22. BÖLÜM - DAVET
Dudaklarıma kayan bakışları, pusuda avını bekleyen vahşi bir aslanınkinden farksızdı. Elimi ağzına götürüp kapadığımda aramıza geçici de olsa bir engel koymuştum. Gözlerimi kaçırıp, duvardaki saate baktım. "Geç kalıyoruz Sayın Doğan." Kollarının hapsinden kurtulunca çapkın gülüşüyle baktı.
Avcumun içini öptükten sonra, "Öyle olsun." dedi ve yatağıma bıraktığı ceketi üzerine giydi. Yaklaşıp gömleğinin yakasını düzeltince, teşekkür etmeyi ihmal etmedi. "Seni aşağıda bekliyorum güzelim."
"Hemen geliyorum." Emirhan'ın sevdiği kokumdan tenime sürüp, rujumu tazeledikten sonra odadan çıktım. Tek eksiğim ufakta olsa bir çantamın olmayışıydı. Aşağı indiğim sıra Leyla mutfak tarafında, Emirhan merdivenlerin bitiminde bekliyordu.
Leyla, "Çok güzel görünüyorsun Eylül." derken ellerime baktı. Eksikliği farketmiş olacak ki odasına hızlı adımlarla gidip, geri döndüğünde kutu şeklinde minik, siyah bir çanta getirdi. "Teşekkür ederim Leyla Sultan." Elimdeki şık çantayı incelerken, onun sahip olmasına şaşırmıştım. Yaşına göre oldukça zevkli bir kadın olduğu aşikardı. Ardından yanağına ufak bir öpücük bıraktım. Emirhan, şaşkınlıkla bizi izliyordu. Bana doğru uzattığı koluna girdiğimde evin ön bahçesine çıkmak için yürüdük. Her zamanki gibi arabanın kapısını açıp oturmamı beklediğinde yerine geçti.
Arabayı çalıştırırken, "Sizi kısa sürede, bu denli yakınlaştıran ne oldu merak ediyorum." diye sordu. Leyla ile başlayan samimiyetimizden bahsediyordu. Başımı ona doğru çevirmeden gülümsedim. "Sadece ikimizin bildiği bir şey."
Başını iki yana sallayıp gülerken, üstelememeyi tercih etmiş olacak ki konuyu uzatmadı. Kısa bir süre sonra Bebek de bulunan saray gibi ihtişamlı otelin önüne geldiğimiz an, heyecanım artmıştı. Nefesimi kontrol edemez haldeyken Emirhan uzanıp elime dokundu. Sakinleştirmeye çalışan temasının ardından, arabadan inip kapımı açtı. Etrafımıza ânında doluşan kameralar paniklememe sebep olmuştu. Patlayan flaşların göz alan ışığına karşı elimi siper ettim. Ardından Emirhan'a hakkımda sorular yöneltilmiş, tedirginliğim katlanmıştı. Hiçbirine cevap vermeden elimden tuttuğu gibi içeri doğru yöneldi. Kapıda kalan gazeteciler, el ele çektiği fotoğraflarımızla yeterince malzeme toplamışlardı.
"Özür dilerim." dedi. "Bende hazırlıksız yakalandım. Tahmin etmeliydim."
Başımı iki yana sessizce sallarken, az önce yaşadığım durumun etkisinden çıkamıyordum. "Ailen haberleri gördüğünde çok şaşıracak." Söylediklerime karşı sessizliğini koruyordu. Otelin davet salonuna ilerlerken etrafta bekleyen kalabalığın gözleri üzerimdeydi. Gerginliğim katbekat artarken, istemsizce Emirhan'ın elini sıktım. "Burada olmamalıydım."
"Sakin ol güzelim. Birazdan kendini daha rahat hissedeceksin." Salonun devasa kapısından girdiğimiz an, Emirhan belimi kavradı. Kapıda bizi görünce yüzündeki samimiyetsiz tebessümüyle Aslı yanımıza geldi. Emirhan'a selam verdikten sonra öpmeyi ihmal etmemişti. Ardından bana doğru dönüp elini uzattı. "İlk karşılaşmamızda tanışamamıştık, Aslı ben. Emirhan'ın kuzeni sayılırım."
