60 ♛ Kalsedon, Savaş ve Yok Oluş II (Son)
Hepinizin kitabın finalini okumak için sabırsızlandığını biliyorum. Onun için yazar notumu kısa keseceğim. Ayrıca bölümü bitirdikten sonra medyadaki videoya yeniden göz atmak isteyebilirsiniz, bazı şeyler gözünüze çok daha farklı görünecek, emin olun. Ayrıca videoda ikinci kitapta olacaklar hakkında ipuçları da bulabilirsiniz. Ayrıca evet, bölüm isimleri, onlarda da bir sürü ipucu ve ayrıntı gizli. (Çünkü ayrıntıları ve gizli ipuçlarını çok severim.)
Bu bölüme kadar benimle birlikte olan tüm okurlara çok teşekkür ederim! Ejderha'nın Öfkesi bitirdiğim ilk epik fantastik, bu yüzden bir sürü hatası var, hatalarımın olmasını normal karşılayan herkese de ayrı teşekkür ederim. Oy ve yorum yapanlara (yapmayanlar da yapsın lütfen, finale geldik yahu) da ayrı ayrı teşekkür ederim. Lütfen kitabı kütüphanenizden kaldırmadan önce yapılacak olan açıklama bölümlerini de okuyun.
Bu bölüm şimdiye dek tüm kitaplarımda yazdığım en uzun bölüm. (3300 kelime)
İkinci kitap için de açıklama yapacağım ki ikinci kitap şu anda yayımda zaten. Ayrıca bu bölüme kadar gelip, oy verip, yorum yapanlara özel de ithaf listesi hazırlayacağım. İyi okumalar!
ATEŞ KRİSTALLERİ'NDE GÖRÜŞMEK ÜZERE! İKİNCİ KİTABA DA GELECEKSİNİZ DEĞİL Mİ? SİZİ BEKLİYOR OLACAĞIM!
Bu arada Ak Kraliçe'nin sevenleri kimler? *-*
Not: Okunma: 150.948, Oy: 14.915, Yorum: 5.5bin
♛ 60. Bölüm ♛
KALSEDON, SAVAŞ VE YOK OLUŞ II
Ak Kraliçe zekiydi. Kar Kraliçesi'nin ne olursa olsun Diyar'a tam olarak hakim olamayacağını biliyordu.
Nmerysa'nın bir diğer bildiği şey ise o gün büyük bir savaşın olacağıydı, kayıplar yaşanacağıydı.
"Kraliçe Sendaras, sualtı altını silahların hepsini gönderebildi mi, Altın Savaşçı?" diye sordu Kraliçe, Savaşçı Aryandria'ya.
Tek gözü altın rengi olan savaşçı konuşmaya başladı. "Bir kısmını temin edebildik, kraliçem. Kraliçe Sendaras, Prenses Aiolis ile birlikte şu anda Işık Kule'de yer alıyor. Sirenlerin sonraki saldırısına karşı hazırlıklar yapıyorlar. Varis Faelenis ise Mercan Saray'da, başkaldırıya karşı gelmeye çalışıyor."
"İsyan mı?" diye sordu Nmerysa endişeyle. Bunu ilk kez duymuştu. "Ne isyanı? Neler oluyor?"
"Yarınki konsey toplantısında haber verecektim. Sadece söylentiler var, Varis Faelenis bize haber göndermedi."
Ak Kraliçe başını salladı, ardından okçuların lideri Khalrane'e baktı. Khalrane aynı zamanda onun eski bir dostuydu, mavi gözleri merakla Ak Kraliçe'yi izliyordu.
"Her şey hazır, öyle değil mi?"
"Evet, kraliçem."
Ak Kraliçe ardından bir diğer lidere döndü. "Sardon? Veilhr'i gördün mü?"
"Hayır, kraliçem. Fakat ateş yakılmıştı. Buraya gelmesi uzun sürmeyecektir." diye yanıt verdi yarı elf yarı dev.
Ak Kraliçe hazırlıkla ilgili birkaç soru daha sorup ordusuna döndü. Hazırlardı, elbet saldırıyı bu saatte beklemiyorlardı fakat Ak Ülke son zamanlarda o kadar çok saldırıya maruz kalmıştı ki herkes her şeye hazır olmak zorunda kalmıştı. 10 yıllık barış süreci sona ermişti, artık Kraliçelerin Savaşı başlamıştı.
Ak Kraliçe son bir kez Aryandria'ya döndü, son zamanlarda bu savaşçıyla daha fazla konuşmaya başlamıştı. "Temsilci Ladonion? Sığınağa inebildi mi?"
"Hayır hala sarayda. Araştırması gereken bir şeyler olduğunu söyledi." diye yanıt verdi Savaşçı Aryandria.
"Savaş sırasında mı?" diye sordu Nmerysa sinirli bir ses ile. "Bir muhafıza haber ver, Ladonion'u sığınaklara göndersin. Eğer bir şey olursa Ladonion tünellerden geçişte önderlik etsin."
