×F15×

Yorumlarınızı yazın lütfen, iyi okumalar!

15.BÖLÜM

Tabağımdaki biber dolmasını bitirmek için sıkı bir çaba sarf ettim. Kahvaltıdan sonra bir şey yememiştim ama karnım aç değildi. Zaten Derya ablanın zoruyla bir kase çorbayı bitirmiştim.

"Yeni işin nasıl Ferihacım?" diye soran Derya ablaya baktım. Masanın başında oturuyordu.

"Güzel, memnunum." Hem de ne memnun.

"Ne yapıyorsun tam olarak?" diye sorduğunda çatalımı bıraktım.

"Yemek ve temizlik." diye cevapladım. Bazen daha fazlası, diye geçirdim içimden. Güzel ve özel şeyler...

"Her gün mü gidiyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Temizlik için yani?"

"Değişiyor." Üstelemedi. Göz ucuyla karşımda oturan Sezer'e baktım. Arada beni izlediğini fark ediyordum. Hiç hoşuma gitmiyordu.

Toprak'ı aramam lazımdı.

Neden yüzüme kapattı ki?

Reddetmesine rağmen Derya ablaya masayı toplaması için yardım ettim. Bir bahane ile eve gitmem gerekiyordu.

"Çay koyuyorum." deyince itiraz etmek için ağzımı araladım.

"Ben-"

"Yanında kurabiye ile yeriz. Ne iyi olur!" Çay suyu koyunca bir şey diyemedim.

"Balkona çıkabilir miyim?" diye sordum, başını sallarken 'sormana gerek yok' anlamını çıkardığım bir bakış attı. Balkon kapısını açıp arkamdan kapattım. Hemen Toprak'ı aradım. Ee, neden açmıyor Feriha?

"Açsana şunu ya!" diye mırıldandım. Tekrar aradığımda balkon kapısı açıldı. Yanımda biten Sezer'i görünce telefonu cebime koydum.

Bekleyenin varmış.

Tabi ya, Sezer'in sesini duyunca yanlış anlamıştı.

"Hava soğuk, üşümüyor musun?"

"Üşüdüm, içeri gireceğim." Kapıya uzandığımda elini kolumda hissettim. Hızla ona dönerek kolumu kendime çektim. "Bir şey mi oldu?"

"Üzerine bir şey getireyim istersen, burada içelim çayımızı." Ne alaka Sezer ya! Sen ne ara bu kadar konuşmak istiyorsun benimle?

"Aslında benim çıkmam lazım." dedim aniden. "Az önce arkadaşım aradı, beni bekliyor." Şaşkın şaşkın bana baktı.

"Ama çay içecektik?"

"Evet ama biz gündüz sözleşmiştik." Yalan mı yani, Toprak ile buluşmak için sözleşmemiş miydik?

"Hadi ya! Annem hazırlık yapıyordu ama..."

"Üzgünüm." Kapıyı açıp mutfağa girdim. Derya abla tabak çıkarıyordu. "Derya ablacım dur lütfen." Bana sorgulayıcı bir bakış attı. "Benim çıkmam lazım."

"Aa nereye?"

"Arkadaşımı çok beklettim, yemek için söz vermiştim zaten." Yanına giderek koluna dokundum. "Çay için başka zaman gelirim, hatta sen bana gelirsin." Ama sadece sen Derya ablacım.

"İyi napalım." Suyun altını kapattığında Sezer de mutfağa girdi.

"İyi akşamlar, ben çıkarım gelmeyin." Kapıya yürürken arkamdan geldiklerini duydum.

"Olmadı ama böyle, mutkala çay saati yapalım." Başımı sallayıp dışarı çıktım.

"Görüşürüz." dedim ve üst kata çıktım. Bu esnada Toprak'ı aradım. Belki de bir şey olmuştu, ya yine yaralandıysa? Eve girdiğimde nihayet sesini duydum.

"Efendim?" Sesi keyifsizdi.

"Toprak! Çok merak ettim." Kendimi koltuğa attım. "Neden açmıyorsun?"

"Duş alıyordum." diye cevapladığında kaşlarımı çattım.

"Telefonu yüzüme kapattın ama?"

"Yüzüne kapatmadım, konuşma bittiği için kapattım." Sesindeki soğukluk beni bozguna uğrattı.

"İyi misin?" diye sordum.

"İyiyim." dedi sadece.

"Yürüyelim mi?"

Sessizlik oldu. İstemiyor muydu ki?

"Misafirlikte değil misin sen?" diye sorduğunda gözlerimi devirdim. Gerçekten yanlış anlamıştı.

"İnşaatın önünde buluşalım, birazdan çıkarım." dedim. Sessiz kaldı ve beş saniye geçmeden telefon kapandı. İyice alışkanlık haline getirmişti bunu.

Hırkamı çıkarıp şişme montumu giydim. Kapüşonumu başıma geçirmiştim. Hava cidden çok soğuktu. Duş almasına rağmen Toprak'ı dışarı çıkardığım için memnun değildim ama yanlış anlaşılmayı düzeltmem gerekirdi. Açıklama yapmama gerek yok diye düşünemezdim çünkü aramızda bir çekim olduğunu yüzeysel de olsa itiraf etmiştik.

Kalbine sor, demişti Feriha. Sıradan iki arkadaş değilsiniz ki siz.

