×F24×

Selamlar :)

Birazcık hastaydım ve bir haftadır tercihlerimle ilgileniyordum. KK gibi bu hikayeme de bölüm geç geldi. Kusura bakmayınız. Keyifle okuyun ve yorum yapmayı unutmayın.

24.BÖLÜM

Montumun kapüşonunu başıma geçirerek kafeye doğru yürüdüm. Toprak ile birlikte kar topu oynamak isterdim ama Derya abla dün akşam bana mesaj atıp beni özlediğini söylediğinde buluşma teklifine hayır diyememiştim.

İçeri girdim, o çoktan gelmişti. Gülümseyerek yanına yaklaştım. Beni görünce ayaklandı. Gerçekten özlediğine inandım çünkü bana sımsıkı sarıldı.

"Merhaba canım."

"Merhaba Derya abla." Ondan ayrılıp karşısına oturdum. "Nasılsın?"

"İyiyim Ferihacım. Sanki sen gideli birkaç ay oldu. Bir hafta oldu henüz oysaki."

Ben bile saymıyordum günleri. Beni bu kadar seviyor muydu ya! Tabi ben de onu seviyordum ama onun bağlılığına şaşırmıştım.

"Böyle böyle alışacağız." dedim. Aslında alışmakta zorluk yaşamamıştım ama üzülmemesi için öyle demiştim.

"Sezer de gelmek istedi ama çalışıyor gündüzleri bu hafta."

Zoraki tebessüm ettim. "Olsun, belki başka zamana." Ne alaka ya ne alaka? Sezer'in beni görmek istemesi ne alaka?

"Aslında müsait olduğun bir zaman ona yazsan iyi olur. Akşamları evde mesela. Sen de uygun olduğunda görüşebilirsiniz. Hoşuna gidecektir." dediğinde gülüşüm tamamen silindi. Benim hoşuma gitmeyeceği kesindi de.

"Derya ablacım..." diye söz başladım. "Sezer ile yeni tanıştık sayılır. Akşam bir yerlere gidebilecek kadar yakın değiliz, muhtemelen olamayız da." Yüzü düştü ama hemen toparlanarak oğlunu anlatmaya devam etti.

"Haklısın ama dediğin gibi yeni tanıştınız. Sohbet etmeden, kaynaşmadan nasıl yakın olabilirsiniz ki?" Bazen sadece oğluyla seni yakınlaştırmak için seninle bu kadar içli dışlı olduğunu düşünüyorum Feriha, sence?

Söylemeyecektim ama sen istedin Derya abla ne yapalım!

"Aslında... Benim erkek arkadaşım var." Kaşları saniyesinde havalandı. Beklemiyordu tabi. Ben de beklemiyordum ama insanın karşısına ne zaman ne çıkacağı belli olmuyordu.

"Öyle mi?" diye sordu durgun bir sesle.

"Evet ve hayatımda yakın olmam için bir erkek yeterli. Arkadaşça bile olsa mesafeli olurum Sezer'le. Yani senin veya onun istediği türden bir ilişki olamaz." Böylelikle niyetini anladığımı da öğrenmiş oldu. Böylelikle Sezer'in Doğuş'u son bulmuş, yıkılma devri başlamıştı.

Derya ablayla çok da sevinçli olmadan da olsa biraz daha sohbet ettik. Gerçi ben hala aynıydım ama onun moralinin bozulduğunu anlayabiliyordum. Sezer aklı başında ve genç biriydi. Elbet birini bulurdu veya biri onu bulurdu. Oğlu evde kalmış gibi davranmasına gerek yoktu ki.

Bir saat içinde kafeden ayrılıp eve döndüm. Artık Sezer de olmadığına göre Derya abla bir daha ne zaman arayacak merak ediyordum doğrusu. Onu sevdiğim için iletişimimizin kesilmesini istemezdim.

Eve geldiğimde ortalık sessizdi. "Ben geldim!" diye seslendim ama geri cevap alamadım. Belki de uyuyordu. Keşke emin olmadan bağırmasaydım.

İyi de uyanalı 3 saat oldu Feriha, neden bu kadar erkenden tekrar yatsın ki?

Yine de sessiz adımlarla önce salona, sonra da yatak odasına baktım. İkisinde de yoktu. "Nerede ki?" diye mırıldanırken telefonla onu aradım. Zil sesi salondan geliyordu. Telefonunu evde bıraktığı için ona içten içe kızarken çağrıyı sonlandırdı.

"Feriha!"

Adımı aniden duyunca irkildim. Bir de evde olmadığını düşündüğüm sevgilim seslenince daha da gerilmiştim.

"Neredesin sen?" diye seslenirken ışığı kapalı olan banyonun kapısını açtım. "Burada mısın?"

