58 ♛ Varisit, Ateş ve Yeniden Doğuş

♛ 58. Bölüm ♛

VARİSİT, ATEŞ VE YENİDEN DOĞUŞ

Kara Ülke ve Ak Ülke Sınırı, Altın

Sitrin Saray'ın surlarının altın rengi parıltısının çoktan kaybolduğu, Kızıl Kraliçe'nin ve yoldaşlarının geçtikleri ormanın girişinde, gökyüzünde anka kuşları uçuyordu. Mysania gözlerini onlardan alamıyordu. Gün batarken kızıla dönen gökyüzünde üç anka kuşu vardı. En büyüğünün rengi neredeyse siyaha yakın koyu maviydi, diğeri açık mavi-yeşil ve beyazdı, en küçükleri ise en çok dikkat çekeniydi, rengi ateş kırmızısıydı. Anka kuşu yeniden doğuşun sembolüydü. Fakat Kairos konuşmaya başladığında Mysania endişelenmeye başlamıştı.

"Anka kuşları daha önce Güneş Dağları'ndan hiç bu kadar uzaklaşmamışlardı." dedi Kızıl Ejderha'nın Temsilcisi. "En azından Kraliçe Devirleri'nde."

"Fakat Ejderha Devirleri'nde görülmüşlerdi değil mi, Kairos?" diye sordu Mysania, bunu bir yerden duyduğuna emindi.

"Ejderhaların Savaşı zamanında." diye yanıt verdi Auramos endişeyle. "Kraliçelerin Savaşı belki de Diyar'ı yok edecek. Tıpkı Ejderhaların Savaşı gibi. Ejderhaların Savaşı onların ölümüne neden oldu ardındansa Kraliçelerin Devri başladı."

"Hayır, Auramos." dedi Rhdenya konuşmaya başlayarak. "Kraliçeler ondan çok daha önceki yıllardan beridir Diyar'a hükmediyorlar."

"Ve Krallar." diye ekledi Mysania. "O zamanlar bir de krallar yaşardı, dostlarım."

"Yolumuza devam etmeliyiz." diye konuşmayı kesti Kairos. "Savaş başladığında burada olmayı istemeyiz."

"Savaş mı?" diye sordu Auramos. "Ak Ülke tam da sakinliğe kavuşmuşken."

"Kairos haklı." dedi Mysania hızla ayağa kalkarken. "Anka kuşları ancak bir savaş olacağı vakit kuzeye göçer. Hepsi değil, sadece birkaçı. Fakat bunlar savaş alametleri. Ak Ülke'de büyük bir savaş olacak."

"Kara Kraliçe kuzeyde değil miydi?" diye sordu Rhdenya merakla. "En son öyle duymuştuk."

"Ablamın işine belli olmaz, Denya. Aramızdaki en ne yapacağı belirsiz kişi odur. Üzerinde karanlık yaratıkların sabırsızlığı var. Her an her şeyi yapabilir. Biz her türlü buradan uzaklaşmaya bakalım ve en kısa sürede Kara Ülke'ye geçelim."

Mysania'nın ardından diğerleri de ayağa kalktı. Anka kuşları artık gökyüzünde görülmüyorlardı. Mysania yürümeye başladığında belki de ilk kez ablaları için endişelenmeye başlamıştı. Ve asıl acı olan şey onlara hak vermesiydi. Fakat onları hala affetmemişti. Ayrıca bu kraliçelerin tarihinde ilk defa olan bir olay değildi.

Bunun yanında hala sadece birkaç satırını bilebildiği bir de kehanet vardı. Kraliçelerin Savaşı'nda o da olacaktı, en büyük rollerden biriyle ve de ateşle.

Mysania, Kızıl Ejderha'nın yani Büyü ve Ateş Ejderhası'nın gücüne sahipti. Fakat kehanette bildiği bu ateş, belki de Kızıl Kraliçe'den bahsetmiyordu. Kairos, artık bir ateş büyücüsüydü. Onun yeri zaten kehanette önceleri de hazırdı fakat büyük ihtimalle bu ateş kelimesi Kairos'tan bahsediyordu. Bu savaş başladığında Kairos'un Mysania'nın yanında olacağını gösteriyordu. Ve gücünün gelişeceğinden.

