60. Bölüm🌊





"O...S-Selimdi."

Geriye doğru adım atarak uzaklaştım.
"İmkansız."
İnanmaz bir şekilde karşımda ki Demir'e baktım.
"İmkansız."

Demir daha fazla dayanamayarak kendini koltuklardan birisine bırakarak ağlamaya başladı. Bu... bu imkansız. Böyle bir şey nasıl olur?
"E-emin misin?"

Sorumla birlikte yüzüme baktı ve başıyla onayladı.
"Gördüm onu Deniz. Maskesini indirdiler, gördüm."

Elimi dudaklarımın üstüne kapatarak, yanındaki boş koltuğa oturdum. Şaşkın bir şekilde karşımdaki kapıya baktım. O sırada kapı açıldı ve önce doktor ardından da sedyeyle beraber hemşireler çıktı.
"Bir dakika."

Onlara karşı seslenmemle birlikte durdular.
"O-ona bakabilir miyim?"

Hemşireler onay için doktora baktığımda doktor başını olumlu anlamda sallayarak yanımdan geçerek gitti. Zorla oturduğum yerden kalkarak sedyenin yanına gittim. Hemşirelerden birisi vücudunun tamamını öten beyaz örtüyü tutarak, yüzünü görebileceğim şekilde açtı.

Yüzünü görmemle birlikte hazırda bekleyen gözyaşlarım birer birer yanaklarıma akmaya başladı. Gerçekten de oydu. O Selim'di. Yüzü bembeyazdı. O canlı rengi gitmişti. Dudakları kurumuştu, kendi rengini kaybetmeye başlamıştı. Geri geri giderek sedyeden uzaklaştım.
"Deniz."

Demir'in omzumdan tutmasıyla elinden kurtularak çıkışa doğru koşmaya başladım. Koridorda koşarken birkaç kişiye çarpa çarpa çıkışa ulaşştım. Bahçede ki boş bankalardan birisine oturarak, başımı gökyüzüne kaldırdım.

Yağmur yağmak üzereydi. Yağmur benimle beraberdi, her zaman olduğu gibi. Beni yalnız bırakmayan tek şey yağmur.

Gökyüzüne bakarken yüzüme bir damla yağmur damlası düşmesiyle birlikte gülümsedim.

Ne kadar süredir o bankta oturuyorum bilmiyorum ama yağmurun iyice şiddetini arttıracak şekilde yağmaya başlayacak kadar uzun süredir olduğunu biliyorum.

Uzun süredir yağmurun altında olduğum için kıyafetlerim, saçlarım hep ıslanmıştı.
Gözlerim karşımdan el ele tutuşarak yürüyen çifte takıldı. Gözlerinin içleri parlayarak birbirlerine bakıyorlardı. Ben çifte bakarken yanıma oturan kişiyle birlikte hafifçe gülümsedim.
"Bizde böyleydik, sen dağıttın bizi."

Bakışlarımı çiftten çekerek ona baktım. Dalgın gözlerle benim baktığım çifte bakıyordu.
"Biliyorum. Böyle olmasını hiç istemedim,"

O an burnumun ucu sızladı, gözlerim doldu. Bakışlarımı ondan çekerek tekrardan çifte baktım.
"Zordu be Deniz. Onca şeye rağmen ben seni hep sevdim, seveceğim de,"

Burukça gülümsedim.
"Sana söylemeliydim, benden duyman gerekirdi biliyorum. Hepsi benim suçum. Kendi istediğim kişiyi sevmek istedim. Gerçekten aşık olmak istedim. Sen,"

Sustu. Ona baktım. Özlem dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Sen çıktın Deniz karşıma. Bütün yaşadığım bu kötü insanların arasında sen belirdin. Öyle temiz öyle masumdun ki, sana bakarken korktum ben. Yalnızca sen gülerken güldüm. Senin gülüşün benim için yaşam demek, hayat demek. Senin o huzur kokun... anlat anlat bitiremem. Ben en son küçük bir çocukken bu kokuyu annemde almıştım. Sen farklısın Deniz. Sen, benim ortasında kaldığım karanlık hayatımı aydınlatan ışığımsın. Ben sensiz yolumu kaybederim. Karanlıkta ışıksız kalırsan insan yolunu şaşar be Deniz. İşte bende o'yum,"

Birer birer yanaklarıma doğru akan gözyaşlarımda taklı kaldı gözleri.
"Seni ağlatan kişinin ben olduğumu bilmek... senin benim yüzümden ağlaman bana öyle koyuyor ki... ne desem boş Deniz. Sana gelip en başından anlatmalıydım. Özür dilerim."

Daha fazla dayanamayarak sarıldım. Bütün her şeyi bir kenara bırakarak sarıldım. Ellerini saçlarıma çıkardı, incitmekten korkar gibi okşadı.
"Özür dilerim, özür dilerim."

Ondan ayrılarak yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımı sildim. Kısa sürede o da benim gibi sırılsıklam olmuştu.

♾♾♾

"Sen daha fazla üşümeden banyoya gir, ben diğerlerine haber vereceğim."

Demir salona doğru giderek gözden kaybolurken bende abimin odasına giderek ona birkaç parça kıyafet aldım. En az o da benim kadar yağmurdan dolayı ıslanmıştı. Bana diyordu hasta olursun diye ama kendini düşünmüyordu.