"Fakat-"
"Ne diyorsam onu yap, Arya." dedi Ak Kraliçe keskin bir ses tonuyla. "Ak Ejderha'nın Temsilci'yle ilgili planları var."
Ak Ejderha mı? Aryandria anlayamıyordu, Ak Kraliçe'nin Ejderha ile daha önce iletişime geçtiğini sadece biz kez duymuştu. O da tam on yıl önceydi.
Ak Kraliçe, Ak Ejderha'dan yardım istediyse durumları gerçekten vahim olmalıydı. Aryandria konuşmadı.
"Hatta dur." dedi Nmerysa, Aryandria tam gitmek üzereyken. "Myraia gitsin."
"Sizin yanınızda olmalıyım, kraliçem." dedi Myraia denen elf. Henüz çok gençti, Sardon'un ordusunda yer alıyordu fakat savaş başladığı sırada Kraliçe'nin korumalığını üstlenecekti. Yanında ise kuzeni Rhadon vardı. Ak Kraliçe, Myraia'nın bir kuzeninin daha olduğunu hatırlıyordu, ona ne olduğunu merak etti. Myraia konuşmaya devam etti. "Benim görevim bu."
"Hayır, Myra." dedi Nmerysa birkaç adım ilerleyerek. "Ak Ejderha'ya hizmet ediyorsun sen, Temsilci'yi birisinin koruması gerekiyor."
"Fakat kraliç-"
"Git." dedi Nmerysa son sözünü söyleyerek. Myraia yavaş adımlarla saraya doğru ilerlemeye başladı. Tam da bu sırada kar yağmaya başlamıştı.
Ak Ülke'nin muhafızları endişeyle gökyüzüne bakıyorlardı. Kristallerin gelişinin habercisi olan kar muhafızları korkutmuştu. Çoğu, Kristalleri Kar Kraliçesi'nin bağımsızlığını kazandığı sırada görmüştü. Boyutlarından, sayılarından ve güçlerinden endişe ediyorlardı. Bunu anlayan Ak Kraliçe derin bir nefes alarak tüm muhafızların onu görebilmesi için geriye doğru çekildi. Beyaz kanatları yerini belli ediyordu.
"Sizler Ak Ülke'nin elfleri, savaşçıları, devleri ve büyücülerisiniz. Benim ve Ak Ülke'nin muhafızlarımız, karanlığı aydınlığa boyun eğdirmeye ant içmiş savaşçılarımızsınız. Ak Ejderha'nın Gücü'ne sahip Gümüş Kraliçe, size tüm umudunu veriyor. Ben bu savaşı kazanacağımızı umuyorum. Bizler bu savaşı kazanacağız! Ve hiç kimse Ak Ülke'yi bir daha karşısına alamayacak! Ben size Rhona Nyvesal olarak yemin ediyorum, savaşçılarım. Ak Ejderha'nın Gücü'nün Taşıyıcısı ve Batı'nın Temsilcisi Ak Kraliçe size yemin ediyor."
Tezahüratlar kesilmişti, sessizlik orduyu sararken herkes Kraliçe'nin ne diyeceğini merak ediyordu.
Ak Kraliçe miğferini çıkarıp, ordusunun onun yüzünü görmesini sağladı. Böylece daha dikkat edebilirlerdi. Gözleri kırmızıya parıldamaya başlamıştı, yüz ifadesi ordunun pek de beklemediği gibiydi. "Yeminim ne mi? Ben tam on yıldır bu ülke için savaşıyorum. Sonucu ne olursa olsun bundan pişman olmayacağım ve gerekirse Ak Ülke için canımı feda edeceğim. Karşımdakinin kim olduğu bir şeyi değiştirmiyor. Ülkeme saldıran herkes benim düşmanımdır. Peki siz? Peki siz savaşçılarım? Siz de aynı şey için yemin ediyor musunuz? Gerekirse ölmeye yemin ediyor musunuz? Ben ediyorum. Ak Ejderha'nın Gücü'nün adına, damarlarımdaki kızıl kanın, sırtımdaki ak kanatların adına size söz veriyorum."
İlk yanıt veren Aryandria oldu. "Ak Ejderha'nın Gücü yanımızda olsun, kraliçem! Ben kendimi feda etmeye hazırım."
Ardından Khalrane, Sardon, Rhadon ve diğer savaşçılar... Yemin eden ordunun sesleri bir süre kesilmedi. Karın yağışı durdu ve batıdan doğan güneş insanların umutlarını yeniden gün yüzüne çıkardı.
♛
Savaşın ilk sesleri Kristallerin eklemlerinin çıkardığı garip seslerdi. Soğuk, buz gibi ve insanların tüylerini diken diken eden bu ses orduyu korkutmaya yetmemişti. Ak Ülke'nin ordusunun korkması için daha fazlası gerekliydi.
