×F28×

Sonunda geldim!

Beklettiğim için üzgünüm, bana darılmayın ve keyifle okuyun. 🕊️

28.BÖLÜM

"Feriha..."

Başımı hızlıca kaldırıp bana seslenen Toprak'a baktım. Göz bantları takılıydı, dudaklarını buruşturduğu için ağrısının olduğunu düşünerek endişelendim.

"Buradayım!" dedim hemen. "Bir şeye mi ihtiyacın var?"

"Uyandırdım kusura bakma, biraz midem bulandı." Ayağa kalkarak masada duran su şişesini aldım ve ensesinden tutarak yavaşça doğrulmasını sağladım.

"Hadi biraz su iç. Birazdan yemek yiyeceksin."

Küçük küçük yudumlar aldıktan sonra tekrar yaslandı. "Koltukta uyusana, boynun tutulacak."

"İyiyim ben dert etme." Saçlarını okşadığımda dudaklarında minik bir tebessüm belirdi.

"Sanki ciddi bir operasyon geçirmişim gibi hissediyorum."

Gülümsedim. "Bence küçümseme."

Nihayetinde aylardır bekliyordu. Aylardır karanlıktaydı. Yarın sabah bantları çıkarıldığında tüm karanlığı son bulacaktı. Aklına bir şey gelmiş gibi elini alnına götürdüğünde meraklı bir ifadeyle onu izliyordum.

"Latife teyzeyi aramayı unuttum." dediğinde gülümseyerek elini tuttum.

"Merak etme, hastaneden ayrıldığımda haber verdim. Çok sevindi."

Rahatlayarak tebessüm etti. "Sevinmiştir. Çok yardımı dokundu bana. Canım benim."

"Birkaç güne gelir belki." dedim. "Kızının yanında hala."

"Rahatını bozmasın hiç ya! Eve gelirdi ziyaretime."

"Israr etmedim. İstediği gibi yapar nasılsa."

Biraz sonra yemeği geldi. Yemesine yardım ettikten sonra tekrar uykuya daldı. Bu kez ikimizin de rahat etmesi için hasta yatağından uzaklaşarak koltuğa kıvrıldım. Birkaç kere su istediği için uyansam da sabaha kadar keyifli bir uyku çektim.

Bugün büyük gündü.

Toprak yeniden görebilecekti. Deli gibi özlediği karı, hasret kaldığı öğrencilerini; beni görebilecekti. Sevdiği ve aylardır göremediği ne varsa bugünden itibaren görmeye başlayacaktı.

"Hazır mısın Toprak?"

Ellerimi çenemin altında birleştirdim. Heyecandan ellerim titriyordu. Doktorun arkasında öylece bekliyordum. Önce beni görmesine gerek yoktu.

"Hazırım."

Doktor önce sağ gözündeki bandı çıkardı.

"Hemen açmaya çalışma. Sakince bekle." Şu durumda Toprak'ın sakin olmasını beklemek çok zordu. Ben bile heyecandan delirmek üzereydim. Sol gözünü de açtıktan sonra "Yavaşça gözlerini aç bakalım." dedi. Toprak gözlerini kırpıştırarak açtığında alt dudağımın içini kemirmeye başladım. "Nasıl hissediyorsun?"

Lütfen her şey yolunda olsun.

Havaya kaldırdığı avuçlarına kahverengi gözlerini kısarak baktı. Göğsü derin derin alçalıp yükselmeye, ardından dudaklarında ince bir tebessüm belirmeye başladı.

"Bu..." dedi ve sustu. Birkaç saniye geçmeden kahkaha atmaya başladığında doktor arkasına dönerek benimle göz göze geldi.

Gülümsedi. "Geçmiş olsun." dediğinde her şeyin yolunda olduğunu anladım.

"Bitti mi yani?" diye sordum. Sesim heyecanımı belli ediyordu.

"Sanırım öyle." Doktor, Toprak'ın önünde eğilerek gözlerini muayene etti. "Görüşün nasıl Toprak?"

