1.6
Louis, bir süre ne tepki vereceğini bilmiyor halde bekledi. Tek mimiğinin bile kendisini Faith'in önünde ele vereceğini biliyordu. Onun ellerini üzerinden çekti ve dalga geçer gibi güldü. "Sen ne dediğinin farkında mısın? Bir şey hatırlasaydım bunu sana söylerdim değil mi?"
"Sadece bir kereliğine yalan söylemeyi kes tamam mı? Bunu ne kadar süredir saklıyorsun? Tanrım o kadar bencilsin ki yüzüne bile bakamıyorum."
Ne yaptığını hatırlamaya çalıştı. Gün boyunca Faith ile hiçbir şey konuşmamıştı. Harry ise bunu fark etseydi... Tanrı aşkına Harry bütün gün ona berbat davranmıştı. Sanki Louis hakkında kötü bir şey öğrenmiş gibiydi. Fakat niye kendisi sorabilecekken Faith'i yollayacaktı ki?
"Şimdi ya anlatmaya başla ya da gider içerideki herkesin senin nasıl bir yalancı olduğunu öğrenmesini sağlarım." Gözlerinden neredeyse ateş çıkıyordu ve bu dediğini yapacak olmasına hiç şüphe bırakmıyordu.
"Harry mi bir şey söyledi?" Louis köşeye sıkışmıştı ve şu an buradan sağ çıkamayacak bile olsa bunun cevabını bilmesi gerekiyordu.
"Tanrı aşkına her şey onunla alakalı değil mi?!" Louis bağırmasını engelleme isteğiyle bir süre ona baktı. Tanrı aşkına gerçekten onun kalbini kırmıştı. "Seni rahatlatacaksa hayır değil. Riley'nin saçı hakkında bir şeyler söylemişsin. Tanrım o saç rengini ben bile hatırlamıyordum!"
Louis çenesini tutamadığı için kendisine lanet etti. Fakat buradaki en büyük sorun çenesini tutamamış olması değil, böyle bir konuyu en yakın arkadaşına anlatmamış olmasıydı. Bu yüzden pes etti. "Tamam bak birkaç şey hatırladım. Yeni bir şey değil. İlki sanırım kontrole gittikten beş veya altı gün sonraydı. Beraber film izlediğimiz akşam."
Faith yanında getirdiği paketten sigara çıkarıp ateşlerken kafasını hayal kırıklığıyla iki yana sallıyordu. "Sarhoş olup Harry'nin kapısına dayandığım gecelerden biriydi. Sonra bir tane daha oldu. Eve getirdiğim bir adamı hatırladım. Sonuncu hatırladığım ise Riley ile tanışmam oldu."
Faith, Louis'ye sigarayı uzatırken bir süre yumuşamış gözüktü. Parmakları Louis'nin yüzünü sararken anlayışla ona baktı. "Niye bize anlatmadın?"
Louis bunu ilk defa itiraf ediyor olmasından dolayı kendisini çok kötü hissetti. "Korktum. Harry'nin iyileştiğimi öğrenip gitmesinden korktum."
Faith ona o kadar sıkı sarılmıştı ki neredeyse nefesi kesilmişti. Fakat bundan şikayetçi değildi. Haklı sebeplerle ona kızmıştı ama her zamanki gibi şimdi onu affediyordu. "Louis o hala seni seviyor."
"Ona kötü şeyler yaptım. İçten içe beni hala affedemediğini hissediyorum ve Faith onu kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki. Ben üzgünüm sadece söyleyemedim." Louis yanaklarının teker teker ıslandığını hissettiğinde onu sakinleştiren yine Faith olmuştu.
Aynı zaman içerisinde Harry içeride oturuyor ve olabildiğince konuşmaya katılıyordu. Fakat içten içe sabahtan beri onu yiyip bitiren bir şeyler vardı. Şu an karşısında yer minderinde oturup her konu hakkında bir yorumu olan kişi gibi yiyip bitiren şeyler.
"Markete bile tek başıma gitmeme izin vermiyor. Tek başına hallet Riley."