İki Kar Kraliçesi.
Hala korkmuyorlardı.
Nmerysa gülümsedi. Elbet Kar Kraliçesi tek başına buraya gelmeye cesaret edemezdi. Ayrıca Nmerysa, onun kızını da bekliyordu. Salirhenia'nın uzun bir zaman önce kızı olduğunu duymuştu. Ancak Salirhenia'nın yanında olan kişi kızı değil kuzeniydi. Annesi Kraliçe Lyrsania'nın erkek kardeşinin kızıydı. Babası varis olmadığı için o da varis değildi. Fakat güçlüydü, orası kesindi.
Salirhenia'nın üzerinde buzdan bir zırh vardı, mavi renkli pelerinini az önce çıkarmıştı. Buz kristallerinden olan kanatları Ak Kraliçe'nin kanatlarının yanında neredeyse bir hiçti, aynı zamanda kristal kanatlar uçmak için değildi, pek bir işe yaradıkları da söylenemezdi. Gözleri gümüş rengiydi, beyaz saçları ise kar kristalleri ile kaplıydı. Elinde buz kılıcı vardı. Kuzeni de biraz ona benziyordu fakat onun saçlarının rengi maviye yakındı ve zırhı buzdan değildi, Hükümran Kraliçe hariç kimse o kadar buza dayanamazdı. Kar Kraliçesi Salirhenia'nın ordusunun neredeyse tamamı buz yaratıklarıydı.
Bu adil bir savaş olmayacaktı.
Ak Kraliçe, karşı taraftan hamle beklemedi. İlk hamleyi kendisi yaptı. Aryandria'nın ona uzattığı sualtı altını mızrağı aldı. Beyaz renkli kanatlarını harekete geçirdi, birkaç metre havalanırken Kristallerin uzunluğundan faydalanıp ondan daha yüksekte olan kraliçeler ile aynı boyda oldu. Altın mızrakla Kar Kraliçesi'nin kuzenini hedef alıp hiç kimse olanların farkına varamadan kıza fırlattı.
Salirhenia hiçbir şey anlamamıştı. Gözleri Ak Kraliçe'deydi, kuzenine döndüğünde ise artık çok geçti. İlk hamleyi Ak Kraliçe'den beklememişti. Ak Kraliçe'nin bir zamanlar kendi halkından olan birini gözünü kırpmadan öldüreceğini de öyle.
Metrelerce uzunlukta olan beyaz renkli kurda benzer yaratıkta duran diğer kar kraliçesi boynunu delip geçen mızrak ile hareketsiz kaldı. Mavi-gümüş renkli kanı zırhına, ardından üzerinde durduğu yaratığa ve en sonunda da yere damlamaya başladı. Genç kız Buz Kristalinin üzerinden kayıp yere çakıldı.
"Ak Kraliçe'ye karşı Kar Kraliçesi." dedi Nmerysa hala havadayken. Gözleri koyu kırmızıydı, bu bir diyar kraliçesinin birini öldürdükten sonra gözlerinin sahip olduğu renkti, kan kırmızısına da benziyordu. "Başka hiç kimseyi istemiyorum."
"Öyle olsun." dedi Salirhenia, üzerinde durduğu kurdun boynuna dokunarak harekete geçmesini söyledi. Buz kurdunun koşarak Ak Kraliçe'ye doğru harekete geçmesi diğer Kristallerin de onu izlemesini sağladı.
Aryandria, Khalrane, Sardon ve diğer komutanlar ordularına işaret verdi. Ak Ülke'nin ordusu Kristallerle savaşa başladı. Ak Kraliçe ise Salirhenia'nın aptallığı karşısında gülerek biraz daha yükseğe doğru uçtu.
"Ne olacağını sanıyorsun, Salirhenia?" diye sordu, oysaki kehanete en çok inanan oydu. Aynı anda ona doğru gelen buz ateşinden kaçtı. Kar Kraliçesi'nin yanında büyük bir ejder belirmişti. Kristallerin liderlerinden biri olmalıydı.
"Buzlar içinde yanacaksın, Nmerysa." dedi Salirhenia zehir gibi bir gülümsemeyle... Ardından kendi diliyle yanındaki ejdere bakarak konuşmaya başladı. "Xeralia Seina e ra seina, Aeltheria. Xeralia Seina e ra rhoga zoira Rhona Nyvesal, Aeltheria."
Nmerysa onun dilini biliyordu. Söyledikleri yaklaşık olarak şunlardı: Kar Kraliçesi, buza izin veriyor, Aeltheria. Kar Kraliçesi buzdan ejderha alevlerinle Aydınlığın Kraliçesi'ni yakmana izin veriyor.
"Rhona Nyvesal ent rae seina, Xeralia." dedi Ak Kraliçe, buz insanlarının diliyle konuşarak. Ak Kraliçe, Kar Kraliçesinin buzuna izin vermiyor, demişti. "Bu kraliçe düşmanıyla düello istiyor. Teke tek dövüş istiyor."
