53. Bölüm🌊



Elimden düşmekte olan kitapları zorlukla masanın üzerine bıraktım. Elimin tersiyle alnımı sildim. Bir gün inşallah bu test kitaplarının altında ezilmem, amin!

Masanın etrafında oturanlar bir bana bir de masanın üzerine koyduğum kitaplara bakıyorlardı.
"Ne bakıyorsunuz öyle?"

"Ne yapacağız bunlarla en best kankam?"

Gözlerimi devirdim. Elime en üstte duran test kitabını alarak havaya kaldırdım.
"Canınız sıkılmıyor muydu? Alın işte."

"O ne?"
Diyen Batu'yla birlikte gözlerim ardına kadar açıldı. Bu çocuk hiç test kitabı görmedi mi hayatında?
Masanın etrafını dolanarak yanına geçtim. Rastgele bir sayfa açtım. Elimle sayfayı işaret ettim.
"Bak bu beyaz şeyler sayfa,"
Ardından birkaç tane harfi işaret ettim.
"Bu siyahlara da harf diyoruz,"

Herhangi bir soruyu işaret parmağımla gösterdim.
"Bunlarda soru. Çözmek için varlar. "

"Biliyorum."
Demesiyle birlikte kafasına kalem gelmesi bir oldu. Batu acıyla başını tutarken Özgür'ün sinirli sesini işittim.
"Lan madem biliyorsun ne diye kızı oyalıyorsun?"

Batu yere düşen kalemi aldıktan sonra masaya koydu. Diğer eliyle de başını tutarak Özgür'e döndü.
"Abi ne yapıyorsun ya?!"

Üst üste dizilmiş olan kitapları sırasıyla rastgele her birinin önüne bir tane koydum. Hepsine bir test kitabı verdiğimden emin olduktan sonra getirdiğim kalemleri her birine teker teker dağıttım. Kalem dağıtma işini bitirdikten sonra hepsine baktım. Onlar da bana bakıyorlardı. Aramızda tuhaf ve anlamsız olan sessiz bir bakışma geçti.
"Hadi."

Dememle birlikte test kitaplarını açarak çözmeye başladılar. Bende Demir'in yanına oturarak bir test kitabı aldım ve çözmeye başladım.

Aradan kaç dakika geçmişti bilmiyorum ama boynum acayip bir şekilde tutulmuştu. Masanın üzerinde duran telefonumu alarak saate baktım. Neredeyse iki saattir aralıksız soru çözüyorduk. Vay be! Bize bak sen!

"Bu ne Ya böyle?! Resmen soru bana sırıtıyor!"
Diyen Batu'yla birlikte hepimizin bakışları ona döndü. Yanında oturan Özgür test kitabını önüne çekerek soruya baktı. Kafasını test kitabından kaldırarak bir tane Batu'nun kafasına vurdu.
"Oğlum salak mısın sen?"

"Abi niye vuruyorsun ya?"
Özgür soruyu resmen gözüne sokarcasına yüzünün hizasına getirdi.
"Batu! Biz bu konuyu daha işlemedik!"

Özgür'ün dediğiyle birlikte gülmeye başladım.
Batu ensesini kaşıyarak etrafa bakınmaya başladı.
"Nereden bileyim ben?"

Özgür elindeki test kitabını sertçe masaya bırakarak sabır çekmeye başladı.
"Tüm derslerde uyursan bilmezsin tabi."

"Yeter bu kadar!"
Diyen Özge'yle birlikte ona baktım. Test kitabını kapatarak kenara itekledi. Ben gülerek ona bakarken elimde titreyen telefonla birlikte telefona döndüm. Ekranda bilinmeyen numaranın ismini görünce hızlıca kapatma tuşuna basarak, telefonu cebime koydum. Demir hemen dibimde oturuyor.
Oturduğum yerden ayaklandım.
"Siz salona geçin isterseniz. Biz birer kahve yapıp geliyoruz. Yoruldunuz."

Dememle birlikte hepsi dünden razıymış gibi ayaklanarak mutfaktan çıktı. Özge de tam mutfaktan çıkmak üzereyken kolundan yakalayarak durdurdum.
"Hop! Sen nereye?!"

Eliyle mutfak kapısını işaret etti.
"Salona?"

Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Olmaz."

Tek kaşını havaya kaldırdı.
"Neden?"

Sorusuna cevap vermeyerek mutfağa çektim ve ardınızdan kapıyı kapattım.
"Sen masanın üzerini topla bende bir kahve suyu koyuyorum. Konuşmamız gerek.Eda çoktan kaçmış zaten salona."

Bir süre sadece yüzüme baktı. Silkelenerek kendine geldikten sonra beni onaylayarak masayı toplamaya başladı. Bende hızlıca ocağa su koyduktan sonra bardakları çıkarmaya koyuldum.

Kahveleri bardaklara koyduktan sonra gözlerimle mutfak balkonunu işaret ettim.
"Sen çık, hemen geliyorum."

