YILDIZLAR
Aslı, birdenbire vampire dönüşmüştü. Yılanda, robotlarda, uzaylılar da adeta şaşkınlıktan dolayı şoktaydılar. Buna bende dahildim. Bir gizli aşkın sonucunda Aslı, dönüşmüştü. Vampir adam Mike, ile olan ilişkisini gizli bir biçimde yaşamıştı. Onunla sevişmişti. Ve bunun sonucunda da, böyle bir dönüşüm gerçekleşmişti. Aslı, artık bir vampirdi.
"Bunu benden neden sakladın Aslı".
"Kimse anlamazdı. Ortalık yerde aşk mı yaşasaydım? ne yapsaydım yani? hayatta bazı şeyler, özellikle de ilişkiler gizli kalmalı. Ben bu şekilde düşünüyorum. Bu kararı verecek kadarda özgür, ve yetişkinim".
"Aslında haklısın. Kimsenin senin hayatına karışmaya hakkı yok. Herkes kendi hayatından sorumlu. Seni yargılamıyorum, ve ilişkine saygı duyuyorum, merak etme".
"Sağol canım arkadaşım benim diyerek" bana sarıldı, Aslı. Bu kızı seviyordum. İster vampir olsun, ister uzaylı. Onu sevmem için onun kim olduğunun bir önemi yoktu. Onu olduğu gibi seviyordum. Kim ne derse desin, kimse anlamasın, o onun bu hayattaki tek, biricik dostuydu. Seni bu dünyada tek bir kişi anlasın yeter dedim, içimden. Sadece tek bir kişi bile, senin hayatını olumlu anlamda değiştirebilirdi. Ya da kimse anlamasın. Bir tek sen kendini anla, sev yeterdi. Yalnızlık da bazen özgürlüktü.
Özgürlük yalnızlıktı. Kimi zaman yalnızken yalnızlıktı bu, kimi zamansa kalabalıklar arasında bir yalnızlıktı.
Aslında herkes yalnızdı. Hepimiz yalnızız dedim ,içimden.
Saygı şarttı. İçimizde iyilik de vardı,kötülük de. Önemli olan içimizdeki kalbimizdeki, iyiliği ortaya çıkarmaktı.
"Bunun da yaşanması gerekiyormuş dedi" uzaylı.
"Sana katılıyorum" diyerek karşılık verdi diğer uzaylı da.
"Yaşadığımız her olay birer tecrübe böyle- böyle öğreniyor, hayattan ders alıyoruz dedi" bir diğer uzaylı da.
"Aynen öyle diyerek" kafamı salladım. Bazen hata yapıyor, bunlarla birlikte öğrenerek, olgunlaşıyorduk.
Uzaylılar tarafından yönetilen bu gezegen de , zaman da aslında hızlı geçiyordu. Burada zaman kavramı olmamasına rağmen Merve, bunu hissedebiliyordu. Bu boşluk, hiçlik, sonsuzluk kavramları ilginçti. Hem de çok ilginç.
Sonsuz evren sınırsızdı.
Ve burada her şey mümkündü. Yavaş ilerliyormuş, gibi görünen, ama, aslında zamanın hızlı ilerlediği bir yerdeydiler.
Hiç bir şeyin de , bir önemi yoktu, aslında.
Burada herkes birbirlerinden son derece farklıydı. Cinsi, ırkı, türü, rengi, fiziksel görünümleri her şeyi. Ve saygı çerçevesinde bu farklı cinslerin birbirleriyle olan iletişimleri, arkadaşlıkları yürüyebildiği yere kadar sürecekti.
Ucu-bucağı yoktu.... uzayın... derinliğinin...
Şu anda uzay gemisinin içinde çok güzel duygusal parçalar çalmaktaydı. Hayal alemine dalıp, gitmiştim. Ta ki, Alex, yanıma gelinceye kadar.
Korkmuştum.
"Korkma".
"Sende habersiz belirip durma diyerek karşılık verdim". ona. Bunu söylerken yüzümde bir gülümseme vardı.
"Güzel gülümsüyorsun".
"Sağol".