"Öyle mi? Bilmiyordum." derken Emirhan'a baktım. Bu detayı neden benimle paylaşmadığını anlatan sorgulayıcı gözlerle bakış atıp, vücudunu saran kırmızı elbisesiyle karşımda duran sarışın kadına döndüm. "Memnun oldum Aslı Hanım. Bende Eylül."
Elimi sıktığında, "Aslı de lütfen." derken samimi sayılabilecek tavrıyla gülümsedi. Karşılığında, nazikçe başımla minik bir reverans yaptım. "Hadi benimle gelin." dedi Emirhan'a bakarak. "Eylül'le tanışmayı bekleyenler var."
Aslı, birkaç adım önümüzden ilerlerken, Emirhan'a, "Beni nereden biliyorlar?" diye sordum. Cevabı öğrenemeden bizi bekleyen insanların yanına çoktan gelmiştik. Kokteyl masasının etrafına dizilmiş kadınlı erkekli şık insanların gözleri üzerimizdeydi. Emirhan, bir elini cebine atarken diğer elini belime koydu. "İyi akşamlar." Masada kim varsa hep bir ağızdan aynı dilekte bulundular. "Sizi hayatımın kadınıyla tanıştırayım." derken gözlerimin içine baktı ve ardından masaya dönüp, "Eylül Karan." dedi.
Emirhan'ın anlamlı çıkışına şaşkınlıkla bakarken, bu ânı bekliyormuş gibi içlerinden bir adam hızlı davrandı. "Cihan... Memnun oldum Eylül Hanım." Tokalaşmak için uzattığım elimin üzerine dudaklarını bırakırken gözünün üstünden bakıyordu. Aradan esmer alımlı bir kadın uzaktan kendini tanıtırken, "Mine." dedi. Hemen sağında bulunan yeşil gözlü adam diğerlerine nazaran daha ciddi duruyordu. Kalabalığın içinde sıkıldığı ifadesinden anlaşılırken, başıyla selam verdikten sonra göreviymiş gibi adını söyledi. "Aras."
Her birine sırayla tebessüm ederken, göğüslerinin neredeyse büyük bir kısmını açıkta bırakan kadınla göz göze geldik. Yerinden uzaklaşıp yanıma gelince sadece göğüslerini sergilemediği elbisesinin boyundan da anlaşılıyordu. Kalçasının hemen altında biten eteğiyle kalın bacaklarını da gözler önüne seriyordu. Beni baştan aşağı süzdükten sonra elini uzattı. "Demek meşhur Eylül siz siniz." Bunu derken Emirhan'a imayla baktı. Daha sonra sahte gülüşüyle, "Ben de Alya. Memnun oldum." dedi.
Emirhan rahatsız bir tavırla kadının odak noktasını değiştirmek ister gibi araya girdi. "Aras ve Alya kardeşler."
Dudaklarıma zoraki bir gülüş yerleştirip, "Memnun oldum." diyebildim. Aslı bize doğru bakarken, ellerini birleştirip konuştu. "Evet... Tanışma faslı bittiğine göre sizi kaçırabilirim hem birazdan Sinan'da gelir." Masaya bakıp, "Müsaadenizle." derken koluma girdi. "Biraz değişik tiplerdir. Aldırma." Bunu söylerken bana doğru eğilmişti. Cümlesinin ardından yüzüne bakınca birlikte gülmeye başladık. Ön yargılarımı yıkan yaklaşımıyla içim bir nebze olsun rahatlamıştı. Yanımda eksikliğini hissettiğim Emirhan geride kalmış az önce beni baştan aşağı süzen Alya ile konuşuyordu. Bedeni kadına doğru dönüktü ama yüzüne bakmıyordu. Gözü salonu gezerken beni buldu. Karşısındaki kadına aldırmadan yanımıza geldiğinde Alya bozulmuş olacak ki olduğu yerden beş karış suratıyla diğerlerinin yanına döndü. Gözüm az önce ayrıldığımız masada bize doğru bakarak aralarında konuşanlara takıldı. Bir tek Aras oraya ait değilmiş gibi duruyordu.