Louis'nin Riley'si şimdi karşısında oturuyor ve yüzündeki gülümsemeyle onu izliyordu. Tıpkı bütün akşam yaptığı gibi. Ne zaman Louis'ye sarılsa veya birbirleriyle temasa geçseler o kız onlara gülümsüyor oluyordu. Üstelik şu an rahatsız hissetmesinin tek sebebi bu bile değildi. Louis uzun süredir ortalıkta yoktu. Tamam Faith ile balkonda sigara içtiklerini biliyordu. Fakat bunu bilmek Harry'nin içindeki Louis'yi kontrol etme isteğini bastırmıyordu.
Kız kendisini hoş olmayan bir şekilde izlendiğini fark ettiğinde Harry yaptığı kabalığı örtmek için konuştu. "Riley, sen üniversite de misin?"
"Evet. Tiyatro okuyorum." Harry bütün parasını Louis ile tiyatro saçmalıklarında tanıştıklarına yatırabilirdi. Louis her zaman üniversite de tüm tiyatro kulüplerine üye oluyordu. Demek ki bu üniversiteden sonra da devam etmişti. "Senin bir barda çaldığını biliyorum. Bir keresinde gösteri sonrası bir şeyler içmek için çaldığın bara gelmiştik ve sahne de sen vardın. Yanına gelip sesinle ilgili iltifat etmeye çok utandığımı hatırlıyorum."
Büyük ihtimalle Harry'nin eski çalıştığı bardan bahsediyordu. Çünkü yanında bir sanat merkezi vardı ve bütün müşterileri bu tip insanlardan oluşuyordu. Harry orada çalışmayı bırakarak kendisine iyilik yapmıştı. Kıza kısaca teşekkür ettikten sonra içeriye giren gözleri kızarmış Louis tüm dikkatini ona vermesini sağlamıştı. Tanrı aşkına o ağlamış mıydı?
Ellerindeki içecekleri ortadaki büyük sehpaya bırakmışlar ve Louis herkesin ilgisini çekmek için ellerini birbirlerine çarpmıştı. "Biliyorsunuz ki bugün Harold'un doğum günü ve öncelikle kendisine sonra diğer arkadaşlarımıza burada olduğunuz için teşekkür ediyorum."
Harry tabii ki de burada olacaktı. Darren'dan gelen mesajların çoğunu okumamıştı bile. Dünya üzerinde buradan başka olmak istediği bir yer yoktu. "Bunları düzenlemem de yardımcı olan Riley ve Faith'e minnettarlığımı anlatamam."
"Artık şu şarabı açarsan ikimize de minnettarlığını anlatmış olursun." Faith sevimlice sırıtıp kendisini Riley'nin yanına bırakmıştı.
Louis ona gözlerini devirdi ama dediğini yapmakta gecikmedi. Bardakları sırayla herkese dağıttı. Faith, kimseye fark ettirmeden bir yudum almaya çalıştığında Louis ona ikazda bulunmuş ve kendisini Harry'nin yanına bıraktıktan sonra kadehini yukarıya kaldırmıştı.
"Harold'a" Louis gururla mırıldanırken Harry'den bir öpücük kazanmıştı.
"Evet, evet. Her neyse." Faith şaraptan ilk yudumu alırken Riley nazik davranması için koluna vurmuştu.
Louis gözlerini onlardan ayırdı ve Harry'nin kulağına doğru yöneldi. "Harry! Tüm bunları Riley hazırladı. Ona teşekkür etmelisin."
Harry, şaşkınlıkla Louis'ye baktığında aralarındaki ilişkinin boyutunu anlamaya çalışıyordu. Kız sürekli Faith ile beraberdi. Fakat Harry o kızın içten içe Louis'ye bir şeyler hissettiğini görebiliyordu. Şimdi de onun potansiyel yeni -eski- sevgilisi için doğum günü partisi mi hazırlamıştı yani? Kız gerçekten Louis'nin gözüne girmeye çalışıyor olmalıydı.
