51 ♛ Ametist, Aydınlık ve Beyaz

Ejderha'nın Öfkesi'nin şu ana kadarki en uzun bölümünü sunarım!

♛ 51. Bölüm ♛

AMETİST, AYDINLIK VE BEYAZ

Ak Ülke, Kalsedon

"Kızıl Kraliçe'yi bulamadık, kraliçem." dedi Aryandria. Tek gözü altın rengiydi. Diğer gözünün üzerindeki beyaz bandı görmek Kraliçe'ye Aryandria'nın karşılaştıklarını hatırlatıyordu. Sarı saçlı savaşçının üzerinde gümüş rengi bir zırh vardı. "Savaşçılarım Kara Ülke taraflarına gittiklerini görmüşler. Onlara bir süre daha aramaya devam etmelerini söyledim. Sitrin Saray'ın tamamı Ak Ülke'de ve eğer Kara Ülke'nin güney tarafında da bizimkiler gibi ordular varsa kuzeye gidemeyeceklerdir."

"Onu bulmadan geri gelmesinler, Aryandria. Bir de Mysania ile uğraşmayı istemiyorum. Kayıp olması başımıza yeterince bela açacak gibi görünüyor zaten. Dymentsia yine beni suçlayacak."

"Bir şey daha duydum... Kara Ülke'deki casuslarımız gökyüzünün birden değiştiğini söylüyorlar. Kuzey Denizi'ne yakın olan dostlarından da dalgaların yükseldiğini duymuşlar. Kara Kraliçe bir şeylerin peşinde olmalı."

Ak Kraliçe onun ne yapacağını az çok tahmin edebiliyordu. Kar Kraliçesi Kristalleri uyandırmıştı, Kara Kraliçe'nin de ondan geri kalmayacağını çok iyi biliyordu. "Saraydaki ve başkentteki orduları her daim hazırda tut, Aryandria. İçimde kötü bir his var."

Annesi Gök Kraliçe hislerine her şeyden daha çok güvenirdi ve Gök Kraliçe kraliçelerin hislerinde neredeyse hiç yanılmadıklarını söylerdi. Ak Kraliçe'nin bildiği en bilge ve en güçlü kişi annesiydi. Nmerysa bir an için Kraliçe Athyrania'nın anılarını hatırladı. Mavi kanatlarının gökyüzünde süzülüşünü ve kızlarına olan sevgisini. Athyrania her zaman Nmerysa'ya dikkatli olmasını söylerdi. Diyar'ın 9 ırkı birbiriyle oldu olası savaşın içindeydi. Kraliçelerin ejderha güçlerine sahip olması ve tüm Diyar'ı birleştirmeleri bundan binlerce yıl önce gerçekleşmişti. Gök Kraliçe'nin diğer dediği şey ise tüm Diyar'ın bir arada olması gerektiğiydi. Athyrania da tıpkı ondan önceki gök kraliçeler gibi birliğe ve bütünlüğe önem verirdi. Fakat Gök Kraliçe'nin yaşamını harcadığı birlik onun veliahtı olan kızları tarafından bozulmuştu.

"Nasıl isterseniz, kraliçem." dedi Aryandria. Fakat aklında bir şeyler daha var gibiydi. Konuşup konuşmamak arasında kararsız kalmıştı.

"Neler oluyor, Arya?" diye sordu Ak Kraliçe. "Çekinme söyle lütfen. Beni yıllardır tanıyorsun, hükümranlığımdan önceki halimi bile biliyorsun."

Aryandria suçlu bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Kızıl Kraliçe'ye-"

Kapının aniden çalınmasıyla Altın Savaşçı'nın sözü kesildi. Ak Kraliçe'nin izniyle beraber içeriye Lider Khalrane girdi. "Kraliçem." dedi Ak Kraliçe'ye selam vererek. Ardından Aryandria'ya döndü. "Savaşçı Lideri."

"Neler oluyor, Khalrane? Bir sorun mu çıktı?" diye sordu Nmerysa aceleyle tahtından ayağa kalkarak. Tahtının olduğu platformun merdivenlerinden inerek Khalrane'in yanına doğru ilerledi.

"Evet, Ak Kraliçe." dedi Khalrane hızlı bir şekilde. "Eski Deniz Kralı Madeinos'un bir kızı kaybolmuş. Kraliçe Sendaras saraya haber göndermiş. Kaybolan kişi Melez Prenses Hyrelia. Deniz Hanedanı onun karaya çıktığından şüpheleniyor."

