı sıkı tembih ettim. İlk başta biraz sinirlenmiş gibiydi ama galiba sonradan alıştı o da. Neyse benden bu günlük bu kadar görüşürüz...
🌼🌼
Biliyor musun günlüğüm ;
Aslında hayatımın en kötü günü bu gün. Babamın vurduğu kemerin yarası bile canımı bu kadar çok yakmamıştı. Canım hiç bu kadar yanmamıştı. Sanki içimde bir alev var zaman geçtikçe artıyor.
Bu gün Naz meydandaki kahvenin orada Erdem'le olan tüm birlikteliğimizi haykırdı. Herkes öğrendi. Erdemin üvey babası taabii ki onu buradan aldı ve gitti bizi uygun görmediğini, yaşımızın daha çok küçük olduğunu söyleyip bizi ayırdı. Daha yeni evlat edinmişti onu. Yetimhanede büyümüştü şimdiye kadar ve artık bir koruyucu ailesi vardı. Her şey berbat mı olacaktı şimdi?
Erdemi tekrar yetimhanede mi vereceklerdi? Tamam gerçek ailesi değildi ama çocuklupundan beri erdemi tanımış bilmiş ve onu sevip koruyup kollayan kişilerdi. bu kadar zalim yaklaşamazlardı bu kadar basit bir olaya.
Erdem beni suçladı haklı olarak. tamam da ben nereden bilebilirdim ki? Her şey senin yüzünden. Ne diye gidip Naz'a söylediysen dedi. Ve gitti. Her şey bitti. Biz bittik. Bana neden bunu yapıyorsun ki? Bana söz vermiştin. Onca yeminler etmiştin. Nerede kaldı bu sözler, yeminler? Beni bırakıp gittin. Benden uzaklaştın. Biliyorum anlatmamalıydım ama benim Naz'dan başka kimsem yoktu ve mutluluğumu biriyle paylaşmak istedim sadece. Beni sen inandırmıştın aşka.
Onca hayali beraber kurmuştuk seninle. Biz çok güzeldik. Yıllar geçsin sen geçip gitme. Korkularım beni yanımda kalmasın. Bana oksijen değil senin kokun bana hayat veren demiştin. Sensizlik çok ağır. Bana neden bu kadar çok acı yaşatıyorsunuz? Ben hiç bir şey yapmadım ki. Ben 5 yaşında yemeğe tuz atmayı unuttuğu için dayak yiyen minik bir kızdım. Daha o zaman başladı bu fısıltılar. Her gün çok az kaldı diyordu. Sen gelince gidiyordu hepsi. Sen varken mutluydum ben. Geleceksin demi diğer yaz. Bana sensiz kalmayı öğretme ne olur. Ben sana hiç bir şey yapmadım ki. Ben de sevmekten başak hiçbir günah işlemedim.
~MAYIS~
"Aylar geçti. Gelecek misin acaba?
Normalde bu zamanlar gelirdiniz. Neredesin deniz gözlüm...
Gelmeyecek misin yoksa?
Fısıltılar beni bırakmıyor. Kaybedeceğiz sanki, lütfen lütfen ölmeme izin verme.
Ben benden vazgeçtim, sen benden vazgeçme demek isterdim. Ama geç kaldım sanki. Sen de benden vazgeçtin işte. Yoksun. 9 ay geçti. Senden haber alamıyorum, sesini duyamıyorum. Farkında mısın biz bitiyoruz. Belki de bittik.
Çok çok çok özledim. Sesini duymaya ihtiyacım var. Sen eskiden severdin beni. Kıyamazdım bana. Şimdi ne değişti? Naz'ın ihanetinin cezasını bana kestin be. Ne oldu böyle bize?
Dayanamıyorum, olmuyor.
Fotoğrafına bakmak hiç bir yarayı geçirmiyor artık. Umudumun tekrar tazelenmesi lazım ama olmuyor. Sensizlik beni bitirmek üzere. Şarkılar bile bir başka hüzünlü. Hala aklımda seni ilk gördüğüm an. Bana ilk seni seviyorum deyişin. İlk sarıldığın an. Gel be çok çaresizim.
Sonumuz böyle olmasın. Her şeyi baştan yazalım. Benim senden başka kimsem yok. Avaz avaz bağırıyorum, duymuyorsun. Neden bana kör, bana sağır, bana dilsizsin. Vazgeçme izin verme. Gitme. Gitmeme de izin verme. Sana çok ihtiyacım var.
Sen de hissediyor musun kalbimin acıdığını?
Sen de duyuyor musun bas bas çığlıklarımı. Acaba tekrar yetimhanede mi döndün. Her şey benim yüzümden berbat mı olmuştu?
