14 ♛ Kurtarış ve İnci

♛ 14. Bölüm ♛

KURTARIŞ VE İNCİ

RN 1500 Zorea 17 - Ak Ülke, Gümüş Göl Civarı

Kara Kraliçe'nin ordusu sınırı geçmiş, Ak Kraliçe'nin başkenti savaşa hazırlanmıştı. Ve onların kardeşi Kızıl Kraliçe, Kar Kraliçesi tarafından esir alınmıştı.

Tüm bunlara uzaktan şahit olan Deniz Prensesi Aiolis, bir dostundan gizlice haber almış ve dostunun ricasını kabul etmişti. Auramos'a söyleneni yapacağını iletmiş ve Gümüş Göl'de beklemesini söylemişti. Kara büyücü bu haber ona ulaştığı zaman Kraliçe Dymentsia'nın ordusundan hızla ayrılıp sınıra üç günlük mesafedeki gölün kıyısına ulaşmıştı.

İsmi Auramos Dhranel'di. Hükümdarlar Çağı'nın ilk ve en bilinen temsilcilerinden biri Dhranel'in soyundan geliyordu ve yakın akrabalarından biri temsilciydi. Auramos, Kara Kraliçe'nin en yakın dostu Rhadenis Dhranel'in akrabasıydı. Sarayda büyümüş, Rhadenis tarafından eğitilmiş güçlü bir büyücüydü. Henüz yirmi bir yaşında olmasına rağmen bir çırak değildi ve yüz yaşındaki usta büyücüler kadar bilgi sahibiydi.

Auramos'un ne yapacağından haberi yoktu. Rhadenis ona Aiolis'i dinlemesini söylemişti. Gümüş Göl'ün kıyısına vardığında siyah pelerinini çıkarıp bir ağacın dalına astı. Burası Kara Ülke'den çok farklıydı. Kuzeyin sert ve soğuk ikliminin aksine batıdaki iklim ılıman ve rüzgarsızdı. Güneş, orada koyu bulutların ardından nadiren yüzünü gösterirdi, burada ise mavi gökyüzünde her daim parıldayan bir mücevherdi. Batının en büyük gölü onun ülkesinin göl ve nehirlerinden oldukça farklıydı. Açık mavi suların Auramos'un bulunduğu tarafında Ak Orman vardı. Beyaz ve kahverengi ağaç gövdeleri açık yeşil yapraklarıyla gölün bu kısmına yansıyordu.

Göle doğru ilerledi. Bir elf kadar olmasa da güçlü olan duyuları ona bir varlığın yaklaştığını haber verdi. Genç adam yaptığı basit büyüyle varlığın kendinden ne kadar uzaklıkta olduğunu anladı. Gölün kıyısında hissetti. Dizlerinin üzerine çöktü.

Koyu kahverengi gözleri, ona doğru gelen deniz kızının siluetini izledi. Kızın başı sudan çıktı ve hemen ardından laciverte boyalı saçları gün ışığıyla açık bir maviye döndü. Auramos ona elini uzattı, deniz kızının elini tutarak onun sudan çıkmasına yardım etti. Auramos'un yakut yüzüğü hissettiği büyüyle parıldadı, aynı anda deniz kızının kollarında su dalgalarını andıran mavi dövmeler belirdi.

"İsmim Duave." dedi deniz kızı kıyıya otururken. Kuyruğu, dövmeleriyle aynı renkteydi. "Prenses Aiolis'in muhafızlarından biriyim." Derin bir nefes aldığında bir süre konuşamadı.

Auramos merakla ona baktı. "Bir büyücüsün. Batı Denizi'nde büyüye yer olmadığını sanırdım."

Duave güldü. "Sayımız az, saraya bağlı olduğumuz sürece sorun yok. Prenses benden sana ve arkadaşına bu incileri getirmemi istedi, Auramos." Avucunda iki inci belirdi. "Arkadaşına başka hediyeler verdim."

"Benim burada arkadaşım yok." dedi Auramos. Duave'in ona uzattığı incileri aldı ve inceledi. Bembeyaz incilerin üzerinde büyülü olduklarını belirten rengarenk dalgalı desenler belirip hemen kayboldu. "Bunları ne yapacağım?"

