56. Bölüm🌊



Önümde ki boş sayfaya rastgele şeyler karalıyordum. Bu edebiyat dersi neden bu kadar sıkıcı? Hayır yani dersi geçtim hoca ayrı bir şey. Adam konuşuyor mu belli bile değil. Sesi buraya gelmiyor bile.

Sınıfın kapısının tıklatılmasıyla birlikte kafamı kaldırarak gelen kişiye baktım. Nöbetçi öğrenci elinde küçük bir kağıtla sınıfa girdi.
"Müzik hocası öğretmenler odasına Deniz Dinçer'i çağırıyor."

İsmimin okunmasıyla birlikte tüm sınıfın bakışları bana döndü. Müzik hocası beni çağırıyor? Karışıklık olmadığına eminiz değil mi ya? Oturduğum yerden ayağa kalktım. Özge de benimle birlikte ayaklanarak kenara çekildi. Özge'nin açtığı yoldan geçerek sıradan çıktım.

Edebiyat hocasının önünde durdum.
"İzninizle çıkıyorum hocam."

"Çıkabilirsin kızım."

Demesiyle birlikte nöbetçiyle birlikte sınıftan çıktık.
"Ne için çağırıyor?"

Sorumla birlikte kız gülümseyerek omuz silkti.
"Bilmiyorum, sadece seni çağırmamı istediler."

İstediler? O -ler takısı kimleri içeriyor diye sorsam ayıp olur mu? Neyse Deniz birazdan göreceksin zaten acele etme. Acele işe şeytan karışır.

Öğretmenler odasının önüne gelince nöbetçi durdu.
"Benim görevim buraya kadardı."

"Teşekkür ederim."

"Ne demek görevim."
Gülümseyerek yanımda ayrıldı. Nöbetçi gidesiye  kadar arkasından baktım. Öğretmenler odasına giriş yaptığımda müzik hocası Ayşe hoca ile Demir'in bir şeyler konuştuğunu gördüm. Demir? Onu da mı müzik hocası çağırmıştı.

Yanlarına yaklaşğım sırada Ayşe hoca beni fark ederek gülümsedi.
"Ah Denizcim gel."

Demir'in yanına durarak, karşımdaki Ayşe hocaya baktım.
"Bir sorun mu var hocam?"

Başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Hayır tatlım. "

Kaşlarımı çatarak bir Ayşe hocaya bir de Demir'e baktım. Ayşe hoca oldukça memnun bir şekilde Demir'i işaret etti.
"Bu sene ki mezuniyet balomuzda Demirciğim şarkı söyleyecek. Ona bir partner arıyorduk. O da bana seni önerdi. Sesinin çok güzel olduğundan bahsetti. Senden bir şarkı dinleyebilir miyiz canım?"

Ayşe hocanın her bir dediğiyle birlikte daha da açılan gözlerimle yanımda duran Demir'e bakıyordum. Bana şarkı söyleyeceğinden bahsetmemişti.
"T-tabi."

Cevabımla birlikte memnun olan Ayşe hoca sevinçle ellerini birbirine vurdu.
"O zaman siz müzik odasına inedurun çocuklar, ben hemen geliyorum."

"Tamam hocam."

Demir'in benim yerime de  cevap vermesiyle birlikte öğretmenler odasından çıkarak, müzik odasına inmek üzere merdivenlere yöneldik.
"Bana şarkı söyleyeceğinden bahsetmedin."

"Sürpriz yapmak istedim."
Her elimi de ikiye kaldırarak işaret parmaklarını hafif bükerek 'tırnak işareti' yaptım.
"Demir ve meşhur sürprizleri."

Müzik odasının önüne gelince Demir kapıyı açarak  içeriye girmem için yol verdi.Buraya ilk defa geliyordum. Olduğum yerde durarak etrafıma bakındım. Harika bir şekilde dizayn edilmiş bir yerdi. Bir tarafta çeşit çeşit adını bile bilmediğim, ilk defa gördüğüm, benden büyük kocaman müzik aletleri bulunuyordu. Diğer tarafta duvarın bir ucundan diğer ucuna kadar uzanan gösterişli bir sahne vardı. Sahnede ise yine mikrofonla birlikte çeşit çeşit müzik aleti ve tabureler bulunuyordu.

"Beğendin mi?"

"Bayıldım."

