65. Bölüm🌊
Demir'den;
Dirseklerimi masanın üzerine dayamış, başımı da ellerimin arasına almış bir şekilde düşünüyordum.
Onu kaybetmiştim. Kendi ellerimle onu iteklemiştim. Haklı, bunu bize ben yaptım. Benim yüzümden. Gidebilirdim yanına ama korktum. Ona bir şey olacak diye aklım çıktı. Ayça'nın her bir söylediği ile korkuyu iliklerime kadar hissetmiştim. Ona bir şey olacak korkusu... düşüncesi bile beni mahvediyor.
Telefonumun melodisi sessiz odanın içinde yankılanırken yüzümü sıvazladım. Az ilerimde bulunan telefonu alarak ekranda ki isme baktım.
Özge arıyor...
Seneler sonra? Özge? Deniz'e bir şey mi olmuştu? Korkuyla telefonu açtım.
"Özge?"
Karşıdan gelen hıçkırık sesiyle ayağa fırladım.
"Özge!"
"D-Demir?"
"Efendim?"
"Çabuk gel."
Koşarak odadan çıktım. Asansörde telefonun çekmeyeceğini düşünerek merdivenlere yöneldim.
"Özge ne oldu?"
"D-Deniz K-kaza yapmış."
Dediğiyle birlikte başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Olduğum yerde kaldım. Deniz dedi, kaza dedi.
"H-hangi hastane?"
"**** hastanesi."
"Geliyorum."
Telefonu kapatarak merdivenleri daha hızlı inmeye başladım.
Hastanenin önüne gelince sertçe frene bastım. Arabanın durmasıyla kapıyı açtığım gibi hızla arabadan indim. Koşarak hastaneye girdim. Danışmaya giderek zorla konuştum.
"Ç-çok yakın b-bir zamanda buraya bir h-hasta gelmiş."
Cümlemi bitirmemle nefes almaya çalıştım. Ciğerlerime nefes gitmiyordu.
Danışmadaki kadın hüzünlü gözlerle bana baktı.
"Hastanın adı?"
"D-Deniz Dinçer."
Kadın bilgisayara bir şeyler yazdıktan sonra bana döndü.
"Kendisi birkaç saat önce trafik kazasından dolayı getirilmiş. Yaklaşık yarım saat önce ameliyathaneye alındı. Üçüncü kat, ikinci ameliyathane."
"Teşekkür ederim."
Danışmadan ayrılarak merdivenlere yöneldim. Kadın ameliyata alındığını söylemişti. Durumu o kadar mı kötüydü? Sonunda üçüncü kata çıktığımda ameliyathanelerin olduğu yeri aramaya başladım.
Sıkıntıyla nefes verirken yanımdan geçen bir hemşireyi durdurdum.
"Pardon."
Hemşire ona seslenmemle birlikte durdu.
"Buyurun."
"İkinci ameliyathane nerede?"
"Buradan düz gidin, ilk sağdan dönün daha sonra ikinci soldan dönün, hemen görürsünüz zaten."
"Çok teşekkür ederim."
Hemşirenin yanından ayrıldığım gibi ameliyathanenin yolunu tuttum. Hemşirenin dediği gibi ilk sağdan döndüm, daha sonra ikinci soldan döndüm. Karşımda kocaman yazan ameliyathane yazısıyla durdum.
Ameliyathanenin önde en son yıllar önce gördüğüm arkadaşlarım duruyordu. Hepsi çok kötü haldelerdi. Tereddütlü adımlarla onlara doğru adım attım. Aramızda çok az mesafe kala Batu başını kaldırarak bu taraf baktı. Beni görmesiyle anında bakışları değişti, kaşlarını çattı. Kızarmış olan gözleriyle yüzüme nefretle bakıyordu. Yutkunmaya çalışarak adım atmaya devam ettim.
Beklemediğim bir anda Batu'nun üzerime atlamasıyla ikimizde yere düştük. Ben yerde, Batu da üstümdeydi. Gömleğimin yakalarından tutarak sarsmaya başladı.
"Senin yüzünden oldu değil mi!? Ne yaptın lan kıza?! Ne dedin de böyle oldu?! Söylesene lan! Konuşsana! Niye onca yıl sonra çıktın kızın karşısına!? Amacın ne senin?!"
Özgür, Batu'nun omuzlarından tutarak üzerimden çekmeye çalıştı. Batu, Özgür'ü umursamadan nefretle yüzüme bakmaya devam ederken ağlamaya başladı. Kendimi çok kötü hissediyorum. Bunların hepsine ben sebep olmuştum değil mi?