Mysania birkaç adım ötesinde yürüyen Temsilci'ye baktı. Sakin görünüyordu, uzaktan bakan biri onun içinde yatan gücü göremezdi, anca gözlerine bakan biri anlayabilirdi bunu. Mysania, bir şeyler okumuştu. Ateş büyücülerinin göz renkleriyle ilgili bir şeyler hatırlıyordu.

Mysania, kendini bildi bileli Kairos ondan daha uzundu. Fakat son zamanlarda neredeyse aynı boya gelmişti Kairos ile. Kızıl Kraliçe hızlı güçleniyordu. Yaklaşık 1500 yıl önce ölen Ateş Ejderhası'nın, kızıl kraliçe ve kızıl krallara verdiği güce en çok sahip olanlardan biriydi. Tıpkı ablaları gibi. Onlar da ondan önceki kraliçe ve krallardan daha çok güce sahiptiler.

Daha çok güce ihtiyaçları vardı.

Ve bu sadece başlangıçtı.

Hepsi daha da güçlenecekti. Kehanetin asıl odak noktası, hepsinin güçlerinin doruk noktasına ulaşmasıyla çıkan savaşlardı. Mysania oradaki rhonal kelimesinin eski Dil'de direk olarak hükümdarlar manasına geldiğini biliyordu. Bu da demek oluyordu ki Kral Madeinos da kehanetin içindeydi. Mysania, onu kurtaran Deniz Prensesi Aiolis'in yaşadığı yer hakkında daha çok bilgi edinmek istiyordu. Batı Denizi'nde neler olup bittiğini merak ediyordu.

Bunların yanında Mysania, Kairos'un gücünü merak ediyordu. Güçlü olduğunu biliyordu, bunu hissediyordu fakat görmeyi de istiyordu. Aynı şekilde koruyucusu ve temsilcisi olduğu Güneş Dağları'nda yaşayan kızıl büyücüleri de tanımayı istiyordu. Güneye gitmeyi istiyordu fakat her şeyden önce savaş alanından uzaklaşması gerekiyordu.

Anka kuşları savaşı haber etmişlerdi. Sadece birkaç gün sonra Ak Ülke'de, Kızıl Kraliçe'nin henüz taraflarını bilmediği bir savaş olacaktı. Kızıl Kraliçe'nin buradan hemen uzaklaşması gerekiyordu.

"Kairos?"

"Evet, Kızıl Kraliçe?" dedi Temsilci. Mysania'nın aniden durduğunu görünce o ve diğerleri de durdular.

"Durmamız gerekiyor." dedi Kızıl Kraliçe endişeli bir sesle. "Kara Ülke'nin sınırına yaklaştık, bir şeyler hissediyorum. Karanlıkla ilgili bir şey."

"O halde daha hızlı olalım." dedi Rhdenya fakat eli belindeki kılıcın kabzasına gitmişti.

"Hayır. Çok hızlı geliyorlar." dedi Kızıl Kraliçe bakışlarını kuzeye çevirerek. Diğerleri henüz hiçbir şey göremiyordu, Kızıl Kraliçe de öyle. Fakat onun görmeye ihtiyacı yoktu, hissediyordu.

"Mysia?" dedi Kairos Mysania'nın kolunu tutarak. Sesi daha farklı çıkmıştı. "Koşarak uzaklaşalım. Gücümüz yetmeyecek."

"Hayır." dedi Mysania keskin bir sesle. Gözlerini bile kırpmadan diğerlerinden daha koyu renkli ağaçların ve koyu renkli gökyüzünün olduğu bölgeye bakmayı sürdürüyordu.

"O halde savaşacağız." dedi Auramos yüzüğünü asasına çevirerek. Koyu renkli gözlerinde karanlık bir ışıltı vardı, Rhdenya ona endişeyle bakıyordu, kılıcını çoktan kınından çıkarmıştı.

Kairos da asasını hazır ederken, Mysania yayına bir ok yerleştiriyordu. "Gelen her neyse, gittiğimiz yerde bunlardan daha fazlası olacak. Alışmamız gerekiyor. Ve de öğrenmemiz."