Kar Kraliçesi'nin gözleri Ak Kraliçe'ye döndü. Kristaller olmadan bir hiç olduğunun farkındaydı. Elinde sadece buz gücü vardı, o da ejderha gücü değildi, Buz Ejderhası ona gücünü bahşetmemişti. Bir diğer nedeni de Ak Kraliçe'nin gücünün farkında olmasıydı. Yeniden ejdere döndü. "Rhoga zoira, Aeltheria."
Buz ejderi, kraliçesinin lafını ikiletmedi. Beyaz renkli kristal kanatlarıyla Ak Kraliçe'ye doğru havalandı. Bu sırada onların aşağısında Ak Ülke'nin ordusu ve Kristaller savaşıyordu. Ak Ülke'nin birkaç muhafızı ise endişeyle Kraliçe'ye bakıyordu.
Ak Kraliçe, halkını bu ülkeye bağlayan tek şeydi. Onun ölümü her şeyin sonu olurdu, insanlarının da öyle.
"Hileyle başa geçen hileyle başta kalır, Salirhenia." dedi Rhona Nmerysa. "Annen Lyrsania, seni başa geçirmemek için elinden gelen her şeyi yapmıştı."
Doğruydu.
"Sanki senin durumun çok mu farklı, Nmerysa?" diye sordu Salirhenia gülümseyerek. Aynı anda buz ejderinin alevleri Ak Kraliçe'ye doğru yol almaya başlamıştı.
Ak Kraliçe belindeki kında duran kılıcı çekti. Kanatlarını biraz daha kendine çekti, zira onlara bir şey olsun istemiyordu. Mavi renkli soğuk alevler ona doğru geldiğinden ejderha kemiğinden olan kılıcını kalkan niyetine önünde tuttu, iki eli de kılıcın kabzasını sıkıca tutuyordu. Aynı anda Ak Ejderha'yla iletişime geçmeye başlamıştı.
Rhoga Nyvesal'ın ruhu onu duyabiliyordu. Ak Kraliçe'nin çağrısına kulak verdi.
Kılıç önce alevleri Ak Kraliçe'den uzaklaştırdı ardından ise Ak Kraliçe'ye doğru gelen alevler kılıcın etrafında yoğunlaşıp onun etrafında dönmeye başladılar. Mavi alevleri içine hapseden kılıç, ani bir güç patlaması ile tüm alevi beyaz renge çevirerek kendini daha da güçlendirdi. Artık beyaz renkli ejderha kemiği kılıcın etrafında beyaz alevler vardı.
Ak Kraliçe kılıcını saldırmaya hazır halde tutarken aynı anda zihninde oluşan görülerle başa çıkmaya çalışıyordu. Gördükleri hiç de iç açıcı şeyler değildi.
Veilhr.
Ona ihtiyacı vardı. Fakat adamın kendisinin yerine sözleri aklına geldi. Kehaneti gölgeler alsın, demişti. Fakat Ak Kraliçe ne gördüklerini ne de duyduklarını unutabilecekti.
Bazen olacakları önceden sezmek gerçekten berbat bir şeydi. Ak Kraliçe'yi pes etmeye iten bu düşünceler Kraliçe'nin hisleri ile bir kenara savruldu.
Kazanmayı istiyordu.
Salirhenia, buz yaratığına bir şeyler fısıldarken, Nmerysa tüm gücünü kanatlarına verdi ve hızla Kar Kraliçesi'ne doğru ilerledi. Kar Kraliçesi daha neler olduğunu anlayamadan yaratığın üzerinden yere düşmüştü ve acı bir şekilde haykırıyordu.
Ak Kraliçe'nin gözleri ise hiçbir şey görmüyordu. Kehaneti istemiyordu, gücü istiyordu. Ülkesinin başında devamlı kalmayı istiyordu.
Kar Kraliçesi'nin kristal kanatlarından birisi Ak Kraliçe'nin kılıcı ile ikiye ayrılmıştı, bir yarısı şimdi yerde uzak bir mesafedeydi. Salirhenia'nın sırtından akan gümüş rengi kan, mermer zemini tek bir damlasıyla dondurmuştu. Beyaz saçlı kadın acıyla haykırmaya devam ediyordu.
"Yok olmayacağım!" diye bağırdı Nmerysa, Salirhenia'ya bakarak. "Yok olsam bile, beni yenen sen olmayacaksın!"
Salirhenia'nın yanında biri daha belirdi, Ak Kraliçe'den çok daha uzun biri, bir buz devi. Zanen, Buz Ejderhası'nın Temsilcisi'ydi ve kraliçesinin yanına doğru koşuyordu. Onun hemen ardından ise Kar Kraliçesi'nin esas ordusu geliyordu.
