50. Bölüm🌊
Caner'in arkasında sıra sıra dizilmiş sessizce kuzu kuzu ilerliyorduk. Birkaç dakikanın ardından çimenlik bir alana varmamızla birlikte kaşlarımı çattım. Ne yapmaya çalışıyordu?
Biraz daha ilerledikten sonra gördüğüm manzarayla birlikte ağzım açık kaldı. Bir sürü alet edavat bir köşede yığılmıştı. Çok yakınında olmadığım için seçemiyorum. Ancak buradan bakınca çok korkunç duruyordu.
Caner'in durmasıyla birlikte bizde durduk. Demir'e bakarak ellerini birbirine sürttü.
"Hazır mısın damat?"
"Hazır!"
Demir'in yerine cevap veren Batu'yla birlikte gülmeden edemedim.
"Damat sen misin lan?"
Özgür'ün sorusuyla birlikte Batu ensesini kaşıdı.
"Ne bileyim abi ya! Bir an gaza geldim!"
Onun bu haline karşı daha fazla gülmek istesemde ortamdaki gerginlik bunu engelliyordu.
"Sen sus cıvık!"
Caner'in uyaran sesiyle birlikte Batu dudaklarını büktü.
"Cıvık mı? Hiç yakıştıramadım."
"Ben yakıştırdım."
Bu seferde kollarını göğsünde bağlayarak başını yan tarafa çevirdi.
"Sabır."
Diyen Caner'le birlikte hafif kıkırdadım.
Caner'in ilerimizde bulunan yığına doğru yürüdüğünü görünce gülmeyi keserek dikkat kesildim.
Bir süre orada bir şeyler aradıktan sonra aradığını bulmuş olacak ki elidekilerle birlikte yanımıza geldi. Bir dakika! Bunlar... yani elindekiler topuklu ayakkabı. Hem de kırmızı! Gülmemek için alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve başımı sağ tarafa doğru çevirdim.
Kafamı çevirmemle birlikte Özge'yle göz göze geldik. O da gülmemek için uğraşıyordu ancak pek de başarılı olduğu söylenemez.
İşaret parmağımı dudaklarımın üzerine bastırdım. Dudaklarının üzerine hayali bir fermuar çekerek önüne döndü.
Sonunda Caner'in yanımız gelmesiyle birlikte hepimiz merakla beklemeye başladık.
Elindeki bir çift kırmızı topuklu ayakkabıyı Demir'e doğru uzattı. Demir ne yapacağını anlamaz şekilde ayakkabıları eline alarak tuhaf tuhaf bakmaya başladı. Kıyamam...
"Giy bakalım damat."
"Oha!"
Diyen Batu'yla birlikte ona baktım. Şaşkınca elini ağzına kaparmış Demir'in elindeki topuklu ayakkabılara bakıyordu.
"Hem de kırmızı!"
Gülmemek için dişlerimi birbirine bastırdım. Batu yapma çocuğum. Gülmek istemiyorum. Yapma, yanarız.
Sol tarafımdan gelen gülme sesiyle o taraf doğru döndüm.
Eda'nın elini dudaklarının üzerine kapatmış ve güldüğünü gördüm. Gözlerindeki ışıldamayla birlikte Batu'ya bakıyordu.
"Hazır mısın damat? "
Demir tereddütle ayağındaki ayakkabılara baktı.
"Galiba."
"Düdüğü çalınca başla. Tamı tamına üç tur burayı dolaşacaksın!"
Üç tur mu? Fazla değil mi ya?!
"1...2...3!"
Ve düdük!
Caner'in düdüğü çalmasıyla birlikte Demir ayağındaki topuklularla birlikte yürümeye başladı. Arada bir bileği bükülüyor ve düşecek gibi oluyordu. Ellerini iki yana açmış bir şekilde olabildiğince dikkatle yürümeye çalışıyordu. Evet sadece çalışıyordu çünkü buna yürümek denmez.
"Hadi Demir adam!"
Diyen Batu'ya baktığımda elindeki telefonla Demir'i videoya aldığını gördüm. Demir görmesin Batu.
Tekrardan Demir'e baktığımda neredeyse birinci turu bitirmek üzere olduğunu fark ettim. Yalnız kırmızı yakışmış.
İkinci turun yarısındayken Demir'in yere düşmesiyle birlikte yanına doğru ilerlemek için adım atmıştım ki kolumu tutan elle birlikte olduğum yerde kaldım.
