~BEŞ~
🌼Açelya🌼
Neden hayatım boyunca birisi onla konuşmak istemediğimi ondan kaçtığımı belli etmeme rağmen sürekli benimle ilgileniyor ki?
Bu çocuk neden beni rahat bırakmıyor. Hayatımda ilk defa neden kendimi değerli hissetmemi sağlamaya çalışıyor?
Okula başladığım günden beri neden hep önümde, arkamda, sağımda, solumda? Neden? Onu diğer herkesten farklı kılan ne? Onun farklılığını bırak neden onu kendime bu kadar yakın hissediyorum ki ben...
🌼
Kafam çok karışık bir şekilde uyandım gene. Annemin günlüğünü aldım masanın üzerinden ve çantama koydum. Her zamanki gibi akşam onlara sığınmıştım. Anne babama. Kimsesiz değildim. Onlar benim yanımdaydı. Kimsesizliğimin gözüne onların anılarıyla birlikte attığım yumruklar beni rahatlatıyordu.
Her zamanki gibi simsiyah uzun saçlarımı taradım. Beyaz saten geceliğimin yerini okul formam aldı. Kısa hatta çoğuna göre etmediğim kahveden inaret olan bir kahvaltının ardından kulaklığımı taktım ve 2 şarkı uzaklığındaki okuluma yürümeye başladım.
Evet mesafelerin zamanını saat değil şarkı sayısıyla ezberliyordum. Bazı insanlar yolda yürürken en yakınındakileri aralar. Benim en yakınımdakiler cennete. Ve cennete ulaşabilen bir hat yok maalesef. Bana iyi gelen tek şey şarkılar oldu her zaman...
İlk ders matematikti gene. Bu okuldaki öğretmenlere kısa sürede alışmıştım. Ritimlerine ayak uydurmam zor olmamıştı. Ders sonunda 10 dakikalık fazladan bir zamanımız kalmıştı. Akşamdan kalan yarım resmime devam edebileceğim fikri geldi aklıma ne de olsa kimseden çıt çıkmıyor herkes ya kafasını sıraya koymuş uyuyor ya da sessiz bir şekilde etrafına bakınıyordu.
Beni rahatsız edecek hiç bir etken yoktu. Defterimi çıkardım usulca. Emir'in tekrardan beni gözetlemediğinden emin olmak için başımı ona çevirdim. sürekli kendi kafasına göre hareket edip beni delirtiyordu. Fakat şu an kafası bana dönük bir şekilde gözlerini kapatmış yatıyordu. O an gerçekten ne kadar masum olabileceğini düşünmeye başladım. Sahi her insan kötü değildi ki hayatta. Babama verdiğim söz sayesinde zaten kimseye sırlarımı vermiyordum. İnsanlara güvenmiyordum. Fakat bence onlardan kendimi soyutlamamalıydım. Kaçmamalıydım. Bu babama ihanet etmek verdiğim sözü tutmamak değildi. Ne de olsa bana tek başına dolaş hiç bir iletişim kurma sözü verdirtmedi. Sırlarını anlatma dedi sadece.
Herkes Aleyna gibi değildi. Ben onu sadece yanlış tanımıştım veya onu zaman değiştirmişti. Ve Emir beni Aleyna'nın aksine düşünüyor, kormaya çalışıyordu. O gün buna emin olmuştum. Sadece beni her başım döndüğünde babam tutardı düşmeyeyim diye. Her hastalandığımda o yanımda olurdu. Ve uzun zamandır ilk defa ateşim vardı ve babam yoktu. Beni iyileştirmeye çalışan kimse yoktu. Emir'in beni düşmeyeyim diye tutması bana kimsesizliğimi yalnızlığımı hatırlatmıştı. Onun bir suçu olmamasına rağmen onun suçlu olduğunu hissetmiştim. Onun beni sinir krizi geçirdiğim idüşimdüğü gün de suçlu hissettirmiştim. Öfkemi her zaman ona göstermekten bıkmıyordum. Ama haklıydım da. Yapmaması gerekirdi. Bana dokunmanın cezası ölümdü. Ve o ölmemeliydi.onu korudum bu sefer ben olduğumu bilmemesine rağmen korudum mu korudum. Sinirimi kızgınlığımı ona hissettirsem. Onu düşündüğümü iyiliği için böyle bir tepki verdiğimi bilmedi hiç bir zaman Ve o buna rağmen pes etmedi.