"Harry!" Louis, hala ona kızarık göz ve dudaklarla bakarken çoktan bir önceki dediğini unutmuştu. Yüzünün böyle görünmesinin soğuktan olabileceğini düşündü Harry. Yine de sonra soracaktı. "Hadisene!"
Harry, ikazlarını önemsemedi ve onu bu kadar yakından izlemenin keyfini çıkardı. "Ona teşekkür etmeyeceğim."
"Niye?" Küçük boyuttaki soğuk ellerin yüzünde gezdiğini hissediyordu ve yine oluyordu. O kız onları izlemeye devam ediyordu. Onu duymaması için dudaklarını Louis'nin kulağına yasladı. "Çünkü o seninle ilgileniyor. Bunu göremiyor musun?"
Louis'nin hoş kıkırtısı kulaklarına dolduğunda ona kızgın olduğu halde dudaklarını boynuna bastırmıştı. "Riley ve Faith beraberler."
"Ne!" Louis, kulaklarını acıtan yüksek sesten dolayı Harry'den uzaklaştı. "Ben de ilk duyduğumda şaşırmıştım."
Harry gözlerini Louis'nin üzerinden ayırıp yer minderlerinde birbirleriyle uğraşan kızlara baktı. Faith içtikçe yanındaki kıza sırnaşıyordu ki Riley her defasında ona sakince sarılıyor ve yavaşlamasını söylüyordu. Harry'nin gözü Niall'a kaydığında onun da gözlerinin ikisinde olduğunu gördü. Çocuksu yüzündeki kaşları çatılmıştı. Harry kafa karışıklığıyla Louis'ye döndü.
"Peki Niall?"
Louis omuzlarını silkerek şarabından birkaç yudum aldı. "O Faith'e bir şeyler hissediyor."
"Ama Ed... Doğru hatırlamıyorsun. Ed, Niall'ı birkaç kez randevuya çıkardı." Louis yüksek sesle kahkaha atarken Harry elini ağzına kapamaya çalışıyordu. "Hey! Belli etme. Ed bunu söylediğimi duyarsa beni öldürür."
Louis kendisini sakinleştirmeye çalıştı. "Nasıl gitmişti peki?"
"Çok sarhoş olmuşlar ve Niall saçlarını mora boyatmıştı."
Louis daha sesli bir kahkaha attığında Harry onun Niall'ı ilk mor saçlarla gördüğü gün de aynı tepkiyi vermiş olabileceğini düşündü. Birbirlerinin hayatlarında birçok şey kaçırmışlardı ve Harry'nin tek istediği şey artık daha fazla kaçırmamalarıydı.
"Ama ikisi beraber hoş görünüyorlar." Louis ikisinin duyabileceği bir ses tonuyla mırıldandığında Harry kafasını sallayarak onaylamış ve Louis'nin kafasını göğsüne yaslamasını sağlamıştı.
"Beni başka birisiyle görmekten çok korkuyorsun değil mi?" Louis beş bardak şarap ve iki şişe biradan sonra arkadaşlarının önünde Harry'nin kulağına kirli sözler söylemenin kötü bir fikir olmadığını düşünmüş ve küçük planını yürürlüğe sokmuştu. Bunun sonunda Harry'nin kucağında üst kata, kendi evine, taşınmayı planlıyordu. "Senin dışında birinin beni kolları arasına alması, bana dokunması veya yatağıma girmesinden çok korkuyorsun, değil mi?"
Harry başta ona istediğini vermemekte kararlıydı. Fakat neredeyse kucağında oturan adam sınırlarını fazla zorluyordu. "Bunu yapabilen sadece sen olmalısın, değil mi?"
Louis, dudaklarını onun çene kemiğine bastırdı ve ona bir şeyleri kanıtlamaya çalışır tonda mırıldandı. "Dünya üzerinde sen dışında istediğim kimse yok, Harold."
"Sadece sen bana istediğim her şeyi verebilirsin. Tanrım! Bana dokunmanı o kadar özledim ki. Hadi Harry, evimize gidelim." Louis elinin kavrandığı hissettiğinde Harry çoktan ayağa kalkmıştı. Louis gülümseyerek kendisini çekmesini bekledi.