"Devam et, Khalrane." dedi Ak Kraliçe. Aryandria ve o merakla Khalrane'i dinliyorlardı.

"Prenses Hyrelia, Buz Diyarı civarında elflerim tarafından fark edilmiş."

"Bu da ne demek oluyor şimdi?" diye sordu Aryandria endişeyle.

"Kral Madeinos dostumuz olduğunu söylemişti." dedi Ak Kraliçe mavi gözleriyle Khalrane'e bakarak. "Kraliçe Sendaras, kraliçe olduğu gün kardeşleri ile bize olan isyanı durdurduğunu söylemişti."

"Evet. Bu konudan Kraliçe Sendaras'ın da haberi yok zaten. Elflerim hala Prenses Hyrelia'yı izliyor. Buz Diyarı'ndan çıktığında yürüyormuş. Onun yarı elf olduğunu biliyorduk fakat bir melez deniz insanı bile karaya kolayca çıkıp yürümeye başlayamaz. Bir şeyler oluyor. Bu kız bir şeylerin peşinde. İzniniz olursa onun peşinden birkaç muhafız daha göndereceğim."

"Onu takip etmeye devam etsinler, Khalrane. Şu an bir savaşın içindeyiz fakat yine de orduların dışında kalan muhafız elflerden gönderebilirsin. Başka ne var? Kraliçe Sendaras'a haber gönderdiniz mi?"

"Hayır, bunun için size geldim. Orduları toparlamakla meşgul olduğunuzu biliyorum fakat bu mesele fazlasıyla ilgi çekici, Ak Kraliçe." dedi Khalrane. "Kızın saçları koyu maviye dönmüş. Bu size bir şey hatırlatıyor mu?"

Ak Kraliçe'nin aklında bir şeyler oluşmaya başlamıştı. Gök Kraliçe'nin dedikleri geldi aklına. "Kehanet?" diye sordu kendi kendine düşünerek. "Kehanette onun da bir rolü olabilir. Saç rengini Temsilci Ladonion'a söyle. Kehanet hakkında bilgi sahibi olmalı."

"Nasıl isterseniz." dedi Khalrane. Taht odasından çıkmak üzere tam arkasını dönecekken Ak Kraliçe'nin aklına yeni bir şey geldi.

"Kaçakları bulabildiniz mi?" diye sordu. Ardından Aryandria'ya döndü. "Kim olduklarını öğrenebildiniz mi?"

"Hayır." dedi Aryandria hiçbir şüphe çekmeden. "Saray muhafızlarından biri olmayabilir, kraliçem. Ak Ülke'nin en doğusunda veya güneyinde yaşayan biri olabilir. Bunu hala araştırıyoruz."

"Peki ya Kara Büyücü?"

Aryandria konuşmaya başlamadan Khalrane konuşmaya başladı. "Onun Kara Ejderha'nın Temsilcisi Rhadenis'in yeğeni olduğunu söylüyorlar. Kara Kraliçe'nin tüm bunlardan haberi yok. Temsilci Rhadenis ise onunla beraber Kuzey'de. Sirenlerle anlaşmaya gittiler."

Sirenler... Ak Kraliçe düşünmeye ve parçaları birleştirmeye başlamıştı. Sirenler, deniz insanları ile savaş halindeydi. Ve deniz insanları onlardan çok daha güçlüydü.

"Kardeşim bekçileri uyandırdı." dedi birdenbire. Korku dolu bir sesle konuşmaya devam etti. "Tüm konsey üyelerine haber gönderin. Muhafız Myraia'ya yanına birini de almasını söyleyerek bana gelmesini söyleyin. Bir saat içinde herkesi konsey masasında görmeyi istiyorum."


"Bu Rhadon." diye tanıttı Myraia yanındaki beyaza yakın sarı saçları omuzlarına kadar uzanan elfi göstererek. "Kendisi kuzenim olur. Ona güvenebilirsiniz, kraliçem."

"Konsey boyunca ikiniz de toplantı odasının başından ayrılmayın, Muhafız Myraia ve Muhafız Rhadon." dedi Ak Kraliçe. Daha sonra daha çok Rhadon'a hitaben konuşmaya başladı. "Ve asla duyduklarınızı kimseye anlatmayın."

"Neler oluyor, Ak Kraliçe?" diye sordu Myraia endişeyle.