Ak Kraliçe, orduya bakarken kendi halkını unuttuğunu fark etti. Kar Kraliçesi'ne doğru tek bir bakış atıp arkasını dönerek ilerlemeye başladı.
Hayır, savunmasız birini öldüremezdi. Kar Kraliçesi'nin kendine gelmesini beklemeliydi. Zorundaydı. Ak Kraliçe kurallara önem verirdi.
Aklına Ladonion geldi. Ak Ejderha ona sesleniyordu, kehaneti fısıldadığını hissediyordu.Ne yapacağını bilemez halde bir buz yaratığı ile savaşan Aryandria'ya doğru ilerlerdi. Onun yakınlarında ise Khalrane havada uçan bir Kristale ok atıyordu.
"Arya!" diye bağırdı koşarak. Aryandria buz yaratığını henüz yenmişti. Yaralarından en güçlü savaşçılara özgü altın rengi kanı akıyordu.
"Kraliçem?" diye sordu Aryandria endişeyle. Aynı anda etrafına bakınıyordu.
"Saraya git!" diye emir verdi. "Temsilci Ladonion içeride! Ak Ejderha onu istiyor, Aryandria. Yardımımıza ihtiyacı var. Git ve onu koru."
Aryandria, Kraliçe'yi anlayamıyordu. Kara Kraliçe'yle olan savaşında taht odasından bile çıkmayan Kraliçe şimdi savaş meydanındaydı. Anlayamadığı diğer şey ise en iyi savaşçılarından birini alandan uzaklaştırmak istemesiydi.
Ak Kraliçe bir şeyler biliyordu, Aryandria bundan emindi. Fakat Ak Kraliçe'nin bu kadar kesin davranmasını anlayamıyordu. Tüm bunlara rağmen Kraliçe'nin sözüne uyarak saraya doğru koşmaya başladı.
Bunun ardından Ak Kraliçe savaşan ordusuna baktı, Kristaller ile kanlarının son damlasına kadar mücadele ediyorlardı. Savaş eşitleniyordu, sualtı altını efsanevi yaratıkları yok edebiliyordu. Ak Ülke'nin ordusunun her bir savaşçısı bir buz yaratığını öldürdüğünde yaratık buz parçalarına ayrılıyordu. Ak Kraliçe mavi gözlerini onlardan ayırdı, onlar olacakları bilmiyorlardı. Kar Kraliçesi'nin yanına doğru ilerledi. Artık kendine gelmiş olmasını diliyordu. Ne olacaksa olsundu artık. O yeminini etmişti ve ülkesini her ne olursa olsun savunacaktı.
"Nmerysa." dedi kanını donduran bir ses. Kar Kraliçesi ayağa kalkmış ve ona doğru ilerliyordu. "Tahta çıktığın günde önünde diz çökmemiştim, hala da çökmeyeceğim. Sen benim kraliçem değilsin."
Nmerysa beyaz renkli alevlerin sönmeye başladığı kılıcının ucunu yere koydu. Kar Kraliçesi'nin yanındaki Kristallere baktı. Ardından gülümseyerek konuşmaya başladı. "Onursuz bir kraliçesin, hile yapıyorsun. Salirhenia, sen kraliçelerin yüz karasısın."
"Fakat kazanacağım." dedi Salirhenia buz gibi bir kahkaha atarak. "Bunu sen de biliyorsun. Asla ama asla Buz Kristallerime karşı gelemezsin."
"Peki ya sen ne yapacaksın onlara karşı?" diye sordu Ak Kraliçe hızla. "Onları asla himayene alamayacaksın, bunu biliyorsun. Onlar ise seni çoktan himayelerine aldılar. Buz Kristalleri için daha fazla yıkım yapmalarına yarayacak bir araçtan başka bir şey değilsin sen. Onları uyandıran kişi bile değilsin. Sadece birkaç söz söyleyen ve Kristallerin isteklerini yapacağını söyleyen kişisin. Onlar sana itaat etmedi, etmiyor ve etmeyecekler. Tıpkı halkın gibi. Buz Halkı asla kendilerinden üstünü tanımaz."
"Biz onlardan üstün değiliz, Ak Kraliçe."
"Biz onlardan üstün değiliz, Kar Kraliçesi. Hepimiz eşitiz. Fakat dünyaya geliş nedenimiz farklı. Kraliçeler hükmeder. Diyar'ın Hükümdarları düzeni sağlar ve ırkları korurlar. Peki ya sen? Onları umursamıyorsun bile. Amacın Buz Halkını korumak. Git ve onlar koru. Onların ölmesine neden olma."
Kar Kraliçesi oyalandığının farkındaydı. Etrafına bakındı, savaşı kazanıyordu fakat Ak Kraliçe onu yenerse tek olan şey Kristallerin etrafı dondurmaları olacaktı. "Zanen. Kharase'i çağır."
"Ne o, tek başına benimle yüzleşemeyecek misin?"