Fakat gün içinde ikinci kere ön sevişmelerinin başlaması engellendi. Günleri asla mutlu sonla bitememişti. Aksine her defasında daha klişe bir şekilde bitirmenin bir yolunu buluyorlardı.
Zil çaldı ve Faith hızla Riley'nin üzerinden kalktı. Kendisi bakacağını haber vererek kapıya doğru koşturduğunda Harry hayal kırıklığıyla yerine oturdu.
Salon girişinde ilk önce Faith göründü ve misafirleri olduğunu belirtti. Louis'nin hatırladığı kadarıyla bu akşam için başka kimse davet edilmemişti. Louis, Darren'ın bile gelebileceğini düşünmüştü. Hatta gelen kişi o olsa bile daha mutlu olurdu.
Niall heyecanla yerinden kalkmış ve ikisine büyük bir sarılma vermişti. Louis vücudunda her kasın gerildiğini ve yüzünün kıpkırmızı olduğunu hissediyordu. Harry diğer elini de Louis'nin elinin üzerine koydu ve onu sakinleştirmeye çalıştı.
"Faith onların burada ne işleri var?" Louis kızgın bakışlarını direkt olarak ona yönlendirdiğinde Faith omuz silkerek birkaç adım geri attı. Şu an sarhoş olmasından çok fazla yararlanıyor gibi görünüyordu.
"Harry! Doğum günün kutlu olsun." Liam kollarını açarak onlara doğru geldiğinde Harry, Louis'nin elini bırakmak zorunda kalmıştı. Louis, onlar odaya girdiklerinden beri olan şeylerin hangi kısmından daha çok nefret ettiğini seçmekte zorluk yaşıyordu. Zayn de aynı şekilde Harry'ye sarıldığında Liam'ın önünde dikildiğini görmüştü. Gözlerini devirerek ona baktığında Ed ortamdaki gergin havayı dağıtmak adına Liam'ı çekmiş ve ona sarılmıştı.
"Siz ona bakmayın çocuklar. Aç mısınız? Muhteşem yemeklerimiz ve pastamız var." Harry, ortamdaki gergin havayı dağıtmak için neşeli bir sesle konuştu.
İkisi de nazikçe reddettiğinde Harry yine de onlar için pasta servis etmişti. Tanrı aşkına onlara niye iyi davranıyorlardı ki? Onlar yaptıkları tüm o şeylerden sonra Louis'nin parasıyla alınmış pastayı yemeyi değil, bir çöpün dibinde ölmeyi hak ediyorlardı. Liam ve Zayn yer olmayışından dolayı Louis'nin yanına sıkışarak oturduklarında Louis yerinden kalkıp Faith ve Riley'nin arasına oturmuştu.
Harry elinde tabaklarla döndüğünde Louis'yi bıraktığı yerde göremeyince gözlerini bir süre odanın içerisinde gezdirmişti. Onu Riley'nin saçlarıyla uğraşırken gördüğünde gözlerini devirip kendisini Liam'ın yanına bırakmıştı.
Louis, Harry'nin o ikisini -özellikle Zayn'i- ne kadar çabuk affettiğini görmeye dayanamıyordu. Daha hepsi üniversitedeyken olan şey şuydu. Gece Harry'yi Cheshire'dan alabilmek için araba kiralamış ve sabaha doğru Zayn'in keş arkadaşlarından aldığı otu içmişlerdi. Louis'nin tek yaptığı şey ise onları komik bulup videoya kaydetmek olmuştu. Saatler sonra ilk derslerine girdikten sonra Louis düne ait bir resmi Instagram'a atmak isterken videoyu atmıştı ve bu -üniversite yönetimine kadar- yayılmıştı. Videoyu iki saat sonra silse bile üniversite içerisindeki herkes -Louis popüler bir çocuktu. Kimse onu suçlayamazdı.- görmüştü. Videoda görünen Zayn ve Niall'la beraber üniversite yönetimi tarafından sorgulanmışlardı ve onu ele verip, dolduran tek kişi Zayn olmuştu. Tanrı aşkına Louis o gün 'arkadaşlarını teşvik etme' lafını duyduğunda nasıl ağladığını hatırladıkça Zayn'i dövmek istiyordu. Ve tüm bunlar olup Louis içeride okuldan uzaklaştırılıp uzaklaştırılmayacağı kararını beklerken Zayn dışarıda açık perdeden onu gülümsetecek hareketler yapmıştı.
