56 ♛ Kehribar, Gelecek ve Geçmiş

♛ 56. Bölüm ♛

KEHRİBAR, GELECEK VE GEÇMİŞ

Ak Ülke, Kalsedon

Aryandria, savaşçılarını bilgilendirdikten sonra odasına çekilmişti. Ak Kraliçe'nin isteği üzerine Aryandria, Khalrane ve Sardon başta olmak üzere tüm komutanlar ordularını bilgilendirip, her ihtimale karşı hazır etmişlerdi. Aryandria, savaşçılarının eğitimlerini hızlandırıp, yakın süre zarfı içinde olan izinlerini iptal etmişti -buna kendisi de dahildi. Khalrane, surlardaki okçularının nöbet sürelerini uzatıp, nöbet tutan okçu sayılarını da çoğaltmıştı. Sardon ise Kalsedon dahil, tüm şehirlere kraliçe gözlerini* göndermiş, muhafızlardan ve yönetimden emin olmalarını istemişti.

Aryandria son zamanlarda konseyde elflerden birini de görüyordu. Adam daha doğrusu yarı elfti, Ak Kraliçe onu Veilhr diye tanıtmıştı. Bu kişi doğudaki Orman Şehirleri'nden gelen bir yarı orman insanıydı ayrıca. Ak Kraliçe, konsey üyelerine Veilhr'in burada olma nedenlerinden birinin bu da olduğunu söylemişti -Aryandria, Kraliçe'nin Veilhr'i yakınında tutmasının tek nedeninin bu olmadığını tahmin ediyordu- Ak Ülke ya da Kara Ülke'yi seçmeyen Orman Halkının yardımına ihtiyaçları vardı. Tıpkı Güneş Dağları'nın büyücüleri gibi. Fakat Ak Ejderha'nın büyücülüğe olan düşmanlığı ister istemez ak kraliçelere de yansımıştı ve Kraliçe Nmerysa da onlardan biriydi. Ak büyücüler nam-ı diğer şifacılar, fazlasıyla az sayıdaydı ve son yıllarda olan görevleri bir ak kraliçenin daha doğmasıyla daha da azalıp sadece sağlık, şifalı otlar ve iyileştirici iksirler ile ilgili olmaya başlamıştı. Aryandria elinden gelse o büyücüleri de eğitip, savaşa sokardı. Bu konudan Kraliçe'ye bahsetmişti fakat Kraliçe zorda kalmadıkça büyüye başvurmayı istemiyordu. Tıpkı efsanevi yaratıkları da ülke yıkılmadıkça uyandırmak istememesi gibi, gerçi Aryandria bundan bile emin değildi. Ak Kraliçe'nin şu anki planında Ak Ejderha'nın Gücü'nü taşıyan yaratıkları uyandırmak yoktu çünkü bu yüzyıl içerisinde buz yaratıklarının ve karanlık yaratıkların yeterince sorun olacağını düşünüyordu. Haklıydı.

Ülkenin bir kısmı sirenlerle savaşan deniz insanlarına yardım etmek için Ak Ülke'ye geçmeye çalışan efsanevi yaratıklarla savaşıyordu. Kara Kraliçe Dymentsia'nın ne yaptığını bilen hiç kimse yoktu. Kendi savaşını denizlere taşımanın bir yolunu bulmuştu. Bu Aryandria'nın bir bilgeden duyduğu şu sözleri aklına getiriyordu.

"Ak Kraliçe sadece aydınlığa hizmet eden, zeki biri değil." demişti yaşlı adam. "O Kara Kraliçe'nin ikiz kardeşi, aynı rahimde birlikte büyüdüğü kardeşinden bir şeyler almış olmalı, tıpkı Gök Kraliçe'nin zekasını aldığı gibi. Kara Kraliçe sadece hırslı değil aynı zamanda sinsi ve zeki de. Tüm bunların yanında annesi ve kardeşlerinden en çok etkilenen de henüz sadece bir çocuk olan Kızıl Kraliçe. O hem Gök'ün hem Kara'nın hem de Ak'ın eğitmenleri tarafından eğitildi, diğer kraliçeler hakkında bilgilere birinci elden ulaştı. İşte şimdi farklı fakat eşit güçlü kraliçelerin savaşı. Rhonal Evarel'in Savaşı. Diyar'ın Hükümdarları'nın Savaşı. Kraliçelerin Savaşı."