"Sakın."
Caner'in sesiyle birlikte olduğum yerde durmak zorunda kaldım.
Yavaşça düştüğü yerden kalkarak ellerini silkti ve yeniden yürümeye başladı. Hadi Demir!
Sonunda üçüncü turunda bitmesiyle birlikte büyük bir nefes verdim. Çalan düdükle birlikte Demir anında kendini bırakarak yere oturdu. Hemen yanına koşarak, çöktüm. Ellerini tutarak avuç içlerine baktım. Hafif yüzülmüş gibiydiler ama ciddi bir durum yoktu.
"İyi misin? Acıyor mu?"
"İyiyim ben, endişelenme."
Üzerimize düşen gölgeyle birlikte kafamı kaldırdım. Caner elini Demir'e doğru uzattı. Demir elini tutarak, destek aldı ve ayağa kalktı.
"Aferin damat. Şimdi sıradaki görevine geçelim."
...
Önümüze bir masa kurulmuştu ve masanın üzerinde tabak tabak acı biberler vardı. Allah aşkına o kadar biberi nereden buldunuz?
Demir önünde duran biberlere bakarken Caner'in konuşmasıyla ona doğru baktı.
"Evet damat sıradaki görevin biber yemek. Bu biberler sana özel getirttim bak. Ben dur diyesiye kadar yiyeceksin. Hazır mısın?"
"Evet."
Caner düdüğünü ağzına doğru götürerek Demir'e baktı.
"1...2...3!"
Ve düdük!
Düdüğün çalmasıyla birlikte Demir önünde bulunan bir tabağı rastgele önüne çekerek biberleri yemeye başladı. Bir biberi ağzına koyar koymaz hemen ardından bir tane daha koyuyordu. Caner'in insafına kalmıştık iyi mi?!
İlerleyen dakikalarda Demir'in yüzü kırmızıya dönmeye başlamıştı. Endişeli bir ifadeyle ona bakarken Caner'e baktım. Yavaş hareketlerle düdüğünü dudaklarına götürdü. Hadi! Hadi çal artık şu düdüğü!
Bekledim... bekledim ve çaldı! Düdük sesiyle birlikte koşarak masanın yanına gittim ve bulduğum bir şişe ayranı açarak büyük bir bardağa kattım. Hemen Demir'e doğru uzattım. Çölde su bulmuş bir Bedevi gibi hemen elimdeki ayranı alarak kafasına dikti. Bardağı bitirir bitirmez bana uzattı. Elindeki bardağa hızlıca tekrardan ayran doldurdum. Doldurmamla birlikte aniden kafasına dikti.
"Aferin damat."
Caner'in sesiyle birlikte ona döndüm. Ne kızgın ne de gülümseyerek bakıyordu. Dümdüz bakıyordu. Benim tanıdığım Caner böyle değildi. Bir anda ne olmuştu böyle? Allah Eda'nın yardımcısı olsun.
Demir'in uzattığı bardağa baktım.
"Katıyım mı bir daha?"
Başını olumsuz anlamda sallayarak ayağa kalktı.
...
Aradan geçen bir yarım saatin ardından yeni görev hazırdı. Caner bilerek süreyi uzatmıştı. Hem Demir'in biraz dinlenmesine izin vermiş hem de istediği şeyi rahatlıkla hazırlamıştı.
Şimdi de Demir'i bir sandalyeye oturtmuşlardı. Yerde, sağ tarafına Özge , sol tarafına Eda çökmüş ellerinde tabak tarzı bir şey tutuyorlardı.
"Başlayın kızlar."
Caner'in komutuyla birlikte kızlar Demirler pantolonunun paçalarını sıvamaya başladılar.
"Özür dilerim Demir."
Diyen Eda ile birlikte mümkünmüş gibi kaşlarım daha da çatıldı. Neden özür diledi şimdi?
"Valla ben pek özür dilemeyeceğim Demircim. Kusura bakma canım."
Diyen Özge'ye anlamaz gözlerle baktım. Bir şey mi kaçırdım?
Ellerinde bulunan tabak tarzı şeyin içindeki her neyse onu karıştırdılar ve içinden bir çubuk çıkararak bacağına sürmeye başladılar. Eda sol bacağına sürerken Özge de sağ bacağına sürmekle meşguldu.
Bu... ama çok acımasızca! Kabul etmiyorum!