"Bir saatimiz var. Elflerin antrenman sahasına gitmeyi istiyorum, Myra. Muhafızlarıma katılacağım. Savaş kapımızda." Ak Kraliçe'nin üzerinde açık mavi bir tunik ve beyaz bir pantolon vardı. Zırha ihtiyacı olduğunu düşünmüyordu.

Myraia, Rhadon ve Kraliçe ile beraber Sedef Saray'ın surlarının ardında yer alan büyük antrenman sahasına doğru ilerledi. Ak Kraliçe'nin konuşmaları onu korkutmaya yetmişti.

Ak Kraliçe elf muhafızlarının çalışma alanına geldiği. Silahların olduğu alana dizilmiş kalkanlardan birine bakınca gözlerinin kırmızıya döndüğünü hissetti. Nmerysa, kardeşinin bunu yaptığına inanamıyordu. Birilerinin ona ve Kar Kraliçesi'ne efsanevi yaratıklarla oyun olmayacağını söylemesi gerekiyordu.

Tüm bu savaşlar bitse bile, her şey sonlansa bile o yaratıklar bitmeyecekti. Savaşın ardından kendi kendilerine yok olmayacaklardı. Ak Kraliçe, Ay Dağları'nda özgür olarak dolaşan bazı Kristalleri biliyordu. Gözcülerinden birkaçını öldüren eğitilmez, uslanmaz ve yok edilmez yaratıklardı onlar. Fakat Ak Kraliçe onları neyin yok edeceğini çok önceden öğrenmişti. Deniz Hanedanının yeniden ona bağlanması birçok şeyi değiştirecekti. Sualtı altını birçok şeyi yenmeye yeterdi. Ayrıca sualtı altınının ve Gümüş Nehir'in yakınlarında olan madenden çıkarılan büyülü gümüşün birleşiminin onları yok edeceğini biliyordu. Demircilere çoktan haber yollamıştı, Ak Ülke'nin en güvenilir ve en güçlü demircileri sualtı altınının ve nehir gümüşünün birleşimiyle silahlar yapmaya başlamışlardı. Ak Kraliçe bunların hem yeterli olmasını hem de olması gereken zamana yetişmesini istiyordu.

Buz Diyarı da Kara Ülke de ona savaş açmışlardı. Bu silahlar ona en çok yardımı dokunacak olan şeylerdendi.

Ak Kraliçe, Myraia'nın ona uzattığı kından gümüş kaplama kılıcı aldı. Kılıcın kabzasındaki ametist taşı normal olmayan bir şekilde parıldıyordu. Elflerin hepsi Kraliçe'yi izliyorlardı.

Ak Kraliçe bir savaşçı değildi. Fakat son aylarda buna ihtiyacı olduğunu öğrenmişti. Kraliçe olmadan önce gördüğü eğitimleri unutmamıştı. Beyaz renkli kanatları ile uçmayı da öyle. En azından bir süre ikisine de ihtiyacı olmamıştı. O süre artık sona ermişti.

"Bir rakibe ihtiyacım var, dostlarım." dedi Kraliçe gülümseyerek. Elflerin hiçbiri ne yapacağını bilemediler. Kimisi Ak Kraliçe'ye yenmekten kimisi ise yenilmekten korkuyordu. Çoğu muhafız Ak Kraliçe'yi daha önce hiç savaşırken görmemişti. Ne yapabileceğini bilemiyorlardı. Ak Kraliçe kırmızı gözleriyle muhafızlarına baktı. "Benim mi seçmemi istersiniz yoksa?"

Elflerin bir kısmı birbirlerine bir kısmı Kraliçe'ye bakıyorlardı. Ak Kraliçe bu işin böyle olmayacağını anlamıştı. "En güçlünüz hanginiz?"

Elflerin hemen hepsi arkalarda olan birini işaret ettiler. Kahverengi uzun saçları olan adamın boyu Kraliçe'den daha uzundu. Sıradan bir elf değildi. Üzerindeki zırhın koyu renginden ve yapıldığı maddeden burada yüksek rütbeli biri olduğu anlaşılıyordu. Ak Kraliçe onu tanıyordu fakat yıllardır hiç karşılaşmamıştı. Adam uzun süredir saraydan uzaktaydı.

"Kraliçe Nmerysa." dedi adam birkaç adım öne çıkarak. Açık yeşil renkli gözleri Kraliçe'ye aventurin taşını anımsatmıştı. Elfin yaşı Kraliçe'yle aynıydı.