"Buz Halkı kural tanımaz, asidir. Ben de onların kraliçesiyim. Zaten doğuştan bir kuralsızım ben. Neden şu anda bunu değiştireyim?"
Nmerysa, Ay Büyücüsü denilen Kharase'i duymuştu. Buz Halkının en güçlü büyücüsü olarak tüm Diyar'da bilinirdi. Ve tüm bunlar Ak Kraliçe'nin umurunda değildi.
Zanen zaten yakınlarda olan Ay Büyücüsü'yle birkaç dakika içinde oraya geldi.
Koyu mavi renkli saçları olan büyücünün elinde ucunda ay taşı olan bir asa vardı. Her renge parıldayan ay taşı sanki bu dünyaya ait değildi. Büyücü gibi, o da buraya ait değildi. Ak Kraliçe'nin dünyasında büyüye izin yoktu. O an üç kadın da bunu biliyordu. Ay Büyücü Kharase, kendisine emir verilmesinden rahatsızdı, tıpkı Buz Halkının kalanı gibi. Aynı zamanda halkın bir kısmı gibi Buz Diyarı ona yeterliydi. Fakat korkusu tüm bunlardan öteydi. Kristallerden korkuyordu, en güçlü büyücülerden biri olan Kharase bile Buz Ejderhası'nın Gücü'nün bir kısmına sahip olan kristallerden korkuyordu. "Evet, Xarelia Salirhenia." dedi kraliçesine dönerek.
"Bana yardım et." dedi kendi dilinde. "Gücümü kullanmama ve Ejderha'yla konuşmama yardım et."
Kharase için bu sadece birkaç dakikalık vaktini alacaktı. Gözlerini kapattı, açtığında gümüşten bile daha açık bir renge sahipti göz rengi. Birkaç farklı rengi de içinde barındıran ay taşını andırıyorlardı. Aynı şey saçları için de geçerliydi, koyu mavi saçları beyaza dönüyordu.
Ak Kraliçe duyduklarını hatırlıyordu, bazı büyücülerin güçlerinin onların görünüşlerini de değiştirdiğini biliyordu.
Ak Kraliçe, kendini bile şaşırtan bir şey yaptı, beklemeye hali kalmamıştı. Büyülü sözler mırıldanan Kharase'ye doğru kılıcını havaya kaldırdı. Kılıcının ucunun buza dönüşmesi ve etrafındaki beyaz alevlerin yok olması ile kılıcını geriye çekti. Sinirlenmişti.
Ak Kraliçe küçükken de büyüden nefret ederdi, hala da öyleydi. Önceleri de Kara Kraliçe'nin ve Kızıl Kraliçe'nin büyülerinden hiç hoşlanmazdı, tıpkı annesi gibi. Gök Kraliçe de büyüyü sevmezdi. Çünkü kılıçları da, yayları da büyüye karşı yetersiz kalırdı, tıpkı o anki gibi.
Kar Kraliçesi'ne yaklaşamıyordu, etrafında bir kalkan var gibiydi. Nmerysa, sanki mümkünmüş gibi büyüden daha da çok nefret ediyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Kraliçe'nin yanına gelen Sardon, Kraliçe'ye altın ve gümüş alaşımı bir kalkan getirmişti, Kraliçe ona bir şey demeyince yanından ayrılmadı. Ak Kraliçe muhafız komutanına döndü. Gözleri soru soran bir şekilde bakıyordu, Sardon yanıt olarak başını iki yana salladı. Ak Kraliçe'nin sorusunu biliyordu.
Kar Kraliçesi'nin ayaklarının bastığı mermer donmaya başlamıştı. Ak Kraliçe, o ana dek Kar Kraliçesi'nin buz gücünü neden kullanmadığını merak etmişti, şimdi nedenini öğreniyordu. Salirhenia gücünü istediği zamanlarda kullanamıyordu.
Ak Kraliçe, faydası olmayacağını bilse de kalkanını kaldırdı, Sardon Kraliçe'nin yanından ayrılmadı. Sardon kılıcını saldırmaya hazır halde havaya kaldırdı. Fakat aynı anda adamın kılıcı buza dönüştü, ardından ikiye ayrıldı ve ucu yere düştü. Sardon, kılıcı elinden atmaya çalışırken birkaç muhafız daha Ak Kraliçe'yi savunmaya gelmişti. Buz, Sardon'un kılıcının kabzasından eline geldi, adamın eli dondu. Sardon, son anlarında kraliçesinin yanından ayrılmayı reddederek Ak Kraliçe'ye son bir bakış attı. Ardından tüm kolu buza dönüştü ve ikiye ayrılıp yere düştü, adam kolundaki acıyı hissedemiyordu çünkü buz omzundan boynuna doğru ilerliyordu. Ak Kraliçe gözlerini ondan ayıramıyordu. Kar Kraliçesi ise gülümsüyordu, gözleri gümüşe parıldıyordu.