Elinde tepsiyle dolaşan garson önümüzde durup kadehlerdeki içkileri ikram etti. Gevşemeye ihtiyacım vardı. Şampanya dolu ince uzun kadehi almaktan vazgeçip, içinde viski olduğunu anladığım bardağa uzandım. Peş peşe aldığım iki yudumun sonunda Aslı ve Emirhan kaşları havada yüzüme bakıyorlardı. "Hiç öyle bakmayın, buna ihtiyacım vardı." Emirhan kahkahasını savururken Aslı da ona eşlik etti. Ardından hiç hoşuma gitmeyecek bir şey söyledi. "Acele etme." dedi göz kırparak. "Gece yeni başlıyor." Cümlesinin verdiği gerginlikle ikinci kadehin dibini görürken, alkolün boğazımı yakan acı tadıyla yüzümü buruşturdum. O sırada salona, ikizi olsa anca bu kadar benzeyebilir diye düşündüğüm bir adam girdi. Esmer vücudunu saran lacivert takım elbisesiyle oldukça dikkat çekiyordu. Siyah gür saçlarını geriye doğru taramıştı. Yanımıza yaklaşırken gülümsüyordu. Üzerime alındığım bu ifadesi, Aslı'nın dudaklarına bıraktığı öpücüğüyle bertaraf oldu. Belinden sardığı kadını göğsüne yaslayınca, saçlarından öptü. Aslı, aşk dolu bakışıyla, "Hoş geldin Sevgilim, geciktin." dedi.
Konuşmaya başladığında sadece görüntüsü değil, ses tonu da garip bir şekilde benziyordu. "İşlerim uzadı." Gözleri beni bulduğunda ifadesi değişmişti. Emirhan'la tokalaştıktan sonra, "Eylül, değil mi?" diye Emirhan'a sorarken bana doğru elini uzattı. Sorunun asıl muhattabı olduğum için elini sıkınca, "E- evet Eylül." dedim. "Memnun oldum Sinan." Adam hitap ederken sadece adımı söylediği için bende aynı yolu izlemiştim. Başını eğerken kehribar gözleri üzerimdeydi. Daha önce karşılaşmış olabilir miydik? diye düşündüğüm sıra, Sinan aklımdan geçeni sordu. "Eylül, daha önce seninle karşılaştık mı?" Bunu söylerken kaşlarını çatmış zihnindeki ihtimali yokluyordu. "Bana da hiç yabancı gelmedin, ama sanmıyorum." dedim. "Gördüğüm yüzleri asla unutmam."
"Enteresan bir şekilde hâlâ, daha önce karşılaşmış olduğumuzu düşünüyorum." derken, elini sakalında gezdiren adamın dudakları şüpheyle kıvrıldı.
Emirhan ve Aslı sessizce aramızda geçen sohbete anlam vermeye çalışırken, belime uzattığı elini kendine çekerek varlığını hatırlattığında okyanus gözleri bu defa kıskançlıkla parlıyordu. "Her neyse." dedi Aslı. "Zaten karşılaşmanız imkansız. Sinan'ı genelde buralarda bulamayız . Hep işleri vardır ve hep yurtdışındadır." Adamın, imayla kurulan cümlelere aldırış etmediği açıkça belli oluyordu. Çalmaya başlayan telefonunu, cebinden çıkartıp -ortamın gürültüsüne rağmen- cevapladı. Görüşme sırasında yarın İtalya'da olacağını vurguladı. Az önce söyledikleri havada kalan Aslı, elindeki kadehi sertçe önümüzdeki masaya bırakıp uzaklaştı. Önümden geçen garsonun tepsisinden iki kadeh alıp Aslı'yı takip ederek, salonun ağaçlarla çevrili bahçesine çıktım. İhtişamlı süs havuzu ve aydınlatmasıyla büyüleyici görünüyordu.
