45. Bölüm🌊


4 gün sonra;

"Anne!"
Dolabın önünde dikilmiş annemi bekliyordum.

"Efendim boncuğum?"

Boş dolabı gösterdim.
"Ne zaman boşalttınız dolabı?"

Elindeki tişörtümü katlayarak, yatağın üzerinde duran valize yerleştirdi.
"Abin çıkış işlemlerini halletmeye gittiği zaman."

Boş dolabın kapaklarını kapatarak yatağın kenarına oturdum.
Evet bugün taburcu oluyorum. Yaram oldukça hızlı iyileşmişti. Tam iyileştiği söylenemezdi aslında. Doktoruma kalsa bir kaç gün daha hastane de kalmam iyi olurmuş. Ancak burası o kadar çok üstüme geliyordu ki artık dayanamadığım için zorla fa olsa önce bizimkileri sonra da doktoru ikna edebilmiştim. Onları ikna edeceğim diye karnım çatlamıştı. Bir türlü iyi olduğuma inandıramamıştım. Başta annem ve Demir olmak üzere oldukça zor olmuştu ikna etmem. Zaten şu dört günde bir bebekmişim gibi davranmışlardı. Yemeğimi bile annem yedirmişti.

Üzerimdeki kıyafetlere baktım. Bol gri bir eşofman ve üzerine girdiğim siyah salaş bir tişört vardı. Tişörtün uçlarından tutarak şöyle bir baktım.
"Sence üzerimi değiştirmeli miyim?"

Annem valizin fermuarını kapatırken gözünün ucuyla kıyafetlerime baktı.
"Gerek yok kuzum."

Oturduğum yerden yavaşça kalkarak odanın içerisinde bulunan aynanın karşısına geçtim. En azından saçlarımı toplamalıydım. Uyanalı çok olmamıştı. Saçlarım yeni uyandığım için birbirine girmişti.

Saçlarımla girdiğim savaşın sonucunda yukarıdan bir topuz yapabilmiştim. Eve gider gitmez güzel bir duş alsam harika olurdu.

Yatağa doğru yürüdüğüm sırada odanın kapısı açıldı. Demir içeriye girerek arkasından kapıyı kapattı.
"İşlemler tamam. Çıkabiliriz."

Başımla Demir'i onaylayarak askıda duran ceketimi aldım. Mevsimlik ceketimi dikkatli bir şekilde giyindikten sonra fermuarını kapattım.

Demir'e döndüğümde annemle birlikte kapının önünde beni beklediklerini gördüm.
"Hadi çıkalım artık."

"Bir kaç gün daha dursan olmuyordu değil mi?"
Kaşlarımı 'hayır' anlamında havaya kaldırarak onlardan önce odadan çıktım. Ben yavaş adımlarla asansöre doğru yürürken, Demir elinde koca valiz olmasına rağmen beni gerçek asansörün önünde durdu. Düğmesine basarak bana döndü.

Maalesef ki binmek zorundayım. Bu asansör denen şeyi her ne kadar sevmesem de.

Demir'in yanında yerimi alırken annem de bir kaç saniye sonra yanımıza ulaşarak o da bizimle beraber beklemeye başladı.

...

Eve ulaşmanın huzuruyla odama gittim. Yatağımı görmemle birlikte kocaman gülümsedim. En çok özlediğim şeylerden birisi de yatağımdı. Kaç gündür ayrıydık.
"Biraz seni bekleteceğim canım. Önce banyoya girmem gerekiyor."

Diyerek göz kırptığım sırada arkamdaki sesle birlikte olduğum yerde zıpladım.
"Sen yatakla mı konuşuyorsun?"

Demir'in sorusuyla birlikte alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.
"Yooo."

Gözlerini kısarak yaklaşamaya başladı.
Onun bana doğru attığı her adımla beraber bende geriye doğru adımladım.

Aynı ifadeyle üstüme üstüme geliyordu ve bu az da olsa korkutuyordu.
Yutkunarak geri geri giderken sırtımın soğuk duvarla buluşmasıyla daha büyük yutkundum.
Bana doğru bir adım daha attığı sırada dayanamadım.
"Gelmesene be!"

Tabi ki beni dinlemeyerek bir adım daha atarak aramızdaki bütün mesafeyi kapattı.
"Emin misiniz Deniz Hanım?"

Bilerek mi yapıyordu? Bana her emin misin diye sorduğunda verdiğim cevap değişmiyordu. Ancak sanki o hiç akıllanmazmış gibi sormaya devam ediyordu.
Yüzüme tatlış bir sırıtma yerleştirdim.
"Emin değilim, Deniz'im."

Cevabımla birlikte gözlerini yumdu. Kendi kaşındı. Ben ona her seferinde diyorum söyleme diye. Kendi bilir.
"Bir kere de yapmasan olmuyor mu?"

Kaşlarımı havaya kaldırarak başımı olumsuz anlamda salladım.
"Ck."

