11 ♛ Tehlike ve Buz*
♛ 11. Bölüm ♛
TEHLİKE VE BUZ
Buz Diyarı
Soğuk, buradaki her şeye hakimdi. Buz Diyarı her zaman kış mevsimini yaşardı. Her mevsim kar yağardı, soğuk rüzgarlar eserdi.
Ve soğuk, burada dondururdu.
Kendine geldiğinde Kızıl Kraliçe'ye bu olmuştu. Düşünceleri, bedeni, gücü, hisleri, her şeyi donmuştu. Hissettiği yalnız soğuktan ibaretti. Ve soğuk, bir an için hiçbir şey hatırlamayan Mysania'nın nerede olduğunu anında fark etmesini sağlamıştı.
Gözlerini açmadan önce hatırlamaya çalışsa da soğuk onun düşünmesini bile engellemeyi başardı.
Duymaya başladığında aradan ne kadar zaman geçtiğini kavrayamadı.
"Kar Kraliçesi bekliyor. Onu ne kadar daha uyutmamız gerekiyor?" diye sordu bir kadın sesi. Buz Diyarı'ndan biri olduğu belliydi ve Mysania onun ses tonundaki büyüyü fark etmişti. Bir buz büyücüsüydü.
Bundan sonra konuşan ses az öncekinden farklıydı. Güçlüydü. Hatta tanıdık bir şeyler vardı. Ejderha gücüne sahipti. "Yeterince uzun bir süre." Mysania o sırada Buz Ejderhası'nın Temsilcisi'nin Zanen olduğunu hatırladı, Zanen'le daha önce karşılaşmamıştı.
"Temsilci." Büyücünün sesi uzaktan geliyordu. "Sen üzerine düşeni yaptın. Bırak kızı götürelim."
"Kraliçe, vakti geldiğinde onu çağıracak." dedi Temsilci Zanen.
"Buz Kristalleri uyandırılmamalı. Temsilci haklı. Kraliçe bile onlara sahip çıkamayabilir." Bu ses ise bilge ve yaşlıydı. Ne ırkı, ne de hangi bölgeye ait olduğu sesinden anlaşılabiliyordu.
"Biz emirlere uyarız. Kızı, Kraliçe'ye götüreceğiz." diye diretti buz büyücüsü.
Mysania en sonunda her şeyi tam olarak hatırladı. Kar Kraliçesi, Turkuaz Saray'a saldırmıştı. Kızıl Kraliçe'yi esir almıştı.
Kapının açılma sesi duyuldu. Ardından bir buz hükümdarının geldiğini belli eden soğuk etrafı dondurdu.
"Büyücü, Elrona'nın bunu yapması için bir gerekçesinin olması gerektiğini söyledi." Kadının sesi ince ve pürüzsüzdü, tıpkı tenini kesen buzlar gibi.
Sözleri ise anlamlıydı. Elrona, Diyar Dilinde Varis demekti.
"Elinizde yeterince kişi var, kraliçem." Mysania, bu adamın bilgelerden biri olduğunu tahmin etti. "Eğer kızı istiyorsanız, elinizdeki esirler sayesinde istediğinizi ona yaptırabilirsiniz."
"Temsilci?" Kraliçe, bu güçlü sesinin ardında bir umut arıyordu. Belki de güven.
"Bunu hala kabul etmiyorum. Buz Ejderhası buna izin vermezdi."
"Ama o burada değil." Kraliçe, adamı ikna etmeye çalışıyordu.
Temsilci yeniden konuşmaya başladı. "Ben düşüncemi söyledim, buna uyup uymamak sana kalmış. Ne yaparsan yap yanındayım."
Kar Kraliçesi istediği onayı almıştı. Genç kız çevresindeki havanın soğumasından kadının ona doğru geldiğini anlamıştı.
"Kızı Donmuş Boğaz'a götürün."
Bu Kızıl Kraliçe'nin duyduğu son sesti.
♛
Kızıl Kraliçe beyaz atların çektiği arabadan indi. Turkuaz Saray'dan götürülürken giydiği pelerin yıpranmıştı ve artık onu sıcak tutamıyordu.
Donmuş Boğaz, kristal ve buzlardan yapılan saraydan bile daha soğuktu. O titrerken, Kar Kraliçesi'nin üzerinde beyaz kristallerin süslediği açık mavi ince bir elbise vardı. Kristale benzer kanatları Mysania'nın kanatlarının yanında küçük kalıyordu. Bembeyaz saçları yağan karla ve kış güneşiyle parıldıyordu. Saçlarını buzdan, kristalden ve elmastan yapılmış tacı süslüyordu. Salirhenia, genç kızın aksine hiçbir üşüme belirtisi göstermiyordu.
"Sana asla yardım etmeyeceğim!" Kızın sesi, kollarıyla sardığı bedeninin aksine titremiyordu, güçle doluydu. "Asla Diyar'a hükmetmene izin vermeyeceğim."