Aslı, sırtı dönük halde beklerken, korkutmamak için minik bir öksürükle arkasından geldiğimi belli ettim. Hızlıca yanaklarına süzülen gözyaşlarını sildiği an, zoraki gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Elimdeki kadehlerden birini uzatınca hemen aldı. Teşekkür ederken sesi titriyordu. "Biz kadınlar böyleyiz." dedim. "Hep bir beklenti içerisindeyiz." Derin bir nefes alıp devam ettim. "Bazı şeyler sonsuza kadar içimizde kalmaya mahkumdur. Çünkü bize normal gelen durumlar karşı taraf için öyle olmayabiliyor. Sıkma canını."
Başını, sözlerimi onaylar gibi salladı. "Bunu kalbime de anlatır mısın lütfen, zira beni asla dinlemiyor." Samimi itirafının ardından, çarpık bir gülüş yayıldı dudaklarıma. "Üzgünüm." dedim. "Henüz o dili bende konuşamıyorum." Karşılıklı gülmeye başlarken sinir bozukluğu aymazca atılan kahkahalara kapı açmıştı. Elimizdeki kadehleri birbine tokuştutup nefessiz içerken Emirhan konuşarak yanımıza geldi. "Sizi böyle neşeli bulmayı tahmin etmiyordum."
Aslı ile göz göze geldiğimiz sıra dostane bir tavırla omuzuma dokundu. "Teşekkür ederim Eylül." İçten bir gülümseme ile karşılık verirken, salona doğru ilerledi. İç çekerek bıraktığım nefesin ardından benzerliği ile kalbime cam kırıklarını batıran Sinan aklıma geldiğinde salona dönmek istemedim. "Biraz daha burada kalabilir miyiz?" diye sordum. İfadem aklıma gelenleri ayna misali yansıtırken Emirhan acımasızca konuşmaktan çekinmedi. "Çok benziyor, değil mi?"
Sorusu karşısında şaşkınlığımı gizleyip etkilendiğimi belli etmeme çabası içerisindeydim. Bir yandan da bana karşı şeffaf olmaya çalışan adama aklımdan geçenlerin saklayarak haksızlık etmek istemiyordum. Şuan aksini dile getirsem bile inandırıcı görünmezdim. Bu yüzden sadece, "Benziyor." dedim.
"Dilersen hemen eve gidebiliriz."
Başımı iki yana salladım. "Gitmemizi gerektirecek bir durum yok." dedim gülümseyerek. "Hadi içeri geçelim artık."
Uzanıp elimi tuttuğu an, hayatımın Emirhan'la olan rotasında geçmişimin gri bulutlarını istemediğimi daha iyi anladım. Güçlü sevgisi, şefkatli dokunuşları ve mutlu olmam için çabalayışlarını gözardı etmeyecektim. Alkolün etkisi bedenimi iyiden iyiye uyuşturmaya başladığında artık durmam gerektiğini biliyordum. Zayıf yanlarımın en azından böyle bir ortamda alenen ortaya dökülmesini göze alamazdım. İçeri salona geçtiğimiz sıra Emirhan'ın işaretiyle beraber salonun ışıkları söndü. Üzerimizde parlayan göz alıcı ışığa elimi siper ettiğimde şaşkındım. "Neler oluyor?" Sorumu cevapsız bırakan adam tuttuğu elimi havalandırıp dudaklarına götürdü. Diğer eli belinde yer aldığı an, her adımda bizi takip eden ışıkla sergilediği tavır yüzündeki mutlulukla göz kamaştırıyordu.
Orkestranın önüne geldiğimizde yine eli belindeyken eğilip selam verdi. Dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamadan elbisemin eteklerini tutup haifçe kırdığım bacaklarımla nazik selamına, yaptığım reveransla karşılık verdim. Etkileyici tavırları ve alkolün etkisiyle salondaki kalabalığı unutturmuştu. Göğüs hizasında havalandırdığı elini yana doğru açarak bekledi. Uzandığımda avcuna yerleşen elim sıcaklığıyla daha şimdiden karıncalanmaya başlamıştı. Sırtıma hizaladığı diğer elini nazikçe hissettirirken, omuzuna doğru usulca uzandım. Orkestranın çalmaya başladığı vals müziği lise zamanlarıma götürmüştü beni. Sıkı bir eğitim aldıktan sonra katıldığım yarışmada partnerimle birlikte anca ikinci olmayı başarabilmiştik. Birinciliği kaçırdığım için üzülüp, gecelerce çalışmanın verdiği sonuca razı olmadığım için valsi bir daha yapmamak üzere bırakmıştım. Seneler sonra tekrar aynı notalarla salınırken, uyum içindeki hareketlerimize bir yandan da hayret ediyordum.