Aryandria korkuyordu. Ak Kraliçe elbet her tarafı kuşatılmış olan ülkesini kurtaracaktı. Er ya da geç. Fakat Aryandria kendisi için de korkuyordu. Kraliçelerin Savaşı'nın başlamasından korkuyordu. Biliyordu ki tüm bunlar daha başlangıç bile değildi. Gelişmesi peki ya etkileri ne olacaktı? Bu savaşın ya da savaşların sonucu ne olacaktı? Diyar'a ne olacaktı? Yaşadıkları ülkeye, uğruna savaştıkları ve öldükleri her şeye ne olacaktı?

Bir diğer bildiği de şuydu: Bu sadece Rhonal Evarel'in savaşı değildi. Gelmiş geçmiş tam yedi hükümdar türü vardı. Rhona kelimesi sadece hükümdar ırkı temsil ederdi. Fakat... hükümdarlık sadece bu ırka ait değildi. Deniz insanlarının, sirenlerin, orman insanlarının ve diğer ırkların da hükümdarları vardı. Aryandria, bunun sadece Rhona Evarel'in savaşı olmamasından da korkuyordu. Diğer ırklar da işin içine girerse bu savaşların ne kadar süreceğini kimse bilemezdi. Tüm Diyar yerle bir olurdu. Peki ya krallar?

Rhona kelimesi bir zamanlar hükümdar manasında hem kral hem de kraliçeler için kullanılırdı. Belki de Kraliçelerin Savaşı'na kelimenin asıl anlamını kullanılarak Hükümdarların Savaşı da denilebilirdi. Ya da Hükümdarların Savaşları.

Buradaki hükümdar kısmını ise kehanetin başlangıcı sayılan Siren Kralı düşündürüyor, Deniz Kralı ise kanıtlıyordu. Kral Madeinos da kehanette geçiyordu ve elbette onun çocukları. İsim olarak geçmeleri gerekmiyordu, isim olarak geçmesine gerek de yoktu.

Altın Kraliçe, Kraliçe Karelias'tı. Peki ya sadece bir Altın Kraliçe yoktuysa? Aryandria'nın bildiği bir de Altın Prenses vardı, yaklaşık Kızıl Kraliçe'nin yaşında olan bir deniz prensesi. Bu da demek oluyordu ki savaş nesiller boyu da devam edecekti. Sadece bu hükümdarların dönemiyle sınırlı kalmayacaktı.

Savaşçıların ömürleri uzundu. En uzun yaşayan kraliçeler kadar uzundu. Aryandria, o günleri görmeyi istemiyordu.


Altın Savaşçı'yı düşüncelerinden uzaklaştıran şey altın renkli ışıltılardı. Aryandria yerinden kalkıp yakınındaki aynanın karşısına geçti. Gümüş aynanın camından yansıyan altın renkli parıltıları önce anlayamadı, ne yapacağını bilemedi. Ne yapacağını unutmuştu.

Büyü?

Bu büyü müydü?

Aryandria hatırlamaya çalıştı. Aklında birkaç sahne canlandı ve parmaklarını açıkta bırakan beyaz renkli eldivenini çıkararak elini aynanın üzerine koydu.

Tek gözüyle aynadaki yansımasına bakarken yansıması değişmeye başladı. Değişmesi uzun sürdü fakat Aryandria karşısındaki kişinin kim olduğunu daha ilk andan anladı.

"Rhadenis?" Sesi kısıktı, kendi bile duyamıyordu. Şaşkınlıktan ne yapacağını bilemiyordu. "Kara Ejderha'nın Temsilcisi?"

"Evet benim, Andria." dedi karşısındaki adam, görüntü neredeyse tamamıyla netleşmişti. "Ak Savaşçı. Ya da artık Altın Savaşçı mı demeliyim?"

"Bunu nereden biliyorsun?" diye sordu Aryandria. Ardından kendine kızdı. Soracak başka bir şey bulamamış mıydı?