Seninle geçirmedim kalan günlerimizi. Kokunla da baş edemiyorum. Hoşçakal bile demeden gittin. Ayrıldık işte. Kaybettim seni. Biz sarılınca bile içim kıpır kıpır oluyordu. Nasıl bitti bu sevdamız. Gel artık lütfen. Çok geç oldu. Bizi öldürdün o gün beni suçlayarak. Öldüğümüz gibi bu aşkın sürgünü de bir tek benim. Kaybolan benim. Bizi içimde yaşatmaya çalışıyorum. Her şeyi çözelim. Lütfen geri gel."
O yıl Erdem'i üvey babası onu yetiştirme yurduna geri vermişti. Erdem hala İpek'in hayalini kuruyordu. Onu unutamamıştı. Yaşları küçük olsa da kalpleri hep bir atıyordu. Aynı yıldıza, aynı aya, aynı gökyüzüne bakıyorlardı. En kısa zamanda kavuşacaklardı birbirlerine. Bundan emindi. 1 yıl sadece bir yıl daha sabredecekti onu görmek için. Ve tek duası ikisi için de hiçbir şeyin geç olmamasıydı..
🌼🌼
" Erdem'im bu, acının üstesinden gelemiyorum. Bizi unutmaya çalışmak da varmış maalesef. Bu çok zor. Olmuyor. Yeniliyorum. Sanki bir parkurda koşucuyum ve sadece yolum sana çıkıyor da koşmak için kullandığım enerjinin tamamı bitmiş gibi. Nefes alamıyorum. Gel istiyorum. Tekrardan eli tut istiyorum. Bırakma, sımsıkı sarıl istiyorum. Bilinmezlikler beni sana getiriyor. Hep aklımdasın. Her dakika, her saniye. Hiçbir şey aklımdan çıkmıyor. Seni çok seviyorum.
Alışamadım sensizliğe, karışamadım son gidişine. Garip oluyorum hazan gecelere. Yapamadım hiç bir şey. Dayanamıyorum gidişine. Rüyamda gördüm seni dün gece. Oturuyorduk derenin kenarında. Sarılıyor, herşey kötü bir rüyaydı geçti ve bitti diyordun. Bir an kokun burnuma geldi. Biliyordum rüya olduğunu ama kendime engel olamıyor sana doğru çekiliyordum. Tam o an fısıltılar tekrardan başladı. Çok korkuyorum.
"O gelmeyecek, o artık yok. Elinden aldım onu, sen artık tek başınasın hep de öyle kalacaksın. Ardından göle doğdu sürükleniyor, derin olmamasına rağmen battıkça batıyorsun. Ölmüştün. Artık gerçekten de yoktun. Uyandım nefes nefese. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Bir bilsen, bir görsen çok özledim seni. Sonbaharlarım geliyor da o yapraklar hiç düşmüyordu sanki. Hepsi bitti, hepsi kaybolan günlerdi. Bir yalnız sen, bir yalnız ben bizi nasıl tökezletti görüyor musun. Belki unuturuz o yazı. Ara sıra koyarız şarkı yazdığımız kırık hayaller defterine diyorum bi kaç satır ama bu benim ve kalbimde delik açan bu denize ulaşmak isteyen o tüm nehirler hep yazı bekliyor.
Deniz senin gözlerindi. Özlediğim bakışların. Yalnızlığa alışamıyorum, sensizliğe katlanamıyorum. Hani şeydi. İnsanları sol kısımlarında kalp varken sağ göğsünde hiç bir şey yoktur, bunun nedeniyle sarılınca birinin kalbi diğerinin boş kısmını doldursun onu tamamlasın diye. Sen hep benim sağ kısmımdaki boşluğu doldursan keşke. Bunu ana söykerkenki tebessümün bile hala gözümün önünde ve kalbime kazılı.
Ben her geçen gün senin hayalini kurdum. Anılarla yaşadım. Hep seninle tekrardan sarılabileceğimiz anları bekledim. Seninle bir gelecek hayal etmiştik. Artık her şey yalan. Ya gidersen benden? Hiç gitme olur mu derdin. Şimdi de kader bizi ayırdı sen gittin. Gitmeye mecbur kaldın. Uyuyorum, uyanıyorum sen. Uzaklara dalıyorum sen. Kafamı dağıtmaya Bi şeylerle oyalanmaya çalişiyorum yine sen varsın. Rüyalarımda, aklımda fikrimde, hayatımda sen varsın. Artık kayış koptu. Düşüyorum düşüyorum düşüyorum orada gene sen varsın..."
