~ALTI~
Merhabalar arkadaşlar yepyeni bir bölümle karşınızdayım küçük düzenlemeler yaptım mesela başkahramanımız Rahmet artık Emir oldu. Bu küçük düzenlemeyle bu bölümü hayatımda çok sevdiğim kişilere armağan etmek istiyorum
Tanıştığımız günden beri bana destek olan beni hiçbir zaman üzmeyen gülüşlerimin sahibi olan, hayatımdaki insanlara ithaf ediyorum❤️
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur
Keyifli okumalar
Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın
Zamanı özgürlüğe kavuşturmanın vakti gelmişti.
Çok denedim, başaramadım zaman zaman.
Şarkılar bile anlamsızdı bir vakit...
Artık her şey hallolacaktı.
Artık yalnız değildim..
Kararımı vermiştim...
Aşkı seçecektim bu kez..
Denemeye değerdi...
Kazanacağımızı hissediyordum
Ama kazanmak kolay olmayacaktı..
Kazandığım vakit acaba fısıltılar sona erecek miydi?
Deneyip görecektik...
O gün her zamankinden daha farklıydı.. İçim kıpır kıpırdı ve ilk defa saçlarımı açık bırakmıştım. Simsiyah uzun saçlarım her zamankinden daha dalgalıydı bu gün. Bu gün mutluydum, heyecanlıydım... Tarifini bilmediğim hatta adını bile bilmediğim bir duygu sarmıştı benliğimi. Ne olacak ne yapacağım inanın ben de bilmiyorum. Akışına bırakacaktım her şeyi. Hiç yapmadığım bir şekilde.
Bu gün başarmak için ilk adımı atacaktım. Kendimi ona gösterecektim. İçimdekileri görmese bile en azından hakkımda bir şeyler öğrenecekti. Hissediyordum. Yanıma oturduğu zaman, gözlerime baktığı zaman oluşan heyecanını hissediyordum ve aynılarını ben de yaşamaktaydım. İLK GÜNDEN BERİ HEM DE ...
İlk defa hayatımda neden kavramı yoktu. Neden bunu yapıyorum? İşte bu soruyu kavanozun içine koyup kaldırmıştım rafa. Belki annemin babamı sevdiği gibi sevemeyecektim onu belki bana babamın anneme baktığı gibi bakmayacaktı. O fotoğraftaki gibi. Fakat hislerim beni ona inandırıyordu. Ve ondan uzak kalamıyordum. Kalamazdım....
Dalgın dalgın olacakları düşünerek okula doğru yürürken 3. Şarkının da sonuna gelmiştik. Duymuyordum bile şarkının sözlerini. Kafam o kadar meşguldü ki hani ben bunun tarifini veremezdim. Sadece değişen ritim bana bir sinyal veriyordu. Her şey bundan ibaretti. Daha fazlası yoktu. Olamazdı.
Kapıdan girdiğim sırada işte tam çaprazımda bankta tek başına oturuyordu. Sırası mıydı acaba tam şu an? Gitmeli miydim yanına...
Gittim. O beni seyrederken yanına oturdum. Sarıya kaçık olan kumral saçları ve mavi gözleri beni ona bakmaya zorlarken nefes almadığım fark ettim. Derin bi nefes aldım ve içime hapsettim. Aynı ona karşı duyguları hapsettiğim gibi. Konuşmam gerek ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum algısı oluşturmuştu bu. Zaten ikimiz de farkındaydık artık bir şeylerin açığa çıkması gerektiğinin. Sadece beni rahatlatmak için tam gözlerimin içine baktı ve gülümsedi ikimiz de önümüze döndüğümüz sırada aynı anda başımızı önümüze eğmiştik.
Konuşamıyorum. Konuşamıyorduk. Ya da konuşmadığımız sanıyordum. Gözlerimiz birbirimize kenetlenmiş az önce ve sadece susuyorduk. Ruuhlarımız sanki o an birbirimizle konuşarak gülümsüyordu hissediyorduk fakat ikimizin de gördüğü tek şey bir çift mavi gözün içindeki kendi yansımamızdı. Kara toprağa ya da beton parkeler bakarken bile. Aynaya küsüp ona bakmazken gözlerimiz bize ayna olup cesaretimizi bize aşılıyor gibiydi.
