×F21×
Merhabalar :)
Yorum bırakmayı unutmayınız, keyifle okuyun.
21.BÖLÜM
"Şerefsiz pislik herif."
Anahtarı içeri alıp kapıyı kapattım. Toprak yol boyu o adam hakkında sinirle atıp tutmuştu.
"Geçti bitti." dedim, sağ kolumu göğsüme bastırıp mutfağa yürüdüm. Sepeti tezgaha bırakıp içinden kıymayı çıkardım.
"Korktun değil mi?" Kolumdan tutup beni kendine çevirdi. Yaralı koluma da tutacağı sırada geri çekildim.
"Dedim ya, geçti." Terlemeye başladığımı hissettim. "Malzemeleri ayarlayayım, sen de yoğur olur mu?"
Başını salladı. "İyi misin?" diye sorduğunda baharatları çıkartıyordum.
"İyiyim Toprak. Sana bir şey olacak diye korktum." Koluma baktım, ceketimin bilek kısmı tamamen kana bulanmıştı.
"Ben de korktum, seni koruyamam diye korktum." Gülümseyerek yanağını okşadım.
"Korudun bak. Bir şey olmadı." Tekneyi önüne bıraktım. "Banyonu kullanabilir miyim?"
"Tabii ki, sen de burada yaşıyorsun artık."
Bir şey söylemeden hızlı adımlarla banyoya gittim. İçeri girmeden önce ecza dolabından sargı bezi, bant ve tentürdiyot aldım. Kolumu bedenimden uzaklaştırıp kıyafetlerimi çıkardım. Pantolonumu kapının arkasında asılı duran havlu rafına bıraktıktan sonra kazağımı da çıkardım.
Dudağımı ısırıp bileğimin durumuna baktım. Üst kısım kesilmişti, parmağımla hafifçe ayırdım; biraz derindi. Oyalanmadan suyun altına girdim. Kolumdaki kesik suyla buluştuğunda temizleniyordu ama kan durmamıştı. Hızlıca duş alıp temizlendim ve beceriksizce kurulandım. Pantolonumla sutyenimi giydikten sonra tabureye oturdum. Bileğime tentürdiyot döküp yakıcılığının geçmesini bekledim. Gözlerim yaşarmıştı. Sargı bezini de bileğime sardıktan sonra rahat bir nefes alıp verdim.
"Feriha? İçerde havlu var mı?"
"Evet!" diye cevapladım. "Çıkıyorum şimdi."
"Tamam canım."
"Toprak!" diye seslendim. "Bana kazaklarından birini ödünç verir misin?"
"Tabi ki." Adımları uzaklaşınca sargıyı bantla tutturdum ve etrafı toplayıp kazağımla ceketimi çöpe attım. Kapı tıklatıldı. Ecza dolabından aldıklarımı sargılı elime alıp kapıyı açtım. Şu an sutyenimle karşısındaydım ve bundan haberi yoktu. Elinde tuttuğu gri kazağı aldığımda bana doğru eğildi ve yanağımı öptü.
"Sıhhatler olsun canım." Geri çekildiğinde kaşlarını çatmıştı, ne? Anladı mı? "Saçların ıslak." Elini enseme götürüp saçlarıma dokundu. Uçlarından damlayan sular sırtımı ıslatıyordu. "Sen..." dedi şaşkın ve çekimser bir ifadeyle. "Çıplak mısın?"
Kendimi tutamayıp güldüm. "Sayılır."
"Üşüyeceksin giyin hadi." Mutfağa gittiğini görünce elimdekileri ecza dolabına koydum ve kazağı giydim. Yanına gittiğimde salata yaptığını gördüm.
"Ben yapardım." dedim, gülerek bana baktı.
"Artık yemekleri yapmakla görevli değilsin. Hem köfteler hazır sen onları kızart. Bazıları büyük olmuş olabilir."
Tepsiye dizdiği köftelere baktım, orantısızlardı ama önemi yoktu. Bir tava çıkarıp ocağa koydum ve fritözü çıkardım. "Patates yapıyorum." dedim. Başını salladı.
"Saçlarına havlu sarsaydın."
"Hallederim birazdan." Patatesleri fritöze atıp köfteleri de tavaya dizdim. Toprak da bu sırada masayı hazırlamıştı. Bileğim sızlıyordu ama dayanmam lazımdı. Toprak fark ederse üzülürdü.
"Sar şunu saçlarına." Uzattığı havluyu alıp pencerenin önüne gittim. Saçlarım dökülmüyordu ama her ihtimale karşı önlem almak istemiştim. Kolumu kaldırdığımda yaram sızladı, yüzümü buruşturdum.
"Hadi otur yiyelim." dedim. Yemek boyunca yine sessizdik. Sol elimle yiyordum çünkü diğer kolumu kaldırmaya gelmiyordu. Yemekten sonra salona çekildim. Toprak biraz sonra elinde tarakla geldiğinde güldüm.