"Biraz bulanık ama sizi görebiliyorum."

Doktor bizi bulanık görebileceği konusunda önceden bilgilendirdiği için şaşırmadım.

"Bu durum oldukça normal. En zor ve önemli kısmı atlattık."

Doktor birkaç bilgiyi tekrar hatırlattı, bu süreçte arkasında kalmaya devam ettim. Birazdan beni görecekti. Bu sahnenin eninde sonunda yaşanacağını biliyordum.

Hazır mıydım peki? Sadece saniyeler sonra doktor odadan çıkacak ve Toprak yalnızca beni görecekti. Hazır olup olmamamın bir önemi yoktu. Vakit geçmişti işte.

Doktor önümden çekilir çekilmez sanki bunu bekliyormuş gibi gözleri benimkilerle buluştu. Aylardır onunla göz göze gelmek için can atıyordum. Güzel gözleri yüzümde uzunca bir süre asılı kaldı. Dokunarak ezberlediği yüzüme bu kez bakışlarıyla dokunuyordu.

Dudaklarından dökülen ilk cümle "Sen gerçek misin?" oldu. Tam da şu an bakışlarımı kaçırmam gerekiyordu ama bunu ona yapamazdım, haksızlık olurdu. Elini bana doğru uzatarak "Gel." dediğinde kısa bir duraksamanın ardından yanına yaklaştım. Sıcak avucuna dokununca her zamankinden daha farklı bir heyecan hissettim çünkü bu kez ona baktığımda nasıl göründüğümü izleyebiliyordu.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordum.

"Ne konuda?" Yanına oturdum, birbirimize döndük. Gözünün içindeki dikişleri fark ettim. Sanki gözünden birer parça gibi pek dikkat çekmiyorlardı. Yine de gözünün içinde dikiş olmasını tuhaf buldum.

"Gözlerin konusunda."

"Ben de sana karşı nasıl hissettiğimi sordun sandım." Tebessüm ettiğimde güldü ve elimi bırakmadan beni izlemeye devam etti. "Bunu saatlerce sürdürebilirim."

Seni izlemeyi kastediyor Feriha.

"Yine de birazını sonraya saklamalıyız çünkü öğretmen arkadaşların öğle arası buraya gelecek." dediğimde şaşırsa da mutlu oldu.

"Güzel bir haber." dedi.

"Sen de onlara güzel bir haber ver."

Şaşırdı. "Vermişsin ya işte. Onlara daha güzel bir haber veremem ki."

Elini sıktım, parmaklarını elimin etrafına sardı. "Birkaç hafta sonra okula dönecek olman bence gayet sevindirici bir haber."

Aklına yeni gelmiş gibi gülümsedi. "Doğru, sadece birkaç hafta kaldı."

Bakışmayı sürdürdük. Gözlerinin içi gülüyordu.

"Biraz dinlenmek ister misin?" diye sorduğumda başını hızlıca iki yana salladı.

"Seni izlemek istiyorum."

Yanakları kızaran bir Feriha.

"Çok saçma." diyerek bakışlarımı kaçırdım. "Sanki yeni tanışmışız gibi hissediyorum."

Güldüğünü duydum. "Hep sen mi beni izleyeceksin? Sabah senden önce uyandığımda sen yerine karanlığı izlemek ne kadar zordu benim için biliyor musun?"

Hissettiklerini anlayabiliyordum. Onun adına çok mutluydum. Güzel günler yaşamayı hak etmişti.

"Biliyorum." diyerek ona baktım. "Ama artık bitti."

"O zaman izin ver de sana doya doya bakayım."

Tebessüm ederek başımı salladım. Avucunu yanağıma bastırdığında kapı tıklatıldı. Elimi çekerek ayaklandım. Kapı açıldığında ikisi tanıdık olan dört tane yüz gördüm. Öğretmen arkadaşları gelmişti. Bir saatten önce gelemezler sanmıştım, bu yüzden şaşırdım.

