YARATIK
Bugün tüm günü kitap, kahve eşliğinde geçirmiştim. Kahve, kitap ikilisi gibisi yok dedim içimden. Hele kitap kokusu yok mu resmen aşıktım. Tıpkı yağmurdan sonra gelen toprağın kokusuna aşık olmam gibi. Bu faaliyet oldukça hoşuma gitmişti. Uzayda da, olsan, başka bir gezegende de olsan hatta uzaylı da olsan her canlının bir yaşam biçimi, huyu, birbirlerinden farklı davranışları vardır. Benimkisi de buydu. Alex, nasıl ki, boş vakitlerini spor yapmakla geçiriyorsa, bende bol- bol yazıyor, film izliyor ve kitap okuyordum. Eğer dünyada olsaydık, muhtemelen sürekli gezerdik, ve bu da bizim ortak yönümüz olurdu. Ancak bu burada imkansızdı.
Çünkü biz farklı bir gezegende, bilinmeyen bir araçla yıllardır yolculuk yapıyorduk. Ve gidebileceğimiz, kaçabileceğimiz hiç bir yer yoktu. Bu sonsuzluk ve hiçlikten başka. Orasının nasıl bir yer olduğunu bilmiyorduk. Çünkü henüz oraya, huzura varamamıştık. Hiç varamayabilirdik de. Artık uzaylı olduğumuz kadar, ölümsüzdük de. Ve bu gücü elde ettiğimiz için acaba şanslı mıydık? yoksa şansız mı?
kendine şu soruyu sor, "artık sonsuza kadar yaşayacağını biliyorsun bu sence iyi bir şey mi yoksa kötü mü?".
Sonsuza kadar yaşamak...fikri... kulağa güzel gelse de aslında bir o kadar da tüyler ürperticiydi...
acaba?
?
Matrix, filmini izlerken Alex, yanıma geldi. Bana sarıldı. Başını omzuma koydu.
"Bu filmin gerçek olacağına inanırdım, hep dedi" Alex.
"Dünyadayken mi?".
"Aynen öyle. Tabi ben ölüp, gidecektim. Yıllar- yıllar sonra gerçeğe dönüşeceğini düşünürdüm".
"Bende öyle. Bu bittikten sonra "Yüzüklerin Efendisini" izleyeceğim".
"O filmi defalarca kez izlemekten bıkmadın mı? diye sordu, Kocam".
"Asla bıkmam diyerek karşılık verdim ona".
Bu esnada birbirimize bakarak karşılıklı gülümsedik. Sevmek, ve de sevilmek çok güzeldi. Evli olmak da. İnsan o doğru kişiyi bulduğunda mutluluğu da yakalamış oluyordu. Ben bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyordum. Çünkü aşkı iki kez bulmuş, yaşamıştım. Sevmeyi beceremeyenler utansın dedim içimden.
Sevmeyenler utansın.
"İnsan ırkı kurtarılmaya değmez dedi" Alex.
"Peki ya iyi olanlar Alex? artık uzaylısın diye, insanlardan nefret mi edeceksin?".
"Onlar uzun süredir bizim düşmanımız Merve. İnsan ırkının yok olduğuna inan bana çok seviniyorum. İnsanoğlu kötüdür, iyi olanlarsa iyi olduklarını sananlardır bence".
"Fakat insan ırkı tekrar ortaya çıkabilir dedi "robot.
"Bu sence de mümkün mü?" diye sordum.
"Bu mümkün, ama ,iyi mi diye sorarsan? iyi değil. Eğer onlar canlanırsa onlarla savaşmak zorunda kalacağız" dedi Alex.
"Dost olamaz mıyız?".
"İnsanlarla dost olmak mı? sen kafayı mı yedin? insanlar, insanlarla anlaşamıyor, biz uzaylılarla nasıl anlaşacaklar?