Zil çalmıştı o sırada ikimiz de hala kalkmıyor ve hadi arkadaşlar diye bağıran öğretmenin sesi gittiğimiz dünyalardan bizi koparmaya çalışıyordu. Bozamasa da bizi farklı dünyalarda yan yana getirmeyi başarmıştı. Zihnimizi dünyalarında gezerken içimde uçuşan kelebekler sadece onun odunsu ve naneyle karışık parfümüyle belki de yarım saat önce içtiği sigaranın kokusuyla birleşen bir buğuydu. Tam o sırada tek bildiğim şey sessizliği bozmak zorunda olduğumdu.
"hadi gidelim geç kaldık"
Sesim çok titremişti. Bu kadar heyecanlamayı beklemiyordum. Hayatımda her şeyi planlar ve ona uyarak hareket ederken ilk defa kendime engel olamıyordum.
Aslında bakarsan
Bu çok güzeldi
🌼
Dersteydik. Bitmesine 10 dakika falan kalmıştı. Ve ikimiz de ders dinlemek yerine düşünüyorduk. Defter bile çıkarmamıştım. O da ilk defa uyumamıştı. Bu önemli bir ayrıntıydı çünkü Emir hep ilk derslerde uyurdu. Ve bu kimsenin dikkatinden kaçmamıştı. Herkes farkındaydı bir şey olduğunun ama kimse sebebini anlamıyordu. Anlayamazdı da zaten. Daha biz bile anlamamıştuk aramızdaki bu çekimi.
Bu kez sessizliği bölen Emir oldu.
"teneffüste konuşabilir miyiz?"
Ne söyleyecekti acaba. Düşüncesi bile kalp atışlarımı hızlandırmıştı ve heyecandan zar zor cevap verebildim.
"tamam."
Kalp atışlarımı duyduğuna yemin edebilirdim o an ama kanıtlayamazdım...
Ben düşünceler içinde boğulmuşken zil çaldı ve herkes birer birer sınıfı boşaltmaya başlamıştı. Aramızdaki sessizlik hala hükmünü sürdürmekteydi ve ikimiz de bunu bozmaya çalışsak da bozamıyorduk.
O sırada defterini çıkardı. Mat siyahtı ve benimkisinin aynısıydı. Yeni olduğu her halinden belli olan bu defter onun ne kadar dikkatli olduğunun göstergesiydi.
Bulmuştu aynısını.
Ama asla benimkisi gibi olamayacaktı.
İçinde benim en değerli varlıklarımı saklayamayacaktı derken bir fotoğraf çıkardı. Ve bu fotoğraf.
Olmaz. Anne babam. Nereden bulmuştu. Nasıl? İmkansızdı bu. Telaşım fark ettiği her halinden belli olurken konuşmaya başladı.
"Bakışların hemen sertleşti. Nereden buldu bunu diye düşünüyorsun biliyorum. Geçen gün defterine baktığım için kızmıştın o sırada kaldırırken düşürdün. Sen kalktığın sırada fark ettim verecektim sana ama hızlı adımlarla gittiğin için bir şet diyemedim . Ben de kaybolmasın diye almıştım. Ve unutmuşum sana vermeyi. Annemin bana aldığı defter senin defterinin aynısıydı ve kullanmadığım için bunun asıl yerinin bu defter olduğunu bildiğim için bunun arasına koymuştum masamda unuttuğum için veremedim. Kusura bakma.
Al bu defteri de. Artık asıl sahibi sensin. O da senden bir şey sakladı ve yanında saklayacak kadar önemli olduğunu düşündüğümden dolayı bu fotoğrafı. Bu defterin hak ettiği yer sensin. "
Dedi ve ayağa kalktı. Aman tanrım ne kadar düşünceliydi. Kapılıyordum.