 Mysania katıydı, düşünmeden hareket ediyordu ve bazen de gereğinden fazla cesurdu. Genç kızın gözleri çoktan kızıla dönmüştü bile. Son zamanlarda onun gözleri de tıpkı kardeşleri gibi neredeyse her zaman kırmızıydı. Bu kraliçelerin kanının da rengiydi.

Mysania henüz şeklini seçemeden, ona metrelerce uzakta olan yaratığa ilk okunu fırlattı. Ok karanlık yaratığa isabet etti fakat yaratık daha da hızla onlara doğru gelmeye başladı.

Rhdenya endişeyle Auramos'a baktı. "Kara Kraliçe'nin yaratıkları? Onları hissettiğini söylemiştin, demek doğruymuş. Fakat buraya kadar nasıl indiler?"

"Bunlar karanlık yaratıklar değiller, Rhdenya." dedi Auramos şüpheli ve korku dolu bir ses ile. "Kara Ejderha'nın yaratıkları durduk yere saldırmaz."

"O halde gölgeler?" dedi Mysania yayını gererken. "Umarım onlar değillerdir. Gölgeler cisimlerini kaybedebiliyorlar ve hayalete dönüşebilirler. Oklar ya da kılıç darbeleri onlara işlemez. Ayrıca karanlık yaratıklardan da çok daha hızlılar."

Yaratığın daha da hızlanmasıyla, görünüşünün keskin olmayan hatları ortaya çıktı. Rengi siyahtan çok koyu griydi ve saydam gibiydi. Mysania'nın bir sonraki oku büyük bir kurda benzer yaratığın göğsünden geçip gitmişti ve çok daha uzaktaki bir ağaca saplanmıştı.

"Biz de onlara büyüyle karşılık veririz o halde." dedi Kairos, Auramos ve Mysania'ya bakarak. Mysania yayını sırtına geri koyup, ucunda safir taşı olan asasını ortaya çıkardı. Kızıl Kraliçe'nin asasının ucundaki safir, Güneş Dağları'nın en büyüğü olan Safir Dağı'nda büyüyle güçlendirilen bir taştı. Safir Dağı'nda yapılan büyüler çok daha güçlü ve dayanıklı olurdu. Mysania'nın asasının safiri parıldıyordu.

"Ben-" Rhdenya sözünü bitiremeden Kızıl Kraliçe konuşmaya başladı.

"Çok uzun süre gölge formlarını koruyamazlar, Denya." dedi Kızıl Kraliçe Rhdenya'ya göz ucuyla bakarak. "Kılıcını hazır tut. Sana ve ona ihtiyacımız olacak."

Gölge kurdun ardından gelen gölge yaratığı ilkinden daha küçüktü fakat daha koyu ve daha saydamdı. Kairos Mysania'ya bakarak hazır olmasını söyledi. Bu önceliği ona verdiği anlamındaydı.

Kızıl Kraliçe'nin gülümsemesi ortaya çıktı, güçlü rakipleri severdi. Koyu kırmızı renkli asasının ucu yere değiyordu, önceleri ondan çok daha uzun olan asa, şimdi sadece birkaç kafa daha uzundu. Auramos ve Rhdenya, neler olacağını öğrenmek için birkaç adım geriye çekildiler fakat Kairos hala Kraliçe'nin yanında duruyordu. 

Mysania kelimeleri söylemeye henüz başlamışken iki gölge kurdu daha da hızlanmıştı. Kurtların gölgeleri onlardan çok daha büyüktü. 

Bu yaratıklar zekiydi, tıpkı diğer efsanevi yaratıklar gibi. Mysania, onların Sitrin Saray'dan nasıl çıktıklarını merak ediyordu. Büyük ihtimal Kara Ejderha ve Gölge Ejderha'nın ilişkisinden kaynaklanan bir durumdu bu. Fakat şu anda sınırdaydılar. Aydınlık onları yok etmeliydi.

Fakat etmedi.

