xF25x
Selamlar :)
Nihayet sizlerleyim. Zaten düzenli yazmaya devam etseydim bir iki ay içerisinde final yayınlamış olacağım Feriha için arayı istemeden de olsa uzattım. Umarım düzenli olarak yazıp planladığım tarihte finalini yazmış olurum.
Keyifle okuyun, ben özlemle yazdım.
25.BÖLÜM
Ben
Ben Feriha. Uygun bir zamanda buluşabiliriz.
İlk ve son kez olacağını bilmenizi isterim.
Yazdığım mesajı 2-3 kere daha okudum. Gayet mesafeliydi, tam istediğim gibi. Telefonu montumun cebine koyup saçlarımı düzelttim. Bugün yılın son günüydü. Yılbaşında Toprak'ın görebiliyor olması için ne çok dua etmiştim. Biliyorum bir gün kabul olacaktı.
"Hazırım!" diye seslendi. Montunun fermuarını çekerken bana doğru geliyordu.
"Çıkalım o zaman." dedim neşeli olmaya çalışarak. Beremi hızlıca başıma geçirdim ve kapıyı açarak Toprak'ın botlarını kapının önüne bıraktım. "Botlarını giy." dediğimde kapının pervazına tutunarak yere eğildi. O botlarını giyerken ben de anahtarı aldım. Madem karın yağışını göremeyecekti, en azından doya doya dokunabilmesi için kardan adam yapmaya iniyorduk.
Nihayet aşağı indiğimizde sokak oldukça aydınlıktı. Birkaç kişi bizim gibi karın tadını çıkarmak için dışardaydı. Toprak'ın koluna girmiş, onu ilerdeki parka götürüyordum. Kardan adamımızı orada yapacaktık.
"Hava soğukmuş." dedi. Ona yandan bir bakış attım. Keşke boynuna dolaması için atkı alsaydık.
"Geri dönüp kalın bir şeyler getireyim mi?" diye sordum. Gerçi neden soruyorsam, tabi ki hayır diyecekti.
"Boşver boşver, iyiyim." Kaşlarını çatarak duraksadı. "Sen üşüyorsan ben gidip atkı falan alabilirim." Yüzünü mıncırma isteğimi def ederek gülümsedim.
"Gerek yok iyiyim."
Parka vardığımızda birkaç kişinin kartopu oynadığını gördüm. Çığlık çığlığa ve kahkahalar eşliğinde koşuşturuyorlardı. Üzerinde en az yirmi santim kar bulunan banka zıplayarak oturmak istiyordum ama eğlencemiz yarım kalır diye vazgeçtim. Sonuçta tir ti titreyerek evin yolunu tutabilirdim.
"Baya yağmış baksana." dedi gülerek. Karın içine batmış botlarının tekini görebilmem için kaldırdı. Bana değil diğer tarafa doğru dönmüştü. Bozuntuya vermeden karşısına geçtim.
"Güzel bir yılbaşı gecesi." Yerden kar avuçladım ve elimde top haline getirdim.
"En iyisi." dediğinde karşısında eriyebilirdim. Elimdeki kartopuna bakıp Toprak'tan uzaklaştım.
"Bence birazdan tekrar düşünmen gerekecek." Kaşları havalandı, ağzını açtı ama daha konuşamadan kartopunu omzuna fırlattığımda ağzı açık kaldı. Sesli bir şekilde gülerek tekrar yere eğildim.
"Savaş mı istiyorsun?"
"Hı hı." dedim gülerek. Bu kez o da kar avuçladı ve elinde toparlamaya başladı. "Eşit şartlarda savaşalım." dedim. "Sen attıktan sonra başlayacağız."
Beni istediği her yerde görebilirdi. Bunu ona hissettirmek için elimden geleni yapmaya hazırdım. Kartopunu attığı yere koşup beni vurabilmesini de göze alırdım. Yeter ki o mutlu olsun ve kendini eksik hissetmesin.
"Yüzüne gelirse?" Elini kaldırdı ama atmak için tereddütte kaldı.
"Kendimi korurum." dedim.
"Kolun acımıyor değil mi?" Kolumun yaralandığını ben bile unutmuştum.
"Acımıyor! Hadi ama, vakit kazanmaya çalıştığını düşünmeye başlayacağım." Söylediklerim onu güldürdü. Çok da sert olmayan bir şekilde kartopunu bana doğru fırlattığında yan tarafıma düşeceğini anladığım halde hafif bir çığlık atarak kaçmaya başladım. "Dizimden vurdun! Hainsin!" diye bağırdım. Gözlerini kısarak gülümsedi. Ah Toprak, şu an bir mesaj gelse ve yarından itibaren görebileceğini öğrensek bizden mutlusu olur muydu ki?
Yaklaşık yarım saat kartopu oynadık ve sokaktaki kahkahalara bizimkiler de eklendi. Gece yarısına on dakika vardı, kardan adam için kocaman bir gövde hazırlamıştık. Toprak bu konuda benden iyiydi.