Bazen senin için çabalayan birine ihtiyaç duyardın sadece. Bazen seni koruyup iyi olmanı hedefleyen birini istersin hayatında. Ve ben Emir'i istiyordum. Bunun adı aşk mıydı hoşlantı mıydı bilmiyorum ama. Çok garip olduğu kesindi.
Düşüncelere dalmışken zil çaldı. Ne ara geçmişti ki zaman. Elimde defter Emir'e bakakalmış düşünüyordum. O sırada o da uyandı. Göz göze geldik. Yakalanmıştım. Hemen kafamı çevirmem de gözünden kaçmadığı için anladı tabi utandığımı. İçimden kendime hakaretler yağdırmaya çoktan başlamıştım bile.
"Aferin Açelya ya süpersin. Anladı işte çocuk. REZİL OLDUN YA OFFFF"
EMİR: " Kendine kızmana gerek yok. Ben de olsa ben de bakarım benimle böyle derinden ilgilenen bi çocuğa."
AÇELYA: "HAA?"
EMİR : " Haa değil kızım evet"
Kıpkırmızı olmuş bir şekilde kaçtım. Evet kaçtım. Kantine gittim koştururcasına. Tabi o utança bir de akıllı afam eklenince çantamdan para almayı unutmuşum. Tekrar sınıfa döndüm. Emirden başka kimse kalmamış. Ondan kaçarken de mükemmel yeteneklerimle yine ona geldim.
" Neden her seferinde benden kaçıyorsun. Ya da benden değil. İnsanlardan neden kaçıyorsun. Kortuğun şey ne? Bilmek, sana yardım etmek istiyorum. Kaçma benden. Söz veriyorum daha temkinli olurum. Mesela başın döndüğinde tutmam düşersin"
Sebepsizce komik gelmişti. Ve gülmeye başlamıştım. Bayaa iyi bi cümleydi. Sana zarar vermeyeceğim başın döndüğünde tutmam düşersin. Ne kadar yaratıcıydı o öyle. Bunları düşündükçe gülmem daha da arttı.
Ben güldükçe Emir bana noldu dermişcesine bakıyordu. Ve ben onun o bakışlarına daha da çok gülüyordum.
"demek başım döndüğünde tutmazsın düşerim böylece bana zarar vermemiş olursun" dedim ve daha çok gülmeye başladım. O da kurduğu cümledeki komikliği fark edince gülmeye başladı. Göz göze gelince aniden sustuk ikimiz de. Ve fısıldayarak şu cümleyi söyledi
" Gülüşün çok güzel "
Gözlerimi kaçırdım. Susuzluğumu falan unuttum ve sırama oturdum. O da yanımda oturuyordu. İkimiz de tek kelime daha söyleyememiştik. Sessizxe oturuyorduk. Sınıfa girenler ikimize de anlam veremez bir halde bakıyor ve garipseyerek yerlerine oturuyordu. Siz de olsanız bi kız ve bir erkek ikisi de bomboş ifadelerle yan yana ve en uzak şekilde koskoca sınıfta tek başlarına oturur halde görseniz garipserdiniz ne de olsa. Ama ikimiz de hiçbirini umursamıyorduk. Aklımız aynı anda aynı yerde ve aynı saniyedeydi.
"Gülüşün çok güzel"
Kalbim çok hızlı çarpıyordu. Çok heyecanlannıştım. Peki şimdi ne yapacaktım? İkisecenek vardı.
a) Her zamanki gibi kaçacak mıydım?
b) Cesurca şavaşacak mıydım?
Korkaklık bende sadece bir alışkanlıktı. Hayatta en çok sahip olmak istediğim şeyse cesaretli olmak...
Ama kafamdaki fısıltılar buna izin vermezdi. Vermedi de.
Kazanmayı istedim. Hep güçlü olmayı hepsini susturmayı istedim. Ve galiba buhar olmam gerekiyor onları susturmak için...