Mysania tam o anda Ak Ülke'de bir şeylerin döndüğünü anladı. Sınırdaki zayıflık Ak Kraliçe'nin zayıflığından kaynaklanıyor olabilirdi. Hatta büyük ihtimalle öyleydi.

Mysania'yı düşüncelerinden ayıran şey Kairos'un sesi olmuştu. "Ne yapacağını biliyorsun öyle değil mi Kızıl Kraliçe?"

Mysania az önce fısıltıyla söylediği kelimeleri biraz daha yüksek sesle söyledi. Gözlerindeki kırmızı ışıltılar çoğaldı ve ateşe benzedi, hatta saçları bile alevlere benzemeye başladı. Rhona Rhegonal da ismini hak ediyordu. Bu isim Eski Dilde Kızıl Kraliçe'nin yanında birçok anlam barındırıyordu.

Mysania bu sefer ateş ve zincir ile uğraşmadı. Buz Ormanı'nda değildi, zincire ihtiyacı yoktu. Alevler onun çağrısına kulak verse yeterdi. Öyle de oldu, Mysania'nın ve dostlarının çevresindeki çimenler yanmaya başladı. Kızıl Kraliçe, kızıl asasını ayaklarının yanında tuttu. Asasının safir taşının parıltısı, Kızıl Kraliçe'nin gözlerine yansıyordu. Artık konuşmasına gerek yoktu. Gölge yaratıkları daha da hızlanırken Mysania'nın etrafındaki alan halka şeklinde alevlerle sarıldı. Kırmızı alevler daha da yükseldi, neredeyse Kızıl Kraliçe'nin boyuna geldi. Bu gölge yaratıklarını bir süre de olsa oyalamaya yeterdi. Alev onların hızlarını azaltabilirdi.

"Kairos?" dedi Mysania gözlerini alevlerden ve yaratıklardan uzaklaştırmadan. "Sıra sende."

Kızıl Kraliçe'nin yanında duran Temsilci yanıt verdi. "Birkaç saniyeye daha ihtiyacım var, Mysia. Onları biraz daha tut."

Mysania birkaç büyü sözüyle alevlerini güçlendirdi. Yaratıklar alev almıyorlardı fakat onları geçemiyorlardı da. "Auramos? Yardım edebilir misin?"

"Evet, Kraliçe." dedi Auramos ucunda yakut olan koyu renkli asasını birkaç santim yukarı kaldırarak. Kara büyü yapacaktı, Kara Ejderha'nın gücünü kullanacaktı. Kara Ejderha, Gölge Ejderhası'nın dostu olduğu kadar düşmanıydı da. Eskiler haklıydı, bazen karanlığa karanlıkla karşılık verilmeliydi. Auramos Kuzey Dili ile konuşmaya başladı. Sözleri gölgelereydi.

Gökyüzü kararır, yerdeki açık renkli çimenleri karanlık kaplarken etrafı aydınlatan tek şey alevlerdi. Gölge yaratıkları ise neredeyse görünmez olmuşlardı. Karanlık onların düşmanları olduğu kadar güçlerinin de kaynağıydı. Fakat fazla karanlık onlar için zararlıydı.

En güçlü gölgeler, en güçlü ışıklardan oluşurdu. Ak Ülke onları daha da güçlendiriyordu. Fakat Kairos da ak büyücülerin yani şifacıların büyülerinden yapacaktı az sonra. Kelimelerini hazırlıyordu.

Kairos Güneş Dağları'nda büyümüştü. En yetenekli büyücülerden biriydi ve onun bu yeteneği o daha çok küçükken ortaya çıkmıştı. Güneş Dağları'nın insanları onun seçilmiş olduğunu anlamışlar ve temsilcilik için aday göstermişlerdi. Kızıl Ejderha'nın temsilci seçimleri çok daha sert geçerdi. Büyü düelloları kadar bilgiler de önemliydi. Aynı zamanda tarihe de önem verirlerdi.

Ardından Kairos, Ay Dağları dahil olmak üzere Ak Ülke'de ve Kara Ülke'de de eğitim almıştı. Çok az kişinin gidebildiği doğudaki Orman Şehirlerine bile gitmişti. Oradaki şamanlardan da bilgiler ve büyüler öğrenmişti.

