57. Bölüm🌊



"Seninle gelmemem konusunda emin misin?"
Eren'in sorusunu duymazdan gelerek odama girdim. Arkamdan kapıyı kilitleyerek yatağıma geçtim. Yorganı tepeme kadar geçerek ağlamaya başladım.

Sadece sevmek istedim, sevilmek istedim. Böylesini istemedim, hem de hiç...

Bir süre daha yorganın altında durduktan sonra nefesimin daralmasıyla birlikte yüzümü açtım. Gözlerimi açarak, bakışlarımı tavana diktim.

Ne kadar süre tavanla bakıştım bilmiyorum ama odamın kapısının tıklatılmasıyla birlikte kendime geldim. Donuk bakışlarımı kapalı olan kapıma çevirdim.
"Deniz! Kuzum aç hadi kapıyı!"

Özge'nin sesini duymamla birlikte gözlerimi yumdum. Üzerimdeki yorganı kenara atarak yataktan indim. Kapının yanına giderek kilidini açtım. Kapıyı açar açmaz endişeli gözüken Özge ile karşılaştım. Hiçbir şey demeden yanından geçerek banyoya yöneldim. Bir şeylerden hırsımı almak istiyorum. Bağırmak istiyorum, bağıramıyorum. Ağlamak istiyorum, artık gözyaşlarım akmıyor. Konuşmak istiyorum, boğazıma oturan yumru buna izin vermiyor.

Banyoya girer girmez dolapları karıştırarak makas aramaya başladım.
Arkamda Özge'nin varlığını hissetsem de sanki hiç yokmuş gibi davranarak makas aramaya devem ettim. En sonunda makası dolabın içinde en üst rafta görmemle birlikte parmak uçlarımda yükselerek makası aldım.
"Kuzum ne yapacaksın onunla?"

Özge'yi duymamazlıktan gelerek elimde tuttuğum makasa baktım. Başımı kaldırarak karşımdaki aynadan yansımama baktım.

Berbat bir haldeyim. Gözlerim ağlamaktan kızarmış. Çoktan gözlerimin altı şişmiş ve mor halkalar oluşmaya başlamıştı. Gözlerim en son kurumuş dudaklarımda takılı kaldı. Büyük bir yıkım yaşamıştım.

Parmaklarımı makasın boşluklarına yerleştirerek saçıma yaklaştırdım.
"Hayır Deniz bunu yapmayacaksın!"

Özge'nin bağıran sesini duymamla birlikte aynadaki yansımasına baktım. Oldukça endişeli gözüküyordu. Ne yapacağını bilemez gibiydi.
"Deniz sen saçlarına çok önem verirsin, lütfen... yapma."

Yalvaran sesiyle birlikte bir süre daha aynadaki yansımasına baktım. Gözleri ve sesi adeta bana yalvarıyordu. Omzumdan aşağıya doğru dökülen uzun saçlarıma baktım.

Ani bir hareketle makası saçıma yaklaştırğım gibi saçımın büyük bir kısmını kestim. Lavabonun içine düşen saçlarımla birlikte Özge çığlık attı. Onu umursamadan saçlarımı kesmeye devam ettim.

Neredeyse belime kadar gelen saçlarım şimdi omzumdaydı. Makası saçlarımdan uzaklaştırarak, lavabonun içinde biriken saçlarıma baktım. Şu an ruhtan bir farkım yoktu.

♾♾♾

Önümde duran kahve bardağını avuçlarımın arasına alarak karşımdaki Özge'ye baktım. Geldiğinden beri konuşmam için bin takla atmıştı ama boşuna uğraşıyordu. Sorduğu her bir soruyu yanıtsız bırakıyordum. Onu kırdığımın farkındaydım ancak elimden hiçbir şey gelmiyor.

Kapının çalmasıyla birlikte hafif kaşlarımı çattım. Ben yanımda hiç kimseyi istemezken eve birileri geliyordu.

Özge bana gülümseyerek masadan kalkarak gözden kayboldu. Dış kapının açılıp kapanma ve bir kaç mırıltılı çıkan seslerden başka hiçbir şey duyamadım. Yavaş yavaş bana yaklaşan adımları duydum. Bakışlarımı avuçlarımın arasında duran kahve bardağına diktim. Kimseyle konuşmak istemiyorum, mecalim yok.

Üç tane sandalyenin çekildiğini belli eden yere sürtünme sesleriyle birlikte merakla kafamı kaldırdım. Karşımda Özge dışında, Eda ile Leyla ablayı gördüm. Onlarda en az Özge kadar endişeli gözüküyorlardı.

"Deniz?"

Bana seslenen Eda'ya döndüm.
"Nasılsın?"

Nasıl mıyım? Bir düşünelim bakalım.
Sevgilim yakında nişanlanıyor, hemde en büyük düşmanımla! Duygularımla oynandı! Kalbimi kaybettim! Duygularımı kaybettim! Neşemi kaybettim! Büyük bir yıkım yaşıyorum! Adeta bir ruha dönüştüm!

Cevap vermemem üzerine Eda üzgüm gözlerle Özge'ye döndü. Özge de başını yavaşça iki yana salladı.
"Birtanem ne oldu? Hadi anlat bize."

Leyla ablanın konuşması ile ona baktım. Donuk bakışlarım ile karşılaşmasıyla anlık olarak afalladı.
"Bazı şeyler duydum."