"Kardeşim!" Bekir Hoca güleç bir yüzle Toprak'a doğru yürüdüğünde Toprak çoktan ayağa kalkmıştı. "Geçmiş olsun!" Sarıldıklarında diğerlerine gülümseyerek başımla selam verdim ve bir şey söylemeden odadan çıktım.

Dışarısı serindi, yağmur bulutları hastanenin tepesinde toplanmıştı. Gözümü kapatıp açsam ve kar yağmaya başlasa keşke. Tam da görmeye başlamışken izlemeyi en çok sevdiği şeylerden birini daha görmesini çok isterdim. Henüz kış mevsiminin içinde olduğumuz için içimden bir ses Toprak'ın kar yağdığını göreceğini söylüyordu. Umarım öyle olurdu.

Öğle arasını bankta oturarak geçirdim. Toprak'ın arkadaşları hastaneden ayrılırken onlar beni görmese de ben onları fark etmiştim. Yalnız kalmaması için onların arkasından Toprak'ın odasına çıktım. İçeri girdiğimde pencereden dışarıyı izliyordu. Kapının sesini duyunca arkasına döndü ve gülümseyerek "Gelsene." dedi. Kapıyı kapatarak yanına gittim.

"Arkadaşlarını görmek sana iyi geldi mi?"

"Evet, bugün her şey yolunda gidiyor." Elimi tuttu ve tekrar pencereye döndü. "Sence yağmur mu yağacak kar mı?" diye sorduğunda şaşırdım. Benim gibi yağmur bulutlarını izliyordu.

"Bence yağmur yağacak." dedim.

"Belki kar da yağar. Kış çıkmadan karın altında seninle yürümek istiyorum."

"Ben de isterim, dışarda otururken aklımdan bu geçiyordu."

Bana döndü. "Dışarda otururken mi? Hava soğuk muydu?"

"Serindi ama güzeldi."

Kolunu sırtıma dolayarak beni kendine bastırdı. "Doktorla konuşalım mı? İzin verirse bahçede oturalım biraz."

"Bantları yeni çıkardı. İzin vermeyebilir."

"Doğru. O zaman koltukları pencerenin önüne çekelim, dışarıyı izleyelim."

Gülümseyerek başımı salladım. Cebimdeki çikolataları hatırladım. Dışarıyı izlerken çikolatalarımızı yiyebilirdik.

"Ben hallederim sen taşıma." desem de koltukları birlikte taşıdık. Toprak pencereyi açarak yanıma oturduğunda yüzümüze serin esinti çarptı. Camların boyu bel hizasında başladığı için dışarıyı net olarak görebiliyorduk. "Eren seni sordu. Ameliyat olacağını söylemedim."

"İyi yapmışsın. Sürpriz olsun kerataya."

Çikolataları çıkarıp birini ona uzattım. "Eren verdi."

Gülümseyerek çikolatasını aldı. Yiyene kadar sadece dışarıyı izledik. Başımı omzuna yasladığımda diğer eliyle yanağımı okşadı.

"Feriha..." Devam etmesini bekledim. "Seni gönül gözümle bile bu kadar çok sevmişken şimdi iki gözümle görebiliyorum."

Gülümsedim. "Yani?"

"Yanisi artık hiç kurtuluşun yok."

Başımı kaldırıp yanağına dokundum ve yüzünü kendime çevirdim. "Kurtulmak isteyen kim?" Uzanıp yanağını öptüm.

Gözlerimin içine duygu dolu bir ifadeyle baktı. "Seni seviyorum Feriha."

Bu cümleyi ilk defa ne hissettiğimi görerek söylemişti. Ben de ilk defa ben söylerken ne hissettiğimi görmesini isteyerek karşılık verdim. "Seni çok seviyorum Toprak."

xxx

Bölüm sonuuu

Son bölümlere girdik artık. Umarım yeni bölüm bu kadar geç gelmeyecek. Yorum bırakmayı unutmayın, öpüldünüz.

09.06.2022

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top