Yapmaya karar verdiğim şey beni korkutmuştu. Ya fısıltılar haklı çıkarsa? Ya o da giderse. Her gün uyumadan önce yanıma gelen o ses benden seni de alırsa? Yapmamalıyım. Ama yapmak istiyorum. Onu koruyabilir miydim? İnan ben de bilmiyorum. Tam o sırada sesli düşindüğümü fark ettim. Kahretsin.
Nasıl yani sen neyden baksediyorsun? Ne fısıltısı Açelya? Beni koruman gereken şey ne? Ne yapmak, istiyorsun ki? "
Demişti anlamsız be korkak gözlerle bana bakarken. Dayanamadım o an.
Salıverdşm kendimi onun boşluğuna. Zaten ona yaklaşmayacak mıydım?
" Korkuyorum. Fısıltılar...
Alıyor herkesi benden...
Ben ne yapıcam...
Öldürüyorlar.
Seni korumam gerek...
Çok üzgünüm.
Özür dilerim."
diyerek ağlamaya başlamıştım. Emir hala bana anlam veremiyordu. Ve olduğu yerde donup kalmıştı. Hiç bir şey anlamamıştı belliydi. Ve ben gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Tek istediğim şu an ona sarılmaktı. Bana yasaktı. Sevemezdim. Sarılamaz, elini tutamazdım. Uzak durmam gerekiyordu. Fakat aşık olmuştum. Kendimi alıkoyamıyordum. Napacaktım? Bu düşünceler beynime nüfuz ettikçe fısıltılar başlıyordu.
*ÖLECEKK*
*ONDAN UZAK DURMAK ZORUNDASIN AÇELYA*
*YOKSA ONU DA MI ALAYIM? *
*HERKES GİBİ O DA MI BENİM OLSUN? *
*ANNEN, BABAN, YAĞMUR... SIRADA EMİR Mİ VAR? *
*YOK OLUCAKSIN SEN DE*
*TEK İSTEDİĞİM SENSİN SENİN İÇİN HERKESİ ALACAĞIM. BAŞARAMAYACAKSINN*
🌻
Emir'in ağzından;
Ağlıyordu. Napacaktım..
Neyden bahsediyor bu kız.
Ne fısıltısı. Yine mi?
Beni kim öldürecek? Neden?
Daha çok korkmama sebep olmuştu.
Bu kız çok garipti. Ama bu hoşuma gidiyordu. Ne yapmalıydım şimdi peki. Sarılırsam gene ağlamaya titremeye başlar mıydı? Ağlamaktan. Bir şey de duymuyordu. Konuşsam işe yaramazdı. Yapamadım zaten hiçbişey de anlamamıştım. Yapabileceğim tek şey ona sarılarak onu sakinleştirmekti. Ve sarıldım da...
Sevdiğim kız... Evet seviyordum. Artık emindim. Beni ona çeken bir şeyler vardı. Gördüğüm garip rüyalar. Onunlayken hissettiğim o şeyler. Gerçek olamayacak kadar güzeldi.
Sanki birisi ruhumu ele geçirmiş onu bana aşılıyor gibiydi. Tarifini bilmediğim hislerdi bunlar...
Onun kokusunu içime çektikçe ona daha çok kapılıyordum. Ruhu yaralarıma iyi geliyor gibiydi. Ama bunları düşünmek yerine onu sakinleştirmeliydim.
"Açelya..
Sakin ol güzelim.
Bir çey olmayacak kimseye.
Ne bu fısıltılar anlatmak ister misin?
Sana yardımcı olabilirim.
Söz veriyorum kimseye bir şey olmayacakk.
Anlat hadi."
Ben konuştukca daha çok ağlıyordu.
Ne yapacaktım ki.
Acaba bana inanıyor muydu?
+ " yardım edecek misin? "
- " tabii ki edeceğim ama önce sakinleş ve bana olanları anlat hadi."
