×F19×

Merhabalar :)

Size aşk getirdim, gülücükler getirdim. Biraz da sinirinizi bozmaya geldim. Umarım bölümü beğenirsiniz. Yorum bırakmayı unutmayın, öpüldünüz :*

19.BÖLÜM

Telefonumdan açtığım şarkıyı alçak sesle mırıldanırken son kolimi bantlıyordum. Keyfim yerindeydi çünkü nihayet toplanma işim bitmişti. Dün birkaç cam ve plastiğimi geri dönüşüme bırakmıştım. Böylelikle mutfak eşyalarım yarı yarıya azalmıştı. Toprak'ın evinde kalabalık yapmak istemiyordum.

Ah Toprak...

Dört gün önce yaşadığımız o özel an hala aklımdaydı. Ertesi gün bir şey olmamış gibi birlikte kahvaltı yapmıştık ve ben evime dönmüştüm. Dün akşam da onda kalmıştım, yine koltukta uyuyakalmıştık.

Bantlamayı bitirdiğimde saate baktım
Öğleyi geçmişti. Acaba Toprak ne yapıyordu? Eve geldiğimden beri konuşmamıştık. Dayanamayıp aramaya karar verdim ama telefonu elime aldığımda çalmaya başladı.

Müdüre Hanım arıyordu.

Tuhaf bir his sardı bedenimi. Onunla son konuştuğumuzda ailemi bulmak isteyip istemediğimi sormuştu. İstemedim, beni yurda bırakıp terk eden annemi görmek istemiyordum.

"Efendim Müdüre Hanım?" Kadının asıl adını hatırlamadım. Ona herkes böyle seslenirdi.

"Merhaba Feriha, numaranı değiştirmediğine sevindim." Ses tonu nedense pek de sevinmediğini düşündürmüştü. "Bilmen gereken bir durum var."

"Nedir?" diye sordum ilgisiz bir sesle.

"Kuruma gelebilir misin?"

"Gelemem, telefonda söyler misiniz?" Oraya gitmem mümkün değildi. 18 yaşındayken yurttan ayrıldığımda asla arkama bakmamıştım.

"Ailen..." Duraksadı. Duymak istemeyeceğim bir şey söyleyeceğini düşündüm. "Biliyorum ailenin sana ulaşmak istemesi durumunda seninle ilgili hiçbir bilgiyi vermememizi istemiştin."

"Evet hala öyle düşünüyorum." dedim. Oturduğum yerden kalkıp pencerenin önüne yürüdüm.

"Bugün annen uğradı." Alnımı cama yasladım. Yıllardır duymaktan korktuğum cümleydi bu. Bu yüzden sessizliğe büründüm. "Senin için çok zor biliyorum ama seninle görüşmek istediğini söyledi."

"Yirmi yıl geçtiğini ona hatırlattınız mı?" Alnımı yavaşça cama vurdum. Neden canım yanıyordu? Böyle hissetmemem gerekirdi. Onlar beni terk etmişti.

"İletişim bilgilerini vermek için izin almam gerektiğini söyledim."

"Vermeyin lütfen, görüşmek istemiyorum." Şu an mantığımı dinliyordum. Başka türlü 'hayır' diyemezdim.

"Anlıyorum, seninle konuşmak istediği bir konu olduğunu söyledi. Bilgin olsun." Hiçbir şeyi merak etmedim. Yüzleşmek için en ufak isteğim yoktu. "Ben annenin numarasını yine de sana atacağım. kendin karar ver. İyi günler Feriha."

"Haber verdiğiniz için teşekkür ederim. İyi günler."

Biraz sonra ekranıma Müdüre Hanım'ın mesajı düştü. Hiç okumadan ekranı kilitledim. Hala camın önündeydim. Apartmanın önünde duran arabayı izledim. İçinden Sezer çıktı. Ne zaman döndü ki bu? Geri çekilip perdeyi çektim. Evde olduğumu bilsin istemiyordum. Giderken bana uğrayan kişi döndüğünde de kesin uğrardı. Onu görmek istemedim.

Koltuğa oturdum. Toprak'ı arayacağımı hatırlayınca arkama yaslanıp onu aradım. Bekletmeden yanıtladı.

"Efendim?"

"Benim." dedim durgun bir sesle. "Evde misin?"

"Evet, ne zaman geleceksin?"

"Birazdan çıkarım. Bir şey istiyor musun?" O sırada zil sesi duydum ama çalan kapı benimki değildi.

"Biri geldi." dedi Toprak "Gelince birlikte çıkarız alışverişe olur mu?"

"Olur." dedim. "Görüşürüz."

Kim gitti ki evine? Latife teyzesi daha dün oradaydı. Kadınla karşılaşmamak için kaça kaça çıkmıştım evden. Ailesinden biri olmasa da şu an elinden tutan tek büyüğüydü. Bu yüzden henüz bizden büyüklerle karşılaşmaya hazır değildim.