Kısaca üçü de denetimli olarak okulda kalmaya hak kazanmışlardı. Fakat Niall üniversiteyi dördüncülükle bitirebilecekken sıralamaya bile girememiş, Louis ise kötü şöhreti sayesinde hiçbir içkili partiye alınmamıştı. Zayn ise tüm bu olanlardan sonra birkez bile özür dilememişti.
Aksine karar sonrası karşısına geçip Liam'ın ismini vermemesine karşılık Harry'ninkini vermediğini söylemişti. Kısaca beraber yaptıkları tüm şakaların en kötüsünü Zayn, Louis'yi yüz üstü bırakarak yapmıştı.
"Şu an yangın söndürme kısmındayım. Sağlık eğitimi alıyorum. Büyük ihtimalle iki haftaya ilkyardım kısmına geçeceğim. Zayn de ilk sergi galerisini geçen yıl bu zamanlar yaptı. Hepinize davetiye yollamıştık. Sizi orada görememek kötü hissettirdi, çocuklar."
Harry o kadar fazla Liam ile ilgileniyordu ki Louis umutsuzca Riley'ye sırnaşma işini kesmek zorunda kalmıştı. Artık onun da rahatsız olduğunu görebiliyordu. Bir ara ondan bunun için özür dilemeliydi veya sadece içkiye suç atardı. Bilemiyordu.
"Üzgünüm. Gelmek istiyordum ama annem bir sakatlık geçirdiği için şehir dışındaydım." Harry bahanesini söylediğinde Louis gözlerini devirerek ona baktı ve dalga geçer gibi bir kahkaha attı.
"Hiçbiriniz gelmediniz ama aranızda bazıları davetiyeyi tebrik kartına çevirip yollama nezaketinde bulunmuştu. Bunun için teşekkürler." Zayn'in cümleleri Louis'nin kafasında canlanırken bu ona çok gelmişti ki bakışlarının tamamen kendisine yönelik olduğunu gördüğünde sadece bu anı hatırlayabilmek için bütün parasını bağışlamayı düşünmüştü.
"Ne yaptım?" Faith'i dürtükledi ve çakır keyif bir halde kendisine yaslanmış oturan kızın kıkırdamasını izledi. "Lütfen söyle."
"Kartın üzerine birkaç küfürle beraber penis çizip geri kargoladın." Louis kıkırdamasını elini dudaklarının üzerine örterek durdurmaya çalışırken ikisinin de bakışları üzerindeydi.
"Çocuklar sizin hakkınızda birkaç şey duyduk ve üzülmüştük." Liam, Harry ve Louis'ye bakarak konuşmasını devam ettirdiğinde Louis, Ed ve Niall'a konuyu değiştirmelerini istermiş gibi bakıyordu. Tüm akşam olduğu gibi yine birbirleri hakkında hiçbir şeyle ilgilenmiyorlardı ve bu sinir bozucuydu. Arkadaşlarını gey bardan toplamış gibiydi. "Fakat sanırım tekrar bir araya geldiniz. Bunu görmek güzel."
"Evet. Birkaç şey yaşadık ve şimdi bir aradayız. Yani o anlamda değil ama öyle işte. Louis bir kaza geçirdi bu arada." Louis ismini Harry'den duyduğunda tüm ilgisini oraya yöneltmişti. Geçmiş olsun dileklerini kafasını sallayarak kabul etti.