+" susmuyorlar. Sürekli konuşuyorlar. Annemi babamı ve yağmuru öldürdüklerini kime yakın olursam benden alacaklarını söylüyorlar. Duyuyor musun bak hala konuşuyorlar. "
dedi ve ağlamaya devam etti. Korkuyordum. O anlattıkca ben korkuyordum. O yaşadığı halde kii ben daha 5 dk önce öğrenmişken korkuyorum. Kim bilir o ne zamandan beri korkuyordu. Onu kurtarmam lazımdı. Korkularını yenecektik.
-" duymuyorum. Bana ne söylediklerini tekrar eder misin. Yeneceğiz güzelim. Alt edeceğiz. Sana söz veriyorum."
+"tamam"
-"
*ÖLECEKK*
*ONDAN UZAK DURMAK ZORUNDASIN AÇELYA*
*YOKSA ONU DA MI ALAYIM? *
*HERKES GİBİ O DA MI BENİM OLSUN? *
*ANNEN, BABAN, YAĞMUR... SIRADA EMİR Mİ VAR? *
*YOK OLUCAKSIN SEN DE*
*TEK İSTEDİĞİM SENSİN SENİN İÇİ NHERKESİ ALACAĞIM. BAŞARAMAYACAKSINN*
"
" Emir yardım et. Susmuyorlar. Olmuyor. Yardım et. "
Ne yapacaktım ki?
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
" bana ne yapmam gerektiğini söyle. Nasıl susturuyorsun? "
" hatırlamıyorum. Korkuyorum. "
Biz sarılmış, açelya kollarımda ağlıyordu. Zil çalmış herkes sınıfa gelmeye başlamış ve bunın sorunu ne gibi konuşmalar vardı sınıfta. Ama şu an hçbirisi umrumda değildi. Sadece Açelya yı sakinleştirmem gerekiyordu.
" Kalk hadi. Gidiyoruz. Bahçede hava alacaksın biraz. Rahatlarsın o zaman belki."
Yavaşca ayağa kaldırdım. Sınıftakilere Açelya'nın fenalaştığını ve derse girmeyeceğimizi söylemelerini emrederek yürümeye başladım. Evet emrettim. Şu an hiç birisi umrumda değildi. Açelya'yı sakinleştirmem gerekiyordu. Mavi gözlerinin nurundaki damlalar yüreğimdeki pınara akmaya devam ederken hiçkimse umrumda değildi. Bana güvenmişti. Onun için bunu yapmak zorundaydım tam da şu an.
Yavaş adımlarla sınıftan çıkmıştık . Neyseki herkes sınıfına girmişti. Kimsenin bakışlarından rahatsız olmayacaktı. O çok hassas biriydi. Bunu biliyordum.
Birden gözleri karardı. Yine... Korkuyordum. Açleya diye bağırdığımı hatırlıyorum o kollarıma yığılırken.
🌻
Tüm herkes Emir'in sınıftan çıkmış kollarında bayılmış Açleyayı ve Emir'in korkak bir sesle "Açelya kendine gel. Geçecek güzelim" diyen konuşmasını izliyorduk. Öğretmenler gelmiş yardım etmeye çalışıyordu. Fakat Emir:
" dokunmayın korkuyor. Dokunmayın"
Diyordu bağırarak.
🌻
Hastanedeydik 2.gün olmuştu bu gün. Ne olmuştu ki bu kadar? Onu iki gün boyunca uyutacak kadar ona ne olmuştu? Neyse ki bu gün yanına girwbilecektim. Hiçkimse de bana tek bir cümle kurup bana ne oldupunu açıklamıyor ki. Bilinmezlikler beni deli ediyor ve bana bahsettiği fısıltıların onu benden almasına izin vermemem için onun yanına girmeliydim. Onunla beraber savaşmalıydım.
Girdim de. Çok zor olmadı. Sadece görevli odasındaki hemşireyle iletişime geçmek yeterli olmuştu. Günlerdir halimi gördüğü için dayanamamış izin vermişti. Ne mi söylemiştim. Hiç birşey. Gözlerine bakarak lütfen diyerek fısıldamak yeterli olmuştu. Onu kazanmaya çalılırken kaybedemezdim. İzin vermese bile bir yolunu bulacaktım zaten.