Yaşı Kızıl Kraliçe'den daha büyüktü fakat Ak ve Kara Kraliçe'nin yaşından daha küçüktü.

Kairos'un büyüsüyle gökyüzü yeniden açılmıştı, karşılarındaki gölge yaratıkların gölgeleri daha da koyulaşmıştı. Artık daha az saydamlardı ve neredeyse katı haline gelmişlerdi.

Sıra Rhdenya'daydı. Genç muhafız belindeki fırlatma bıçaklarından daha açık renkli olanı seçmiş -bu bıçak aynı zamanda şifacıların büyüleri ile de güçlendirilmişti- ve hedef almaya başlamıştı.

Fakat aynı anda Mysania'nın yarattığı alevler de azalmaya başladı. Gölge yaratıkları alevleri aştı. Rhdenya'nın ardından Mysania da kılıcını çıkardı. Prenses Aiolis'in verdiği sualtı altını kılıcı hala en önemli silahlarından biriydi.

Rhdenya bıçaklarından birini büyük olan yaratığa fırlattı. Bıçak yaratığa sapladı. Ardından belindeki kında duran kılıcını çekti. Kairos, yaratıkların daha da katı olması için aydınlığı daha da çoğaltırken Mysania ve Rhdenya koşarak gölge yaratıklarına saldırdılar. Yaratıkların gölge formlarından tamamen çıkmalarının ardından kılıçları onları yaralayabilirdi.

Rhdenya büyük olana saldırdı. Bu yaratık diğerinden daha büyük olmasına rağmen daha çok katıydı. Rhdenya birkaç dakika içinde yaratığa ilk darbesini vurmuştu. Fakat kurda benzer yaratık da tam da o sırada pençesini Rhdenya'ya savurmuştu. Rhdenya yarasına rağmen en sonunda yaratığı son bir darbeyle yere serdi. Yaratığın gölge formundan çıkmış olması ve aydınlık ile güçlendirilmiş kılıcının yararı olmuştu.

Mysania da yaralanmıştı. Fakat karşısındaki yaratık hala tam olarak katı hale geçmiş değildi. Bu yüzden de yaratığın darbeleri çok daha güçlüydü fakat Mysania'nın tam da ayaklarının altında olan alevlerin kalıntıları Mysania'ya güç veriyordu.

Kairos ise Mysania'ya yardım etmek için aydınlığı daha da güçlendirmeye çabalıyordu.

Ardından ise Mysania'nın altın kılıcı yaratığın sonu olmuştu.


Mor renkli sınır duvarını büyüyle açmalarının ardından Kara Ülke'ye geçmişlerdi. Diğerleri hızla yürürken Rhdenya son bir kez ülkesine baktı. Mavi renkli gözleri umutsuzlukla doluydu.

Mysania ise bir sorun olduğunu düşünüyordu. Fark edileceğinin bilincindeydi, az önce yaptığı büyü ile önceleri kızıl-kahve tonlarında olan beline kadar uzanan saçları artık tamamen ateş kızılına dönmüştü. Kim olsa onun bu ülkeye ait olmadığını anlardı.

Diğerleri hızla ilerlerken Mysania geride kaldı. Ardından sağ elinin parmaklarını saçlarının içinden geçirdi ve büyülü sözler mırıldandı. İşe yaramamasından korkuyordu fakat eline aldığı saç tutamına baktığında artık kızıl değil siyah olduğunu gördü. 

~Kızıl Kraliçe hakkında neler düşünüyorsunuz?

~Kairos, Rhdenya ve Auramos hakkında fikirleriniz neler?

Kitabın bitmesine iki bölüm kaldı. Aslında biri iki kısımlık olduğu için üç bölüm de kaldı denilebilir.

Kötü haber: Yine sınav haftasına girdim, yarına iki sınavım var :/

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen, kitabın finaline geldik nereden baksanız. Lütfen.

Not 2: krasimiraa'ya teşekkürler.

01.06.2016, 13.05

136.435, 13.468, 5.2k

Düzenlenme Tarihi: 24.09.2016

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top