Salona girdiğimde telefonda konuştuğunu gördüm. Elimdeki kıyafetleri koltuğun üzerine bıraktım. Tek kaşını kaldırarak kıyafetlere baktı.
"Üstünü değiştirmen gerek, hasta olursun. Abimin kıyafetleri."

Telefondaki kişiyi dinlerken diğer yandan da beni onayladı. Salondan çıkarak odama gittim ve bir pijama takımı ve iç çamaşırı alarak banyoya geçtim.

Sıcak bir duş iyi gelmişti. Isınmıştım. Banyodan çıkarak mutfağa gittim ve ocağa su koydum. Birer bitki çayı yapsam ikimize de iyi olurdu.
Dolaptan bitki çayını aldığım sırada zilin çalmasıyla birlikte elimdeki çayı tezgahın üzerine bırakarak kapıya gittim.
Kapıyı açtığımda bizimkilerin dağılmış bir halde gördüm.
"Gelin."

Kapıyı iyice açarak kenara çekilerek onlara yol açtım.
Hepsi salona geçtiğinde kapıyı kapatarak arkalarından bende geçtim.
"Neler oluyor? Demir aceleyle bizi topladın buraya?"

Demir'le göz göze geldik. Söylemeye gücü yetmiyordu. Gözlerimi kapatıp açarak onayladım.
"Bilinmeyen numara... Selim'miş."

Demir'in söylediğiyle birlikte Özge'nin çığğı evin içerisinde yankılandı.
"N-ne diyorsun Demir?"

Batu inanamayan gözlerle bize bakıyordu.
"Üzgünüm."

"Nasıl oldu bu?"

Özge'nin sorusuyla tekrardan Demir'e baktım. Bu sefer o gözleriyle beni onayladı.
Derin bir nefes alarak anlatmaya başladım.

♾♾♾

"Bu şekilde."
Anlatmam gereken şeyler bitirdikten sonra tek tek onlara baktım.

Özgür yıkılmıştı. Çok kötü bir haldeydi. En zoru onun için olmuştu. O bilinmeyen numara olayını daha ilk defa bu akşam öğrenmişti ve üstüne en yakın arkadaşı olduğunu öğrenmişti.

Batu, en az Özgür kadar kötüydü. Her ne kadar bu durumdan haberdar olsa da o da mahvolmuştu. Yakın arkadaşını, çocukluğunu kaybetmişti. Zor.

Özge, oturduğu yerden kızarmış gözleriyle karşısındaki duvara bakıyordu. O da Selim'i yakından tanıyanlardandı. Onunda beklemediği bir isimdi.

"Biz gidelim."

Batu'nun zorla ayağa kalkmaya çalışmasıyla Demir yanına giderek koluna girdi.
"Bu gece burada kalın, eve gidecek haliniz yok."

Batu hiçbir şey demeden başıyla onayladı.
"Geçen kaldığınız odalarda kalabilirsiniz."

Özgür'de ayaklanarak Demir ve Batu ile salondan çıktı. Özge'nin yanına oturarak ona sarıldım.
İkimizin de buna ihtiyacı vardı.
"Gel bakalım seni de yatıralım."

Koluma girerek ayağa kalktı. Onu benim odama götürerek yatağa yatırdım. Üzerine örterek, ışığı kapattım ve odadan çıktım.

Tekrardan salonun kapısına geldiğimde Demir'in tek başına oturduğunu gördüm. Mutfağa geçerek bardaklara birer bitki çayı yaptım. İkimiz içinde zor bir geceydi.

Yanına oturarak bardağı uzattım. Bardağı almasıyla birlikte kendi bardağımdan bir yudum aldım.

Çaylarımızı içerken ikimizde sessizdik.
"Bu gece beraber yatabilir miyiz?"

Demir'in sorusuyla beraber içtiğim çay neredeyse boğazımda kalıyordu. Elimdeki bardağı sehpanın üzerine bırakarak ona döndüm.
"Olur."

O da elindeki bardağı benim bardağımın yanına bırakarak koltuğa uzandı ve yanına uzanmam için bana yer açtı.

Oturduğum yerden kalkarak açtığı yere uzandım. Başımı omzuna koydum. Elleriyle saçlarımı oynamaya başladı. Hafif dokunuşları uykumu getirmişti. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken bir şeyler mırıldandı.
"Bu yapacağım şey için de özür dilerim. Affet beni sevgilim."

...

Sabah uyandığımda yanımda Demir yoktu. Yattığım yerden kalkarak esnedim. Susamıştım. Uykulu gözlerle mutfağa girdim ve masanın üzerindeki sürahiyi alacağım sırada gözüme çarpan kağıtla birlikte duraksadım. Kaşlarımı çatarak kağıdı açtım okumaya başladım.

' Bizimkisi zaten en başından beri imkansızdı... Bugün bütün aşkımı, anılarımı, o saf ve temiz duygularımı, o hiç var olmamış 'biz''e dair her şeyi arkamda bırakıyorum... Önümü göremediğim karanlık ve sisli bir yolda yürüyorum ve sonumun nereye varacağını hiç bilmiyorum. Artık istesem de zihnime kazınan o güzel mavi gözlerini aklımdan çıkaramam. Her zaman gülümse olur mu? Çünkü sen gülümseyince nefesime nefes, ömrüme ömür katılıyor. Seni sevmek o kadar güzeldi ki hayatım her gün seninle yeniden anlam buluyor. Bir gün aynı yolda göz göze gelmek dileğiyle. Seni seviyorum. Her şey senin için. Affet sevgilim...'

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top