17 ♛ Saldırı ve Kara Güneş
♛ 17. Bölüm ♛
SALDIRI VE KARA GÜNEŞ
Ak Ülke, Kalsedon
Karanlık göğün altında, surların hemen yanında, savaşçıların ve muhafızların liderleri ordu komutanlarıyla toplantı yapıyordu. Kara Kraliçe'nin ordusuna karşı sarayı nasıl savunacaklarını tartışıyorlardı. Kraliçe Nmerysa'nın emriyle onu bu surlara dek karşılayan hiç kimse olmamıştı.
Sarı saçlı kadın, Aryandria, Nmerysa'nın aklındaki planlardan habersizdi. Yine de işini sağlama almak en iyisiydi. Bulundukları alanın merkezinde ahşap bir masa vardı. Diğer komutanlar ve Aryandria onun çevresinde ayakta duruyorlardı. Aryandria eliyle Kalsedon şehriyle Sedef Saray'ın haritasının belirli noktalarını işaret ediyordu. Sedef Saray, şehrin merkezinde değildi, bir kısmı şehre bağlıydı. Bulundukları alan şehrin dışındaydı.
Kara Kraliçe tüm duyarsızlığına rağmen savaş kurallarını ihmal etmemişti. Sınırı geçeli bir hafta olmuştu, o bir haftada hiçbir insana zarar vermemişti. Haritada onun savaş çadırlarının bulunduğu yeri gösterdi Aryandria. "Kara Kraliçe henüz savaşma emri vermedi." dedi güçlü sesiyle. "Ama bize her an saldırabilir. Bildiğiniz gibi kuzeyde günler geceyle hesaplanır, dostlarım. Bize gece saldıracaktır."
Aydınlık Ordu'daki devlerin liderlerinden biri olan Sardon konuştu. "Khalrane, okçuların başında. Surlarda bekliyorlar."
Aryandria'nın eli haritanın bir başka noktasına gitti. Tam aklından geçenleri söyleyecekken yanlarına Ak Kraliçe'nin muhafızı Myraia geldi. Aryandria'nın yanına doğru ilerledi. "Kraliçe bunu gönderdi. Yapman gerekeni bildiğini söyledi." dedi kısık sesle. Elindeki beyaz ipeğe sarılı mührü uzattı. "Senin yerine Khalrane planlarla ilgilenecek."
"Gidebilirsin, Myraia." Savaşçı Aryandria, avucundaki mühre birkaç saniye baktı. "Khalrane gelene kadar ordularınızı hareket ettirmeyin." Meraklı gözler üzerindeyken kendi savaşçılarından bir adamın uzattığı miğferi eline aldı. Saniyeler içinde oradan ayrıldı.
Mühür sahteydi, Ak Kraliçe'nin amacı belliydi. Teslim olmuyordu, kardeşiyle taht odasında görüşmek istiyordu. Kara Kraliçe'nin ne düşüneceğini merak etti.
Aryandria, savaşmak için hazırlanan insanların arasından koşarak geçti. Üzerinde beyaz zırhı ve gümüş rengi pelerini, elinde miğferi vardı. Heyecandan miğferi başına takmayı unutmuştu. Bu görüşmede savaşın ne zaman başlayacağını belirlemenin yanı sıra savaşın olup olmayacağına dair bir karar verilebilirdi.
Beyaz kapı onun için açıldı. Altın renkli atına bindi. Kamp bölgesine yaklaşınca Kara Kraliçe'nin koyu renkli zırhlı savaşçıları birkaç kez önüne çıktı. Onlara elindeki mührün bir kısmıyla, kenarları halkalarla omuzlarına bağlanmış pelerinin tokasındaki sembolü gösterdi. Böylece herkes onun komutanlardan biri olduğunu anlayabildi. Sembolün ortasında Ak Ülke'yi temsil eden küçük yuvarlak bir kalsedon taşı vardı, taşın çevresi gümüş bir halkayla çevriliydi. Aryandria'ya yol verdiler. İnsanlar çoğaldıkça sorular azaldı. Çadırların yakınındaki bir savaşçıyı tanıdı.
"Komutan Xanthos." dedi başıyla kısa bir selam vererek. "Kara Kraliçe'yle görüşmem gerek."
"Silahlarını bana ver. Ardından beni izle." dedi Xanthos. Uzun siyah saçları, aynı renkteki pelerinin üzerine dökülüyordu. Aryandria onun dediğini yaptı. Xanthos sayesinde kuzeylilerin yanından rahatça geçti.