"Lider Veilhr." dedi Kraliçe Nmerysa. "Seninle antrenman yapmayalı aradan tam 8 yıl geçti."

Elflerin bir kısmı Kraliçe'nin muhafızı tanımasına şaşırmıştı. Muhafız Veilhr konuşmaya başladı. "Artık sadece bir muhafızım, Nym."

"Bu benim için pek bir şeyi değiştirmeyecek, Muhafız." dedi Nmerysa gülümseyerek. "Ne zaman başlamayı düşünüyorsun ayrıca? Yarın mı? Toplantıya yetişmem gerekecek, Veilhr."

Veilhr Kraliçe'ye doğru birkaç adım atarken etraflarındaki elflerin tamamı onları izliyordu. Hepsi kimin kazanacağını merak ediyordu. Elflerden bazıları ise Kraliçe ve elfin diyaloglarını kıskanmıştı.

Veilhr yarı elfti. Asil bir aileden değildi. Yüksek elf değildi. Melezlerden biriydi ve diğer yarısı ise doğunun orman insanlarına aitti. Kulakları diğer elflerden daha küçüktü fakat diğerlerinden çok daha uzun bir boya sahipti. Tıpkı daha güçlü olduğu gibi.

Veilhr Kraliçe'nin konuşmasının bitmesinin ardından bir dakika bile beklemeden saldırıya geçmişti. Kraliçe onun beklediğinden çok daha iyi bir şekilde kendini savunarak ve ona saldırarak yanıt vermişti. İkisinin kılıçlarının çarpışması etraflarındaki elflerin izleyebileceklerinden daha hızlıydı.

Genç kadın gümüş kılıcıyla karşısındaki adamın omzuna vurmaya çalıştığında adam onu kendi kılıcıyla savunmuştu. İkisinin de kalkanı yoktu. Ak Kraliçe'nin zırhı da yoktu. Ak Kraliçe'nin bir sonraki hamlesi karşısındaki adamın zırhını çizdi. Veilhr'in sonraki hamlesi ise Kraliçe tarafından aniden savruldu. Veilhr, Kraliçe'nin bu kadar iyi savaştığını hatırlamıyordu. Onu tanımaya başladığında Kraliçe daha 14 yaşındaydı.

Ak Kraliçe'nin bir sonraki hamlesini yaparken topladığı sarı saçları etrafına savrulmuştu. Kılıcı birkaç saniye bile geçmeden Veilhr'in boğazındaydı.

Elflerden tezahüratlar yükseliyordu.

Bu kraliçelerin farkında bile olmadan halklarının onlara bağlamasının sebebiydi. Ak Kraliçe saniyeler içinde halktan birine dönüşmüştü. Şu an sanki birkaç günde bir olan düellolardan birini izliyor gibilerdi. Ak Kraliçe'nin beyaz renkli kanatları sırtında gizliydi. Kırmızı gözleri dövüşürken fark edilmiyordu. Başında tacı, üzerinde mücevherlerle süslü bir elbisesi yoktu. Sarı saçları normal bir ak elfe benziyordu.

Elflerin düşünceleri kraliçelerinin onlarla beraber savaşacağı yönündeydi. Bu onlara daha fazla gurur ve heves vermişti. Savaşmaya ve ülkelerinin tamamını geri almaya daha da çok istekliydiler.

Nmerysa'nın dikkati halkı sayesinde dağılmıştı bu sırada Veilhr'in kılıcı yeniden adamı savunmuştu ve Veilhr yeniden öne geçmişti. Melez elf bir sonraki hamlesini yapacakken Ak Kraliçe birden havaya yükselmişti. Beyaz renkli kanatları iki yanına doğru açılmıştı ve havadaydı.

Myraia, Kraliçe ve Muhafız'ın düellosunu izlerken gülümsüyordu. Yanındaki kuzenine baktı. "Ne düşünüyorsun, Rhadon?"

"Ak Kraliçe'ye ihanet etmeyi nasıl aklından geçirebildim kendime şaşıyorum, Myraia. Kardeşimin yaptıkları umurumda bile değil artık. Kraliçe Nmerysa bizden biri."

"Aynen öyle." dedi Myraia kılıçlarının çarpışma sesini dinlerken. "Bizden biri gibi savaşıyor. Bizden biri gibi düello yapıyor. Muhafızlardan biriyle çarpışıyor fakat aynı zamanda gülümsüyor da."

