×F14×
İyi okumalar!
14.BÖLÜM
Bu sabahların bir anlamı olmalı.
Gözlerimi açtığımda aklıma gelen ilk şey bu sözler oldu. Beyaz tavanı izlerken sanki Dudu Peri'nin aynası açılmış ve istediğim bir sahneyi bana tekrar izletiyor gibiydi. Dün gece dizlerimde uyuyan Toprak'ı gözlerimin önüne getirip gülümsedim.
Kap kaçak sesi duyunca gülüşüm kayboldu. Bakışlarımla etrafı taradım. Doğru ya, ben hala Toprak'ın evindeydim. Hızlıca doğruldum. Üzerimde dün gece Toprak'ın üzerine örttüğüm battaniye vardı.
"Toprak?" diye seslendim. Saatin dokuz olduğunu görünce kendime bir oha çektim çünkü erken saatte uyumuştum.
"Günaydın!" Bana içeriden cevap verdiğinde kalkarak salondan çıktım. Sanırım mutfaktaydı. Pervaza yaslanıp onu izledim. Kahvaltı hazırlıyordu. Domatesi dilimlemeden önce parmağıyla boyutunu ayarladığını gördüm.
"Günaydın." dedim, sesim onunkinden daha az neşeliydi çünkü birazcık utanıyordum. Parmak uçlarımda hala sıcak teninin varlığını hissediyordum.
"Rahat uyudun mu?" Bana döndü. Şakağındaki kızarıklık geçmek üzereydi.
"Evet, uyudum."
"Misafir odasına taşıyacaktım ama başını bir yere vururum diye korktum." Cevabı tebessüm etmemi sağladı.
"Teşekkür ederim." Önüne döneceği sırada kurduğum cümle, tekrar bana bakmasına neden oldu.
"Ne için?" diye sorduğunda beni görmüyor olmasına rağmen gözlerimi ellerime indirdim.
"Ömrüm boyunca iş arkadaşım ve yurttaki oda arkadaşım dışında kimseyle sarılmamıştım." dedim kısık sesle. Bana doğru yavaş adımlarla geldiğini fark edince ona baktım. Ayakları benimkilere değince durdu.
"Ne büyük kayıp." diye fısıldadı yüzüme doğru. Anlamaya çalışarak yüzüne baktım. "Sana sarılmayan insanlar için."
Güzel bir şey söyledi Feriha, hem de çok güzel.
"Öyle mi?" diye mırıldandım. Yanaklarım ısınmaya başladı sanki. "Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum." Hızlıca banyoya gittim. Aynadaki aksime sırıtırken keyfim yerine geldi. Toprak'ın yanında bu kadar mutlu olmam normal miydi?
Bence değildi ama mutlu olma nedenim neydi?
Mutfağa döndüğümde balkon kapısını açtığını gördüm. Balkona çıktı, temiz hava almak istedi sanırım. Ben de o sırada çayları koydum.
"Hadi kahvaltıya!" diye seslendim. Sanki ben hazırlamıştım.
"Hava bugün daha da soğuk." dedi. İçeri girmeyince ben yanına çıktım. Gerçekten soğuktu.
"Soğuksa neden içeri girmiyorsun?" diye sordum.
"Hava almak için."
"Dışarı çıkmak istersen bugün çıkabiliriz." Önerim karşısında yüzünü bana çevirdi.
"Nereye gideceğiz?" Tahmin ettiğim gibi dışarı çıkmak istiyordu. Kolumu balkon duvarına yaslayıp ona döndüm.
"Bauhaus'a gidelim mi?" diye sordum.
"Ne yapacağız orada?"
"Bilmem, sana çiçek alırız. Bir kere gitmiştim, bahçesi çok güzel bir yer." dedim gülerek.
"Sen çiçek aldın mı?"
"Hayır, bakamam diye korktum." Rüzgar başlayınca sırtımı dışarı verdim. Sabah soğuğunu yemeseydik iyiydi.
"Bana alırsak, ona bakmama yardım eder misin?" Gülümsedim. Kahverengi gözlerinde acı telvenin varlığını fark ettim. Milyarlarca insanda olan göz rengi, onda bir başka duruyordu.
Ve o güzel gözler, ne yazık ki göremiyordu.
"Tabi ki ederim." dedim hevesli bir sesle.
"Anlaştık."
"Ama önce eve uğramam lazım. Üzerimi değiştireyim." Uzanıp koluna dokundum, bakışları elime indi. "Hadi kahvaltımızı yapalım." dedim gülümseyerek. Başını sallayıp bana yaklaştı. Elini belime koyduğunda gözlerim irice açıldı. Hala alışamadığım hamleleriydi bunlar, güzel hissettiren hamleler.
"Yumurtaların dakikasını kaçırmış olabilirim." dediğinde güldüm. Birlikte mutfağa döndük. Tezgahın üzerindeki haşlanmış yumurtaları dilimleyip tuzladım.