"Evet." dedi donuk bir sesle. "Işığı açma." Cümlesi beni şaşırtsa da dediğini yapıp ışığı açmadım.

"Giyinik misin?" diye sordum.

"Işığım söndü." dedi ve burnunu çekti. Koridorun aydınlığı sayesinde onu fark edebildim. Banyo dolabının altında oturuyordu.

"Işığın mı söndü?" Sesim yumuşadı. Birden tık sesi duyuldu ve Toprak'ın elindeki fener yandı. Rahatsız edici ışığı gözlerine doğru tutuyordu. Önünde diz çöktüm. "İyi misin canım?"

"Olmuyor." Feneri kapatıp tekrar açtı. Yanağına akan gözyaşını gördüm. Canım yandı çünkü canımın canı yanıyordu.

"Minik bir ışığım vardı. Şimdi o da yok." Feneri kapatıp yere bıraktı. Ellerini yüzüne örterken onu durdurdum ve yanaklarını avuçladı.

"Hayır sönmedi." dedim umutlu olmaya çalışarak. "İçindeki umudun ışığını söndürme yeter."

"Görmüyor musun Feriha?" diye sordu ve aniden duraksadı. "Görmeyen benim, unuttum."

"Lütfen böyle şeyler söyleme." Yanağını öptüm. Gözyaşı dudaklarıma bulaştı. "Çok az kaldı. Ummadığımız anlarda neler çıkıyor karşımıza! Ne olur inan Toprak. Tekrar görebileceğine inan." Sessiz kaldı. Başını göğsüme yaslayıp saçlarını öptüm. Donör sırasının hemen şimdi ona gelmesi için neler vermezdim!

×

Yemekten sonra ütü masasını salona taşıdım ve Toprak'ın gömlekleri ile kendi kazaklarımı ütülemeye başladım. Bazı kazaklarım yıkandıktan sonra inanılmaz kırışıyordu ve dışarıda kırışık kıyafet asla giyemezdim.

Elinde kumanda ile kanalları dolaşan Toprak, ona hazırladığım bitki çayını hala bitirememişti. "Ne açayım?" diye sordu.

"Pek bir şey yok gibi televizyonda. İstediğini açabilirsin." dedim.

"Az önce Züleyha'nın sesini duydum sanki. Seversin sen o diziyi." dediğinde güldüm.

"Eskidendi o, bıraktım artık."

"Bir tek geçen haftaki bölümü izlemediğini söylemiştin." dedi ablayla.

"Öyle mi demişim?" Ben onca bölümü ne ara izledim ki?

"Diziyi boş ver de, Derya ablanla neler yaptınız? Erken döndün." Televizyonun sesini kısmıştı.

Konunun Sezer'e geleceğini sen de hissediyor musun Feriha? Ben hissediyorum da.

"Hiç." dedim. "Çay içtik. Sohbet muhabbet falan."

"Oğlunu da getirmiş mi?" Al işte, nasıl bildim ama?

"Yoo, neden Sezer'i de yanında getirsin ki?"

"Sezer..." diye mırıldandı. Toprak'ın kıskanç hallerini seviyordum ama Sezer konusunu uzatmaya niyetim yoktu. Karşı cins muhabbetlerinden hoşlanmıyordum ve bilerek yapıldığında ilişkiye zarar verebilirdi.

"Toprak...." Ütüyü bırakıp yanına oturdum. Geldiğimi hissedince bedenini bana çevirdi.

"Ne oldu canım?"

"Şey..." dedim ağzımın içinde. "Geçen gün konuşmuştuk ya annemle ilgili?"

"Evet, aklını karıştırmamak için konuyu bir daha açmadım. Ne karar verdin?"

"Haklısın galiba." dedim. "Tek bir şansım var. Ona anne diyemem ama neden diye sorabilirim."

"Bu senin en doğal hakkın." Elini kucağıma doğru uzattığında ellerimizi birleştirdim. "Dediğin gibi sadece neden diye soracaksın. Sen annene değil annen sana hesap verecek. İçin rahat olsun."

"Yarın ona mesaj atacağım." dedim donuk bir sesle. Beni kendine çekip sarıldı. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim."

"Yanında olduğum için teşekkür mü ediyorsun?" Bana daha sıkı sarıldı. "Benim sana nasıl teşekkür etmem gerekiyor acaba?"

Hafifçe gülümsedim. "Umudunu kaybetme yeter." dediğimde yine sessiz kalsa da saçlarımı birkaç defa üst üste öperek sarılmayı sürdürdü. Karlar erimeden görmeye başlamasını o kadar çok isterdim ki...

×××

Bölüm sonu

Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top