🌼🌼
Aradan tam bir yıl geçti. Erdem artık yurttan çıkmıştı. O zamana göre üniversiteye geçmişlerdi 18 yaşındaydı. Bir an önce çalışıp para kazanmalı işlerini yoluna koyup İpek'in yanına gitmeyi planlıyordu.
" Artık yetiştirme yurdundan çıkmıştım. Bir sanayiye girdim. 3 4 ay kadar çalıştım. Her şey düzene girdi. Otogara gittim. İpek'imin yanına gidecektim. Deniz gözlüme kavuşacaktım. Bileti aldım ve beklemeye başladım otobüsün gelmesini. Çok zordu bu bekleyiş kalbim yerinden fırlayacak gibiydi. Mutluluğum, özlemim, sevdam her duygum birbirine karışmıştı.
2 saat süren o özlem dolu yolculuktan sonra nihayet Bodruma varmışım. Heyecan ve umutla koşarak İpek'lerin evine gittim. Beni her gören şaşkınlıkla bakıyordu. Fısıltılar yükselmişti. Kapıyı çaldım çaldım çaldım. Açan olmadı.
Acaba İpek Bir yere mi gitmişti? Annesi o küçük yaştayken, babası da 7 yıl önce ölmüştü. Kapıyı İpek'ten başka açacak kimse yoktu. Bekledim bekledim 1 2 saat boyunca öylece kapıda oturdum İpek'imin gelmesini bekledim. 2 saat sonra Naz geldi.
Onun yüzünden ayrılmıştık ve hala yaptığını unutmamıştım. Unutamazdım. Firari mahkum gibi kapına geldim, dizlerin yatağımı uzanamadım, vedası göç etmeyi öğrendim senden. Gitmiştin. Hiç kimseye bir şey söylemeyip gitmiştin.
Geriye kalan sadece bir mektup varmış. Ve onun yerini sadece ben biliyormuşum. Eğer gelirsem bulmam istemişsin. Yan komşu söyledi. Tabiii yaaa. Dere kenarındaki ağacın kavuğu. Alttaki boşluğa mektuplarımızı koyardık. Koşarak gittim buldum. Günlüğü vardı. Karıştırdım. Son sayfaya şey yazmışsın.
Eğer bunu okuyorsan gelmişsindir demek. Biliyordum döneceğini. Ve sabırsızlıkla son sayfayı açıp ne olduğunu anlamaya çalışacağını. Ne oldu bize bilmiyorum amaa bunu okuyarak benim yaşadığım her şeyi öğrenebilirsin bir tanem. Ben şimdi Antalya'dayım. Üniversite okumaya karar verdim. Belki üvey baban seni bırakmadıysa o yaşananlar yüzünden beni böylece kabul ederdi. Seni çok seviyorum. Korkma seni asla unutmayacağım. Hep seni bekledim hep de seni bekleyeceğim. Buraya gell lütfen.
Yazmıştı. Gidecektim tabii ki. Seni bulacağım İpek. Seni bulacağımm. Biz kazanacağız bu kez. Aşkımız her şeyin üstesinden gelecek. Fısıltılar tekrardan sona erecek. Seni kurtaracağım güzelim...
🌼🌼
İpek hep babası tarafından şiddet gören bazı geceler vücuduna nakseden kemerin sesini ninni zanneden ve acıdan bayılana dek dövülen minik bir kızdı.
İpek geçmişin tüm acılarını kefaretini çeken bir kızdı.
İpek suçsuz olmasına rağmen aslında tek suçlu olandı.
İpekğin fısıltılar ona yapan büyücünün ruhuna hapsettiği bedenine hapsettiği bir şeytandı.
Şeytanın tek kurtuluşu İpek'i veya onun kanundan bir kişiyi öldürmektir.
İpek veya kızı Açelya.... Eğer ölürse şeytan sonsuza kadar özgür kalacak ve iyilik adına bir şey kalmayacaktır.
Tek çaresi direnmek olan bu iki masum kadın pes ettiğinde bile yaşanacak olan acılar vardı.
Güçlü olmak kolay mıydı?
Ruhunda hapsolan bir şeytanla baş edebilecekler miydi?
Etmek zorundalardı.
Başka çare yoktu.
Her türlü seçenek ölüme çıkarken kendilerinden başka hiç bir insanı riske atamazlardı.
Zaten savaşmayı seçseler de öleceklerdi.
Ruhuna hapsolmuş bir şeytanla yaşamak ölmeye bedeldi.
Tek nokta acaba başka bi kişinin de canı yanacak mıydı?
MERHABA ARKADAŞLAR YENİ BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ??
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR..
GELECEK BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE..
SAĞLIKLI, MUTLU, HUZURLU GÜNLERİNİZ OLUR İNŞALLAH.. 🌼
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top