"Evet! Denizcim seni sahneye alalım canım."
Ayşe hocanın sesiyle birlikte yerimde sıçrayarak kendime geldim. Başımla Ayşe hocayı onaylayarak sahneye geçtim. Mikrofonun önünde durdum. Demir'le , Ayşe hoca sahnenin önünde durmuş bana bakıyorlardı.

Aklıma gelen ilk şarkıyı söylemeye başladım.

Yağmurlar var kalbimde
Sakın sakın ıslanma
Kaç kurtar kendini
ğın başka duvarlara

Yağmurlar var kalbimde
Sakın sakın ıslanma
Kaç kurtar kendini
ğın başka duvarlara

Kaç kurtar kendi bur'dan ruhunu al git çok uzaklara
Kaç kurtar kendi durma, aldırma o sahte suratlara
Kaç kurtar kendi bur'dan, yok dostun her biri kurnaz
Yavaş yavaş süzüldü kalbine kurmuş bak her biri kumpas

Nefes alıp veriyoruz hepimizin sorunu başka
Sürekli sarıyoruz oyunu baştan
Gözüyle görse bile yorumu başka
Her birimizin kaderi de sonu da başka

İnanırız çoğumuz aşka
Hedefimi sor, zoru başarmak
Kaplamış her yanı yolumu taşlar
Tutamam kalbimi gel soyunur akşam

Gece çöker ve gökyüzü kararır
Geçemedim köprüyü paralı
Kalemi alırım ve dörtlüğü yazarım
Karışık duygularıma kördüğüm atarım

Yaşıyorum çözdüğüm kadarını (yalandı)
Belki de ömrümü adadığım
Bütün o değerler sevgi ne aşk
Şu an sürüyorum içinde öldüğüm arabayı

Yağmurlar var kalbimde
Sakın sakın ıslanma
Kaç kurtar kendini
ğın başka duvarlara
Yağmurlar var kalbimde

Sakın sakın ıslanma
Kaç kurtar kendini
ğın başka duvarlara

Kaç kurtar kendi bur'dan ruhunu al git çok uzaklara
Kaç kurtar kendi durma, aldırma o sahte suratlara
Kaç kurtar kendi bur'dan, yok dostun her biri kurnaz
Yavaş yavaş süzüldü kalbine kurmuş bak her biri kumpas

Çünkü üzerinde dolaşıyor kara bulutlar
Bedenin ıslanırken yanar umutlar
Kaderin yazısına kafa tutulmaz
Ruhunun yaraları kanar usulca

Çekilen acıların bi' anlamı var
Hiçbir zaman boşuna değil
Pes etme, kendine bi' şans tanı daha
İleri sür atını yokuşa değil

Çıkışı bilmesen de gir tünele
Geminin kaptanı değilsen de bin dümene
Sırtını dön, hemen kalbine bak kin güdene
Gözünü kapa ve de gül güneşe

İnan ki göreceksin yıkınca duvarlarını dokununca bir insanın kalbine
Değişir damarında kanın akışı bile bakıp utanacaksın eski haline

Yağmurlar var kalbimde
Sakın sakın ıslanma
Kaç kurtar kendini
ğın başka duvarlara

Yağmurlar var (yağmurlar) kalbimde
Sakın sakın ıslanma (ıslanma)
Kaç kurtar (kaç kurtar) kendini
ğın başka duvarlara

Şarkıyı bitirmemle birlikte duyduğum alkış sesiyle şaşırdım. Ayşe hoca oldukça beğeni dolan gözleriyle beni süzüyordu.
"Tebrik ederim Denizcim. Eğer kabul edersen mezuniyette Demir'le birlikte şarkı söylemesi isterim."

"Bilmem ki?"

Ayşe hoca birkaç adımda sahnenin önüne geldi. Elini bana uzattı. Elini tutarak sahneden atladım. Sahneden inmemle birlikte diğer elimi de tutarak gözlerime baktı.
"Bunu kabul ettin varsayarak sizi yalnız bırakıyorum çocuklar biliyorsunuz bu hafta sonu mezuniyet balosu var. Size iyi çalışmalar. Çıkarken kapıyı kapatmayı unutmayın."

Diyerek yanımızdan ayrıldı. Çıkarken arkasını dönerek bize göz kırptıktan sonra müzik odasından çıkarak ardından kapıyı kapattı.
"Şarkı seçimi yaptın mı?"

"Kafamda bir iki tane var. Karasız kaldım. Beraber karar verelim olur mu?"

Başımla onu onayladım.
"Olur."