"Bence gayet güzel piştiler." Kahvaltımızı yapmaya başladık. Toprak'ın evinden çıkmıyor oluşum ne tuhaftı. Çalışanıydım ama evinde yatıp kalkıyordum. Görenler yanlış anlayabilirdi; Küçük Eren gibi.
Kahvaltıdan sonra mutfağı toplayıp hiç oturmadan evinden ayrıldım. Kendi apartmanıma girerken Derya abla ile karşılaşmamayı dileyim. Neyse ki öyle de oldu. Eve girer girmez duş alıp çamaşır makinesini çalıştırdım. Bu akşam ona gitmezdim herhalde. Çiçek aldıktan sonra evime dönerdim, bence de öyle olmalıydı. Bu yüzden kendime yemek yapmam gerekiyordu ama üşendiğim için erteledim.
Toprak'ı aradığımda inşaatın önünde buluşacaktık. Benden haber bekliyor olmalıydı. Önce saçlarımı kuruttum ve biraz oturmak için salona gittim. Bir şeyler yazmak istiyordum. Hem de ilk kez bu kadar hevesliydim. Hamza amcadan aldığım defterin ilk sayfasını açtım ve gülümseyerek büyük harflerle şöyle yazdım: TOPRAK'TAN SONRA...
Arka sayfayı çevirip bugünün tarihini attım ve yazmaya başladım.
Merhaba :)
Epeydir elime kalem almadım, bunun tek sebebi iki hafta önce karşıma çıkan bir adam ; Toprak. Onun yanındayken aklıma bir şeyler yazmak gelmemişti ama artık içimdekileri kağıda dökmek istedim. Çünkü ilk defa böyle hissediyorum ve bundan aylar veya yıllar sonra bugünleri hatırlamak istiyorum.
Onu hatırlamak istiyorum.
Onu görebilseydin, gözlerine sen de hayran kalırdın. Nasıl diye sorma, bildiğin kahverengi göz işte ama onda bir başka duruyor. Onu izlediğimi görmediği için gözlerine istediğim gibi bakabiliyorum. Sanki içlerinde sonsuz bir ayçiçeği tarlası var. O çok güzel ve naif bir adam.
Umarım bir gün tekrar görebilir.
×
Evden hala çıkamadım çünkü çamaşırları asayım derken bu kez de makinedeki bulaşıkları dizmeye başladım. Hazır üşenmiyorken halletmek istemiştim yoksa bulaşıklar tezgahın üstünde birikmeden makineyi boşaltmazdım.
Zil çalınca elimdekileri bırakıp kapıya gittim. Ev sahibi olmamasını dileyerek açtığımda karşımda bilin bakalım kimi gördüm? Daha önce sadece isimlerimizi öğrenirken konuştuğum Sezer!
Ne işin var kapımda Sezer?
"Merhaba." dedi gülümseyerek. Elinde üzeri peçete ile örtülü bir tabak vardı. "Müsait miydin?"
"Merhaba. Birazdan çıkacağım." Kaşlarını kaldırıp indirdi.
"Öyle mi? Zamanlamam harikaymış o zaman." koyu sarı saçları asker tıraşlıydı. Onu en son gördüğümde de bu kadar kısaydılar. Yani üç dört ay önce. "Annem bu tabağı sana getirmemi istedi." Tabağı bana uzattı. Acaba teşekkür ederim ablacım mı deseydim? Sonuçta benden bir yaş da olsa küçüktü.
"Teşekkür ederim." deyip tabağı aldım. "Tabağı vereyim beklersen."
"Gerek yok, daha sonra birimiz almaya geliriz."
Kesin o gelecek Feriha!
"Tamam o zaman, akşam bırakırım." Başını salladı, hala gülümsüyordu. Kim bilir annesi ona neler demişti.
"Seni tutmayayım, akşam görüşürüz." Ha?
"İyi günler." diyerek kapıyı kapattım. Bir eksiğim Sezer'di. Tabağı mutfaktaki masaya bırakıp peçeteyi kaldırdım. Poğaça göndermişti. Üzerimi değiştirmek için odama gittiğimde telefonum çaldı. Toprak'ın evden çıkmamış olmasını diledim çünkü arayan oydu.
"Birazdan çıkmış olurum!" dedim hızlıca.
"Acele etme, bugün gitmeyi ertelesek olur mu?" Elimdeki pantolonu yatağa geri bıraktım.
"Neden vazgeçtin?"
"Vazgeçmek değil de, Latife teyze geldi az önce." Hmm, demek gelmişti.
"Anlıyorum, başka zaman gideriz o zaman." dedim anlayışlı olmaya çalışarak.
"Anlaştık, görüşürüz Feriha."
"Görüşürüz Toprak."
Yatağa uzandım. İçerisi soğuk gibiydi. Üzerimde atlet ve taytım vardı. Kombiyi arttırsam iyi olacak sanırım.
Ama onunla çiçek alacaktık.