Kafam bu ara çok karışıktı. Hakkımızda ne güzelse o olsun dedim içimden. Bu gezegende de bazı problemler vardı. Olacaktı da. Yaşadığımız sürece problemlerle baş etmek zorundaydık. Tıpkı korkularımızla yüzleştiğimiz gibi, problemlerimizle baş etmeyi de öğrenmeliydik. Savaşmalı, ve hayatta kalmak içinde elimizden geleni yapmalıydık.
insanlığın kurtarıcısı bende olamazdım artık. Çünkü geri döndükleri taktirde biz seçilmiş kişilerin dostu, değil düşmanı olacaklardı. Ve biz uzaylılar olarak, varacağımız yere kadarki yolculuğumuzda karşımıza çıkmamalarını diliyorduk. Aksi taktirde bir büyük savaş daha kaçınılmaz olurdu. Ya onlar hayatta kalırdı, ya da biz.
bu gerçekleştiği taktirde savaş, ve de ölüm kaçınılmazdı.
bu seferde uzaylılarla, insanlar arasında...
"İnsan genleri eğer geleceğe taşınırsa biz uzaylıların soyu tükenir dedi "yılan.
"İyi, ama, biz ölümsüz değil miyiz? " diye sordum.
"Öyle de olsak, insanoğlu eğer yeniden canlanırsa, tıpkı dünya gibi, soyları bizi geçer.Çünkü biz uzaylılar bir, en fazla iki çocuk yapıyor, bu şekilde ürüyoruz. Oysa bazı cahil insancıklar korunmadan sürekli olarak cinsel ilişkiye giriyorlar. Bunun sonucunda da sürekli olarak doğuruyorlar. Ve nüfusları da gün geçtikçe artıyor, ve de artıyor. Durmadan artıyor. Onlarla baş edemeyiz. İnsancıklar bize bela olurlar. O yüzden öyle bir şey olduğunda araya girmeli, tüm güçlerimizi birleştirmeli, ve onların çoğalmalarına engel olmalıyız, " dedi robot.
"Bunu başarabilir miyiz? "diye sordum.
"Deneyeceğiz, en azından elimizden geleni yapacağız" dedi vampir.
Dünya nüfusu yedi buçuk milyardı, dünyadayken." Düşünsenize şaka gibi dedi"dostum Melis. Dünyadayken, ve insanken de hep yanımdaydı. O artık bir vampirdi. Yollarımız eski, ölen kocam Berk, gibi Melis'le de, burada kesişmişti. Halen daha benim dostumdu. Ve soylu, çok yakışıklı, zengin bir vampirle evliydi.Kocası buradaki en yakışıklı erkekti. Ve türünün tek örneğiydi. Şanslı kadın arkadaşım olmuştu. Ve Michael onu vampire dönüştürmekle kalmamış, aşkları için mücadele ederek, her şeyi arkasında bırakarak arkadaşıma herkesin gözü önünde evlenme teklifi etmişti. Böylesi bir aşk dünyada bile ender görülürdü, arkadaşım bu mutluluğu bu gezegende tatmıştı. İki tane bir kız, bir erkek olmak üzere minik vampir doğurmuştu. Çok mutluydular. Etraf onu çok kıskanan dişi vampirlerle doluydu. Öyle ki evli olmasına rağmen bile Michael'i, tavlamaya çalışıyordu, bazısı. Michael, bırak aldatmayı göz ucuyla bile bakmıyordu, onlara öyle ki, Melis'e, adeta tapıyordu.
O derece.
Gezegen tüm ışıltısıyla parlıyordu.
"DNA lar yok edilmeli, o zaman insancıklar çoğalamazlar öyle değil mi?".
"Evet daha fazla düşünme bunları, strese girmek yok, seni biraz rahatlatmak istiyorum, karıcığım " dedi Alex.
