×F18×

Merhabalar :)

Yorum bırakmayı unutmayınız, Toprak ve Feriha'nın yanında olduğunuz için teşekkürler.

İyi okumalar!

18.BÖLÜM

Kakaolu sütümü içerken TV'deki bilgi yarışmasına bakıyordum. Ben de katılsam tüm jokerlerimi kullanarak on bin alırdım herhalde. Tabi yalnız başıma gideceğim için Kenan Bey bana da "Seyircilerimiz seninle olacaktır." diyecekti.

Telefonumdan saate baktım. Dokuza geliyordu. Ee, Toprak hala eve gitmedi mi yani? Feriha sevgilin hala dışarlarda fink atıyor. Sütümü tek nefeste içip bardağı masaya bıraktım. Bu saatten sonra evine mi gidecektim? Fikrimi değiştirmeden onu aradım.

"Efendim?" Sesi güzel geliyordu.

"Benim." dedim. "Seni merak ettim."

"Kusura bakma arayamadım seni. Tek yürüme bu saatte, yarın görüşelim olur mu?" dediğinde yüzümde hüzünlü bir ifade oluştu.

"Sorun değil gelirim." Evine gitmek istediğimi daha nasıl belli edebilirim adlı çalışmamdı bu.

"Aklım sende kalır çıkma şimdi."

Aaa! Gelmemi istemiyor mu nedir!

"Peki, öyle olsun." dedim. Israr edemezdim sonuçta.

"Ya da... İnşaata kadar gelirsen birlikte yürüyelim." Gülümsedim ama kendimi zorla davet ettirmiş gibi olduğum için kötü hissettim.

"Olur ne zaman geleyim?"

"Kapatınca çıkabilirsin, yaklaştım ben."

"Hemen çıkıyorum." Pijamalarımı çıkarmak için odama giderken telefonu kapattım.

Toprak'ı görmediğim zamanlarda hep aklımdaydı ve onu özlüyordum. Evimde yalnız otururken yanımda olduğunu hayal edip başımı yaslamak için omzunu arıyordum. Şş Feriha, abayı yaktın gibi ha?

Paçaları lastikli eşofman altımı ve mor sweatimi giydikten sonra şişme yeleğimi de alıp evden ayrıldım. Botlarımın bağcıklarını bağlamadan botun içine sıkıştırmıştım. Ellerim ceplerimde inşaata yürürken, binanın önünde duran arabayı görünce ilerlemeyi bıraktım.

Arka kapı açıldığında önce değneği, ardından kendisi dışarı çıktı. Demek onu arkadaşları bırakıyordu. Yanına gitmek için arkadaşlarının gitmesini bekledim. İki erkek arkadaşı ona sırayla sarıldı ve bir şeyler söylediler. Birkaç saniye sonra Toprak gülerek telefonunu çıkardı ve birini aradı.

Bir dakika, beni arıyordu.

Telefonum titreyince sırtımı duvara yaslayıp açtım. "Efendim Toprak?"

"Evden çıktın mı diye soracaktım."

"Evet gelmek üzereyim." dedim. Arkadaşları hala oradaydı.

"Arkadaşlarım sen gelmeden gitmeyeceklerini söylüyorlar." Peki ama neden? "Saldırıya uğradığım için yalnız bırakmak istemiyorlar." Doğru ya! Toprak'ı bu saatte yalnız bırakmaları doğru olmazdı.

"Geldim sayılır, görüyorum sizi hatta." diyerek duvardan ayrıldım ve telefonu kapatıp yanlarına doğru yürüdüm. Arkadaşları beni görünce doğruldu. Yaklaştıkça yüzlerini daha net görüyordum. Biri tıpkı Toprak gibi uzun boylu ve kirli sakallıyı. Esmer olan ise hafif göbekli, zayıf bacaklı biriydi. "Merhaba." dediğimde Toprak'ın bakışları bana çevrildi.

"Merhaba." dedi göbekli adam. "Emanetimizi sana teslim edeceğiz sanırım."