Uyuşuk adımlarla mutfağa gidip kombiyi arttırdım. Üzerime bir hırka alıp salondaki koltuğa uzandım. Aklımda hala ek bir iş bulmak vardı. Evde yalnız kalınca canım inanılmaz sıkılıyordu. Hem belki Latife Hanım benim eve girip çıkmamı istemezdi. Güvenmeyebilirdi.
Ne güzel yaşayıp gidiyorduk ya!
Gözlerimi ne ara kapattım bilmiyorum ama açtığımda saat dörde geliyordu. Böylelikle bugün on iki saat uyumuş olmuştum. Çüş Feriha.
Zil çaldı.
Gözlerimi devirdim. Bugün kurtuluşum yoktu anlaşılan. Hırkamın önünü kapatıp kapıyı açtım. Derya abla karşımdaydı. Beni görünce gülümsedi.
"Nihayet seni evde yakaladım. Bugün çalışmıyorsun sanırım." Tekrar güldü. "Sezer evde olduğunu ama çıkacağını söyledi."
"Yorgun olduğum için iptal ettim." dedim. Aslında ekilmiştim, bir nevi.
"Akşam yemeğine bize gelsene." Beklediğim bir davetti. Neşeli yüzüne birkaç saniye bakıp başımı salladım.
"Bir iki saat uğrarım." dedim, ne yapayım çok ısracıydı.
"Bir saate bize gel o zaman, beş gibi yiyoruz yemeği" Başımı salladım. Merdivenleri inene kadar bekledim ve kapıyı kapattım. Yemekten sonra birazcık oturup kalkardım.
Ağır hareketlerle hazırlanmaya başladım. İnce, çizgili bir kazak ve bol paça pantolonumu giyip üzerime hırkamı aldım. Anahtarımla telefonumu hırkamın cebine atıp evden çıktım. Alt kata inerken aklım Toprak'taydı. Acaba hala Latife teyzesi yanında mıydı?
Zili çaldım, birkaç saniye içinde Derya abla kapıyı açtı. "Hoşgeldin canım, gel."
Aşağı indiğim için genelde markete giderken giydiğim terliklerimle gelmiştim. Kapının önünde çıkarıp içeri girdim.
"Sofra hazır sayılır, sen salona geç istersen." dediğinde salonda beni kimin beklediğini anlamıştım.
"Ben de yardım edeyim." dedim ama hemen araya girdi.
"Bitti sayılır, sen salonda bekle. Hem benim misafirimsin." Sırtımdan hafifçe itekleyip salona girmemi sağladığında, salonda tekli koltukta oturan Sezer'le göz göze geldim. Beni gördüğünde gülümsedi.
"Hoş geldin Feriha."
"Hoş buldum." Çaprazındaki koltuğa oturdum. Derya abla çoktan mutfağa gitmişti.
"Nasılsın? Nasıl gidiyor?" Omzumu silktim.
"Güzel, her şey yolunda." Hatta son birkaç gündür, işimi kaybetmeme rağmen her şey yolundaydı.
"Sevindim. Kırtasiyede çalışıyor musun hala?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım.
"Kırtasiye kapandı."
"Ama annem dün işe gittiğini söyledi."
"Yeni bir iş buldum." İstediğim saat diliminde gittiğim, şahane bir iş. Üstelik patronum da şahane bir adam.
"Öyle mi? Ne güzel. Ben de bir hafta izinliyim. Yıllık iznimi kullanıyorum." Tebessüm ettim. Genelde somurttuğum için kendini kötü hissetmesini istemedim.
"Tatilini evde mi geçireceksin?" diye sordum. Maksat muhabbet olsun.
"Bakalım, belki arkadaşlarla Bolu'ya gideriz."
Ee Feriha? Kış planını da öğrendiğine göre başka sohbet konusu kalmadı herhalde. Tam o sırada bir kurtacı gibi telefonum çaldı. Hırkamın cebinden telefonumu çıkarırken gözleri üstümdeydi.
Toprak arıyor! Latife hanım gitti sanırım.
"Birazdan gelirim." deyip koridora çıktım. "Efendim Toprak?"
"Latife teyze az önce çıktı." dedi, tam tahmin ettiğim gibi. "Bauhause için saat geç oldu sanırım."
"Aslında geç değil ama misafirlikteyim." dedim, ses tonum bu durumdan pek de hoşnut olmadığımın kanıtıydı.
"Hadi ya? Geç kaldım desene."
"Yarın gideriz ama." dedim gülerek.
"Feriha? Seni bekliyoruz." Omzumun üzerinden Sezer'e baktım. Mutfağa gidiyordu. Toprak'ın bir cevap vermediğini fark edince kaşlarımı çattım.
"Toprak? Orada mısın?"
"Buradayım, seni meşgul etmeyeyim. Bekleyenin varmış." Ağzımı araladığımda konuşmama izin vermeden devam etti. "Görüşürüz."
Telefonu kapattı.
Görüşürüz dememe izlin vermeden telefonu yüzüme kapattı.
×××
Bölüm sonu.
×Sizce Toprak neden böyle bir tepki verdi? Yorumlarınızı bekliyorumm.
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top