Masmavi gözlü güzeller güzeli kız soğuk ifadelerle yanımda oturmak yerine soğuk bir vücutla tam karşımda yatıyordu. Kolundaki serum bembeyaz tenini mosmor yapmıştı. Acaba canı yanıyor muydu? Yanına çektim koltuğa oturdum yavaşca uyanmasından korkarak.. Bunun şu an imkansız olduğunu bile bile. İlaç etkisini yitirmeden uyanamayacaktı. Acaba ne zaman yitirecek? Bünyesi sağlam mıydı ki hemen şu na gözlerini açsın. Bana yine gülümsesin.
Yavaşca soğuk elini tuttum. İçimde yarım kalan sözleri tamamlayacaktım. Yaşanacak o kadar çok şey varken ve ben senin aşkına takılmışken seni kaybedemezdim.
"Biliyor musun? Ağladığın zaman yanaklarından süzülüyor ya gözyaşı, ben o zaman ölüyorum işte. Seni üzen ne varsa bepsiyle savaşmak, bir bir yok etmek istiyorum. Gülüşlerin ardında gizli, üzerini örtmeye çalıştığımız, ikimizden başka kimsenin fark edemediğiohüznü anlatmaya çalıştık hep birbirimize. Bizi birbirimize çeken şey de o hüzündür işte. Kalabalığın ortasında herkes gülerken susuşlarımız, gözlerimzi birbirine kenetlendiğinde susuşumuz konuşamayışımız bu yüzdendi. Biliyor musun? Fısıltılar benim de babamı benden aldılar. Ben savaştım. Annemi kurtardım. Ama benimkisi sen gibi değildi. Her seferinde ruhumu ele geçirir baygınlığımda bana komutlar verirdi. Sen gibi değildi. Seni de kurtaracağız. Sana yardım edeceğim güzelim. Fısıltılaromız aynı olmasa da kaderlerimiz benzer. Ve mutlulupa ulaşacağız. Beni sana fısıltılar aşık etmedi biliyor musun? Ruhumu onlar ele geçirmedi. Ben istediğim için oldu. Evet belki beni sana çeken şeyi ben de bilmiyorum ama emin ol ki o fısıltılar değil. Seni almak için beni kullanmadılar. Kullanamazlardı. İzin vermedim.
Belki de bizimkisi şarkılara yüklenmiş bir aşk olabilir? Ne dersin? Zamanı şarkılarla ölçtüğünü biliyorum. Okula gelirken hep şarkı açıyordun. Yemek yerken sana şarkılar eşlik ediyor, annenden ninni dinlemek babana sarılmak isterken şarkıları dinleyip şarkılara sarıldığını biliyorum.
Çünkü...
Çünkü ben de böyleyim.
Şarkılar söylenmemiş, söylenememiş sözlerin tercümanıdır. Bilinçsizce çıkılmış yollarda, ufuk çizgisini görmeden, sisler içimde yürürken gelen güneş ışığına benzer. Biz aslında şu geçen birbirimizi tanıdığımız bir ayda hep birlikteydik fakat sözlerimiz değil hislerimiz konuşuyordu.
Yalnızlık mı bizi cezbediyordu yoksa birbirimizden mi korkuyorduk bilinmez. Fakat cesareti seçiyorum. Seni seçiyorum. Lütfen aç gözlerini. Ben hep senin yanında olacağım atlatacağız."
Gözlerimden akan bir damla yaş onun bembeyaz soğuk eline damlarken bedenim ondan kopmak için direnip ruhum ona daha sıkı sarılmaktaydı. Artık çıkmam gerekiyordu.
Beni duyuyordu biliyorum ama belki onu üzüyordum. Belki beni istemiyordu. Hem o fotoğraftaki sevgilisiyse? Olmaması için dua ederken ona bunu sormam gerektiğini hatırladım.
"Açelyaa. Açelyamm...