"Saçlarını taramak istiyorum." dedi, koltukta dönerek ona sırtımı çevirdim.
"Tarayabilirsin." Arkama oturdu ve havluyu aramıza serdi. Eliyle diplerini tutarak saçlarımı taramaya başladığında huzurlu hissettim.
"Annemin tarağıydı bu, bazen onun da saçlarını tarardım."
Annesinin saçlarına dokunabildiği için çok şanslı olmalıydı. Ben bırak yüzünü görmeyi, sesini bile duymak istemiyordum.
"Güzel hissettiriyor olmalı." dedim, taramayı bırakıp kollarını bana sardı. Sol elimle ellerini tuttum. Nefesini arkamda, saç diplerimde hissettim.
"Seni seviyorum Feriha."
Gülümsedim. "Ben de seni seviyorum." Saçlarımı kenara iterek ensemi öptü. Bir eli kazağımın içine girdiğinde başımı ona yasladım.
Ne yapıyor bu Feriha?
Avucu göbeğimden yukarı çıktı. Eli sutyenimin üzerinde, sol göğsümde gezinmeye başladı. Toprak yine yaramazlık peşindeydi, benim de hoşuma gidiyordu gerçi.
Ne edepsizsin Feriha.
"Seni düşlemek çok güzel." diye fısıldadı kulağıma doğru. O sırada kapı çaldı, tuttuğum nefesimi verdim ve beni görmemesine rağmen çekimser bir ifadeye büründüm.
"Kapıya bakayım." diyerek koltuğun arkasından dolandım.
"Önce delikten bak." O söylemese bile bakacaktım. Saat dokuza geliyordu. Sadece kafası görünen Eren'i görünce kapıyı açtım. Benimle göz göze gelince dudakları oo halini aldı.
"Demek yine buradasın." dedi ayakkabılarını çıkartırken.
"Üzüldün mü beni gördüğüne?"
"Bilmem, çok güzel tatlı yaptığını duydum." dedi içeri girip. Söylediğine güldüm.
"Yani sana tatlı ikram edersem sevinecek misin?"
"Belki." Gülerek salona gitti, elinde test kitabı vardı. Mutfağa gidip Toprak ve Eren için dondurma koyduktan sonra yanlarına gittim. Eren dondurmayı görünce güldü.
"Teşekkür ederim."
"Afiyet olsun."
Tekli koltuğa oturup ikisini izledim. Eren okurken benim de yapabildiğim matematik sorularını çözüyorlardı. Toprak bazen hesaplayamadığı için soru yöntemini anlatıyor, Eren de işlemi yapıyordu.
Başımı koltuğa yaslayıp kazağın bileğini iyice avucuma doğru çektim. Aklıma birden annem geldi, onu görmek istemediğimi biliyordum ama bir yanım da gözlerine baka baka "Neden?" diye sormak istiyordu. Ne cevap verecekti ki?
"Feriha?"
"Ah!" Birden gözlerimi açtım, elim bileğime gitti. Toprak tepemde dikiliyordu.
"Ne oldu? Kabus mu gördün?" diye sorduğunda doğruldum. Sanırım uyanmam için bileğime dokunmuştu, sargıyı fark etmemiş olması mucizeydi.
"Sanırım, hatırlamıyorum. Eren gitti mi?"
"Az önce gitti, uyuyalım mı?"
"Olur." Ayaklandım, salondan çıkarken ışığı kapattım. Annesinin odasıyla onunki yan yanaydı. "İyi geceler Toprak."
"İyi geceler bitanem." Yanağımı öptükten sonra odasına girdi. Ben de kendi odama çekildim.
×
Sabah uyandığımda saatin kaç olduğunu bilmeden yataktan çıktım. Telefonum salonda kalmıştı. Toprak hala uyuyorsa onu uyandırmadan evime gidip eşyalarımı alacaktım.
Odadan çıktım, ev sessizdi. Üzerimde Toprak'ın kazağı vardı ve ceketim çöpteydi. Mutfaktan balkona çıktım. Hava serindi ama mecburen çıkmam gerekiyordu. Vakit kaybetmeden salondan telefonumu alıp evin anahtarını cebime koydum.
Hızlı adımlarla evime yürürken bir yandan da taksi çağırdım. Eşyalarımı indirmeden önce şişme montumu giydim. Taksinin iki defa git gel yapması gerekiyordu. Önce iki valizimle el çantalarımı taksiciye uzattım.
"Şu adresteki apartmanın önüne bırakıp gelir misiniz?" Telefonda yazan adrese bakıp başını salladı. Ben de kalan kolileri güç bela indirdim. Bileğim çok acıyordu.