"Evet fakat aklımdan bir türlü çıkmıyor, bu gece konuştuklarımız yani"
"Hişt" diyerek bana masaj yapmaya başladı, Alex. Bu hoşuma gitmişti. Rahatlamaya başlamıştım. Yatak odasındaydık. Eşsiz, gökyüzü, manzarası uçarken adeta ayaklarımızın altındaydı. Böylesi bir manzara sadece rüyalarda olabilirdi.
"Rüyada mıyım?".
"Evet bizim rüyamızda" diyerek beni öptü. Ona sıkıca sarıldım. Seviştik.
Bizim dünyamızdaydık. Burası bizim evimizdi.
Nedir gerçek gözümüzle gördüğümüz mü? dışarıdan baktığımız mı?
Gerçek görünenlerin dışındaydı, ötesindeydi, bambaşkaydı.
Bu gezegen de akıllı, bilmediğimiz, bilinmeyen başka varlıklarda vardı. Ve olacaktı da. Kimi iyi yaratıklardı belki, kimiyse kötü. Umarım hep iyi olanlarla karşılaşırım, diye düşündüm, kocamın kolları arasındayken. Ve bu varlıklar arada bir çoğalarak, yerini başka- başka değişik türlere bırakacaktı.
bilinmeyen...
gizemli...
beraber sarılmış yatıyorduk ki, kapıya biri tıklattı.
"Hayırdır ilş "diyerek ayaklandım. Hemen üzerimi giyindim. Çıplaktık. Seviştikten sonra uyuyakalmıştık.
"Kimsin?".
"Benim Venyo. Bazı gelişmeler var". Venyo, bir tür kurt adamdı.
"Ne gibi? yoksa huzura varmaya az mı kaldı?" diyerek sordum, meraklı bir yüz ifadesiyle.
"Yok öyle değil. Bilinmeyen bir varlık, yaratık yakaladık. Başka bir gezegenden geliyor. Kim olduğunu bilmiyoruz. Konuşmuyor da. Açıklama yapmıyor. Düşmanımız olabilir. Konuşmadığı için vampirler, uzaylılar ona işkence yapmaya başladılar".
"Hayır- hayır bu doğru değil " diyerek bağırdım. "Peki, ama, ya masumsa?, neyin ne olduğunu bilmeden, işkence yapılamaz. Kimsenin buna hakkı yok".
"Hayatım sakin ol dedi " Alex. Üzerime montumu aldım. İçerisi aşırı soğuktu. Oraya gidecek buna engel olacaktım.
"Muhtemelen suçlu aksi taktirde niye konuşmasın ki? ve aşırı tepki veriyorsun beyefendi haklı dedi "Venyo. Onunla pek samimi değildik. İlişkimiz merhaba- merhaba şeklinde resmiydi. Yıllarca aynı gezegende olmamıza rağmen herkes herkesle dostluk kurup, samimi olamıyordu. Tıpkı dünyada da olduğu gibi.
Oraya vardığımda gözlerime inanamadım. Yaratığa sürekli vuruyor, canını yakıyor, arada birde kızgın suya sokuyorlardı. Canı aşırı yanıyor olmalıydı.
"Bırakın onu" diyerek bağırdım.
"Sen bize karışma. O bir düşman. Neye- nasıl davranacağımızın hesabını sana verecek değiliz dedi "vampir kadın.
"İyi de daha düşman olduğu kesin belli değil. Ya masumsa?".
"O halde niçin konuşmuyor?" dedi Melis.
"Melis sende mi? "dostum bile onlardan yanaydı.
"Masum olsaydı şimdiye dek bize kim olduğunu, nereden geldiğini anlatırdı" dedi , Venyo.
"Belki de onu korkuttunuz. Çok korkuyor. Görmüyor musunuz? ona işkence yaparak, canını yakıyorsunuz. O masum belki de ve sizin düşman olduğunuzu sanıyor. Ve belki de bu yüzden konuşmuyor".
"Ya değilse?" diyerek araya girdi, kurt adam Blademir.
"Ya masumsa?" diyerek karşılık verdim tekrar.