"Neden vals?" diye sordum. Gözlerimin içine bakarak gülümsedi. Ritmi kaçırmayacak kadar profosyonel şekilde adımlarken, "Evinize ilk kez geldiğimde duvarda asılı olan fotoğrafını gördüm." Üzerimizde gezinen ışık, ahengimizin yanında adeta sönük kalıyordu. "İnanılmaz bir hafızan var biliyorsun, değil mi?" diye sordum.
"Seninle alakalı her detayı bilmek kadar güzel hissettiren bir duygu yok." Kararlı ve etkileyici cümlesinden sonra kayıtsız kalmak imkansızdı.
"Peki bu dansı ne ara ayarladın? Nihayetinde davete birlikte geldik." Sorduğum soruya henüz cevap vermeden aklıma gelen ihtimalle irkildim. "Bu... bu davet ne içindi Emirhan?" Geç kalınmış sorumun cevabını vermek yerine, elimden tutarak kendi etrafımda dönmemi sağladı. Tekrar kollarının arasına aldığında, "Aşık olduğum kadını herkes tanımalı diye düşündüm." dedi.
Notalara uygun şekilde devam eden dans elbisemin eteklerini aymazca savuruyordu. Aldığım cevaba hoşnut olmadığımı, kasılan yüzümdeki ifademden anlamasıyla, "Kızma bana..." dedi. "Hem... sende sormadın." Muzip gülüşü karşında hâlâ ciddi bir tavır sergiliyordum. "Emrivakilerden hoşlanmadığım detayını atlamışsın." diye imayla konuştuğumda, usta bir manevrayla tekrar etrafımda dönmemi sağlayarak zaman kazandı. "Biliyorum. Davetin senin için olduğunu söyleseydim, kabul etmeyecektin."
"Evet Etmezdim!" dedim tepkili bir tonlamayla. "Çünkü gerekli olduğunu düşünmezdim." Söylediklerim havada kalırken dans müziği bitmiş Emirhan tekrar eli belinde eğilip dansı noktalamıştı. Bu defa sadece başımı nazikçe eğerek karşılık verdiğimde, belime uzattığı eli sayesinde kendine çekip saçlarıma öpücüğünü bırakı. Zoraki bir tebessümle beklerken, salonda çoşkudan uzak alkış duyuldu. Dansın bitmesiyle salon eski aydınlığına dönmüştü. Elimi sıkıca tutup Aslı ve Sinan'ın olduğu masaya doğru yöneldi. Ellerini çenesinin altında birleştiren Aslı, yüzünde hayran dolu bakışların eşlik ettiği gülümsemesiyle bize bakıyordu. "Harikaydınız." dedi. "Bu uyumu yakalamak için kaç prova aldınız, söyleyin bakalım."
Emirhan uyaran bir ifadeyle Aslı'ya baktı. Yaptığı mimik karşısında sessiz kalmayacağı belliydi ki, "Ne? Yanlış bir şey mi sordum?" Emirhan, bakışlarını kaçırdığında başımı eğip göz teması kurmaya çalıştım. Sinan, "Davetin, Eylül için olduğunu ondan gizlediğini söyleme bana!" dedi hayretle bakarken.
"Malesef, öyle." dedim. "Az önce dans ederken öğrendim."