Özge'nin tereddütlü ve kısık çıkan sesiyle bu sefer ona döndüm. Ne duymuş?
"Ayça ile Demir... senelerdir tanışıyorlarmış. Uzun süredir de bu nişan muhabbeti varmış. D-duyduğuma g-göre..."

Dedi ve sustu. Susmasıyla birlikte kaşlarımı çattım. Ne duymuştu.
"Ne duydun?"

Eda'nın aklımdaki soruyu yöneltmesiyle birlikte her ne kadar fark etmese de ona minnetle baktım.
"Ş-şey.. aslında Demir Ayça'yı seviyormuş. Deniz ile sadece gönül eğlendirdi diyorlar. Bence öyle değil-"

Özge'nin cümlesini bölen şey ellerimin arasında kırılan kupa olmuştu. Özge'nin her bir dediği ile fark etmeden avuçlarımın arasından tuttuğum kupayı sıkmıştım.

Elime batan camlarla ve kaynar kahve ile oturduğum yerden hızla kalkarak mutfak lavabosuna koştum. Çeşmeyi açarak elimi altına tuttum.
"Benim yüzümden!"

Suyla birlikte akan kana baktım. Akıp gidiyordu, hayat gibi. Acısıyla... tatlısıyla...

Leyla abla çeşmeyi kapatarak avucumun içerisine havlu peçete bastırdı. Beni lavabodan uzaklaştırarak tekrardan masaya oturttu.
"Özge banyodan ilk yardım malzemelerini getir canım."

Özge koşarak mutfaktan çıktı. Eda yanıma çökerek, elini dizime koyarak sıvamaya başladı.
Kafasını kaldırarak gözlerine baktığımda dolu olduğunu gördüm. Onun dolu olan gözlerini görmemle birlikte benim de gözlerim doldu.

Özge'nin mutfağa girmesiyle birlikte bakışlarımı Eda'dan kaçırdım.

Leyla abla, Özge'nin getirdiği çantayı açarak içinden tentürdiyot ve bir parça pamuk alarak, pamuğun üzerine biraz döktü.
Avucumun içine bastırdığı peçeteleri çekerek yavaş yavaş sürmeye başladı. Elimin acısıyla birlikte gözlerim yumdum. Pamuğun elimin üzerindeki hissi kaybolunca yavaşça gözlerimi açtım. Leyla abla bu sefer farklı ve daha büyük bir pamuk alarak avucumun içine koydu. Çantanın içinden uzun bir sargı bezi çıkararak dikkatle elimi sarmaya başladı. Sarma işlemini bitirdikten sonra sargı bezinin kalan kısmını da düğüm yaptıktan sonra ayağa kalktı.

Çıkardığı malzemeleri tek tek geri çantaya koyarak fermuarını kapattı ve Özge'ye uzattı.
"Allah'tan fazla derin değilmiş Deniz."

Leyla ablanın dediği şeyi umursamayarak oturduğum yerden kalkarak odama gittim. Yatağımın üzerinde duran telefonumu alarak, yatağın üzerinde bağdaş kurarak ekranını açtım.

Ekranda; Demir'den gelen, 39 cevapsız arama ve 236 adet mesaj vardı. Demir'in haricinde bir de bilinmeyen buradan mesaj vardı.

Demir'in mesajlarını es geçerek bilinmeyen numaranın mesajına tıkladım.
Bilinmeyen numara: Elimden gelenin fazlasını yaptım.

Bilinmeyen numara: Gurur nedir bilmedim.

Bilinmeyen numara: Üzüldüm belki ama hiçbir zaman keşke demedim.

Bilinmeyen numara: Bu yüzden kalmak ya da gitmek

Bilinmeyen numara: Artık bu senin tercihin.


Sertçe yutkunarak bilinmeyen numaranın mesajından çıktım. Ekranda beliren aramayla birlikte isme baktım.
'Demir arıyor...'

Tam kapatacağım sırada bir an gelen dürtüyle birlikte çağrısını cevaplayarak telefonu kulağıma dayadım.
'Deniz! Şükürler olsun sonunda açtım telefonunu! Aklım çıktı! Neredesin söyle hemen geliyorum! Özge'yi aradım yerini sordum, söylemedi!'

Son cümlesiyle birlikte gülümsedim. Özge... beni anlıyordu.
'Deniz yalvarırım cevap ver! Beni duyuyorsun biliyorum! Yapma! Bunu yapma! Bırak her şeyi anlatayım sana! Ne duydun bilmiyorum ama hiçbir şey bilmiyor-'

Daha fazlasını duymaya dayanamayarak telefonu kulağımdan çekerek çığlık atarak karşımdaki duvara fırlattım. Yeter! Yeter! Gözyaşlarımın birer birer gözlerimden akmasıyla birlikte burnumu çektim.

Büyük bir gürültüyle açılmasıyla bulanık gözlerimle kapıya baktım. Özge, Leyla abla ve Eda üçlüsünü gördüm.
"Çıkın dışarıya!"

Bir an bağırmamla birlikte karasız bir şekilde bana bakmalarıyla tekrardan bağırmamla birlikte birkaç adım gerilediler. Yataktan inerek kapının yanına gittim ve yüzlerine kapıyı kapatarak, kilitledim.

Sırtımı kapıya yaslayarak yavaş yavaş yere oturdum. Güçsüz bir şekilde kafamı kapıya yaslayarak hıçkırarak ağlamaya başladım. Ben bunları hak etmedim...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top