Elini tutmam için uzattı. Avucunun içerisine elimi bıraktım. Beraber sahneye doğru yürüdük. Önce o sahneye çıktı. Elimi bırakmadan benim çıkmamı bekledi. Kısa süreliğine elimi bırakarak bir tabure alarak mikrofonun önüne koydu. Daha sonra bir tabure daha alarak daha yeni koyduğu taburenin yanına koydu.

Az ileride duran gitarı ve kağıtları alarak taburelerden birisine oturdu. Diğer tabureye de ben oturdum.
"Ne yapıyoruz şimdi?"

Elindeki kağıtları havada salladı.
"Buradaki şarkıları teker teker söyleyelim. En son beğendiğimizi seçeriz."

"Tamamdır."

...

"O zaman sen ikisi arasından birisine karar verince yanıma gel olur mu?"
Elimdeki kağıda bakarak başımı salladım.
Bir sürü şarkı söylemiştik. Ben iki tane şarkı arasında kalmıştım. İkisininkinden söyleyişi ve melodisi çok hoşuma gitmişti ama bir seçim yapamamıştım.

Sessiz müzik odasında yankılan sesle birlikte küçük bir çığlık attım.
"O neydi!?"

Korkuyla Demir'e döndüm. Kaşlarını çatmış etrafına bakınıyordu.
"Bilmiyorum."

İkimizde ayağa kalkarak etrafımıza bakınmaya başladık. Demir'in iyice yanına yaklaştım. Sesin kesilmesiyle birlikte müzik odası tekrardan sessizleşti. Tam rahatlayıp, korkumun geçtiği sırada aynı sesin yeniden daha büyük bir gürültüyle yankılanmasıyla birlikte daha büyük bir çığlık atarak geriye doğru bir adım attım. Ancak adım attığıma bin pişman oldum. Ayağımın mikrofon kablolarına dolaşmasıyla birlikte dengemi kaybettim. Düşmemek için Demir'in kolunu kavradım ancak onun da boşluğuna gelmiş olacak ki benimle birlikte yere yuvarlandı.

Ben yerde , Demir'de üstümdeydi. Gözlerim ardına kadar açarak üstümdeki Demir'e baktım. O sırada müzik odasında yankılanan daha büyük bir sesle bakışlarım sesin geldiği tarafa döndüm. Büyük bir gürültüyle açılan kapıya baktığımda bizimkilerin şok olmuş bir şekilde bize baktığını gördüm. Bir geçmiş olsun alırım.

                         ♾♾♾

Karşımda çikolata dıkınan Özge'ye döndüm. Elimdeki kağıdı önüne koydum.
"Sence hangisi?"

"Bo no?"

Ağzındaki çikolatadan dolayı doğru düzgün konuşamamıştı.
"Mezuniyet balosu için söyleyeceğimiz şarkı. Bu ikisi arasında kaldım."

Boşta olan eliyle kağıdı iyice önüne çekerek şarkılara baktı.
"İkincisi."

Önündeki kağıdı alarak tekrardan baktım.
"Ben Demir'e söylemeye gidiyorum. Bir yere ayrılma."

Elindeki çikolatasını ısırırken sadece başıyla beni onayladı. Gözlerimi devirerek oturduğum yerden kalkarak kantinden çıktım. Demir'in sınıfının olduğu kata geldiğimde, sınıfının önünde Ayça ile hararetli bir şeyler konuştuğunu gördüm. Kaşlarımı çatarak onlara doğru yaklaştım. Beni göremeyeceklerinden emin olduğum bir yere geçerek sessizce dinlemeye başladım.
"Sana son kez diyorum Ayça! Git babana ne diyorsan de umurumda değil!"

"Onu bunu bilmem ben! O nişan olacak!"

Nişan? Kimin nişanı? Ne oluyor?

"Ayça bak beni sinir etme. Deniz bunları duymayacak!"

Benim neyi duymama gerekiyor? Duyarsam ne olur? Demir benden ne saklıyor?

"Ah ne olur? Yoksa biricik sevgilin seni terk mi eder?"

"Ayça!"

"Ne Ayça ne!? Ben bilmem Demir bu hafta sonu o nişan olacak! Biz nişanlanacağız anladın mı beni?! Her ne kadar istesen de istemesen de?!"