Bir şey demeden direkt olarak balkona çıktı.
Hızlıca dikkat çekmemeye çalışarak salondakilere kahvelerini dağıttıktan sonra Eda'ya ve Leyla ablaya peşimden gelmeleri için kaç göz işareti yaptım.

Ben salondan çıkarken onlarında bir bahaneyle arkamdan geldiklerini duydum. Mutfağa geldiğimizde sorgular ifadeyle yüzüme bakıyorlardı.
"Balkona geçin."

Onlar balkona geçerken ben işimi garantiye almak amacıyla mutfak kapısını kapattım. Tezgahın üzerine bulunan kahvelerimizi de alarak balkona çıktım. Hepsinin kahvesini verdikten sonra kendiminkini ortadaki sehpanın üzerine bırakarak, balkonun da kapısını kapattım.
"Sorun ne Deniz?"

Özge'nin sorusuyla birlikte endişeyle yüzüne baktım.
"Mesaj geldi."

Özge hızla yerinde doğrularak elinde kahvesini sehpaya bıraktı.
"Ne zaman?"

"Daha demin."

"Bir dakika ne mesajı?"
Eda'nın sorusuyla ona döndüm. Bir şey anlamadığı yüz ifadesinden apaçıktı.

"Hay yaşa Eda! Bende aynısını soracaktım. Neler oluyor kızlar?"

"Deniz'in bir mesajcısı var."

"Ne?"

"Ne?"

Leyla abla ile Eda'nın bağırmasıyla birlikte işaret parmağımı saydamlarıma götürdüm.
"Sessiz olun."

Hızlıca balkon kapısına bakarak birisinin olup olmadığını kontrol ettim.
"Ne diyorsun Özge?"

"Valla doğru duydunuz. Birkaç aydık var bu mesele. Her kimse taktı Deniz'e. Bırakmıyor kızın yakasını. Bir de çok fena. Zamanında bir olay olmuştu..."
Diye çoktan Özge benim yerime anlatmaya koyulmuştu bile. Aslında benim yerime anlatması açıkça işime geliyordu. İnsanlara bir şeyler anlatmaya üşenen birisiyim. Hatta işime gelmediği zamanlarda bilmiyorum der geçerim. Onu açıklamakla hiç uğraşamam.

Özge kısaca olayı özetlediğinde Leyla abla ile Eda ağzı açık bir şekilde duruyordu.
"Ve Demir ile Batu bunu öğrendi."

Dememle birlikte bu sefer üçü de aynı anda çığlık attı.
"Ne?!"

"Nasıl?!"

"Ne zaman?!"

"Ya biraz sessiz olsanıza."

"Kızım çıldırtma beni! Anlat şunu!"

Gözlerimi devirerek derin bir nefis aldım. O gün Demir'in evine dolan şeyleri en küçük ayrıntılarına kadar anlattım. Nasıl öğrendiklerini, anlatmak zorunda kaldığımı, tepkilerini.
Anlatmamı bitirdiğimde cebimden telefonumu çıkararak ortamızda bulunan sehpanın üzerine bıraktım.
"Gelen mesajı hâla açmadım."

Özge hızla sehpanın üzerine duran telefonu kaptı. Direkt olarak mesaja girdiğinde gözlerinin ardına kadar açılışını gördüm. Onun şaşkınlığıyla birlikte iyice meraklana Eda ile Leyla abla oturdukları yerden kalkarak Özge'nin yanına gittiler.
Telefona doğru eğilerek mesajı okuyorlardı. Onlarda okurken aynı Özge gibi şok olmuşlardı. Özge'nin elindeki telefonumu kaparak mesaja baktım.

Bilinmeyen numara: Seni nasıl sevdiğimi bir bilsen.

Okuduğum mesajla birlikte yutkunamadım. Bir birbirimize şok ve korkuyla bakarken balkonun kapısının açılmasıyla birlikte hep bir ağızdan çığlık attık.
"Bağırmayın be!"

Diye bağıran abimle birlikte elimi göğsüme koydum. Aklım çıkmıştı. Elimde ekranı açık duran telefonum aklıma gelince hızla ekranını kapatarak cebime sokuşturdum.
"Ne yapıyorsunuz siz burada?"

"H-hiç. Ne yapabiliriz ki?"

"A-aynen ne yapabiliriz ki?"

Özge ve Eda'nın kekeleyerek konuşmasıyla birlikte abim kaşlarını çattı.
"Çığlıklarınız salona kadar geliyor. Hadi onu geçtim, mutfağın ve balkonun kapısı neden kapalıydı?"

"Sana ne abi? Hiç kızsal mevzular diye bir şey duymadın mı?"

Gözlerini devirerek arkasını döndü. Tam gidecek diye beklerken bir anda arkasını döndü. Hepimizin gözünün içine sırasıyla baktıktan sonra tekrardan arkasını döndü. Tam bir adım atmıştı ki yeniden durdu ve bir anda arkasını döndü.
"Salona gelin."

Yine hepimize teker teker baktıktan sonra mutfaktan çıktı. Aramızda kısa bir bakışma geçtikten sonra sırayla balkondan çıkarak kuzu kuzu salona gittik.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top