"Biliyor musun? uzaylıya dönüştüğün zaman da seni seviyordum. İnsanken de. Yani sana olan sevgimi hiç bir şey değiştirmeyecek".
"Pardon?".
"Dost olarak söylüyorum, canım. Buraya gel sana bir şey göstermek istiyorum dedi". Alex. Elimden tuttu, ve bunu giy, diyerek eliyle uzay kostümü uzattı.
"Bu da nesi?".
"Beraber bir yolculuğa çıkacağız. Ve çok eğleneceğiz. Göreceksin bu çok hoşuna gidecek. Daha önce hayatında görmediğin manzaralara hazır ol".
"Buna hazır mıyım? bilmiyorum".
"Bir an önce hazırlansan iyi olur. Bu hoşuna gidecek göreceksin dedi" Alex.
"Tamam hazırım dedim". ona. Bu kostümün içinde kendimi birdenbire garip hissetmiştim. Neyse en azından rahattı. Alex, kadar yakışıklı birinin halen daha benle vakit geçirmesine bir türlü bir anlam veremiyordum. Üstelik söz konusu olan bir Rus, sevgilisi vardı. Muhtemelen de manken gibiydi. Neyse canım dedim, içimden. Sonuçta kötü bir şey yapmıyorduk. Adam öldürmüyorduk, ya. İki dost beraber eğleniyor, uzay gemisinin dışında geziniyorduk. Bundan da daha doğal bir şey olamazdı. Sevgilisi düşünsündü. Ben şu anda çok mutlu ve de özgürdüm. Tıpkı filmlerdeki gibi diye düşündüm, içimden. Şu anda uçuyordum.
Bu- bu süper ötesi bir şey Alex. Vuuuuuuuuuuu, diyerek bağırdım. Nasılsa bu hiçlikte, boşlukta sesimi kimse duyamazdı. Bu yüzden de istediğim kadar rahatça bağırabilir, mutluluğumu, ve özgürlüğümü doyasıya haykırabilirdim.
"Nasıl manzara ama. Sana bunun süper olacağını söylemiştim. Günlerdir içeridesin. Arada benimle geminin dışına çık, ve uzayın boşluğunda böyle uç işte. Hem böylece hava da almış olursun".
"Haklısın dedim" gülümseyerek.
"Sen hep gül olur mu?".
"Tamam. Sende gül".
"Ben zaten normal de, de hep gülüyorum".
"İnsan olarak mı kalmak isterdin? yoksa uzaylı olmak kaderimmiş deyip, buna boyun mu eğiyorsun?".
"Sadece anı yaşıyorum, bebeğim. Bunları düşünmek insanın hayatını cehenneme çeviriyor, inan bana. Haydi gel biz seninle cenneti yaşayalım beraber ha ne dersin?".
"Kulağa hiç de fena bir fikirmiş, gibi gelmiyor".
"Benim fikirlerim fena değildir. Sürprizlerle doluyumdur, dur bakalım sen daha beni hiç tanımıyorsun, sadece tanıdığını sanıyordun o kadar".
"Hiç bir şey göründüğü gibi değildir mi demek istiyorsun yani?".
"Ne gibi? lütfen bunu açıkla, ve açıklığa kavuştur bebeğim, çünkü ne demek istediğini anlamadım".
"Yani yanlış anlama, ama, burnu havada, başkalarına yukarıdan bakan, onları aşağılayan, güvenilmez, kendini beğenmiş, kibirli, böyle şımarık, çapkın, yakışıklı, zengin erkekleri andırıyorsun. İçini bilemem, tabi, ama, dışarıdan öyle görünüyorsun. Öyle bir havan var. Birde hırslı gibisin. Başarma arzun fazla ki, bu tabi ki iyi bir özellik, ona bir şey diyemem, kötü değil. Sonuçta burada hayatta kalma mücadelesi veriyoruz, ve kurtulmak için eh biraz da hırs gerekiyor, tabi. Ve tabi çalışmak".
"Biliyor musun? iyi özelliğin fazla zeki olman. Kültürlüsün. Şimdi kötü özelliğine gelelim, çok fazla düşünüyorsun, insanları kafana çok fazla takıyorsun, biraz anı yaşa, takma bunları lütfen, ne derler? diye düşünmeyi kes. Ben burada seninleyim, tamam mı?".