Batu ağlayarak üzerimden kalktı. Arkasını dönerek hırsla saçlarını karıştırdı. O sırada göz hizama giren ele baktım. Tanımadığım bir oğlan kalkmam için elini uzatmıştı. Bu Özge'nin kocası Eren olmalıydı.Elinden destek alarak kalktım.
"Ulan senin yüzünden bu kız ne hale geldi haberin var mı?!"
Batu'nun sağır edici bir şekilde bağırmasıyla ona döndüm.
"Senin yüzünden günlerce yemek yemedi! Odasından çıkmadı! Günler sonra ilk defa ağzına bir lokma attığında neredeyse hepimiz oturup sevinçten ağlayacaktık! Gözümüzün önünde eridi ya eridi! Nasıl çöktüğünü izledim! Hiçbir şey yapamadım! Yardım edemedim! Geceleri onun hıçkırarak ağladığını duydum defalarca! Kimin yüzünden?! Senin yüzünden!"
Yakamdan tuttuğu gibi sert bir şekilde duvara yasladı. Ne diyebilirdim şimdi? Konuşsam acıları diner miydi? Geçmişi düzeltebilir miydim? Birkaç cümle yeterli olur muydu? Her şey eski haline döner miydi? Olur mu?
"Üzgünüm."
Sadece ağzımdan bu çıkmıştı. Batu sinirle yakamı bırakarak birkaç adım uzaklaştı.
"Bırak ya!"
Hızlı adımlarla yanımdan geçerek gözden kayboldu. Duvara yaslanarak yere oturdum.
Başımı geriye doğru yatırarak duvara yasladım.
Hepsi benim salaklığım. Nasıl kandım Ayça'ya? Ama korktum. Deniz'in canıyla tehdit edilmiştim. Deniz yeter ki yaşasın, onun için her şeyi yaparım. Onun nefes aldığını bilmem yeter bana. Yıllarca ona bir nefes kadar yakın ama uzak yaşadım. Her adımında arkasındaydım. Her gün izledim onu uzaktan. Mezuniyet töreninde, ilk iş gününde, üniversite sınavına girdiğinde, doğum günlerinde, her gün her saat onu izledim. Onunla nefes aldım, onunla güldüm, onunla ağladım, onunla uyudum, onunla uyandım. O benim her şeyim. Ne yaptıysam onun için yaptım. Hepsi onun içindi.
Yanıma oturan bedene baktım. Özgür yorgun gözlerle başını duvara yasladı. Bakışlarını karşısındaki duvara sabitleyecek burukça gülümsedi.
"Büyümüşsün."
Bu sessizce güldüm.
"Büyüdük lan. Demir niye gittin oğlum? Niye bıraktın bizi?"
Başını çevirdi, yüzüme baktı. Kırgındı, o da herkes gibi kırgındı.
"Deniz için gittim, onun iyiliği için."
"Onu yokluğunla sınayarak nasıl bir iyilik yapmış olabilirsin?"
Bu sefer ben hüzünle baktım. Hafifçe gülümsedim.
"Hayatıyla tehdit edildim Özgür. Fatoş'un hayatıyla tehdit edilsen ne yapardın?"
Dediğimle gözleri şaşkınlıkla havalandı.
"Kim? Niye tehdit etti? Ayrıca sen Fatoş'u nereden biliyorsun?"
Gülerek omuz silktim.
"Boş versene Özgür. Kimin ne yaptığını söylesem ne işe yarar ki?"
Derin bir nefes alarak duvara baktı.
"Deniz,"
Zorla yutkundum.
"Onun neyi var? Neden ameliyata aldılar?"
Derin bir nefes verdi.
"Kaza sonucunda iç kanaması varmış. Artı olarak vücudunun bazı yerlerde araba parçası girmiş."
Gözlerimin dolmasına engel olmadım.
"Batu'nun dediği gibi, benim yüzümden oldu değil mi?"
Dolu gözlerimle gülümseye çalışarak Özgür'e döndüm.
"Deniz döndüğünü biliyordu değil mi?"
Başımı olumlu anlamda salladım. Bakışlarını kaçırdı. Konuyu değiştirmeye çalışıyor.
"Ne yaptı, seni görünce nasıl bir tepki verdi?"
Beni görünce bayıldığı aklıma gelince tebessüm ettim.
"Beni görmeyi hiç beklemediği için bayıldı."
Özgür'ün kısık sesle güldüğünü işittim.
"Size kahve getirdim."