"Evet. Hayatımın bir bölümünü hatırlamıyorum ama bu yine de Zayn'in beni nasıl geri zekalı yerine koyduğunu unutturmadı. Bunun için kendimi bir tramvayın önüne falan atmam gerek sanırım. Bir dahakine artık." Louis, Zayn'in sıkıntıyla nefes verip Liam'a doğru büyük ihtimalle buraya hiç gelmemeleri gerektiğiyle ilgili birkaç şey mırıldanışını izledi. Tekrar devam etmeden önce sevimlice sırıttı.
"Peki siz nasılsınız çocuklar?" Louis, Liam'ın büyük ihtimalle bahçesinde yetişen çicekler hakkında kuracağı cümleyi kesti. "Hala birbirinize çaktığınız halde 'biz arkadaşız' saçmalıklarına devam ediyor musunuz?"
Harry konuyu değiştirdiğinde bile Zayn rahatsız edici bir şekilde Louis'ye bakmaya devam ediyordu.
Gece ikiye yaklaşırken Ed ve Niall yarın iş olduğunu bahane ederek evden ayrılmışlardı. Zayn ve Liam da Faith'in uykulu halini -sarhoş olduğunda hep böyle görünürdü. Büyük ihtimalle Riley'yi saçma sapan konular hakkında konuşarak bütün gece uyutmayacaktı.- bahane ederek kalkmışlardı. Tamam Louis onlara tüm gece göndermeler yapıp durmuştu. Fakat onlar giderken ikisine de teker teker sarılmıştı. Çünkü her ağzını açtığında Harry ona uyarır bakışlarını yolluyordu ve aptal bir veda yüzünden bir de Harry ile uğraşamazdı. Kollarını Zayn'e doladığında kucaklaşmayı kısa tutmayı düşünüyordu. Fakat tişörtünün onun yumrukları arasında buruştuğunu hissettiğinde omzuna vurmayı kesip kollarını biraz daha sıktı.
"Seni özledim." Louis, eski arkadaşına ait çatlak ve kısık sesi duyduğunda gözyaşlarını geriye yollamaya çalışıp ondan ayrıldı. "Eğer bu kendini önemli hissettirecekse bende seni özledim, şerefsiz."
Louis yumruğunu sert sayılmayacak şekilde omzuna vurdu ve tüm gece boyunca ilk defa ona güldü. Birbirleriyle vedalaştıktan sonra Louis ikisini merdivenden inene kadar izledi. Kapıyı arkasından kapattığında Harry onu kolunun altına çekti.
"Bir daha kimse bu ikisini hiçbir yere davet etmeyecek. Beni duydunuz mu?!" Louis neredeyse çığlık atarcasına konuştuğunda salonu toparlamaya başlamış Faith gözlerini devirerek ona baktı."Evet, evet. Her neyse."
Louis'nin bu gece için farklı planları vardı fakat Faith'in aptallığı bütün sinirlerini germiş ve eve girdiğinde Harry'nin öpüşüne bile odaklanamayacak durumdaydı. Bu yüzden Harry'nin kendisine sarılıp yüzüne birkaç öpücük kondurmasına izin verdikten sonra duygusal doğum günü konuşması bile yapamadan onun kolları arasında uyuyakaldı.
Şimdi öncelikle şu yığına katlandığınız için teşekkür ederim. Yani bu hikaye sanırım kendi yazdıklarım arasında favorim falan ama bu bölüm çok sıkıcıydı. Yani tamam şu an kendimi kötülemeyi bırakıp asıl konuya geleyim.
Başta bu hikayeyi yayımladığımda fazla keşfedilmemişti ve zamanla bu değişti. Bu yüzden neredeyse yirmiye dayanan oylar, o güzel yorumlarınız ve okuma sayısının beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam. Şuraya bir şeyler yazmama sebep olduğunuz için teşekkürler :')
Ve bir şey daha
Sevgili sierrasjournal muhteşem bir hikaye yazıyor. İsmi 'online paradise' ve girip bakmanız şiddetle tavsiye edilir. Pişman olmayacaksınız, bana güvenin.
Okuduğunuz için teşekkürler. Umarım iyi bir gün geçirirsiniizz
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top