"Burada güçsüzsün." Kar Kraliçesi kıza döndü, mavi gözlerini ona dikti. "Sen sadece Diyar'ın sıcak topraklarına ve ateşe hükmetmek için yaratılan birisin. Bu soğukta kırmızı kanatlarını bile açamazsın, uçamazsın bile, donarsın. Çevren buzla sarılı, Elrona, ve sen sönmek üzere olan bir kıvılcımsın."
"Tavsiyeme kulak ver." Temsilci Zanen'in sesi Kar Kraliçesi'nin dikkatini ona vermesini sağladı. "Onu zorla ikna edemezsin."
Mysania her zaman kraliçelerin temsilcileri dinlediğini bilirdi. Kar Kraliçesi de bunu yapacaktı.
"O kelimeleri söylemek zorunda." Buzdan bir hançer gibi sesi Kızıl Kraliçe'ye çarptı.
"Asla."
"Esirleri getirin." İki muhafız, Kar Kraliçesi'nin bu sözleriyle birlikte yanlarından ayrıldı.
Kızıl Kraliçe endişelenmeye başladı. Turkuaz Saray'daki herkesin emrine uymamış olacağından korkuyordu. Onları kurtardığını sanıyordu.
"Ablaların kadar güçlü değilsin. Onlar senin yaşındayken neler yaptı, unuttun mu yoksa?" Kar Kraliçesi, muhafızları ve esirleri beklerken sıkılmaya başlamıştı.
Kızıl Kraliçe ona yanıt vermedi. Ablaları, onun yaşındayken Diyar'ı yönetiyorlardı. Diyar'ı yönetim olarak ikiye bölmüş olsalar da hiç kimse onların iyi hükümdarlar oldukları gerçeğine karşı çıkamazdı. Sürgüne gönderdikleri küçük kardeşleri bile yapamazdı bunu.
Kraliçe Salirhenia, muhafızları görmesiyle gülümsedi. Mysania ise bakışlarını Donmuş Boğaz'ın buzullarından ve donan sularından ayırmadı.
Salirhenia onun bakmadığını fark edince muhafızlara işaret verdi. İlk esiri Mysania'nın önüne götürmelerini işaret etti.
Kızıl Kraliçe, rüzgarda savrulan pelerinine daha çok sarıldı. İlk esir, muhafızlar tarafından iki kraliçenin önüne dizlerinin üzerine çöktürüldü.
Ametist Savaşçı, başını kaldırdı.
Kızıl Kraliçe, Kar Kraliçesi'nin yaptığı saygısızlığa tek kelime edemedi. Bunun yerine Lydiana'ya doğru gitmeye çalıştı. Bir muhafız kolundan tuttu. Kızıl Kraliçe ondan kurtulmayı başardı. Ancak tıpkı saraydaki gibi muhafızların sayısı çoğaldı ve Kızıl Kraliçe'nin hareket etmesi engellendi.
Komutan Lydiana, Gök Kraliçe'nin üç kızına eğitmenlik yapmıştı. Gök Ordu'nun komutanlarından biri, Turkuaz Saray'ın muhafızlarının lideriydi, onlarca isyanı durdurmuştu. Kahverengi saçlarının uçları eflatun rengine boyalıydı. Menekşe rengi gözleri Mysania'nın üzerindeydi. Her daim cesurdu, o anda da cesareti eksilmemişti. Kaçmaya çalıştığı, savaştığı her halinden belliydi. Yüzü yara bere içindeydi, kıyafetleri hem kendi mor kanına, hem de buz insanlarının mavi kanına bulanmıştı.
"Tek kelime etme, Mysia." dedi Lydiana. "Onlara istediklerini verme ve savaş."
Mysania gözlerini kapattı. Sıcak gözyaşları, soğuk yüzünü ıslattı. Lydiana'nın sonu olacak kılıcın kınından çekilme sesini duydu.
"Durun." dedi kırmızıya parıldayan gözlerini açarak. "Durun!"
Kar Kraliçesi buzdan kılıcı eline aldı.
"Lütfen!" diye bağırdı Kızıl Kraliçe. Lydiana'nın menekşe gözlerinden akan yaşları ilk kez görmesiyle tüm gücü, tüm cesareti kaybolmuştu. "Ne istiyorsanız yaparım. Yeter ki onlara zarar vermeyin."
Kılıcın, Lydiana'nın bedenine değdiğini gördü. Gözlerini bir kez daha kapattı. Kalp atışları hızlandı. Tüm gücüyle muhafızlara karşı çıktı ancak yerinden bir adım atamadı.
Dakikalar sonra, Lydiana'nın yerini başkası aldı.
Kızıl Kraliçe'nin çığlığı göğü yardı. Dizleri tutmaz oldu. Muhafızlar onu kollarından tutmasa yere düşebileceğini hissetti.