Tebessüm ettim. "Sanırım." dediğimde adam elini bana uzattı, parmağındaki alyansı fark ettim.

"Ben Mehmet, Toprak'ın okuldan arkadaşıyım." Başımı sallayıp Mehmet Bey ile tokalaştım.

"Memnun oldum, öğretmensiniz herhalde." Elimi çektim.

"İngilizce öğretmeniyim." dedikten sonra gülerek Toprak'a baktı. "İyi bir Türkçeci ve İngilizce öğretmeni olarak baya iyi anlaşıyoruz." Toprak'ın da gülümsediğini gördüm. Bu kez diğer adam elini uzattı.

"Ben de Bekir. Coğrafya öğretmeniyim." Onunla da tokalaştım. Kendimi çocuğumun öğretmenleriyle tanışıyormuşum gibi hissettim.

"Memnun oldum, benim adım Feriha."

"Biz gidelim artık." dedi Bekir Bey. "İyi akşamlar kardeşim."

"İyi akşamlar Bekir, teşekkür ederim geldiğiniz için."

Mehmet öğretmen Toprak'ın omzuna dokunup "Görüşürüz." dedikten sonra arabaya binip uzaklaştılar. Toprak değneğini yere koyup bana döndü.

"Nasıldı günün?" diye sordum. Cevap vermek yerine eğilerek bana sarıldı.

"Güzeldi." Gülümsedim ve ona sarıldım. "Sohbet ettik." Geri çekildiğinde bu kez elimi tutmaya çalıştı. Ona kolaylık sağlamak için avucuna uzandım.

"Güzel vakit geçirmene sevindim." Birlikte merdivenleri çıkmaya başladık.

"Ben de değişiklik iyi geldi." Elimi bırakıp kolunu sırtıma doladığında onu öpmek istedim. Ne oluyor sana Feriha? Daha önce hiç yapmadığın şeyleri sürekli yapasın geliyor! "Ee, düşündün mü teklifimi?"

İşte beklenen soru geldi, pek düşünmemiştim aslında.

"Sayılır." dedim, bakışlarını bana çevirince "Önüne bak." diye onu uyardım.

"Benimle yaşamak istemez misin?"

Durdum, o da benimle birlikte adım atmayı kesti. "Sende birkaç gece kaldım evet ama sürekli yaşamaktan bahsediyoruz. Henüz bir aydır tanışıyoruz."

"Zaman kavramına takıldığını bilmiyordum." Şaşırdığının farkındaydım ama tuhafıma gidiyordu işte. "Ben yüzünü görmediğim bir kadını seviyorum ama sen daha bir aydır tanışıyoruz diyorsun." Gözleri yüzümde arayış içinde dolanırken burukluk hissettim. Amacım onu üzmek değildi ki.

Bir saniye.

Az önce sevdiğim kadın mı dedi? Kalbim yine alışmaya başladığı çarpıntılarından birini yaşıyordu.

"Toprak..." dedim fısıldayarak. "Özür dilerim."

"Neden?"

Söyleyeceklerimi toparlayamayacağımı anlayınca parmak uçlarımda yükselip kollarımı boynuna doladım.

"Seni üzmek istemedim, beni yanlış anlama nolur."

"İstemiyorsan bunu söyleyebilirsin, anlayışla karşılarım ama sen zamanı önüme bir bahane gibi sürüyorsun." Sesi sitemliydi. Ona hak verdim, düşünmeden söylemiştim ve açıkçası bu kadar takılacağını düşünmemiştim.

"Haklısın." Ee, neden hala bana sarılmadı? "Kollarını hissetmiyorum." dedikten biraz sonra kollarını belime sardı. Gülümsedim.

"Çok güzel kokuyorsun." Burnunun ucunu boynuma dokundurduğunda gözlerimi yumdum. Daha önce kimse bana bu cümleyi kurmamıştı. Toprak'ın varlığına zaman geçtikçe daha çok alışıyordum. Bu durumun elimize ikimiz için de güzel sonuçlar bırakmasını diledim.