Sinan, manidar bir şekilde alkışladı. "Emirhan Doğan beni bir kez daha şaşırtmayı başardın." derken ardından beni utandıracak cümleleri sıraladı. "Seni tanıdığımdan bu yana hiçbir kadına çekimser kaldığını görmedim. Üzerine bu davette cabası oldu. Ama itiraf etmeliyim ki bunu Eylül'den saklayarak fena duvara tosladın." Gözleri beni bulduğu sıra uzanıp elimi sıktı. "Seni tebrik ederim Eylül. Doğan krallığının varisini dize getirmişsin." Adamın aymazca konuşması gerilmeme sebep olurken Aslı'da aynı duyguları hissediyor olacak ki dişlerinin arasından Sinan'ın artık susmasını gerektiğinin uyarısında bulundu.
Masadaki içkiye uzanıp aldığımda, salondaki gözleri umursamadan nefessiz bitirdiğim kadehi yerine bıraktım. Emirhan delici bakışlarıyla Sinan'a doğru bakarken arkamı dönüp, bahçeye çıkmak için yöneldim. Hayatımın en gereksiz ve berbat geçen gecelerinden bir tanesini sorsalar, istisnasız bu daveti söylerdim diye düşünürken aynı zamanda kendimin duyacağı şekilde söylenip dışarı çıktım. Sakinleşmek için derin nefesler çekip bırakırken hiç beklemediğim biri kısa bir süre sonra yanımda belirdi.
"Özür dilerim." dedi. "Emirhan'la tanıştığımız zamandan bu yana sürekli birbirimizle uğraşırız. Amacım seni kızdırmak değildi."
"Önemi yok." dedim soğuk bir tonda. "Genel anlamda ortamınız bana göre değil. Nasıl desem... fazla rekabet var." Söydiklerime kahkahayla karşılık veren adam, tavrını abartı bulmuş olacak ki sorgulayıcı gözlerle kendisine doğru bakınca, gülmesine ara verip minik bir öksürükle kendini toparladı. "Emirhan'ın hayatına senin gibisi girmedi. Yani beyimiz, davetler düzenlemez, göz önünde yaşanan ilişkiler ona göre değildir. İtiraf ediyorum hatrı sayılır bir çevresi var ve çoğu da etrafında pervane olan kadınlardan oluşuyor." dedi. Daha sonra bana tamamen dönüp, "İlk kez onu böyle görüyorum ve sebebini seninle tanıştıktan sonra daha iyi anlıyorum."
Neydi şimdi bu? diye düşünürken, söylediklerinin altında yatan asıl şeyin ne olduğuna takılmıştım. Sonra bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istercesine aceleyle konuştu. "Yani... sen farklısın ve farkın Emirhan'da güzel değişiklikler meydana getirmiş. Gördüğüm kadarıyla demek az kalır ki, artık bu gece de herkesin anladığı gibi o sana kör kütük aşık." Uzanıp koluma dokunduğunda, "Biz bu gece aşık bir Emirhan'la tanıştık. Üzgünüm ama bu geceden sonra düşman kazandığını söylemeliyim." dedi. İçerideki lakayıt tavırlarından ziyade samimi yaklaşımı hoşuma gitmişti.
"Farkındayım." dedim. "Ve bununla nasıl başa çıkarım bilmiyorum." Karşılıklı gülmeye başladığımız an Aslı'dan ve kendisinden yardım istediğimde seve seve yardım edeceklerini söyleyip, içeri geçmek için müsaade istedi. "Sakinleştiysen, Emirhan'ı yanına yolluyorum." diye de takılmadan edemedi. Başımı sallayıp gülümserken arkasını dönüp salona girmek için yürüdü. İnanılmaz benzerliği onunla sohbet ettikçe zihimdeki görüntüyle birbirinden ayrılıyordu. Yine de Sinan'a baktıkça benzerliği onu hatırlamama sebep oluyordu. Engin'e nazaran Emirhan hakkında hâlâ çok fazla bilgiye sahip olmadığımı bu gece daha iyi anlamıştım.