Üzerimi değiştirdim. Bu pazar evden çıkacaktım. Fazla eşyam olmadığı için -kıyafet hariç- henüz valiz bile götürmemiştim. Sessizce kapıyı açıp etrafı dinledim. Sezer çoktan evine gitmiş olmalıydı. Zaten işine döneceği için önceden olduğu gibi daha az karşılaşacaktık.

Hava yine buz gibiydi. Cebime sıkıştırdığım beremi başıma geçirdim. Hava soğuk olduğu için evden fazla çıkmıyorduk. Yine de onunla vakit geçirmek çok güzeldi; mekan fark etmiyordu.

Dairesini tuşlayıp beklemeye başladım. Normalde hemen açardı kapıyı ama sanırım lavaboda falandı. Açmayınca tekrar tuşladım. Kapı bu kez açıldı. Misafiri hala evde miydi ki? Asansörden indiğimde Toprak'ın dairesinin önünde bir kadın gördüm. Kapıda Toprak da vardı.

Dalgalı saçlı kadın "Hoşça kal Toprak." dedikten sonra bana doğru döndü. Gözleri kızarmıştı. Beni görünce duraksadı. Kahverengi gözlü, kumral bir kadındı. Misafirinin o olduğunu anlamıştım ama kim olduğunu bilmediğim için merak içindeydim. Kadın beni baştan aşağı süzdü ve bir şey söylemeden merdivenleri inmeye başladı.

"Feriha?" Toprak'a döndüm. Kapıyı kapatmak üzereyken durmuştu. "Geldin mi?"

"Geldim." dedim, sesim düşünceli ve hala biraz durgundu.

Kapıya yürüdüm. Girmem için kenara çekildi. Botlarımı çıkarıp içeri girdim. Arkamdan kapıyı kapattı. Ee, bana söylemeyecek mi o kadının kim olduğunu?

"Çıkacak mıyız dışarı?" diye sorduğunda önce duraksayıp düşündüm, ardından üstümü çıkarıp askılığa astım.

"Boşver, yarın çıkarız." dedim. Başını salladı ve elini bana uzattı. Aklım müdire hanımın söyledikleri ve Toprak'ın misafirindeydi ama yine de elini tuttum. Salona girdiğimizde yerdeki kırık cam parçalarını gördüm, şaşkınlık içinde ona döndüm. "Ne oldu burada? Bir yerini mi kestin?" Endişeyle ellerini kontrol ettim. Neyse ki bir şeyi yoktu.

"İyiyim Feriha, bardak kırıldı." Yanımdan geçip koltuğa oturduğunda ayakta dikilmeye devam ettim.

"O kadın kimdi?" diye sordum, bakışlarını bana çevirdi.

"Pelin." dedi yorgun bir ifadeyle. Başını koltuğa yasladığında tekrar yerdeki kırıklara baktım. "Gelme dedim ama gelmiş işte."

"Konuşma pek iyi geçmedi sanırım."

"Dağıttı gitti, önemsemiyorum." Yanına oturdum.

"Giderken karşılaştık, ağlamış gibiydi." Elini bacağıma koyduğunda ona baktım. Hala tavana bakıyordu.

"Onun için üzülmeye vaktim yok. Bana kıymet veren sevgilimle vakit geçirmek istiyorum." Eline dokundum. Pencerenin altında duran Begonyamıza baktım. Köşeden uzaklaştırmış, biraz daha ışığa doğru taşımıştı.

"Sana neden kızdı?" diye sordum. "Bir şans daha mı istedi?"

"Gerçekten Pelin hakkında mı konuşmak istiyorsun?"

"Merak ediyorum." Evet merak ediyorum çünkü sevgilimin evinden çıkarken görmüştüm ve üstüne üstlük gözleri görmeyen bir adamın yanında bardak kırmıştı.

"Sevgilim olduğunu öğrenince yediremedi. İlgilenmiyorum Feriha, kafanı onunla meşgul etme." Kaşlarımı çattım.

"Demesi kolay, evinden çıkarken gördüm. Bir daha gelmesini istemiyorum." Güldü, bacağımdaki elini ittim. "Ne gülüyorsun?"

"Keşke ifadeni görebilseydim."

"Sinirliyim şu an, gerçekten görmek ister miydin?" Kollarımı göğsümde bağladım.

"Hem de çok." Aniden bana döndüğünde refleks olarak avuçlarımı göğsüne bastırdım. Yüzünde muzip bir gülüş vardı. "Nefesini duyuyorum. Gerçekten burnundan duman da çıkıyor mu?"

"Çok komik cidden." Onu itmeye çalıştım ama üzerime daha fazla geldi, sırtım koltuğa değdiğinde Toprak ağırlığını bana vermeden üzerime geldi. Şş Feriha, en son sinirliydin. Toprak'ın çekici bakışlarını ve gülümseyen dudaklarını izlemeyi kesmelisin.

"O zaman gül." Yanağımı öptüğünde avuçlarımı aramızdan çekerek omuzlarına dokundum.

