×F16×
Merhabalar :)
Bölümleri düzenli atmaya çalışıyorum. En geç üç gün bekletiyorum, fikirlerinizi belirtirseniz sevinirim. Umarım kurguyu sevmişsinizdir. Yorumlarda görüşelim <3
16.BÖLÜM
Pencereye vuran yağmur damlaları gece boyu kuvvetini korumuştu. Toprak'a geldiğimizde ikimiz için sıcak çikolata yapmıştım, üzerimde hala kendi kazağım vardı ama üstüne Toprak'ın verdiği kapüşonlu hırkayı giymiştim. Planladığımız gibi film izlemeye başlamıştık ama yarısına gelmeden uyuklamaya başladığı için yarıda bıraktık.
Şimdi misafir odasında uzanıyordum. Saat erkendi, içerden hiç ses de duymadım. Toprak hala uyuyor olmalıydı. Eve el ele gelmiştik ama filmi izlerken yan yana oturmak dışında bir yakınlığımız olmamıştı.
Off, neydik ki biz şimdi? Hiçbir şey anlamamıştım.
Koridorda ayak sesi duyunca üzerimdeki örtüyü çekerek ayaklandım. Demek uyandı. Yatağı toplayıp Toprak'ın hırkasını giydim ve odadan çıktım. Toprak tuvaletteydi. Ondan önce davranıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Kahvaltı hazırlamaya başlasam iyi olurdu.
Mutfağa gidip çay koydum, bu sırada Toprak da yanıma geldi. Nasıl davransam ki?
"Günaydın Feriha."
Kapıda dikilen bedenine döndüm. Gülümsüyordu, gözleri hafif şişti. "Günaydın Toprak." dedim neşeli bir sesle. Yanıma yaklaştığında elimdeki bıçağı bıraktım.
"Bugün çiçek almaya gidelim mi?" diye sorduğunda başımı salladım, sonra da görmediğini hatırlayıp alnıma vurdum.
"Kahvaltıdan sonra çıkarız." dedim. Birkaç saniye bana baktıktan sonra söyleyeceği şeyi yuttu ve yanımda dikilmeye devam etti. Yarım saat içinde ekmek kızartıp, patates kızartması yapmıştım.
"Yumurta ister misin?" diye sordum.
"Fark etmez." Boş verip patates tabağını masaya bıraktım. Dolaptan peynir zeytin de çıkardığımda kahvaltı hazırdı.
"Hadi otur." Oturmasını bekledim ve çayları doldurdum.
"Dönüşte berbere uğramam lazım, sen eve geçersin." Lokmamı yutmadan yanağıma doğru ittim.
"Saçlarını mı kestireceksin?" diye sordum. Sesim boğuk çıktığı için bana alttan alttan güldü. Gözlerimi kıstım.
"Ensem uzamış, rahatsız oldum." diye cevapladı.
"Sakalların yakışıyor ama." Gülümsedi, ne de güzel gülüyordu.
"Kestirmem o zaman." Sence de sıcak olmadı mı Feriha!
"Fikrimi söyledim." Adam sanki sana neden diye sordu.
"Fikrin benim için önemli." Oh oh, iyi ki fikrini söyledin Feriha.
"Eğer..." Çayımdan bir yudum aldım. Cesaret toplama yöntemim de kendim gibi tuhaftı. "İstersen ben kesebilirim." Daha önce kesmemiş olmam dışında bir sorun yok Toprak.
"Olur, döndükten sonra keseriz o zaman." Benden daha hevesliydi. Yerinde olsam daha önce kesip kesmediğimi sorardım. Sanırım bana güveniyordu. Mutlu oldun değil mi Feriha? Seni seni...
Kahvaltıdan sonra Toprak'ın üzerini değiştirmesini bekledim. Hala yağmur yağıyordu. Bu yüzden taksi çağırmıştı. Ben olsam otobüsle giderdim ama taksi onun için daha sağlıklıydı.
"Hazırım." Ona döndüm, montunu giyiyordu.
"İnelim o zaman." Ondan önce evden çıktım, botlarımın bağcıklarını bağlarken onun da kendi botlarını bağlamaya çalıştığını gördüm. Kendimi boşverip önünde eğildim ve ipleri elime aldım.
"Teşekkür ederim." dediğinde gülümsedim. Bağlama işini bitirince asansörle aşağı indik.
Taksi gelmişti. İkimiz de arkaya oturduk.
"Bugün de yürüyemeyeceğzz." dedim, yüzünü bana çevirdi. "Yağmur yağıyor."