Sevgilin mi o siyah beyaz fotopraftaki o kadar güzel baktığın. Yanlış mı yapıyorum? Bunu yapmamam gerekiyordu demi. Sana aşık olmam yasaktı. Ben sadece senin arkadaşın olmalıydım. Yapamadım..."
"Anne ve babam... Hiç sevgilim olmadı."
"NE AÇELYA UYANDIN MI GERÇEKTEN Mİ RÜYA GÖRMÜYORUM DEMİ UYANDIN"
Açelya bana bakarak gülümserken yaptığım telaşın farkına varmıştım ama o uyandı ya. Gözlerini açtı ya. İstediğim kadar mutlu olabilir, saçmalayabilirdim. Yavaşca eğildim ve elini öptüm ürkmesinden korkarak.
Yavaşca gözlerimi kaçırdım ve gene sesimi kontrol edemeyerek konuştum.
"be ben ben çok korktum. Ben sana birley olacak sandım. İyisin demi. Bak söz veriyorum. Kurtaracağım seni."
"şşş tamamm sakinn. İyiyim. Biliyorum.. Sana güveniyorumm."
Kısık sesle konışmasından belli oluyordu ne kadar yorgun olduğu. Hemen çıkmam ve hemşireye haber vermem gerekiyordu. İşte benim kızım. Ne kadar da güçlüydü. Gelmişti. Hem de bana gülümseyerek...
🌻
Ona hemşireyi çağıracağımı söyleyerek odadan çıktım. Koştura koştura hemşirenin yanına gittim ve heyecandan, mıtluluktan sarılmışım. Uyandı diyerek ağlamışım. Hatırlamıyorum bile. Hemşire Açelya'ya anlatmış. Bu gün günlerden pazardı. Dün evinde bir güzel dinlenmiş bu günnde konuşacağız diyerek onun evine gitmiştim. Herşeyi en başından konuşmamız, çözüm bulmamız gerekiyordu. Kapıyı çaldım. Karşımda beyaz pijamasıyla upuzun saçlarını açık bırakmış bir adet pamuk şeker duruyordu. Evet pamuk şeker. Pamuk gibi beyaz bir teni vardı ve utanında kızaran yanaklarını hastanede keşfetmiştim. Ona pamuk şeker demeye karar vereli daha 2 saniye oluyordu. Birden aklıma gelmişti işte.
"Naber pamuk şeker?
İyi miyiz bu gün?"
İçimi ısıtan gülümsemesiyle bana bakıyordu. Mutfağa geçtim bana sıcacık gülümserken. İçeriye girerken fark etmiştim. Kalbimin çarpışını bir kenara bıraktım ve bize bir kahve aldım. Oturma odasına gittiğimde
"hey sen mutfağın yerini nereden biliyorsun?"
"kapıdan geçerken gördüm" dedim gülimseyerek.
Sonra söze koyuldum.
"anlat bakalım şimdi her şeyi en başından. Seni sakince ve bölmeden dinleyeceğim. Eğer kendini kötü hissedersen o an bana yeter bu kadar diyerek bırakabilirsin. Sonra devam ederiz. Bak unutma kendini kötü hissettiğin an bırakacaksın."
Tamam diyerek anlatmaya başladı. Annesinin doğumda vefat edişini. Sadece hayatı boyunca 2 tane arkadaşının olduğunu. Yağmur'un gözleri önünde simsiyah upuzun bir kıyafet giymiş olan adam tarafından öldürüldüğünü ve diğer arkadaşının onu suçlamasını dayanamayarak okul değiştirdiğini ve sonrasında da babasını 13.yaş gününde annesinin mezarı başında kalp krizi geçirerek öldüğünü. Fısıltıların kendisini sürekli yönlendirdiğini fakat şu son 3 yılda her gün her gece onu yenmeye çalıştığını anlattı bir bir. Çok zor olmalıydı. Bir çözüm yolu bulmalıydık. Ama gerçekten çok güçlü bir kızdı.