"Ona bir sevgilin olduğunu söyledin mi?" diye sordum, gözlerini devirdi. Gözlerinin güzel olması onları oymayacağım anlamına gelmiyordu.

"Daha fazlasını söyledim." Diğer yanağımı öptü.

"Nasıl yani? Ne söyledin?"

"Evleneceğimizi söyledim." Çenemi öpüp dudaklarını oraya bastırmaya devam etti. Gözlerimi kapattım. Öfkem dinmişti.

"Yalan söyledin." dedim, güldüğünde nefesi çenemi okşadı.

"Yalan değildir belki."

"Belki de yalandır." Elini yanağıma koyduktan sonra dudaklarıma uzandı ama yüzümü yana çevirip onu engelledim. "O da mı öğretmen?" diye sordum.

"Müzik öğretmeni."

Ağzımdan 'hah' sesi çıktı. "Maşallah, etrafında ne kadar öğretmen var."

"Öğretmenim Feriha, normal değil mi?"

"Sana şarkı söyleyip mi tavladı seni?" Yüzümü kendine çevirdi, bakışlarım dudaklarına kaydı.

"Nefesini hala duyabiliyorum ama bu kez sinirli değilsin." Biraz daha yaklaştı. "Heyecanlısın." Dudaklarımı öptü, hem de büyük bir arzuyla. Onu özlediğim için karşı koymadım. Dudaklarını boynuma indirdiğinde telefonum çaldı. Hay tüküreyim ya!

"Açacak mısın?" dediğinde sırıttım. Açmazsam ne kadar devam edecektik sanki? Feriha? Edepsiz bir şey oldun iyice!

"Açacağım." dediğimde üzerimden kalktı. Pantolonumun arka cebinden telefonumu çıkarıp kimin aradığında baktım. Derya abla arıyordu. "Efendim Derya abla?"

"Feriha? Benim." Şaşırdım çünkü telefondaki Derya abla değildi.

"Sezer?" dedim şaşkınlıkla. Toprak'ın bana baktığını gördüm.

"Sezer mi?" diye sordu fısıldayarak. "O kim?"

Ona cevap vermeden önce Sezer'i dinledim.

"Annemden aradım, numaram sende olmadığı için açmazsın diye düşündüm." Numaram onda bile açmayı düşünmemiştim ki. Neden aradı şimdi bu beni?

"Neden aradın?" diye sordum, Toprak ciddi bir ifadeyle beni izliyordu.

"Eğer müsaitsen yarın sabah kahvaltıya gel diyecektim. Ben akşam çalışacağım için gündüz evdeyim." Aman ne güzel.

"Evde olmayacağım, teşekkür ederim."

"Öyle mi? İşte mi olacaksın?" diye sorduğunda oflamamak için kendimi zor tuttum.

"Sonra konuşalım mı?" Toprak kaşlarını kaldırarak tepki verirken bir an önce telefonu kapatmak istedim.

"Olur, rahatsız ettim sanırım. İyi akşamlar."

"İyi akşamlar." Telefonu tamamen kapatıp sehpaya bıraktım.

"Sezer kim? Üstelik onunla neden sonra konuşacaksın?"

"Önemsiz, ilgilenmiyorum." dedim onu taklit ederek.

"Sezer kim Feriha?" diye sordu tekrar. Neden onda işe yaramadı?

"Derya ablanın oğlu."

"Neden seni arıyor?" Kıskandı Feriha.

"Kahvaltıya çağırdı." Kaşlarını çatıp bana bakmayı sürdürdü.

"Evde olsaydın gidecek miydin?" Cevap vermek yerine yanağını öptüm. "Feriha? Az önce bana laf at-"

"Gitmeyecektim, zaten taşınacağım."

"İyi." Arkasına yaslanıp kolunu açtığında gülümseyip kolunun altına girdim. "Feriha?"

"Efendim?"

"Doktor aradı senden sonra." Başımı hızlıca kaldırıp ona baktım.

"Ne dedi?" diye sordum, heyecanlandım.

"Önümde bir kişi kalmış." Ağzım bir karış açıldı, seslice güldüm. Güldüğümü duyunca o da tebessüm etti.

"Bir kişi kaldı Feriha, her an haber gelebilir." Elimi yanağına koyup güzel yüzünü izledim.

"Çok mutlu oldum, dedim sana umudunu kaybetme diye."

"Bir yere kaybolma o zaman." dediğinde şakağını öpüp başını göğsüme yasladım. Kolunu bana sardı.

"Elimi tuttuğun sürece yanında olacağım Toprak." Saçlarını öptüm. "Söz veriyorum."

×××

Bölüm sonu

Bölüm sayısı hakkında hala fikrim yok. Suyunu çıkarmak istemiyorum. 19 bölümdür ikisi güzel ilerledi, yakınlaştı. Toprak'ın görmeye başladığı bölümleri de okuyacaksınız. Yani 35-40 bölüm kesin sürecek, ötesini bilemiyorum. :)

Yeni bölümde görüşmek üzere, çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top