"Olsun, çiçeklerin arasında yürürüz." Başımı omzuna yaslamak istiyordum ama dün akşam seni özledim diyen ben değilmişim gibi çekiniyordum.
Bauhause'a girdiğimizde koluna girdim. İçerisi kalabalıktı. Çiçeklerin olduğu tarafa giderken acaba onun için ne alsam diye düşündüm.
"Geldik." dedim kolundan çıkarken. "Çok güzel kokuyor değil mi?" Önümdeki fesleğenin yapraklarına avucumu sürttüm ve burnuma götürdüm. "Baksana!" Avucumu burnuna yaklaştırdım, yüzüne gülümseme yayıldı.
"Çok hoş kokuyor."
"Evet, kokusunu çok severim." Elini kaktüse götürürken refleksle elini yakaladım, irkildi. "Kaktüs var orada eline batacak." Yanına geçtim. Dokunduğum her çiçeği ona koklatıp isimlerini söyledim. Yaklaşık yarım saatimiz burada geçmişti. Benim istediğim bir çiçeği almamızı istediği için seçici davranıyordum.
"Hepsi çok güzel." Düşünceli bakışlarla begonya ve menekşe arasında gidip geliyordum.
"Eminim sen daha güzelsin." Beklemediğim iltifatı beni şaşırtsa da mutlu etmişti.
"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.
"Feriha..." Bana döndü. Avucunu açtığında düşünmeden elimi avucuna bıraktım. "Bir konuya açıklık getirmem gerek." Elimi nazikçe tuttu, dudaklarını elimin üzerine bastırdığında yanımızdan geçen birkaç kişi bize bakmıştı.
Utandım. Biraz.
"Hangi konuya?" diye sordum, heyecan bastı yine beni.
"Bize." Neler duyuyorum! Daha sabah aramızda ne olduğunu düşünüyordum ve şimdi bizimle ilgili açıklama yapıyordu. "Elimi her uzattığımda tutmanı istiyorum. Başımı nereye çevirsem orada ol, benden sadece kokunu alabileceğim kadar uzağa git istiyorum."
Pıt pıt
Kalbim atıyor, hem de ağzımda. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Duyduklarım içimdeki heyecanı körükledi.
"Gözlerim olur musun Feriha?" diye sorduğunda güzel yüzüne hayranlıkla baktım. Bir gün böyle bir çıkma teklifi alacağım aklımın ucundan bile geçmezdi.
"Olurum Toprak." dedim gözlerine bakarken. "Görmek istediğin yer olurum, sen yeter ki bana elini uzatmaktan vazgeçme."
Gülümsedi, sanki dünya benim oldu.
Dünya benim oldu.
×
Eve geldiğimde begonyayı pencerenin altındaki köşeye bıraktım. Toprak duşa girmişti. Saçlarını keseceksin Feriha, unuttun mu?
Toprak'ın çıkmasını beklerken çorba yaptım. Makarna için su koyduğumda banyonun kapı sesini duydum. "Feriha?" diye seslendiğinde yemeklerin altını kısıp salona gittim ama burada değildi.
"Neredesin?"
"Makas arıyorum." Benim uyuduğum odadaydık. Çekmecelere bakınırken üstünün çıplak olduğunu gördüm. Saçlarından damlayan sular bedenine akıyordu.
"Ben bakarım." dedim yanına eğlenerek. "Burada olduğuna emin misin?"
"Latife teyze kullanmıştı en son." Aklıma gelen şeyle koluna dokundum.
"Makas ecza dolabında. Sana bant kestikten sonra oraya koymuştum." dedim gülerek.
"Öyle miydi?" Masaya dokunup ayaklandı. Buram buram duş jeli kokuyordu. "Saçımı kesecek misin?"
"Evet, banyoya geç. Ben makas alıp geliyorum." Başını sallayarak odadan çıktı. Duvara dokunarak banyoya yürüyüşünü izledim. "Dikkat et. Yerler ıslaktır."
"Tamam!" dedi son heceyi uzatarak. Makası alıp çoraplarımı çıkardım ve banyoya girdim.
"Ne kadar keseyim?" diye sorduğumda elindeki tarağı bana uzattı.
"Tepelerden toplasan yeter." Lavabonun kenarındaki tıraş makinesini gösterdi. "Ensemi de makineyle toplarsın. Fırçası takılı."
Bir şey söylemeden arkasına geçtim. Kenardaki plastik tabureyi alıp oturmasını sağladım. Ellerini kucağına götürdü ve uslu uslu saçını taramamı bekledi.
"Ben de senin saçlarını tarayabilir miyim?" diye sorduğunda dudaklarım ince bir gülüşle titredi.