İnşaatın önüne geldiğimde henüz gelmemişti. Sırtımı duvara yaslayıp beklemeye başladım. Onu ilk gördüğüm yerdeydim. Yağmurdan kaçmak için buraya sığınmasaydım Toprak'ı hiç tanımayacaktım.

Tak tak

Değnek sesini duyunca geldiği yöne döndüm. Üzerinde kahverengi spor bir ceket vardı. Yaklaştıkça alnına yapışan saç tellerini daha net gördüm. Saçları ıslak gibiydi.

"Buradayım." dedim kısık sesle. Aniden durdu.

"Hava soğuk, yürümek istediğine emin misin?" Ona yaklaştığımda neyse ki geri çekilmedi. Ceketinin kapüşonunu başına geçirdim. Bakışlarını yüzüme çevirdi, yüzü yüzüme gölge gibi düşüyordu.

"Yürüyüş bahane, seni görmek istedim." diye itiraf ettim. İfadesi değişmedi.

"Neden?" diye sorduğunda yüzlerimiz hala yakındı. İkimiz de çekilmedik.

"Latife Hanım'a yeni bir temizlikçi bulduğunu söyledin mi?" diye sordum, konuyu değiştirdim çünkü yeni bir itiraf için hazır değildim.

"Sen temizlikçi değilsin." diye fısıldadı yüzüme doğru. "Ve evet, söyledim."

"Yani artık sana yemek yapmak için gelmeyecek?"

"Sanırım."

"Anlıyorum." dedim. "Ben de alt kattaki komşuma akşam yemeğine indim. Epeydir çağırıyordu." Yavaşça başını salladı. Tepki versene Toprak ya!

"Nasıl geçti?"

"Derya ablayı severim." dedim, abla kelimesini bastırarak söylemiştim. Sezer ile yalnız olmadığımızı anlamıştı umarım. "Çağırınca kıramadım."

"Adını seslenen kişi pek de ablaya benzemiyordu." dediğinde tebessüm ettim. Kıskandı mı Feriha?

"Derya ablanın oğluydu o." dedim.

"Anladım." Gök gürlediğinde ikimiz de başımızı kaldırdık. "Yürümek için iyi bir akşam değil."

"Galiba." Yüzüne baktım. Sakalları büyüyordu. "Toprak..." diye fısıldadım. Gözleri yüzümde arayışa çıktı, onda gördüklerimi bende görebilmesini istedim. Keşke mümkün olsaydı.

"Efendim?"

"Özlediğim için...." dediğimde kaşlarını çattı.

"Anlamadım?"

"Neden seni görmek istediğimi sordun ya? Özlediğim için görmek istedim." Dudaklarını araladı. Sıcak nefesi yüzümü okşarken elini kaldırdığını gördüm. Soğuk parmakları yanağıma dokundu, keşke ellerim sıcak olsaydı da bu defa ben onu ısıtsaydım.

"İnsan yüzünü hiç görmediği birini özler mi?" Ben de onun yanağına dokundum. Sakallarının varlığını avucumda hissettim. Birkaç yağmur damlasının kapüşonuma düştüğünü duydum. "Ben özlüyorum. Feriha..." Yutkundu, elini yukarı çıkararak alnıma dokunduğunda ne yapmaya çalıştığını anlamak için bekledim. Beni özlediğini söylemişti. Yanımda mutlu olduğunu bilmek kadar güzel bir his yaymıştı kalbime.

Elini alnımdan çekmeden yüzünü bana doğru eğdi. Yaklaştıkça burnuma dolan kokusu tebessüm etmemi sağladı. Dudakları, parmaklarını koyduğu yere değdiğinde gözlerimin yaşardığını fark ettim. Toprak beni alnımdan öpüyordu. Elini belime indirerek beni koluyla sardı, dudakları alnıma kor alevler bırakırken gözlerimi kapattım. Yağmur hızlanmaya başlamıştı.

"Bir gün..." diye fısıldadı, dudakları hala alnıma değiyordu. "Beni izleyen gözlerini göreceğim."

Dudaklarım titredi, kalbim neden bu kadar hızlı atıyordu? Ben hiç böyle hissetmemiştim. Gözleri, sözleri, dokunuşları... İkimizin arasındaki bağa her geçen gün daha sağlam bir düğüm atıyorduk. O düğümünü çok sağlam olduğuna inancım artıyordu.

"Biliyorum." dedim, dudaklarını benden uzaklaştırdı ama kolu hala sırtımdaydı. "O günü sabırsızlıkla bekliyorum."

"Bir de bana sor." Naif bir gülümseme dudaklarına yerleşti. "Sıcak bir şeyler içelim mi? Belki yeni bir film izleriz." Gülüşü büyüdü, hayranlıkla onu izledim. "İzlerken sana soru sormak hoşuma gitti."

"İstediğin kadar sor, hepsini cevaplarım." dedim. Değneğini sağ eline alıp yanıma geçti ve elini bana uzattı.

Elini bana uzattı.

Heyecanım artarken elini tuttum. Onunla birlikte yağmurun altında yürürken o kadar huzurluydum ki, hayatımda ilk defa verdiğim bir karardan dolayı kendimi tebrik ettim.

Toprak'ı sevdiğim için...

×××

Bölüm sonu.

×Bölümü nasıl buldunuz? Her şey yolunda mı?

Yorumlarınızı bekliyorumm, kendinize iyi bakın. <3

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top