Onlar bana hiç bilmediğim annemin sesiyle komut vermeye devam ettikçe başaramıyorum. Babamın sesini duymaya çok daha geç vakitte başladım. Çünkü onun yokluğunu yeni yeni kabulenmeye başlamıştım ve onu bana unutturamazlardı. Unutmazdım zaten beni serbest bıraksalar da. Ne onlar bıraktı, ne ben kazandım...
Hiçbirimiz pes etmedik. Ama hiçbirimiz de kazanamadık. Onlar canımı isterken ben anne babamı istemiştim sadece. Ben ya başka bir şey tercih etmek zorundayım ya da pes etmem gerekiyordu.
Bu kez dört elle mücadeleye sarılıp kazanmalı mıydım? Yoksa acı çekmeden bu işkence sona mı ermeliydi. Bu genç bir kızın intihar notu muydu? Yoksa savaşmaya çalışan masum bir kızın yardım yakarışları mı? Bunu zaman geçmeden kimse öğrenemeyecekti. Sonu belirleyecek bir başrol olarak karar vermem gerekirdi ve Oflaz kafamı allak bullak etmişti. Mesele sadece ona güvenip cesaretimi sergilemek değildi.
Asıl mesele fısıltıların doğduğum günden beri değer verdiğim herkesi benden almasıydı. Annem, babam ve Aleyna...
Peki ya Emir onunla kazanabilir miydim bu savaşı. Yoksa onu da kendimi de kaybeder miydim?
Onu kaybetmeyi göze alabilir miydim.
Denemeden pişman olmayı da göze alamazdım ama. Kafamı toplamam gerekiyordu. Ve ben bunu nasıl yapacağımı yine bilmiyorum.
Seni sevmenin nöbetini tutuyorum. Senin sevgin bana pes etmeyi ya da kazanmanın verdiği hazzı yaşatacak. Ben ne istediğimi de bilmiyorum sadece yüreğim ellerinde. Karda, kışta, deli yağmurda. Mavide ve yeşilde. Parlaklığı giderek artan bir çiçek gibi. Yollardaki sisi savuruyorum, rüzgar oluyorum. Aydınlığa koşuyorum. Yüzünü taşıyorum rüzgarımla. Ellerim darılıyor, onları da çağırıyorum. Gülüyorsun ve ben gülüşüne tekrardan hayran oluyorum gibi. Sanki aşkım her geçen saniye bir öncekisinden daha da kararlı. Bulmuşken seni kaybetmemek adına. Ama kaybolmuşken ılık yağmurda kazanmaya çabalamak da çok zordur.. Geri getirebilir miydik güneşli günleri. Güneşi görmek için vazgeçmen gerekir bazı güzelliklerden. Kıştan vazgeçmem gerekir senin için. Sonbaraha kırılmam, ilkbahara küsmem gibi bir şeydi bu. Senin için tüm bunlardan vazgeçmeye değer miydi.
Sadece sana değer verdiğini hissettiğin için herkesten farklı olup, seni kurtarmaya çalıştığını hissettiren birine tutulmak. Bu mimkin müydü?
Ona izin verebilir miydim?
Fakat ya o fısıltılar?
O ev?
Ben eğer ona izin verirsem onu benden alırlar mıydı?
Alamazlardı belki ama denerlerdi.
Benim bedenime sahip olmak onların o şeytanların zincirlerini kırıp güçlenmeleri demekti.
Annem den gelen anneannemden bana gelen ve son kişi olmam bana çok büyük sorumluluk yüklüyordu.
Şeytanlar beni en zayıf noktalarımla sınayıp beni öldürmek zorundalardı kurtulmak için.
Onları serbest bırakırsam tüm dünyadaki insanları öldürecektim.
Milyonlarca insan benim yüzümdenmölecekti bneim yüzümd3n cayır cayır yanacaktı.
İzin veremezdim.
Fakat ya Emir bana yardım edip beni onlardan kurtarırsa?
Ya kurtuluşumuz onunla birlikteyse?
Denemeden bilemezdim.
Kimse bilemezdi.
Bence denemeye değerdi.
MERHABA ARKADAŞLAR YENİ BÖLÜMÜ NASIL BULDUNUZ??
UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR..
GELECEK BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE..
SAĞLIKLI, MUTLU, HUZURLU GÜNLERİNİZ OLUR İNŞALLAH.. 🌼
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top