"Şimdi başını yuvarlayalım." dedim. Karların üzerine oturmuştuk, çok önemli bir iş yapıyormuş gibi dikkatle kardan adamımızı yapıyorduk. "Keşke havuç alsaydık."
"Cebimde var." dediğinde kıkırdadım.
"Ben de zeytin getirdim."
"Neden gizli bir işmiş gibi birbirimize söylemedik ki?" Sesi keyifliydi. Tam istediğim gibi. Gövdeye göre daha küçük olan başı kaldırıp gövdenin üzerine koydum. Gayet orantılıydı. Düzeltmeme gerek bile yoktu.
"Havucu alayım." dedim. Montunun iç cebinden orta boy bir havuç çıkardı. "Fotoğraf çektikten sonra havucu yerim." dedim. Havucu kendine çekip tek kaşını kaldırdı.
"Paylaşırız?"
Güldüm. "Anlaştık." Zeytinleri de gövdesine ve gözlerine yerleştirdikten sonra biraz ilerimizde kartopu oynayan çocuklara seslendim. "Çocuklar! Fotoğrafımızı çeker misiniz?"
"Ben çekerim!" diyerek bize yaklaşan çocuğa kamerayı açıp telefonu verdim. Saat 23:59'du. Kardan adamı ortamıza aldıktan sonra başımızı omzuna yasladık ve gülümsedik. Ellerimiz kardan adamın arkasından birleşti.
Umarım bir gün bu fotoğrafı görebilir ve "Gerçekten de o gün ne kadar mutluymuşum." diyebilirdi.
*
Boşuna bakıyorsun işte, hala mesaj atmadı.
Gün boyu telefonu kontrol etmiştim ama dün akşamdan beri cevap yazmamıştı. Belli ki buluşmaktan vazgeçmişti. Saate baktım, neredeyse bir gün olacaktı. Saat akşam 10 a geliyordu.
"Hayatım!"
Telefonu bırakıp odadan çıktım. Toprak odasındaydı. Girmeden önce aralık kapıdan içeri baktım. Gardırobunun karşısında dikiliyordu. İçeri girdim.
"Efendim canım?"
"Kahverengi kazağımı verir misin?"
"Tabi." Daha bugün katlayıp rafa koyduğum için yerini hatırlıyordum. İstediği kazağı ona uzattım. "Şimdi mi giyeceksin?"
Başını sallayıp kazağı yatağa bıraktı. Üzerindeki sweati çıkarıp kahverengi kazağını giydiğinde onu izledim.
"Ev sıcak." dedim. "Bunaltmaz mı seni?"
Bana döndü, bakışları kazağındayken derin bir nefes verdi. "Annem aldı bu kazağı. Bir anda aklıma geldi, giymek istedim."
"Canım benim." Ona yaklaşıp kollarımı boynuna doladım. "Annen aklına her geldiğinde bana sarılabilirsin." Başını boyun girintime yasladı. Sıcak nefesini tenimde hissettim.
"Hala alışmaya çalışıyorum. Sen nasıl katlandın?"
Bir cevap veremedim. Hiç tanımadığım, görmediğim bir kadını unutmak benim için zor olmamıştı. Eksikliğini hissetmiştim evet ama beni ona bağlı kılan hiçbir şey yoktu. Ben de kendime eziyet etmeyi değil kabullenip vazgeçmeyi seçmiştim. Bu beni daha az yaraladı.
"Bu gece benimle uyur musun?"
Gülümsedim. Son birkaç gecedir salonda birlikte uyuyorduk zaten ama sanırım kastettiği onun odasında, onun yatağında uyumamdı. Onunla uyumayı alıştığım için mekan fark etmezdi. Bu yüzden kabul etmem zor olmadı. Ondan uzaklaşıp "Zevkle." dedim. Elimden tutarak yatağa doğru yürüdü. Birlikte yatağa uzandığımızda başımı göğsüne yasladım. O da her zaman yaptığı gibi kolunu bana sardı.
"Annen hala cevap vermedi mi?"
"Boşver." dedim. "Benim için bir önemi yok." Saçlarımı öptü. Önemi yok demiştim ama sesimin durgun olduğunun ben de farkındaydım. Bu yüzden üstelemedi. Sadece bana sarıldı. "İyi ki yanımdasın." dedim.
"İyi ki yanımdasın." dedi. "Ne zaman istersen göğsümde uyuyabilirsin. Bunun seni rahatlattığını biliyorum." Tebessüm ettim. Beni tanıyor olması çok güzeldi. Söylediği gibi başımı göğsüne yaslayarak uyuduğumda tüm dertlerimi unutuyordum.
Sabah uyandığımda annemden çok, Toprak'ın doktorundan mesaj gelmiş olması için dua ederek uykuya daldım.
×××
Bölüm sonu.
Sizleri özledim. Biliyorum siz de Toprak ve Feriha'yı özlediniz.
*Sizce ilk mesaj kimden gelir? Dr/Anne¿
Güzel günler ve ardından final gelecek. Bölüm sayısı net değil. Akışına bırakıp gidiyorum. Sadece kurgudan eminim. Sapmayacağım.
Umarım kısa zamanda görüşmek üzere, öpüldünüz :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top