"İnciler sana yol gösterecek." dedi Duave gülümseyerek. Dikkati onda değildi, güneşi teninde hissetmeyi seviyordu ve yüzü güneşe dönüktü. Gözlerini kapatarak konuşmaya devam etti. "Arkadaşının ismi Rhdenya. Sarayda bir muhafız. Safkan bir ak elf." Gözlerini açtı. "Artık gitmeliyim."

Auramos incilerden ayırdığı bakışlarını ona yöneltti. "Duave." dedi dikkatlice. "Resmen bir savaşın içindeyiz ve öylece düşman ülkeden bir elfi bulamam."

"İnciler sana yol gösterecek." dedi Duave yeniden. Ardından son bir kez Auramos'a baktı ve biraz kayarak suya daldı.

"Aiolis-" Auramos sözlerine devam edemedi, Duave'in ortadan kaybolduğunu fark etti.

İncilerin desenleri bir daha belirmedi.

Auramos iyi bir büyücüydü ancak bin yıllar önce yasaklanan deniz büyüleri hakkında çok az bilgi biliyordu, bildiklerini de hatırlamıyordu.

Gümüş Göl'ü birkaç dakika izledi ve ayağa kalktı. Ne yapacağını bilemez halde Ak Orman'a doğru ilerledi. Kraliçe Dymentsia ve Temsilci Rhadenis bu ormana birkaç günlük mesafede kamp kurmuş olmalılardı. Belki onları bulabilirdi. Beyaz ağaçların arasından geçerken yeniden incilere baktı. Tüm umutlarını yitirdiği anda incilerden birinin üzerinde altın rengi sarmallar belirdi. Auramos yerinden kımıldamamasına rağmen incideki desenin altın tonu giderek koyulaştı. Birinin yaklaştığını anladı.

Çok geçmeden biri göründü. Auramos yürümeye başladı. Elfin yüksek muhafızlardan biri olduğu anlaşılıyordu, birden fazla kattan oluşan ipek eteği dizlerine geliyordu, eteği ve göğüs zırhı arasında ince beline açık mavi bir kumaş sarılıydı. Kenarları aynı maviyle işlenen beyaz pelerini tek omzunun üzerine atılmıştı, diğer omzunda ise gümüş rengi yayı ve sadağı vardı. Sarı saçları örülüydü ve gözlerinin rengi belirsizdi. Elf, aralarında birkaç adım mesafe kalınca durdu ve kendinden uzun olan büyücüye baktı.

"Ne yaptın?" diye sordu ak elf, Rhdenya. Auramos'un onu anlamadığını fark edince pürüzsüz elf sesiyle yeniden konuştu. "Aiolis'in bu kadar önemli bir görevi sana verme nedeni olmalı, Büyücü."

Auramos'un omuzlarını biraz geçen kuzguni siyah saçları rüzgarda savruldu. "Ona borçlandım."

Rhdenya gülümsedi. "Melez bir adam, bana iki kılıç verdi ve hayatımın üstüne bu görevden kimseye bahsetmeyeceğime dair yemin etmemi istedi. Ben de senden aynısını istiyorum."

"Aiolis'e ona yardım edeceğime dair söz verdim." dedi Auramos kendinden emin bir sesle. Aslında, bunu ondan isteyen Rhadenis'ti. Belli ki Rhdenya, Aiolis'in ondan bunu istediğini sanıyordu. Rhadenis yine bir şeylerin peşindeydi. "Diyar'da en büyük suçlardan biri yemin bozmaktır ve buna niyetim yok."

Rhdenya başını yana yatırarak onun yüzüne baktı. "Yine de sana ne yapmamız gerektiğini söylemeyeceğim."

"Öyle olsun." dedi Auramos kabullenerek. Rhadenis'e ve Aiolis'e güveniyordu. "Ne zaman yola çıkıyoruz?"

Rhdenya kılıçlardan birini kınıyla ona uzattı. Auramos kılıcın karşılığında ona bir inci verdi. "Şimdi, Auramos." dedi inciyi eteğinin ceplerinden birine koyarken. "Yolumuz uzun. Aiolis bizi seçti. Tek yapmamız gerekenin kılıçları sahibine ulaştırmamız gerektiğini söylemiş."

Auramos, kılıcı kınından çekti ve sualtı altınının en iyisiyle karşılaştı. Böyle bir kılıç, anca hükümdarlara layıktı.


*Zorea: Kışın ikinci ayı, Siyah Ay, Gece Ayı 

26.12.2015, 23.46

Düzenlenme Tarihleri: 14.07.2016 - 27.11.2017 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top