Üzerime doğru eğilmesiyle birlikte ne yapacağımı bilemez bir şekilde olduğum yerde kaldım. Ellerimi göğsüne yerleştirerek kendimden uzaklaştırdım. Koşar adımlarla ondan uzaklaştım.
"Ben bir banyoya gireyim. Malum hastaneden yeni çıktım."

Dolabtan bir kaç parça kıyafet alırken arkamdan Demir'in güldüğünü duydum. Ancak duymamazlıktan geldim. Şu an onunla uğraşabileceğim zannetmiyorum. Zaten utançtan ölmek üzereyim.
"Gir sen banyona gir. Bende seni bekliyor olacağım."

Hızlıca elimdeki kıyafetlerle odamdan çıkarak banyoya girdim. Arkamdan kapıyı kilitleyecek sırtımı kapıya yasladım. Elimi hızlı atan kalbimin üzerine koydum.
"Şşş! Sakin ol. Bu kadar hızlı atma."

Elimdeki kıyafetleri uygun bir yere koyduktan sonra suyu açtım.

...

Yatağımın üzerinde yerleştirilmeyi bekleyen valizime hüzünle baktım.

Fermuarını sonuna kadar açtıktan sonra içindeki kıyafetlerimi boşaltmaya başladım. Valizin içerisinden çıkardığım kıyafetleri yatağın üzerine düzgünce dizdim. Kıyafetlerin arasında duran beyaz tişört dikkatimi çekti. Bu tişört benim değildi. O zaman kimindi? Acaba abimin miydi? Yanlışlıkla karışş olabilir. Ya da Demir'in. Sonuçta da o da benimle beraber dört gün boyunca hastane de kaldı.

Beyaz tişörtü elime aldığım sırada arasından düşen minik kutuya baktım. Bir elimdeki tişörte bir de yere düşen kutuya baktım. Yine ne oluyor?!

Elimdeki katlanmış olan tişörtü açarak çırptım. Belki içinden başka bir şey daha çıkabilir diye. Ancak onca çırpmalarıma rağmen o kutudan başka bir şey düşmedi.

Elimdeki tişörtü yatağın üzerine fırlatarak yere düşen kutuyu aldım. Yatağa oturarak elimdeki kutuyu inceledim. Siyah minik bir kutuydu.

Korkunun ecele faydası yok Deniz. Kutunun kapağını açarak içine bakındım. Ancak içinde not dışında başka bir şey yoktu. Kim neden koymuştu bunu?

İkiye katlanmış bir şekilde kutunun içerisinde duran kağıdı aldım. Kağıdı açarak yazan notu okudum.
' Fazla ağladın. Şimdi ağlatma vakti. Zırvalamayı kes ve intikamını al!'
~Bilinmeyen numara

İntikam mı? Ne intikamı? Ne istiyor benden?! Neden peşimi bırakmıyor?! Neden bu kadar ısrarcı?! Neden Ya neden?!

Kafamdaki sorularla birlikte elimdeki kağıda bakarken odanın kapısı açılmasıyla birlikte ne yapacağımı bilemez bir şekilde elimdeki kağıdı arkama sakladım.
"Ne yapıyorsun Deniz?"

Demir'in şüpheli bakışlarına karşı ne cevap vereceğimi bilemez bir şekilde kaldım.
"B-bir şey y-yapmıyorum."
Allah kahretmesin! Kekeledim!
Kaşlarını çatarak bana doğru yaklaştı.
"Ne saklıyorsun sen?"

"H-hiç."
Ah! Yine kekeledim!
Bir an da üstüme doğru gelmek arkada duran elime uzandı. Yumruk yaptığım elimi zorla açarak içindeki kağıdı alarak okudu.
Kaşlarını çatarak bir süre kağıda baktı. Elindeki kağıdı buruşturarak bana döndü.
"Ne demek oluyor bu?"

"Bilmiyorum."

"Nasıl bilmiyorsun Deniz? Nereden buldun o zaman!?"
Oturduğum yerden kalkarak karşısına dikildim.
"Bana bağırma! Bilmiyorum dedim! Valizi boşaltırken buldum! Yargılamadan önce dinle!"

Beklemediğim bir anda kafamı göğsüne yaslayarak sarıldı. Başımın üzerine çenesini dayadı. Sinirliyim ona. Beni dinlemeden bağırmıştı.
ğsüne doğru vurarak geri çekilmeye çalıştım.
"Bırak beni!"

İki eliyle daha sıkı sarılarak hareketlerimi kısıtladı.
"Bırak dedim sana!"

"Sakin ol güzelim. Tamam haklısın, özür dilerim. Ama beni de anla. Korkuyorum, sana bir şey olacak diye aklım çıkıyor."

Çırpınmaya bırakarak durdum. Ne yapacaktık biz? Daha nereye kadar böyle devam edecek? Hep bu korkuyla mı yaşayacağım.
"Ne yapacağız biz Demir?"

"Bilmiyorum güzelim, bilmiyorum."

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top