"Feriha?" Arkama döndüm. Kapıdan Derya abla çıkmıştı. Yerdeki kolilere baka bakakaldı
"Merhaba." dedim. "nasılsın?" Sonunda, taşınacağımı öğreniyordu.
"İyiyim ama..." Kolileri göstererek, "Bunlar ne?" diye sordu.
"Taşınıyorum." dediğimde yüzünü şaşkınlık kapladı.
"İyi ama neden?"
"Ev sahibi ile anlaşamadık." dedim. Her an kapıdan Sezer'in çıkacağını düşünüp gerildim.
"Ne zamandır var bu konu? Toparlandığına göre yeni değil."
Başımı salladım. "1 ay falan oldu."
"Keşke daha önce haberim olsaydı. Vedalaşamadık bile."
"Görüşürüz yine, veda değil bu." dedim.
"Canım benim." Bana sarıldığında istemeden de olsa karşılık verdim. Alışamadım bir durumdu bu. "Her zaman beklerim seni. Müsait olduğunda ben de gelirim."
Tabi ya, evde sevgilim varken gelirsin. Hatta oğlunu da al gel Derya abla.
O sırada taksici geldi. Derya abladan ayrıldım.
"Görüşürüz Derya abla."
"Görüşürüz Feriha ama hiç olmadı böyle." Bir şey demeden mahçup bir şekilde gülümsedim. Daha önce haber verebilirdim ama Sezer bu kez de konuşmaya devam etmek için numaramı falan isterdi diye düşündüm. Bu gidişle sevgilim olduğunu söylerdim zaten.
Taksici kolileri yerleştirdikten sonra ben de öne bindim. Beş dakika kadar sonra apartmanın önündeydik. Ücreti ödedikten sonra Toprak'ın anahtarını çıkarıp kapıyı açtım ve eşyalarımı teker teker için taşıdım. Kolileri asansörün önünde götürürken bileğim feci halde sancıdı. Hatta kendimi kastığım için nefes nefese kalmıştım.
Hadi Feriha az kaldı.
Eşyalarımı asansöre koyduktan sonra ben de bindim. Muhtemelen Toprak çoktan uyanmıştı, aramadığını göre eşyalarımı almaya gittiğimi anlamış olmalıydı. Kapı açılınca kolileri ayağımla ittirdim. Daha fazla taşıyamayacaktım. Nihayet bütün eşyalarımı Toprak'ın kapısının önüne taşıdığımda nefeslenmek için bir kolinin üzerine oturdum.
Birkaç saniye sonra telefonum çaldı. Elim telefonuma gitti ki kapı açıldı. Toprak telefonu kulağında karşımdaydı.
"Feriha, nihayet geldin." Telefonu kapattığında zil sesi kesildi.
"Sen ne zaman uyandın ki?"
"Bir saati geçti." İçimden o kadar oldu mu ya dedim. Gerçi üç katı 4-5 defa inip çıktığımı düşünürsek bir saati geçmiş olması muhtemeldi. "Keşke birini ayarlasaydık, çok yoruldun değil mi?"
"Yo yorulmadım." Tabii tabii, der gibi baktı. "Nefes nefese kalmışsın. Hadi içeri gir ben taşırım."
Kolinin üzerinden kalktım. "Hallederim ben şimdi."
"Söz eşyalarını kırıp dökmeyeceğim." Ona ifadesiz bir bakış attım ama görmedi tabii.
"Eşyaların önemi yok. Kendini yorma diye söyledim." Koliye uzandığımda bileğimden tutup beni durdurdu.
"Gözlerim görmüyor Feriha, ellerim tutuyor." Tam yaramın üzerine bastırdığı için dudaklarımdan acı bir inilti çıktı. Elini aniden çekti. "Ne oldu?"
Sol elimle sargılı bileğimi örttüm. "Hiç, birden karnıma ağrı saplandı."
"Emin misin?" diye sordu kuşkuyla. "Dün gece de koluna dokunduğumda inledin. Kabus gördüm dediğin için inandım ama tesadüf olamaz değil mi?"
Ay Feriha! Bu da Sherlock Holmes çıktı başına iyi mi!
Tekrar koliye uzandım. "Ne alakası var canım? Kötüyü çağırma." dedim. Bu kez omzumdan tutup beni kendine çevirdi. Eli bileğime indiğinde buraya kadarmış, dedim içimden. Montumun kolunu yukarı doğru sıyırdı. Kazağı da yukarı çektiğinde üzeri hafif kanlanmış sargı bezi göz önündeydi.
Öğrenmişti işte.
×××
Bölüm sonu.
Sürekli Toprak ve Feriha'nın etrafında dönüyor hikaye farkındayım, bunu sorun edersiniz sanmıştım ama onları çok sevdiniz <3 Karakter kalabalığı yapmamak için belli kişiler dışında kişi eklemek istemedim. Zaten yolun yarısını geçtik bile.
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top