"Bu tarakla taraman biraz zor olur." dedim.
"Canını acıtmam."
Gülümsedim. "Biliyorum." Taramayı bırakıp tarağı saçlarına geçirdim ve dikkatli bir şekilde üst tarafta kalan saç tellerini kesmeye başladım.
"Acıktım."
"Ben de." dedim. Kesmeyi bitirdiğimde elini saçlarından geçirdi. "Nasıl oldu?"
"İyi gibi." dedi. Tıraş makinesi ile de ensesindeki saçları topladıktan sonra sırtındaki saçların yere dökülmesi için saçlara üfledim.
"Bitti, saatler olsun." dedim keyifli bir sesle. Üstesinden geldiğim için mutlu olmuştum.
"Eline sağlık. Teşekkür ederim Feriha."
"Rica ederim. Hadi üzerini giyin. Ben de burayı yıkayıp geliyorum." Giydiği terlikleri çıkardı ve ayaklarıyla önüme itti. Göremediği için benden uzağa itmişti ama sorun değildi. Ona fark ettirmeden terlikleri ittiği tarafa geçtim.
"Ayakların üşüyecek. Bunları giy."
"Tamam, Hadi git artık." dedim terlikleri giyerken. O çıktıktan sonra kapıyı kapattım. Su doldurduğum kovayı banyoya döküp saçların gitmesini sağladım. Birkaç saniye de banyodaki kokusunu koklamıştım tabi.
Mutfağa dönüp makarnayı süzdüm ve sosunu hazırlamaya başladım. Birkaç dakika sonra Toprak yanıma geldi. Lacivert bir kazakla siyah eşofman altı giymişti.
Gidip yanağını öpsen ya Feriha?
Hem artık sevgilisiniz, ne olur ki?
"Yardım edeyim."
"Gerek yok, hallettim bile." Çorbalarımızı masaya taşıdım. "Otur hadi."
Yemeğimizi afiyetle yedikten sonra mutfağı topladım. Bu esnada sandalyede oturup beni beklemişti. Ee, evime gitmem gerekiyor sanırım artık.
"Yoruldun mu?" diye sordu, ellerimi kurulayıp ona döndüm.
"Yoo, iyiyim."
Ayağa kalkıp elini bana uzattı. Şimdi onu bırak da eve git Feriha, olur mu öyle şey? Elini tuttum, birlikte salona giderken koridorun ışığını kapatmıştım. Yan yana oturduğumuzda elimi hala bırakmamıştı.
"Diş teli mi takıyorsun?" diye sorduğunda yüzümü ona çevirdim. Nereden biliyordu bunu?
"E-evet." Kekeleme nedenim hiç sohbeti geçmediği halde diş teli taktığımı bilmesiydi. "Nereden biliyorsun?"
Güldü. "Eren söyledi." Gözlerimi kısıp gözlerimin önüne Eren'i getirdim. Bücür Eren.
"2 ay sonra çıkacaklar nihayet."
"Keşke görebilseydim." dediğinde ona düz bir bakış attım. Görmek istediği şey diş tellerimdi, duydun mu Feriha?
"Aman nesini göreceksin?"
"Ben de lisedeyken takmıştım. İki yıldan fazla durmuştu ağzımda." Dişleri şimdi çok güzeldi. Nadiren gösteriyordu ama görmüştüm. Elimi bırakmadan sehpadaki telefonunu aldı ve parmak izini okutup telefonu bana uzattı. "İkimizi çeker misin? İlk fotoğrafımız olsun. "
Gülümseyerek telefonunu aldım ve kamerayı açtım. "Çekiyorum."
"Gülümse ama." dediğinde yüzümü ona çevirdim. Hemen arkamdaydı.
"Diş tellerimi görmek için diyorsun."
"Hayır, ilerde bu fotoğrafa baktığımda bu anımızı hatırlamak için söylüyorum."
"Öyle olsun." Önüme dönerek "Gülümse." dedim ve fotoğrafımızı çektim. Galerisine girip fotoğrafımıza bakacakken ekranda beliren mesaj bildirimi duraksamama neden oldu.
"Kim mesaj atar ki?" diye mırıldandı. "Kaç defa dedim yazmayın arayın diye."
Pelin
Merhaba Toprak
Yanında biri varsa müsait olunca beni aramasını söyler misin?
Seninle konuşmam gereken bir konu var.
Hmm, demek öyle.
×××
Bölüm sonu
Sizce Pelin kim?
Çiftimizi nasıl buldunuz? Çok tatlılar değil mi?
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top