"Peki diyerek karşılık verdim" ona. Haksız da sayılmazdı, aslında. İnsanları fazla umursuyordum. Birde kafama kültürlü insanları değil de, nerede bir serserinin kötü sözleri var, onları daha fazla düşünüyordum. Alex'in, de dediği gibi böyle yapmamalıydım. Sonuçta bu hayatta herkes değerliydi, ve mutlu olmayı da hak ediyordu.
Herkes mutluluğu hak eder dedim , içimden. Eğer mutluluğu bulduysan sorgulamamalıydın.
Geç.
Tek kelime bu yeterliydi, sanırım. Bazı duyguları ifade etmek için roman yazmaya gerek yoktu. Tek bir bakış bile, ve hatta bazen tek bir kelime bile iletişim kurmaya yeterliydi.
Onlar anlaşmışlardı, ya, şu anda mühim olanda zaten buydu.
Şu anda, havada, uzay gemisinin dışında, derinliklerinde beraber uçuyorduk. Kafa rahattı. Ve dünyada olsaydılar, dünya yansa umurlarında olmazdı. Mutluydular.
Sadece ikisi. Nerede olduğunun işte, bu yüzden bir önemi yoktu. Manzara muhteşemdi. Yıldızların üzerindeydiler.
Bir anda kendimi yıldızın üstüne oturmuş, Alex ile sohbet ederken hayal ettim. Şu anda da yanımdaydı, belki, ama, sonuçta sadece arkadaştık. Ve o yakınken bile aslında bana şu anda uzaktı, çünkü sevgilisi vardı. O başkasına aitti. Kalbim buna ne kadar dayanır, bilmiyordum, ama, bu acı gerçeği kabul etmek zorundaydım. Ona karşı hislerim vardı, ama, bunu belli edemiyordum. Arkadaş olarak iyiydik. Ve ben bunu kaybetmek istemiyordum. Dostluk kalıcıydı. Aşk ise kalıcı değildi. Geçiciydi.
Yakınken bile uzaktı , bazıları.
Uzaktayken bile yakındı ,bazıları... Bu birazda buna benziyordu. Ona aşık olmuştum. Fakat o çapkın bir erkekti. Benimse düzgün bir erkek bulmam gerekiyordu.
Acaba bunu başarabilir miydim? bende şans yoktu. Çünkü yobazlarla, sapıkları bugüne kadar kendime çekmiştim.
Oysa ikisi de değildim. Yani dünyadayken bu böyleydi.
Fakat artık burası dünya değildi. Bambaşka bir gezegendi. Ve burada da,her şey mümkündü.
O gün yatağımda uyuyamadım. Alex'i, düşündüm. O günkü yaşadıklarımızı hayal ettim. Taki değişik bir rüya görünceye kadar.
Rüyamda onunla tutkuyla öpüşüyordum. Ve ben onu yatağa bağlamıştım.O benim kölemdi. Ve ben onu tutkuyla seviyordum.
Ama vücudunu, bedenini değil, sadece kalbini ve de yüreğini.
Böyle değişik bir rüyaydı işte, bu.
Ah hayaller gerçek olsa dedim içimden.
Tıpkı rüyalar gibi...
Ama bu asla olmayacaktı.
Kim bilir?
Belki...
Bir Gün...
Yıldızlar gülümsüyorlardı. Acaba bir gün onlarda konuşurlar mıydı? canlanabilirler miydi?
Tıpkı bizim gibi.
Bizimle acaba yalnızlığı paylaşırlar mıydı, onlarda? Bir gün?
Kalbinden geçenleri söyleyip, acaba yazabilirler miydi onlarda bir gün?
Ah yıldızlar ah.
Vay be dedim, içimden. Biz bugün Alex, ile yalnızlığı da paylaşmıştık.
İkimizin de ihtiyacı vardı.
Sevgiye.
çünkü sevgiye açtık belki de.
Kim Bilir?
acaba?
yani?
?
Kalbim= Alex. O oydu. O bendim. Sen osun. Hayatımı değiştiren tek erkek.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top