×F4×

Merhaba

Yorumlarınızı yazın lütfen, duygularınızı merak ediyorum.

İyi okumalar!

4.BÖLÜM

"Hayır Rodya ya!" diye çemkirdim kitaba doğru. Evet, kitap okuyordum. Hem de okumaktan korktuğum o kalın kitabı okuyordum.

Suç ve Ceza

"Hamza abi," dedim ona dönerek. Geçen hafta Toprak'ın oturup beni beklediği sandalyede oturuyordum. "Sen okudun mu bu kitabı?"

"Okudum tabi." dediğinde ona ve ardından kitaba düz bir bakış attım.

"Peki Raskolnikov yakalanacak mı?" diye sorduğumda gülerek başını iki yana salladı. "Kurtulacak mı yani?"

"Adam suçlu, kurtulacağı için seviniyor musun?" Omzumu silktim. Ana karaktere karşı birazcık duygu besliyor olabilirdim. "Ne olursa olsun o bir katil. Üstelik ortada bir nefsi müdafaa yok, adam hırsızlık yaptı."

"Sadece bir soru sormuştum." dedim, sanki Raskolnikov romandan fırlayıp kendisini sevdiğim için beni tebrik edecekti.

"Oku ve kendin gör." Bilgisayardaki işine döndüğünde üstelemeden okumaya devam ettim. Acaba kaç günde biterdi ki? Toprak ile bu kitap hakkında konuşmak istiyordum. Ne bileyim belki başka kitap da önerirdi. Nihayetinde edebiyatçıydı.

Acaba Milena'ya Mektuplar'ı da okudu mu Feriha?

Ay o kadar kitap okuyacağımı sanmıyordum. Şöyle Ömer Seyfettin Kaşağı gibi romanlar önerirse okurdum, hem çabuk biterdi.

Bugün salıydı, Toprak'ı pazardan beri görmemiştim. Sahi, kitap hakkında konuşma hayali kuruyordum ama onu nasıl ve nerede görecektim ki?

"Tahta kalemleri nerede acaba?" Kitabı kapatıp müşteriye yardımcı olmak için ayaklandım.

"Kızım ben fatura yatırmaya gidiyorum, kalabalık azalmıştır." Hamza Amcaya başımı salladım ve rafların en altına eğilip kalem sepetini çıkardım.

"Kırmızı bitmiş ama, lazımsa bakayım içeri." dediğimde liseli olduğunu tahmin ettiğim kız yere çökerek kalemleri inceledi.

"Lacivert ve siyah yeterli." İki tane kalem aldıktan sonra kasaya gitti. Arkamı döndüğüm anda kırtasiyenin kapısı açıldı. Yüzüme yavaşça yayılan gülümsemeyi göremiyor oluşu üzücüydü.

"8 lira." dedim bekleyen kıza, parasını çıkarırken Toprak'a baktım. Dudakları ince bir tebessümle genişledi. Değneğini kenara çekerek ayakta beklerken müşterinin uzattığı parayı alıp "İyi günler." dedim.

"Merhaba, kolay gelsin." diyen Toprak bana dönmüştü. Üzerinde haki bir gömlek ve siyah kot pantolon vardı. Diğer elinde tuttuğu şemsiyeyi fark ettim. Hava güzeldi halbuki.

"Teşekkür ederim, hoşgeldin." dedim. "Bir şey mi lazım?" Adamı oturtsana Feriha!

"Hayır, sadece bir şey vermeye geldim." Kaşlarım havalandı. Elindeki şemsiyeyi kaldırıp bana doğru uzattığında şaşırdım. Bana şemsiye mi almıştı?

"Ama neden?" diye sordum şaşkın bir sesle.

"O akşam benim yüzümden kırıldı çünkü, yağmurlu havalar başlar, umarım yenisini almamıştın." Şemsiyeyi hala elinde tutuyordu. Çok şaşırmıştım. Beklemiyordum çünkü.

"Almadım ama-"

"Lütfen, kolum ağrıdı." Uzanıp şemsiyeyi aldım.

"Karşılık beklemeden yaptım her şeyi." dedim gözlerine bakarken.

"Tabi ki, sadece aklımdan çıkmadı. Ben de telafi etmek istedim. Bu arada rengi lacivert değil mi?"

"Evet." dedim, şemsiyeyi arkamdaki askılığa astım. "Otursana."

"Birkaç dakika oturabilirim." Değneğini katladığında hızla yanına gittim ve koluna dokundum. İrkilmiş gibi yüzünü bana çevirdi. Gördüğü tek şey karanlıktı.

"Sandalye şurada." dedim ve onu yönlendirdim. Oturduktan sonra karşısına geçtim. "Suç ve Ceza'ya başladım." dedim birden. Bilmesi gerekiyor gibi hissetmiştim.

"Hangi sahnedesin?" diye sordu, yüzü keyiflenmişti.

"Rodya ateşlenmişti, iç çatışma yaşıyor sanırım." Başını salladı, acaba kitapları özlüyor muydu?

"Kitap boyunca yaşayacak." dedi, her bir satır hafızasındaymış gibiydi.

"Teslim olmasını istiyorum ama bir yandan da kaçıp kurtulsa diyorum. Parası da var hazır." Gözlerini kısarak güldü.

"Sevilesi bir karakter olabilir ama o bir katil Feriha." İçine Hamza Amca kaçmıştı sanırım.

"Biliyorum." dedim. "Sadece bir roman zaten. Gerçek olsa böyle tepki vermezdim."

"Anlıyorum, okumama sevindim bu arada. Güçlü bir kalemi var." Başımı salladım ama görmedi.