Kara Kraliçe'nin kaldığı yer bu alanın tam merkezindeydi. Siyah çadırı diğerlerinden büyük değildi. Çevresi ise kalabalıktı.
Kara Kraliçe'nin çadırından tam o anda Kara Ejderha'nın Temsilcisi çıktı.
Aryandria donakaldı.
Onu Gök Kraliçe zamanından beri tanıyordu. Rhadenis'le Diyar ikiye ayrıldığından beri doğru düzgün konuşmamıştı. Kara Ejderha'nın Temsilcisi bir zamanlar onun için yakın bir dosttu.
"Temsilci." dedi başını birkaç saniye hafifçe öne doğru eğerek. Rhadenis, Aryandria başını kaldırdığı anda onun yüzündeki savaş yaralarını gördü. Aryandria'nın yüzündeki en büyük yara bundan yaklaşık on yıl önce, Diyar ikiye ayrıldığı zaman bir isyan sırasında oluşmuş, sol gözünü ondan almıştı. Yüzünün sol yanında beyaz ince bir iz ve sol gözünün üzerinde gümüş rengi bir göz bandı vardı. Sağ gözü ise altından farksız bir renkteydi. Altın göz rengi onun soylu bir savaşçı olduğunu gösteriyordu. Saçları da neredeyse aynı tondaydı. Aryandria safkan bir altın savaşçıydı.
"Savaşçı." dedi Rhadenis. Aryandria'yı aynı şekilde selamladı. Rhadenis yarı devdi ve Aryandria'nın boyu bir savaşçı olduğu için ona yakındı.
Aryandria başka bir şey söylemedi. Bu bile birçok şeyi ifade ediyordu aslında.
Birkaç saniye daha ona baktıktan sonra çadırın içine girdi. O girdiğinde çadırdaki komutanlar, muhafızlar ve büyücü liderleri çadırdan ayrıldılar. Temsilci'nin adım seslerini duydu, yanına geldiğini hissetti ama ona bakmadı.
Kara Kraliçe, çadırın ilerisinde hükümdarlar için hazırlanan bir sandalyeye oturdu. Bu sandalye rhona ırkının kanatları için özel olarak hazırlanmıştı, sırt kısmı kısaydı. Sağ tarafında büyük bir masa ve çevresinde sandalyeler vardı. Siyah masanın üzerinde bir planın olmaması Aryandria'nın o anda dikkatini çekti. Birkaç seçeneği değerlendirdi, ya planlar çok önceden belirlenmişti ya da liderler hemen planları toplamışlardı.
Onunla en son karşılaşmasının ardından yıllar geçmişti. Buna rağmen kadının yüz hatları, ifadesi ve bakışları aynıydı. Hükümdarların hep genç kalan yüzüne sahipti. Keskin yüz hatları, çıkık elmacık kemikleri ve dolgun, kırmızı dudakları vardı. Sürmeyle belirginleşen zümrüt taşının rengindeki gözlerinin çevresine ayrıca kuzeyin savaş desenleri çizilmişti. Üzerinde savaş emrini yakın bir zamanda verebileceğini gösteren siyah zırhı vardı. Zırhının sağ omzuna kırmızı kadife pelerini bağlanmıştı. Hem pelerinin kenarları hem zırhının bazı yerleri zümrüt taşlarıyla süslüydü. Aynı taşla kabzası süslenen siyah kılıcı kucağındaydı.
Simsiyah kanatları iki yanını kaplıyordu. Sandalyedeyken bile Aryandria onun boyunun uzunluğunun farkındaydı. Etkileyici ve karanlık bir güzelliğe sahipti.
Altın Savaşçı, o an yanında olmayan kılıcının onun güzelliğini ne kadar bozacağını merak etti. Böylece kadının süslü ve pürüzsüz zırhıyla ne kadar iyi savaştığını da öğrenebilirdi.
Aryandria onun ne kadar iyi bir savaşçı olduğunun farkında değildi. Hatta o anda savaşa katılmayacağını düşünüyordu.
"Kardeşim kaybedeceğini mi anladı yoksa?" diye sordu alaycı bir sesle. Sesi de tıpkı gözleri gibi zalimdi.
Özgüveni sesinden belliydi. Aryandria'ya göre asıl kaybeden o olacaktı, bu kadar keskinlik hiçbir zaman iyi değildi.