Gök Ejderha'nın Temsilcisi tıpkı komutan gibi dizlerinin üzerindeydi, yeşil gözleri Kar Kraliçesi'nden Kızıl Kraliçe'ye döndü. "Onun dediklerini yapma. İstediğini almasına izin verme."
"Senden durmanı istiyorum, Kar Kraliçesi." Kızıl Kraliçe artık neredeyse yalvarıyordu. "Yeter artık, durdur şunu."
Kar Kraliçesi'nin kılıcı karlarla kaplanmaya başlamıştı. Mysania yağan karda kahverengiye dönen gözlerini zar zor açık tutuyordu.
Kar Kraliçesi anı yavaşlatmak istercesine, Mysania'ya daha çok acı vermek istercesine her adımını kara gömerek attı. Başındaki taç karlardan görünmüyordu ama tacındaki kristaller tıpkı elindeki kılıcın kabzasındaki kristaller gibi parıldıyordu. Gümüş işlemeli, buz mavisi elbisesinin uzun eteğine konan kar taneleri, eteği ile yerin birleştirdiği yere doğru kayıyordu.
Kar Kraliçesi'nin kanatları ve gözleri artık aynı renkti. Gümüş.
"Ona son bir şey söylemek ister misin?" diye sordu sanki ona merhamet eder gibi.
"Teşekkür ederim." Sesi bir fısıltıdan farksızdı. Ardından gözlerini sımsıkı yumdu.
Mysania gözlerini açtığında son esiri gördü. "Kairos?" Kısık ve korku dolu sesini Kızıl Büyücü hariç kimse duymamıştı.
Kar Kraliçesi yine gülümsüyordu.
"Lütfen..." Sesi başta güçsüzdü. Ardından gözleri kızıla parıldarken ses tonuna gücü hakim oldu. "Sana emrediyorum, Salirhenia! Onu bırak!"
"Benim görevim bitti." Kızıl Ejderha'nın Temsilcisi'nin sesi her zaman olduğu gibi kararlı ve güven doluydu. Bu sefer Mysania onun sesinde bir parça korku da hissetti.
"Hayır!" Kızıl Kraliçe, Kızıl Ejderhası'nın Temsilcisi'ne doğru koşmaya başladı. Muhafızlar onu Kar Kraliçesi'nin emriyle bıraktılar.
Aynı anda Buz Ejderhası'nın Temsilcisi, Kar Kraliçesi'yle konuşmaya başladı. "Bu kadarı yeterli, Salirhen."
"Ne için, Zanen?"
"O yalnızca bir temsilci değil." dedi Zanen Buz Dilinde konuşarak. "Güneş Dağları'nın seçilmişlerinden biri." Zanen'in sözlerinin ardından Salirhenia genç adama baktı.
Temsilci Kairos'un görünüşü diğer kızıl büyücülerle neredeyse aynıydı. Kahverengi saçları omuzlarına geliyordu. Ten rengi, güneyin yakıcı güneşinden ötürü bronza yakındı. Gözlerinin rengi ise ilginçti. Altın alevlerin, güneşin rengiydi.
Buz Diyarı'nda göğün sembolleri önem taşırdı. Dolunay vakti güçlenen, gözleri ve büyücüleri rengarenk parıldayan ay büyücüleri vardı, onlara suç işlemediklerince dokunulmazdı. Ejderhaların çok ötesinde bir gücün, Buz Diyarı'nın baştanrıçası olan Ay Tanrıçası Viendoriel'in*, bu seçilmişlere zarar verilmesinden hoşlanmadığına inanılırdı.
Salirhenia'nın düşüncelerini tahmin eden Zanen konuşmaya başladı. "Ateş buzun, güneş ise ayın zıttı. Onun görevi bitmedi. Kehanetle oynarsan sonuçlarına katlanırsın."
"Kehanetlere inanmıyorum, Temsilci." dedi Salirhenia başını yana eğerek.
"O halde artık inan, kraliçem."
Mysania kaç yıldır ilk kez Kairos'a sarıldı. "Tamam." dedi. "Buz Kristallerini uyandıracağım. Ne gerekirse yapacağım."
"Kristallerden sonra onu öldüreceğim." diye kendi kendine bir söz verdi Salirhenia. "Her ikisini de. O sırada kehanet umurumda olmayacak ve ben Diyar'a hükmedeceğim."
♛
*Viendoriel: Ay Tanrıçası. Diyar'ın genel inancında da önem taşıyan bir güç. Özellikle Buz Diyarı'nda ona çok değer verilir. Buz Diyarı'nın kültüründe Buz Ejderhası'nın yanında gelir.
Viendoriel ismi için weepingqueen 'e çok teşekkür ederim *-*
~Kar Kraliçesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
12.12.2015, 01.14
2840, 484, 638
Düzenlenme Tarihleri: 12.07.2016 - 18.09.2017
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top