"Hayatımı onun için feda etmeye hazırım, Myra. Önceleri o kadar emin değildim fakat şimdi... Ak Kraliçe'nin bizi ne kadar önemsediğini yeni yeni fark ediyor gibiyim."

Bu sırada Ak Kraliçe'nin tüm dikkati karşısındaki muhafızdaydı. Birkaç metre havalandıktan sonra kılıcı ile muhafıza yeniden saldırdı. Beyaz renkli kanatları da onu izliyordu. Güneş ışığında beyaz kanatları parıldıyordu, saçları altın ve gümüşü andırıyordu. Kırmızı gözleri karşısındaki adamın yeşil gözlerindeydi.

"Seni yeniden görebilecek miyim, Nym?" diye sordu Veilhr Kraliçe'ye bakarak. Kılıcını havaya kaldırarak Kraliçe'ye karşılık vermişti. İki kılıcın çarpışmasının sesi az öncekilerden çok daha yüksekti.

"Şüphen olmasın." dedi Nmerysa kılıcıyla bir hamle daha yaparak.


Ak Kraliçe konsey toplantısına geldiğinde gülümsüyordu. Fakat gülümsemesi kısa sürecekti, mavi renkli gözleri yeniden kızıla dönecekti.

"Acil bir toplantı olduğunu söylemişsiniz, kraliçem. Kardeşiniz ile mi ilgili?" diye sordu Lider Sardon.

"Evet, Sardon." dedi Kraliçe sandalyesine geçerek. "Kara Kraliçe büyük bir hata yaptı. Kardeşim yine her zamanki gibi fevri davrandı."

"Neler oluyor, kraliçem?" diye sordu bir şifacı.

"Kara Kraliçe, karanlığın güçlü yaratıklarını uyandırdı. Bunu hissettiğimi hatırlıyorum fakat Aryandria ve Khalrane'in söyledikleri tahminimi daha da yoğunlaştırdı. Kara Ejderha'nın gücüne sahip yaratıklar da tıpkı Kristaller gibi uyandı ve bize düşmanlar."

"Diğer tüm Diyar gibi." dedi Khalrane endişeyle. "Korkmaya başladık, kraliçem. Ak Ülke için korkuyoruz."

"Ben de korkuyorum, Khalrane." dedi Ak Kraliçe. "Sadece savaşlardan da değil... Bu yaratıklar beni fazlasıyla ürkütüyor, dostlarım. Dymentsia da Salirhenia da düşünmeden hareket ediyorlar. Ne yaptıklarından kendileri bile haberleri yok."

"Kehaneti hızlandırıyorlar." dedi Temsilci Ladonion. "Kendileri bile bunu yaptıklarının farkında değil. Kraliçelerin Savaşı bu yaratıkların karşısında daha da zorlaşacak. Özellikle de bizim işimiz, Ak Kraliçe. Tüm düşmanlarımız hem coğrafi hem mecazi hem de gerçek olarak etrafımızı çevirdiler."

"Aynen öyle, Temsilci." dedi Nmerysa. "Altın ve gümüş birleşimi silahlar hazırlatmaya çoktan başladım."

"Peki bunlar zamanında yetişecek mi? Kar Kraliçesi'nin Kristallerine ve Kara Kraliçe'nin güçlerine karşı?" diye sordu Sardon.

"Öyle umut ediyorum." dedi Umudun Kraliçesi.


Muhafız Veilhr, Ak Kraliçe'yi odasında görünce şaşırmıştı. "Nmerysa?" diye sordu adam endişeyle.

Nmerysa yıllardır konuşmadığı dostuna baktı. "Tüm Diyar bize düşman bunu biliyorsun öyle değil mi, Veilhr?"

"Adım gibi biliyorum, Nym." dedi Veilhr. "Ben de her gün senin gibi bunu düşünüyorum."

Veilhr hala yerinden kımıldamamıştı. Ak Kraliçe ayağa kalkarak ona doğru ilerledi. Kraliçe boynuna kollarını doladığında şaşkınlıktan kımıldayamamıştı bile ardından o da Kraliçe'ye sarıldı. Ne diyeceğini bilemezcesine konuşmaya başladı.

"Senin için savaşacağız, Ak Kraliçe. Tıpkı senin de bizim için savaşacağın gibi."

Ödevim var ama ben kaç saattir bunu yazdım ve yazdığım en uzun bölüm bu oldu... Yorumlarınızı bekliyorum :D

111.356, 11.193, 4.6k

Düzenlenme Tarihi: 11.09.2016

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top