"Ben sadece bir büyücü değilim unuttun mu, Savaşçı?" dedi Rhadenis gülümseyerek. Aryandria, onun gülümsemesini görmeyi özlemişti. Ne kadar özlediğini kendisi bile tahmin edemezdi. "Ak Kraliçe'nin sana verdiği yeni unvandan haberim var. Hem ırkın olan hem de artık yüksek savaşçı olduğunu temsil den o unvandan."

"Bir temsilci olmana rağmen aynayla iletişim kurmak senin için fazlasıyla zor ve yorucu olmalı, Rhadenis." dedi Aryandria şüpheli bir sesle. "Önemli bir şey mi oldu yoksa?"

"Tahmin bile edemezsin." dedi Rhadenis.

"Neler oluyor, Temsilci?"

"Kuzeyin ne durumda olduğunu Ak Kraliçe bile bilemez, Andria." dedi Rhadenis. "Kara Kraliçe, yönünü kuzeye çevirecek gibi görünüyor. Senden ne haber?"

"Diyardışına mı!?" diye sordu Aryandria farkında olmadan gereğinden fazla yüksek bir sesle. "Delirdi mi o? Aklını mı kaçırdı? Diyar'ın sınırlarının ardına Ejderha Devirleri'nden beri, tam bin beş yüz yıldır hiç kimse çıkamadı."

"Neler olduğunu duydun öyle değil mi? Kara Kraliçe, efsanevi yaratıkları uyandırdı."

"Savaşçılarım, Okyanus'un Gölgesi'nde onlarla savaşıyor." dedi Aryandria hızla. "Ve diğer savaşçılarım da Kara Ülke'nin sınırında Kızıl Kraliçe'yi arıyor. Kara Kraliçe'nin, Kızıl Kraliçe'nin ülkesine gelmek üzere olduğundan haberi var mı?"

"Umurunda olacağını sanmıyorum." dedi Rhadenis endişeli bir sesle. "Kara Kraliçe kendini aştı, Aryandria. Gerçekten Kuzey'e gitmeyi istiyor. Ve bunu yapacak da. Özgür yaratıkları da istiyor. Diyardışını da. Gölgeleri de. Karanlığın tamamını istiyor."

"Ak Kraliçe sürekli olarak her an savaşa girebileceğimizi söylüyor."

"Zaten savaştayız, Aryandria. Tüm Diyar savaşta."

"Daha başlangıcında bile değiliz, Rhadenis. Kalsedon'a yapılacak olan herhangi bir saldırı asıl Kraliçelerin Savaşı'nın başlangıcı olacak. Kraliçemin yanında olmam gerekiyor."

"Benim de öyle." dedi Rhadenis. "Ak Kraliçe'nin sana ihtiyacı var."

"Kara Kraliçe'nin sana ihtiyacı var. İkisinin de bize ihtiyaçları var."

"Aryandria?" Rhadenis az öncekinden daha endişeliydi.

"Savaşa gireceğiz, benimle yeniden konuşmanın bir yolunu bul. Birbirimize ihtiyacımız olacak, Temsilci." dedi Aryandria ve son olarak ekledi. "Ayrıca seni özledim."

"Ben de öyle, Savaşçı. Ben de öyle."

*Kraliçe Gözü: Herodotos'un tarihinde görmüştüm, Ejderha'nın Öfkesi'ne uyarladım. Kralın illere gönderdiği müfettişler demek, bu kurguda ise kraliçelerin şehirleri kontrol amaçlı gönderdikleri kişiler.

*Rhonal Evarel: Diyar'ın Kraliçeleri veya Renk Kraliçeleri anlamına geliyor. Aynı zamanda genel serinin adı olan Diyar'ın Hükümdarları anlamında.

Tahminimden kısa oldu fakat aklınızdaki birkaç soruyu yanıtlamıştır diye umuyorum. Ayrıca yeniden yazılan Irklar bölümüne bakmayı unutmayın lütfen. İkinci kitabı kütüphanelerinize ve okuma listelerinize eklediniz mi bu arada? *-* 4 bölüm sonra oradayız!

Ayrıca öhöm yaklaşık 130 bin okunmaya yaklaştık ve EÖ geçen yine fantastik ilk 10'daydı...

24.05.2016, 2016, 00.47

Düzenlenme Tarihi: 19.09.2016

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top