Diyen sesle kafamı kaldırdım. Eren elindeki tepsiyle karşımızda duruyordu. Özgür iki tanesi alarak, birisini bana uzattı. Uzattığı kahveyi alarak, bir yudum aldım. Ağzıma dolan kahve aromasıyla rahatladığımı hissettim.
Boşalan kahve bardağımı yanıma bıraktım. Deniz hala ameliyattan çıkmamıştı. Batu da geri gelmemişti. Kaç saattir burada oturuyordum. Kaç bardak kahve içtiğimi bir süre sonra saymayı bırakmıştım. Oturduğum yerden zorla ayağa kalktım. Toz olan üstümü silkeledim.
"Nereye?"
Özgür'ün sorusuyla duraksadım.
"Bir elimi yüzümü yıkayacağım.
Başını salladıktan sonra arkasına yaslanarak gözlerini kapattı.
Uzun koridorun sonunda gördüğüm lavabo levhasıyla o tarafa doğru yönelmiştim ki arkamdan gelen sesle duraksadım.
"Demir, konuşabilir miyiz?"
Arkamdan gelen cılız sesle derin bir nefes alarak sesin sahibine döndüm. Burnunu çekerek beklentiyle baktı. Başımı olumlu anlamda salladım. Az ilerimizde bulunan sandalyelerden birimde oturdu. Yanında ki boş koltuğa da ben oturdum.
"Önemli bir şey yok değil mi?"
Başını olumsuz anlamda salladı.
"Seninle konuşmam gerektiğini düşündüm."
Tek kaşımı kaldırarak sorguları bir ifadeyle yüzüne baktım.
"Boşuna bakma bana öyle. Bir anda ortaya çıkıyorsun. Ne yapmamı bekliyorsun?"
Bakışlarımı kaçırdım.
"Haklısın."
"Demir,"
İsmimi söylemesiyle ona döndüm.
"Bak geri döndün tamam. Ama senin bir karın ve çocuğun var. Bu acıyı Deniz'e yaşatma. Daha yeni toparladık onu. Yeni yeni kendine geliyor. Tabi ben emin değilim ama neyse, tabi anlayacağın onu üzeceksen git. Beş yıl önce nasıl gittiysen yine öyle git. Arkadaşımın bir daha aynı şeyleri yaşanmasına katlanamam. Anlıyor musun? Bir daha olmaz."
Oturduğu yerden kalktı.
"Seni aramamı sorguluyorsan onun içinde özür dilerim. Bir anlık korkuyla oldu."
Özge arkasını dönüp uzaklaştığında söylediği lafların ağırlığını kaldırmaya çalışıyordum. Ağrı konuşmuştu. Laflarının altında eziliyordum.
Deniz'e o acıyı tekrardan yaşatmayacağım. Aksine, geçmişte yaptım onca şeyi telafi etmek için çabalayacağım.
Cebimde titreyen telefon ile irkilerek gözlerimi açtım. Oturduğum yerden toparlanarak gözlerimi ovcaladım. Sol bileğimde ki saate baktım. Gece saat ikiydi. Zorla cebimden telefonu çıkararak kimin aradığına bakmadan açtım ve kulağıma dayadım.
"Evet?"
"Naber Keskin?"
Duyduğum sesle hışımla oturduğum yerden kalktım.
"Ne istiyorsun?"
Dişlerimi sıkmış bir şekilde karşı tarafı dinledim.
"Geçmiş olsun demek için aradım."
Dediğiyle adeta beynimde şimşek çakmıştı. Sinirle burnumdan soludum. Sakin kalmam gerekiyordu.
"Sen yaptın değil mi lan?! Günlerdir beni tehdit ettiğin şey buydu! Bilerek Deniz'i aradın. Bana geleceğini, kavga edeğimizi biliyordun değil mi?! Sonra da kazayı ayarladın!"
Kulağıma dolan kahkahasıyla yüzümü buruşturdum.
"İşte bu yüzden seni seviyorum Keskin, zekisin."
Hızla telefonu kulağımdan çekerek aramayı sonlandırdım. Deniz'e zarar veriyorum. Benim yüzümden zarar görüyor.
Sıkıntıyla oflayarak eski yerime oturdum. Koridorun sonunda bulunan arkadaşlarıma baktım. Hepsi bitkindi. Hâla Deniz'den bir haber yoktu. Kaç saat olmuştu bilmiyorum.