Ben dayanamazdım. Benim sadece babamın vefatından sonra beni de ele geçirmek istedikleri ve anneme anlatmam sonra da psikolog sayesinde ilaçlar ve seanslarla onları içimde öldürmem benim için yeterli olmuştu. Şu an Açelya'yı doktora götürmemem gerekirdi. Çünkü istemediğimiz muameleler görebilirdik. Onu anlamayabilirlerdi. Aklını kaçırdığını düşüneceklerdi ve bu onu daha kötü bir hale sokardı. Bulacaktım. Çözüm bulacaktım.
Bir kaç saat sohbet ettikten sonra ona açılmam gerektiğini fark etmiştim. Zamanıydı bence tam da şu an. İkimiz de bunu istiyor fakat dillendiremiyorduk. Söze girdim.
" Sana bir şey sormam gerek. Tepkin ne olacak bilmiyorum ama. Ruhum bunu yapmam için bana yalvarıyor. Sen bana sözcükleri ölümsüz kılansın... Sen sen umudun, sen aşkın, sen özlemin, sen zaferin, en hayatın adısın. Şimdi her saniye içimde çoğalttığım sesimle haykırıyorum. Sadece biz yan yanayken herkes duysun diye... Hiç kimse sevdama senin kadar yakışmayacak. Hiçkimse zaferime senin gibi ortak olamayacak. Zaferim sensin çünkü. Sevdamı hiç kimse senin gibi yaşatamayacak çünkü benim sevdam sensin. Peki sen? Sen benim sevdamı sonzusa dek yaşatır mısın? Sen benimle her zafere var mısın? Yüreğim ellerinde, sevdanın nöbetini tutmak istiyorum. Buna izin verir misin Açelya ? "
Ben bile etkilenmiştim aslında. O bana dolu dolu gözlerle bakarken mavi gözlerindeki nur içime işliyordu. Tek duymak istediğim şey izin veriyorumdu. İzin vermese de üzülmeyecektim. Üzülecektim de o üzülmesin diye üzükmeyecektim işte. İçinde bir yerlerde savaşı devam etmesin diye. Kalp kırmak onu daha çok incitirdi çünkü. Biliyordum.
Hissediyordum.
"lütfenn cevabını şimdi verme. Sadece sana bu kağıdı vermek istiyorum. Ben gisince dinlersin. Benden sana gelsin herek kapıdı eline tutuşturdum. Ve kaçtım resmen. Cevabı duymaya hazıe değildim. O da zaten cevao vermeye hazır değildi. Kapıdan çımarken ben kağıda bakıyordu. Şarkı ne miydi?
🌻SONER ARICA \ DENİZ GÖZLÜM🌻
İlk değilsen bile
Son aşkım olup kal
Senden öncesini
Yaşamadım sayarım
Böyle bir aşka, ömür vermeye değer
Dillenir de nazara, gelir diye korkarım
Böyle bir aşka, ömür vermeye değer
Dillenir de nazara, gelir diye korkarım
Deniz gözlüm benim
Senin için hazırım
Eğer ölüm gerekse
Ölüme de giderim
Yemin olsun seninim, çocuklar gibi şenim
Deniz gözlerinde, hayat bulur gözlerim
Yüreğim acır inan, senden uzak kalmasın
O deniz gözler benim, başkası hiç bakmasın
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Canım seni özler, seni diler ister
Beni bırakma ele, ateşlerim söner
Deniz gözlüm benim
Senin için hazırım
Eğer ölüm gerekse
Ölmeye giderim
Yemin olsun seninim, çocuklar gibi şenim
Deniz gözlerinde, hayat bulur gözlerim
Yüreğim acır inan, senden uzak kalmasın
O deniz gözler benim, başkası hiç bakmasın
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Canım seni özler, seni diler ister
Beni bırakma ele, ateşlerim söner
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Son arzum nedir diye
Gelip te bir sorsalar
Haykırış olur sesim
Sen yine, sen der
Canım seni özler, seni diler ister
Beni bırakma ele, ateşlerim söner
Yeni bölüm ne zaman gelsin pamuk şekerlerim?
Nasıl buldunuz?
Bu arada yayınlama tarihim:
6 Nisan 2021 salı 14.50
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top