Çayını şekersiz içen Engin'in, kahvaltıyı önemsediğini, yumurtasını sahanda sevdiğini, kahveyi asla şekersiz içemediğini, simetri hastalığını, bir kitaba başladığında onu bitirmeden içinin rahat etmediğini bilirdim. Hasta olduğunda ilaç içmediğini, her duşa girdiğinde en az yirmi dakika banyoda kaldığını, sigarasını başını eğerek yaktığını, bunun nedenini sorduğumda bıyıklarını yakmamak için yaptığını söylediğini de bilirdim. Ama Emirhan hakkında hiç denilecek kadar az detaylar vardı aklımda. Yemek yapmayı sevdiğini, klasik müzik dinlediğini ve az buçuk giyim tarzını öğrenmiştim. Tabii bunların arasında enteresan şekilde düzenlediğini gördüğüm yatak odası da vardı. Sürekli hayatımla ve benimle ilgilendiği için henüz kendisine sıra gelmemişti. Daha özenli olacağımı kendime tembih ederken, en azından bunu ona borçlu olduğumu düşünüyordum. Ne de olsa bir şekilde yakınlaşmıştık ve bana beni sevdiğini defalarca söylemişti.
Düşüncelerin esir aldığı dakikaları geride bırakıp içeri girmeye yeltenmişim ki sırtımda sıcaklığını hissettim. Belime hevesle dolanan elleriyle sarılırken olduğumuz yerde salınıyorduk. "Hâlâ kızgın mısın bana güzelim?"
Başımı iki yana salladım. Dudaklarını açık olan omzuma yerleştirdi. Kokumu her nefesinde içine çekerken, arkamızdan yükselen seslere lanet edip kalabalığa doğru döndü. Ellerinde kadehlerle yanımıza gelen yabancı yüzlere benim aksime gülümseyerek bakıyordu. Aralarında Aslı ve Sinan'ın da olduğu kalabalık etrafımızı çevrelerken bize bakarak havalandırdıkları kadehleri birbirine tokuşturuyorlardı. Emirhan'la sarıldığımızı gören Sinan, aramızdaki gerginliğin dağıldığını farketmişti. Yüzündeki gülümsesiyle göz kırptığında dudaklarımda ona karşı beliren çarpık tebessüm teşekkür kokuyordu.
Davetten gelen insanlardan bazıları giderken, geriye bahçeye yanınıza gelen topluluk kalmıştı. Zaman geçtikçe kasıntı sayılabilecek insanlar alkolün verdiği etkiyle daha normal davranmaya başlamıştı. Bazılarıyla gerçekleşen eğlenceli sohbetin ardından tekrar görüşmek için sözleşmiştim bile. Saat ise gece yarısını çoktan geçmişti. İnsanlar beni tanıdıkları için memnun olduklarını defalarca söylerken, dağılmaya karar verdik. Sinan geceye devam etmek istediğini söyleyerek evine davet ettiğinde, Aslı'nın dudakları hayretle kıvrıldı. "İnanmıyorum! Hayatım, içindeki iş kolik Sinan'a naptın bu gece?" diye imayla sorarken gülmeyi ihmal etmedi. Sinan, elindeki kadehi uzatıp, "Eylül'ün aramıza katılması şerefine." dedi. Kadehler, bizimle kalanlarla tekrar buluştuğunda keyifle çınladı. Herkes gecenin yorgunluğuyla evlerine dağılırken, Sinan'a nazik daveti için teşekkür edip daha sonra muhakkak geleceğimizi söyledim.
Arabaya binmekten vazgeçip, alkol aldığı için taksi çağırıp eve döndüğümüzde ayakta duracak halimiz kalmamıştı. Merdivenleri çıkarken birbirimize sarılmış, birimiz takılırsa diğerimiz onu toparlıyordu. Gülmemek için elimle ağzımı kapatırken yanyana olan odalarımızın önüne gelmiştik. Ani bir hareketle sırtımı kapıya yaslayıp dudaklarımızı buluşturduğunda, karşılıksız bırakmadım. Alkol tadan sert öpüşleri canımı yaksa da engel olmak imkansızdı. Geri çekildiğinde yüzünde beliren çapkın gülümsemesiyle elimden tutup odasının kapısını araladı.
...
Bölüm sonu
Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın.
Bir sonraki bölüm de görüşmek üzere...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top