Deniz'i o heriften korunmanın tek yolu uzak durmaktı. Bunca sene sonra onu tekrar görmüş, konuşmuş ve aramızdaki bütün engeller kalkmışken vazgeçmek istemiyorum. Senelerdir bu anın hayalini kurdum. Ona tekrardan sarılıp kokusunu içime çekmek için günleri saatleri saydım. Yeniden ona kavuşmuşken kaybetmek olmaz. Onun için ne gerekirse yapacağım. Gerekirse canımı bile ortaya koyacağım.
Açılan kapı sesi ile hevesle ameliyathanenin kapısına baktım. Doktor yavaş adımlarla kapının öbür tarafından çıktı. Bizimkiler hemen ayağa kalkarak doktorun etrafında çember oluşturdular. Ne ara kendimi onların yanında bulmuştum bilmiyorum ama umarım iyi haberler vardır.
"Başınız sağ olsun, hastayı kaybettik."
Hasta dedi, kaybettik dedi. Deniz... hayır hayır beni bırakmış olamaz. Ben onsuz nefes alamam. Olmaz, mümkün değil.
Afallayarak bir adım geriledim. Yavaş yavaş dolan gözlerimle doktora bakarken kulaklarıma acı bir çığlık ulaştı. Çığlığın sahibine bakmaya korkuyorum. Gözlerimi kapattım. Yanağıma doğru süzülen gözyaşıyla burnumu çektim.
"D-Deniz."
Batu'nun zorlukla ismini söylemesiyle kapalı gözlerimi sıktım. Ellerimi yumruk yaparak geri geri yürümeye başladım. Bu bir kabus olmalıydı, birazdan uyanacağım ve Deniz'i karşımda göreceğim. Ona sarılacağım, kokusunu içine çekeceğim.
"Deniz?"
Batu'nun konuşmasıyla zorla gözlerimi açtım. Bulanık gözlerimle kişileri seçmeye çalıştım.
"D-Deniz Dinçer."
"Üzgünüm ben Deniz Işık adlı hastadan bahsediyorum. Deniz Dinçer'in ameliyatı heniz devam ediyor."
Duyduğum her bir cümle ile gözlerim şaşkınlık ve mutlulukla açılmıştı. Yumruk yaptığım ellerimi çözdüm. Rahatlamamla omuzlarımı düşürerek kendimi boş koltuklardan birisine attım. O iyi. Kafamı yaslayarak gözlerimi kapattım. İçimden tekrar etmeye başladım.
O iyi... o iyi...
"Demir! Uyansana oğlum!"
Kulağıma ilişen seslerle yavaş yavaş gözlerimi açtım. Görüş açıma giren yüz ile gözlerimi kırparak kim olduğunu seçmeye çalıştım. Görüşüm netleşince karşımda duran kişiye baktım.
"Özgür?"
"Hele şükür be oğlum. Ne uykuymuş."
Sitem edercesine konuşarak bir iki adım uzaklaştı. Yumruk yaptığım elimle gözlerimi ovcalarken aklıma Deniz geldi.
"Deniz, o nasıl?"
Ellerini beline yerleştirerek göz devirdi.
"Sen uyurken ameliyattan çıktı,"
Hızlıca oturduğum yerden kalktım. Merdivenlere doğru yöneldiğim sırada omzumdan tutarak gitmemi engelledi.
"Hop! Ameliyattan çıktı dedim, nerede olduğunu söylemedim. Nereye?"
Doğru. Ben anın şeyiyle ne yapacağımı bilememiştim.
"Nerede?"
Omzuma yavaşça vurdu.
"Takip et beni."
Yanımdan geçerek ilerlemeye başlamasıyla peşine takıldım. Acaba Deniz nasıldı? Ameliyat nasıl geçmişti? İyi miydi? Kafamda dolaşan sorularla ofladım. Sesimi duyan Özgür yandan bir bakış atarak yürümeye devam etti.
Bir kapının önüne geldiğimizde durdu.
"Burada, gözlem altında tutuyorlar. Kimse giremezmiş, yasakmış."
Kapının yanında bulunan camın yanına gitti. Elini cama koyarak odaya baktı. Yanına gelerek camın arka tarafına baktım. Bir sürü kabloya bağlanmış bir şekilde yatıyordu. Teni bembeyazdı. O güzel mavi gözleri kapalıydı, hasret kaldığım mavilerini benden esirgiyordu. Dudakları kendi rengini kaybetmiş yerini morumsu bir renge bırakarak, yer yer çatlaklar oluşmuş. Sağ elimi ve kafamı cama yaslayarak kapalı gözlerine, soluk tenine baktım.
Söz veriyorum Deniz. Bizim için savaşacağım. Sende söz ver bizim için savaşacaksın...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top