"Merve, haklı. İşkence çözüm değil. İşleri daha kötü bir hale getirebilir. Nasıl olsa elimizde, kaçacağı bir delik yok. Zamanı geldiğinde konuşacaktır" diyen Alex bir anda bakışların ona doğru çevrilmesine neden oldu.
"Ne bekliyorsun ki? karısından yana olacak tabi " dedi Samantha. Amerikalı bir dişi uzaylıydı. İlişkilerini kıskanıyordu. Gözü hep Alex'deydi. Burada bile evli erkeklere ilgi duyan kadınlar vardı. Sanki ortalıkta, bekar, çekici başka canlılar yokmuş gibi.
"Alex, bunda ne bulduysa?" dedi arkadaşı. Oda İtalyan bir dişi vampirdi.
"Hiç sorma düşündükçe kusasım geliyor, iğrenç bir kezban, tam bir Türk kadını, muhtemelen de bir Arap". Bunu söyleyen Emma adında İngiliz bir dişi uzaylıydı.
"Türk ırkı Arap değil" diye düzeltti İtalyan.
"Öyle bile olsa o kültüre yakınlar sonuçta hıhhh" dedi Samantha. Kıskançlıktan dolayı çatlıyordu. Alex'i, elde edememişti. Onu halen daha istiyor, ve de arzuluyordu. Merve'yi, çekemiyordu. Ve Alex'i, asla, ama, asla elde edemeyecekti. Alex'in, kalbi artık tek bir kadın için çarpıyordu. Gözü de ondan başkasını görmüyordu.O tek bir kadına aitti. Kalbiyle de, ruhuyla da. Merve, Alex'in, hayatını değiştirmişti. Hem de yıllar önce tanıştıkları ilk gün. Halen daha çok kadın Alex'i, istiyor ve de arzuluyordu. Bu yüzden de bazı kadınlar halen daha milyonlarca kadının arzuladığı bir erkeğin, o kadar kadın içinden Merve'yi niçin seçtiğini, ve onda ne bulduğunu? bir türlü anlayamıyorlardı. Güçlük çekiyorlardı.
Yaratığın gözleri kapanmıştı.
"Öldü mü? diye sordu "Merve.
"Sanmıyorum, aşırı işkenceye maruz kalmış. Uzun bir süre kıpırdayamayacak gibi görünüyor" dedi Alex.
"Gözleri de yaşlı. Ağlıyor. Bunu niçin yaptılar ki?".
"Güzel kalpli bebeğim benim. Henüz kim olduğunu bilmiyorsun, düşmanımız bile olabilir, ama, için kan ağlıyor".
"Ne yapayım? şu anda kendimi onun yerine koyuyorum, ve ne denli acı çektiğini hissetmeye çalışıyorum".
"Üzülme iyileşecektir. Sen sadece dua et de düşmanımız çıkmasın. Hatayla buraya düşmüş olan, masum bir canlı olsun olur mu?".
"Olur" diyerek kafamı salladım. İçim hiç de rahat değildi. Neden olduğunu bilmeden... Ya o masumsa? bir şekilde uyanırsa ve ona kötü olduğunu düşündüklerinden dolayı işlence yaparak ölümüne neden olurlarsa? bunun düşüncesi bile açıkçası beni korkutuyordu.
Oradan yavaşça uzaklaştık. Diğerleri de bilinmeyen varlığa işkence yapmayı bırakmışlardı. Bekleyecektik. Kendine gelmesini, ve kim olduğunu öğrenmeyi.
Yaratığın birden gözleri açıldı. Gözlerinden adeta kan saçıyordu. Hiç bir şeyi yoktu. Ayaklandı. Ve birden gözden kayboldu.
Tıpkı bir hayalet gibi.
O bir hayalet olabilir miydi?
Acaba?
Kimdi o? ve ne istiyordu?
Amacı neydi? Neden buraya inmişti?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top