Ak Kraliçe Nmerysa, o anda asla duymayı tahmin edemeyeceği birinin sesini duydu. Sardon buz parçalarına ayrılıp yere yığılırken Veilhr uzak bir mesafeden Kraliçe'nin adını haykırıyordu.
"Nmerysa!" diye bağırdı yarı elf yarı orman insanı olan muhafız. Ak Kraliçe'ye doğru gelmeye çalışıyordu fakat birkaç kar muhafızı yolunu kesmişti.
"Geri çekil, Veilhr!" diye bağırdı Ak Kraliçe var gücüyle, daha önce hiç bu kadar korktuğunu hatırlamıyordu. "Geri çekil!"
Veilhr onu dinlemiyordu, kar muhafızlarını yere serdiği gibi Kraliçe'ye doğru koşmaya başladı. Bu sırada Ak Kraliçe'nin yanındaki birkaç muhafız da buza dönerek parçalara ayrıldı.
Veilhr, Nmerysa'nın dediklerini hatırlıyordu. Birbirlerine ihtiyaçları olacaktı, o anda vardı. Fakat Ak Kraliçe ona geri çekilmesini emrediyordu. Veilhr'in ise onun yanında olup, onu savunması gerekiyordu.
"Sana emrediyorum, Veilhr. Geri çekil! Uzaklaş buradan!" diye bağırdı Ak Kraliçe tüm gücünü sesine yansıtarak, gözleri kırmızının farklı bir tonuyla parıldıyordu. Dikkatini Kar Kraliçesi'nden tümüyle uzaklaştırmayı başarmıştı. Şimdi ise tüm dileği sevdiği adama bir şey olmamasıydı. "Git!"
Kar Kraliçesi kendi dilinde bir şeyler mırıldandı, Ak Kraliçe onu anlayamadı fakat bakışlarının hedefini görebiliyordu. Veilhr'e bakıyordu.
Ak Kraliçe kalkanı yere fırlattı, ejderha kemiğinden olan kılıcını havaya kaldırdı ve Kar Kraliçesi'ne doğru koşmaya başladı.
Kar Kraliçesi, bunu tahmin etmiş gibi Ak Kraliçe'ye baktı. Ucu yere değen kılıcının üzerinde kar kristalleri parıldıyordu. Ak Kraliçe'yle aralarındaki mesafe birkaç adımla sınırlandırılana kadar kılıcını kaldırmadı. Ak Kraliçe ise düşünemiyordu, sadece hisleri ona yön veriyordu. Salirhenia sakindi, Nmerysa ise hata yaparak sinirlenmişti ve korkusu onu daha da düşünemez hale getirmişti.
Salirhenia'ya yaptığı ilk hamle, buz kılıcıyla karşılandı. Salirhenia ona saldırmıyor sadece kendini savunuyordu. Nmerysa, sakinleşmesi gerektiğini biliyordu, böyle yaparsa hata yapma olasılığı daha da artacaktı. Birkaç saniye Salirhenia'ya saldırmadı ve derin bir nefes aldı. Salirhenia sabrı tükenmiş halde Nmerysa'ya karşı bir hamle savurdu, Nmerysa hamleyi kılıcıyla karşıladı.
Kar Kraliçesi, Nmerysa'nın kılıcını buza çevirmeye çalışıyordu fakat çeviremiyordu. Gücü Ak Kraliçe'ye karşı hala yetersizdi. Yeterli olması gerekirdi. Yeterli olması gerekiyordu. Çünkü o Buz Kristallerini uyandıran kadındı. O Kış Gülü'ydü. En güçlü kar kraliçesi olması gerekiyordu.
Ve bunu istiyordu.
Daha önce hiçbir Kar Kraliçesi'nin yapmadığını, cesaret edemediği şeyi yapmayı istiyordu. Kış Gülü ismini hak etmeyi istiyordu. Ak Kraliçe'nin umudunu, Kara Kraliçe'nin hırsını ve Kızıl Kraliçe'nin cesaretini almayı istiyordu. Gücün ise kendinde kalmasını istiyordu.
Ak Kraliçe, Kar Kraliçesi'nin yapacağı hatayı bekliyordu. Ejderha kemiğinden olan kılıcı buz kılıçla çarpışıyor, ak kanatları her daim uçmaya hazır bir şekilde bekliyor ve kızıl gözleri karşısındaki gümüş gözlere bakıyordu.
Ejderha'nın Öfkesi kraliçelerin hatasıydı. Öfkeleri onların hatasıydı.
Salirhenia kılıcını geri çekti. Artık sabrının son demleri de yok olmuştu. Hükmü istiyordu. Ak Kraliçe onun ne yapacağını tahmin edemiyordu. Yakınlardaki Zanen ise Veilhr'le savaşıyor ve adamı geride tutmaya çalışıyordu. Altın gözlü savaşçılardan biri, yanında iki elfle beraber kraliçesini kurtarmak için koşuyordu.