Elimi tutuşunu çok seviyordum.

Aniden bana sarılmasını ve başını kucağıma yaslamasını da çok seviyordum.

Evine gittiğimizde Toprak üzerini değiştirmek için odasına çekildi. Ben de ikimiz için kahve yaptım. Geçen sefer marketten aldığım bitter çikolatadan da yanına koyup salona götürdüm. Toprak ışığın varlığından bi haber olduğu için lambaderi açıp ışığı söndürdüm.

"Feriha?"

"Buradayım!" diye seslendim. Elinde battaniye ile salona geldiğinde güldüm. "Kahve yaptım."

"Kokusunu aldım." Koltuğa oturdu ve avucunu yanına koyup "Gelsene." dedi. İkiletmeden yanına oturdum. Battaniyeyi sırtıma örttü, ben de kahvesini ona uzattım.

Biz şu an birlikte yaşıyorduk zaten.

Bu işte bir terslik var Feriha.

"Latife teyzen burada yaşadığımı öğrenirse ne der?" diye sorduğumda kupayı dudaklarından çekip bana baktı.

"Bunun cevabını öğrenmen için burada yaşaman lazım." Kaşlarım havalandı.

"Ben ne yapıyorum şu an?"

"Bilmem, görmüyorum."

"Toprak ya!" Kahvemi sehpaya bırakıp kaşlarımı çattım. "Beni yanlış anladın, kötü amaçlı söylememiştim onları."

"Bir şey mi dedim Allah Allah!" O da kupasını bıraktı ve arkasına yaslandı. Ben öne doğru eğildiğim için battaniye sırtımdan düşmüştü.

"Diyorsun işte." diye mırıldandım.

"Yüzünün aldığı ifadeyi merak ediyorum." Ona döndüm. Tavanı izliyordu. "Şu an bana baktığını hissediyorum mesela ama hislerini anlayamıyorum. Kızgın mısın yoksa üzgün mü bilmiyorum. Ses tonuna bakılırsa sitem ediyorsun."

Kucağında duran sıcak ellerine dokundum. Kaşları çatıldı.

"Sitem etmiyorum, haklısın." dedim.

"Ellerin soğuk."

"Isıtmadın." dedim omzumu silkerek. Tebessüm ederek bana baktı. Ne zaman göz göze gelecektik? Doğrularak ellerimi avuçlarının arasına aldı. "İfademi merak ettiğinde nasıl anlaşacağımızı biliyorsun."

"Unuttum." Gözlerimi devirdim. Bilerek sinirimi bozuyordu.

"İyi unuttuysan."

Bir elini kaldırıp parmaklarını dudaklarımın üzerine koydu. "İfadesiz." dedi fısıltıyla.

"Ben de."

"İfadesiz olan sensin zaten." dedi, parmaklarını indirirken elini yakaladım ve tekrar dudaklarıma bastırdım.

"Ben de seni seviyorum." dedim gözlerine bakarken. Bir gün bu cümleyi kurarken beni izleyeceğini hayal ettim. Güzel gözleri loş ışığa rağmen ışıldar gibi oldu. Elini dudaklarımdan yanağıma götürdü. Gülümsedim, benimle birlikte o da güldü.

"Hissettiğim en güzel ifade." Başını bana doğru yaklaştırmaya başladığında gözlerimi kapattım. Çekilmek istemedim çünkü şu an onu hissetmek istiyordum. Dudakları yumuşak bir dokunuşla dudaklarıma kapandığında eli yanağımı okşuyordu. Geri çekildi ve nefesini yüzüme vura vura "Evine hoş geldin." dedi.

Başımı omzuna yasladım. "Hoş buldum Toprak." diye fısıldadım. "İyi ki varsın."

Saçlarımdan öptü. "Sen de iyi ki..."

×××

Bölüm sonu

Onları sevdiniz mi? Ben çok sevdim dee <3

Okumayı istediğiniz bir sahne varsa satıra bırakınız.

Görüşmek üzere :*

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top