Nişanlanacak kişiler Demir ile Ayça mıydı? Demir'in benden sakladığı şey bu mu? Gözlerimin dolmasıyla birlikte ellerimin arasında bulunan kağıdı sıktım. Ağlamamak için direniyordum ancak gözyaşlarım benden izinsiz gözlerimden akarak yanaklarımdan süzüldü. Koşarak oradan ayrıldım.

Elimdeki kağıdı buruşturarak yere fırlattım. Birkaç kişiye çarpa çarpa okulun çıkışına ulaştım.
Koşarak bahçeye çıkmamla birlikte çoğu kişinin gözleri bana dönmüştü. Kimseyi umursamadan bahçe kapısından da çıkarak koşmaya devam ettim.

Nereye gideceğimi bilmeden, düşünmeden koştum... sadece koştum.
Uzun bir süre koştuktan sonra bacaklarımın yorulmasıyla birlikte yavaşladım. Yavaş adımlarla sahile adımladım. Artık hıçkırıklarım yerini iç çekişlere bırakmıştı.

Gördüğüm ilk boş banka oturarak karşımdaki hırçın denize baktım. Güneş batıyordu. Gökyüzü kırmızı ve turuncu renklere bulanmıştı.
"Ağlayan bir kız ha? Hiç sevmem."

Sol tarafımdan gelen sesle birlikte sesin sahibine döndüm.
"Neyin var Deniz?"

Eren'in sorduğu soruyla birlikte tekrardan ağlamaya başladım. Ağlamaya başlamamla birlikte başta afalladı. Kendine gelir gelmez omzumdan tuttuğu gibi göğsüne çekerek, kafamı göğsüne dayanamı sağladı.
"Sakin ol prenses."

"E-eren."

Saçlarımı okşayan eli durdu.
"Efendim?"

"Ben hiç iyi değilim."

Duran eli tekrardan saçlarımın üzerinde hareket ettirmeye devam etti.
"Farkındayım. Ne oldu anlat bana."

"O-o nişanlanıyor Eren."

"Kim?"

"D-Demir."

İsmi ağzımdan zar zor çıkmıştı.
"Sevgilin mi?"

Her ne kadar göremeyeceğini bilmesem de başımı salladım.
"Hı hı."

"Geçti."

Yaslandığım göğsünden kalktım. Kızarmış gözlerimle yüzüne baktım.
"Gerçekten geçti mi?"

Sorumla birlikte yutkundu.
Cevap vermedi.
Bakışlarını kaçırdı.
"Geçmedi."

Bakışlarımı ondan çekerek karşımdaki denize baktım.
"Deniz!"

Duyduğum sesle birlikte korkuyla Eren'e döndüm.
"Deniz!"

"Eren gidelim."

Eren anlamayan gözlerle bana bakarken ayağa kalktım. Gitmek için adım attığım sırada Demir'in önümü kesmesiyle birlikte olduğum yerde durdum. Korkmuş bir ifadeyle kızarmış gözlerime baktı. Beklemediğim bir anda kolumdan tuttuğu gibi kendine çekerek sarıldı.
"Çok korktum."

Ellerimi göğsüne koyarak itekledim. Afallamış bir surat ifadesiyle suratıma baktı.
"D-Deniz?"

"Yaklaşma bana."

Bana doğru adım attığı sırada Eren önüme geçerek onu engelledi.
"Seni istemiyor."

Önümde duran Eren'in yere düşmesiyle birlikte çığlık attım. Bir an da ne olmuştu? Eren'in yere düşmesiyle birlikte Demir yanıma gelerek kolumu tuttu.
"Gidiyoruz Deniz!"

"Bırak beni!"

Diğer kolumdan tutulup geriye doğru çekilmemle birlikte beni kurtaran kişinin Eren olduğunu anlamam zor olmadı.
"Eren gidelim."

Eren, Demir'e bakarken beni başıyla onayladı.

Karşımda hayal kırıklığına uğramış bir şekilde duran Demir'in karşısında durdum.
"Şimdiden size mutluluklar dilerim, umarım hep mutlu olursunuz,"

İşaret parmağımı kalbimin üzerine koydum. Bir adım daha yaklaştım.
"Burayı yok ettin. Nişanlınla mutluluklar!"

Hızlı adımlarla Eren'in yanına gittim. Ben bunları hak etmemiştim. Ben sadece sevmiştim! Ben ilk defa birimi sevmek istemiştim! Ben ilk defa aşık olmuştum! Yüzüm gülmüştü! Mutluydum! Bir kalbim vardı... artık yok! Onu da benden aldılar.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top