"Benden sadece size mührü getirmem emredildi, Kara Kraliçe. Başka bir şey bilmiyorum." dedi birkaç adım atarak.
Kraliçe Dymentsia zümrüt, yakut gibi taşlarla süslü altın halkalı yüzüklerle kaplı ellerinden birini havaya kaldırarak ona yaklaşmasını işaret etti. "Ak Kraliçe'nin mührünü temsilcime ver."
Aryandria mührü Rhadenis'e uzatırken Kraliçe'nin gözlerini üzerinde hissediyordu. Onun her hareketini izliyordu. Aryandria'nın aklından onu bir düelloya davet etmek geldi.
Savaş ilan etmesini iyi bilen biri, savaşmasını daha iyi biliyor olmalıydı.
"Çıkmadan önce söylemek istediğin bir şey var mı, Arya?" Beyaz zırhlı kadın, onun adını hatırlamasına şaşırmıştı. Söylemek istediği çok şey vardı. Kara Kraliçe'nin tam olarak bunu istediğini biliyordu.
"Bir sorum var, Kara Kraliçe."
"İyi, sor o halde." dedi Kraliçe. Rhadenis ona mührü uzattı. "Kardeşime sevgilerimi ilet."
"Ne zaman geleceksiniz?"
"Bana sizli hitap etmeyi bırak, Arya. Bir zamanlar arkadaştık." dedi Kara Kraliçe. Yüz ifadesi eski günleri hatırlar gibi değişti. Kırmızı gözlerindeki ölümcül bakışlar yok oldu. Bunu kendi de fark etmiş olacak ki bakışlarını mühre çevirdi. Sahte olduğunu anlayınca güldü. Mührü Rhadenis'e verdi. "Belki işimize yarar. Kara büyülerde falan." Rhadenis ona gülümsedi.
Aryandria burada olduğunu hatırlatmak istedi ama Kara Kraliçe'nin buna kızacağını düşündü. Kimse onu öfkelendirmek istemezdi.
"Bugün Gece Ayı'nın yirmi biri." dedi Kara Kraliçe ona dönerek. "Geceyarısı ritüeli var. Katılmak ister misin?" Aryandria başını iki yana sallayınca omuz silkti. "Kuzey tanrılarına inanan insanlar için birkaç gün kardeşimle savaşmayacağım. Kuzey hükümdarlarından biri olarak Zoryeva'ya saygı duyuyorum."
Zoryeva, kuzeyin inancının en önemli figürlerinden biriydi. Gecenin ve yıldızların tanrıçasıydı. Aryandria, Diyar'ın doğusunda doğup büyüyen Dymentsia'nın Yıldız Tanrıçası'na diğer kuzeyliler kadar değer vermediğinin farkındaydı ama Kara Kraliçe'nin söylediği her kelimenin arkasında duracağını biliyordu. Yalan söylemezdi, söylerse onların da ardında duracağını tahmin ediyordu. Masanın üzerinde bir plan olmama nedeni demek bu ritüeldi. Aklına takılanı sordu. "Bugün savaşmayacaksan neden zırhın üzerinde?"
"Kuzeyde güneş bu ayda nadir ortaya çıkıyor." diye açıkladı Kara Kraliçe. "Kardeşimle savaşmak için gün ışığına uyum sağlamayı hatırlamalıyım. Talimlere ve düellolara katılıyorum. Şaşırmışa benziyorsun. Yoksa kardeşim talimlere katılmıyor mu?"
"Bilmiyorum, Kara Kraliçe. Ben onun muhafızı değilim."
"Sıkıldın benden." dedi Kraliçe Dymentsia. "Üç-dört gün içinde saraya gelirim. Nmery'nin diyeceklerini merak ediyorum."
Aryandria tek kelime etmeden oradan ayrıldı. Ak Ülke'de Kara Kraliçe'den bu kadar çok nefret eden ilk kişilerin başında geliyordu.
Kara Kraliçe ondan ülkesini, umutlarını, tek gözünü ve Rhadenis'i almıştı.
♛
Kara Kraliçe'nin bu tavırlarını yazmayı seviyorum... Onun hakkındaki fikirleriniz neler?
Bu arada karakterler çoğaldı, biliyorum. Hepsini aklınızda tutmanıza gerek yok. Başkarakter olan hükümdarları ve temsilcileri bilmeniz yeterli.
03.01.2015, 20.24
6934, 1069, 1, #43-#50
Düzenlenme Tarihleri: 19.07.2016 - 01.01.2018
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top