"Evet, çok beğendim." dedim. "Okumak isteyip okuyamadığın bir kitap varsa, sana okurum." İkimizin de beklemediği bir cümleydi bu. Gülüşü yüzünü terk etti. Elindeki değneği daha sıkı kavradığını gördüm.

"Sesli kitap dinliyorum bazen, teşekkür ederim yine de." Reddedildin Feriha.

"Aklında bulunsun yine de." dedim bozuntuya vermeden. Nedense ona kitap okumak istemiştim. Kendime bile okumuyordum.

"Sağol." dedi gülümseyerek. Ona acıdığımı düşünmüyordu umarım.Sadece ona iyilik yapmak istiyordum. "Çok yoğun oluyor mu?"

"Hayır, genelde ilk ay yoğun geçiyor." dedim.

"Gençlerin keşfedilmemiş şarkılar kadar kitaplara da vakit ayırması gerek." Edebiyatçı görüşü ama sanırım gerçekti. Otobüste kitap okuyan kimseyi görmüyordum ama herkesin kulağında kulaklık vardı.

"Pek şarkı dinlemem." Onu ne kadar ilgilendiriyordu bilmiyordum ama sohbet etmek istiyordum işte.

"Bu sabahların bir anlamı olmalı." dediğinde ne dediğini anlamaya çalışarak ona baktım.

"Elbet olmalı." dedim ve bana güldü.

"Bir şarkı sözü, ben de pek dinlemem ama bu şarkıyı önerebilirim." Kitaptan sonra şimdi de şarkı öneriyordu. Kitabı bitirmemden daha kısa sürerdi şarkıyı dinlemek. Sözleri aklıma not ettim.

"Dinlerim." dediğimde başını salladı ve elini masaya koyarak ayağa kalktı.

"Ben gideyim artık, seni nerede bulacağımı da öğrenmiş oldum." Gülümsemesine karşılık vermedim çünkü düşünceler içindeydim. Cevap bekleyerek dikilmeye devam ederken ben de ayağa kalktım.

"Ama ben seni nerede bulacağımı bilmiyorum." dedim, yirmi üç yaşında ne ailesi ne de arkadaşı olan bir kızdım. Kaybedecek bir şeyim yoktu, bu yüzden şimdi bir arkadaş bulmuşken kaybetmek istemiyordum. O bu haliyle çalıştığım kırtasiyeye gelmişti. Ben de beklemediği bir anda onu ziyaret edebilirdim ; evine gitmeyi kast etmiyordum ama onu çağırmak için kapısına gitmek benim için zor olmazdı.

"O halde," dedi elini cebine götürürken. Telefonunu çıkarıp parmak izini okuttu ve ekranı bana çevirdi. "Seni rahatsız etmeyecekse numaranı verebilirsin." Ekrana tuhaf bakışlar attım.

"Nasıl arayacaksın?" Yine pot kırdın aptal!

"Aramak istediğim kişinin adını söylüyorum." Gayet mantıklı. Numaramı yazıp Feriha diye kaydettim. Telefonu ona vermeden önce kendimi çaldırdım. Ne olur ne olmaz. Belki aramayı unuturdu.

"Feriha diye kaydettim." dedim. Başını sallayıp ince bir tebessümle benim olduğumu sandığı tarafa baktı.

"Görüşürüz Feriha."

"Görüşürüz Toprak."

×

Bu sabah bir umut var içimde
Nasıl olsa geri gelirsin diye
Her şey yerli yerinde yine
Bu sabahların bir anlamı olmalı

Toprak'ın bana önerdiği şarkıyı dinlerken 4 dk boyunca, perdesini açık bıraktığım pencerenin ardındaki karanlık gökyüzünü izledim. Açıkçası şarkı hoşuma gitmişti. Şu an ona mesaj atıp 'Şarkıyı çok beğendim.' yazmak isterdim ama okuyamayacaktı.

Tekrar görebilme ihtimali olup olmadığını merak ediyordum. Tekrar kitap okuyabilir miydi? Öğrencilerini özlemiş miydi? Onun için çok zor olmalıydı.

"Sen 10 dakika dayanamadın." dedim kendi kendime. "Adam aylardır karanlıklar içinde yaşıyor." Kendime neden kızdığımı bilmiyordum, sadece Toprak'ın yalnız başına nasıl yaşadığını merak ediyordum.

Acaba ne yapıyordu şu an?

Bir ihtiyacı var mıydı?

Ben ailem dışında kimse için 'şu an ne yapıyor acaba' diye düşünmemiştim. Sahi, beni 3 yaşında yurdun kapısına bırakıp giden ailem şu an ne yapıyordu acaba?

Telefonuma mesaj gelince duvar saatine baktım. 21:19 Hamza Amca yazmıştı.

Hamza Amca
Kızım hayırlı akşamlar.
Sabah kırtasiyeyi sen açıver, hanımı hastaneye götüreceğim.

Ben
Tamam açarım.
Geçmiş olsun.
Hayırlı geceler.

Geçen hafta kontrole gideceklerini söylüyordu. Bu yüzden şaşırmadım. Sadece yarım saat erken gidecektim. Bazen işten ayrılasım geliyordu ama işim çok rahattı aslında. Hem, Toprak iş yerimin adresini biliyordu. Yeni bir yolu ona ezberletmek zor olurdu. Ay ne diyorsun Feriha! Adamın başka işi yok senin iş yerlerini ezberleyecek.

Şarkıyı başa alıp tekrar dinlemeye başladım.

×××

Bölüm sonu.

Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı ve bir tane de olsa yorum bırakmayı unutmayın. ✨

Görüşmek üzere.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top