Ak Kraliçe beklemekten sıkılmış bir halde kılıcını Kar Kraliçesi'ne doğru savurdu fakat bu sefer kılıcını karşılayan bir kılıç olmadı.
Kar Kraliçesi, buzdan yapılan kılıcını Ak Kraliçe'ye savurdu fakat karşısında bir kılıç ya da kalkan yoktu.
Ak Kraliçe'nin hissettiği şey karnındaki soğukluktan ve buzdan başka bir şey değildi. Nefes alamaz halde elindeki kılıcını yere düşürdü ve iki eliyle beraber karnına batan kılıcı çıkarmaya çalıştı. Kar Kraliçesi ise sanki Ak Kraliçe'ye yardımcı olmak istercesine kılıcını Ak Kraliçe'den çekti.
Etraftaki tüm savaşçılar savaşı kesmiş, savaşın seyrini öğrenmek için kraliçeleri izliyorlardı. Ak Ülke'nin orduları gördükleri karşısında çaresizlerdi.
Veilhr, Temsilci'yi yere sererek Ak Kraliçe'ye koştu. Nmerysa ise gümüş zırhını delip geçen kılıcın yarasını tutarak dizlerinin üzerine çöktü. Salirhenia pelerinini arkasından savurarak Ak Kraliçe'nin bulunduğu alandan uzaklaştı. Aryandria, yanında Myraia ve Rhadon ile Kraliçe'ye ulaşmaya çalışıyordu. Khalrane de onlara yetişmişti.
Veilhr ise Ak Kraliçe'yi yere yığılmadan tutmayı başarmıştı. Ak Kraliçe'nin gümüş zırhı kızıl kana bulamıştı. Miğferi çoktan başından çıkmıştı ve yüzündeki yaralar hala kanıyordu. Veilhr, kollarıyla Ak Kraliçe'yi sararak kucağına almıştı, o da yerde dizlerinin üzerinde duruyordu. "Biliyordun." dedi Veilhr.
"Biliyordum." diye yanıt verdi Ak Kraliçe, gözlerini zar zor açık tutuyordu ve renkleri her an değişiyordu. "Yaşıyorsun. Buradasın ve önemli olan da bu." Ses tonu ölmek üzere olan biri için fazla iyiydi. Veilhr'in aklından bunlar geçiyordu.
"Beni ve ülkeni bırakamazsın, Nmerysa."
"Kraliçem!" diye bağırdı Myraia koşarak Kraliçe'nin yanına gelerek. "Yanınızda olmalıydım."
"Ladonion nerede?" diye sordu gözleri maviye dönen kadın.
"Ben... onu bulamadım." dedi Aryandria, o da gelmişti. "Belki de çoktan mahzenlere inmiştir."
"İnemedi." dedi Ak Kraliçe. Diyecekleri burada bitmemişti, son nefesiyle Veilhr'e baktı. Elleri hala karnındaki yaranın üzerindeydi, bir elini onun yüzüne götürerek konuşmaya başladı. "Son anlarımda yanımda..." Devam edemiyordu.
"Kendini zorlama, Nym." dedi Veilhr hızla bir elini Kraliçe'nin onun yüzüne uzattığı elini tutarak.
"Ben..." dedi Nmerysa gözleri kapanmak üzereyken.
"Seni kurtaracağız, Kraliçe." dedi Aryandria hızla. "Beni duyuyor musun? Pes etme. Bir yolunu bulacağız."
"Kehanet böyle demiyordu, Arya. İlk satırları unuttun mu yoksa?"
"İlk satırlar umurumda değil. Ne pahasına olursa olsun seni kurtaracağız."
"Kurtaramayacaksınız." Ak Kraliçe'nin son sözleri bunlardı.
Kehanetin gerçekleşen ilk kısımları ise şunlardı:
Diyar'ın son hakiminin ölümüydü Diyar'ı ikiye ayıran,
Aydınlığın ve karanlığın savaşıydı durdurulamayan,
Bir kar kraliçesinin hükmüydü imkansız sayılan,
Deniz insanlarının isyanıydı tahmin edilemeyen,
Ve öldüğü sayılanın yaşamasıydı vaat edilmeyen.
Ve bunlar o anda orada olan kimsenin umurunda değildi. Kar Kraliçesi imkansızı başarmıştı, hükmü gerçekleşmişti.
Ak Kraliçe nefes almazken Veilhr hala kadının elini tutuyordu, gözlerini ondan ayıramıyordu. Aryandria ayağa kalktı. "Onu kurtaracağız. Bunu yapmak zorundayız."
"İmkansız." dedi Myraia. "İmkansızdan başka hiçbir şey değil."
"Her şey sona erdi." dedi Rhadon.
"Hiçbir şey sona ermedi." dedi Veilhr. "Her şey daha yeni başlıyor."
16.06.2016, 22.36
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top