Durdurmak istersem de durduramazdım çoktan başladılar. Sinirle gözlerimi yumdum. Bir 'cart' sesiyle birlikte gözlerimi açtım. Demir'e baktım. Ellerini sandalyeye dayamış ve gözlerini kapatmıştı. Bir 'cart' sesi daha. Bu sefer gözlerini daha da yumdu.
"Pes ediyor musun?"
Caner'in sorusuyla birlikte Demir başını iki yana salladı.
"Devam edin kızlar!"
Caner'in komutuyla birlikte kızlar yeniden Demir'in bacağına sürmeye başladılar. Bir süre bekledikten sonra çektiler. Eda'ya baktığımda canının acıdığını fark ettim. Çok çok büyük ihtimalle Caner ona zorla bunu yaptırıyordu.
Özge ise Eda kadar olmasa da önünde bu durumdan memnun olmadığını fark ettim.
Kızların işi bittikten sonra durdular.
"Pes ediyor musun? Bak tekrar soruyorum. Pes edersen bırakacağım."
Demir yine başını iki yana sallayarak reddetti.
"Tamamdır kızlar, gidebilirsiniz."
Oh! Uzatacak diye aklım çıkmıştı. Elimi kalbimin üzerine koyarak derin bir nefes verdim. Hâla sandalyede oturan Demir'in yanına gittim ve önünde diz çöktüm.
"Başta da dediğim gibi bunu yapmak zorunda değilsin Demir."
"Yapacağım Deniz. Senin için."
Gülümseyerek sarılmak için kollarımı uzattım ancak sarılamadım. Geriye doğru savrulmamla birlikte neye uğradığımı şaşırdım. Ne oluyor gene?
"Uzaklaş bücür!"
Caner'in sesiyle birlikte göz devirdim. Düştüğüm yerden kalkarak, toz olan üstümü silkeledim.
"Son görev damat. Hazır mısın?"
Demir başını olumlu anlamda salladı.
"Hazırım."
...
Karşımızda duran şeye kocaman gözlerle bakıyordum. Bu kadarı da fazla artık!
"Başlayalım mı damat?"
"Hayır!"
Bunu diyen bendim. Benim bağırmamla birlikte hepsi şaşkınlıkla bana baktı. Şimdiye kadar bir şey demedim ama bu kadarı olmaz.
"Yeter! İspatladı sana! Buna gerek yok!"
"Deniz. Sorun değil!"
Başımı iki yana sallayarak söylediklerini reddettim.
"Yapma Caner abi."
Ona ilk defa abi demiştim. İlk defa...
Gözlerinde geçen kısa bir ışıltıdan sonra Demir'e döndü.
"Geri çekiliyor musun damat?"
"Hayır."
"Demir!"
Elini havaya kaldırarak konuşmamı engelledi.
"Sen bilirsin damat. Çık bakalım merdivenleri."
Demir merdivenlere yöneldiği sırada önümüzde duran koca şeye baktım. Resmen Demir ince bir tahta üzerine yürüyecekti. Bu çok tehlikeli bir durum. Ya oradan düşerse? Ya kolu bacağı kırılırsa? Daha yeni iyileşti sayılır.
Demir tahtanın ucunda durdu. Caner'in düdüğü öttürmesiyle birlikte ilk adımını atarak yürümeye başladı. Hadi bakalım!
Tam beşinci adımını atmıştı ki dengesini kaybetmesiyle birlikte olduğu yerde sallanmaya başladı.
"Demir!"
Ellerini iki yana açarak dengede duramaya çalıştı ve başardı da. Bir kaç adım daha atmıştı ki yine sallanmaya başladı. Hayır Demir bitmek üzere, düşemezsin! Olmaz!
Son bir adımlık yer kaldığında nefesimi tuttum. Hadi! Hadi! Yine tam adım atmak üzereyken dengesini kaybetti. Düşmek üzereyken son anda durdu ve düşmekten kurtuldu.
"Hadi Demir adam son bir adım!"
Ve son adım... bitti! Tahtayı geçmenin verdiği rahatlıkla kendini bırakarak bulunduğu yere oturdu.
Çalan düdükle birlikte mutlulukla Caner'e baktım.
"Bitti! Aferin damat! Bütün görevlerini başarıyla tamamladın!"
Diyen Caner'le birlikte sevinçle sağ tarafıma bulunan Özge'ye sarıldım.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top