34. Bölüm🌊


Israrla kapıyı çalmaya devam ettim. İçerden sesler geliyordu. Annem evdeydi. Tam tekrardan vurmak için yumruğumu kapıya doğru yaklaştırmışım ki kapı açıldı ve abim gözüktü. Bir iki adım gerileyerek abime baktım.

Kaçar gibi bir hali vardı. Kapıyı açtığı gibi hızlıca ayakkabılarını giymeye başladı. Ayakkabılarını giyerken diğer yandan da kolunun tekini cekete sokmaya çalışıyordu.

Ayakkabılarını giydikten sonra beni fark etti. Hiç bir şey demeden yanımdan geçiyordu ki kolundan yakaladım.
"Nereye böyle kaçar gibi?"

Kolundaki elimi çekti. Yüzünde usanmış gibi bir ifade vardı.
"Deniz canını seviyorsan içeriye girme abicim."

Diyerek, koşar adımlarla merdivenlerden indi. Abimin arkasından şaşkınca bakarken kapının açılma gıcırtısıyla, kapıya baktım. Annem kapıda durmuş ellerini beline koymuş merdivenlere bakıyordu.
"Abin gitti mi?"

"Evet?"

Merdivenlerde ki gözlerini çekip bana baktı. Yüzüne tatlış bir gülümseme ekledi ve kolumdan tuttuğu gibi beni içerye doğru çekti.

Daha ben ne olduğunu anlamadan kendimi salonda teyzelerin arasında otururken buldum. İki tane teyzenin arasında oturmuş elimde kısır tabağı vardı.

Gözlerimi kırpıştırarak kısır tabağına baktım. Bu tabak ne ara elime verilmişti?
Ben kısır tabağını sorgularken sol tarafımdaki teyzenin sorusuyla ona baktım.
"Kaç yaşındasın kızım?"

Cevap vermek için ağzımı açmıştım ki sağ tarafımdaki teyzenin konuşmasıyla geri kapatmak zorunda kaldım.
"Allah aşkına Nurten, kız lise sona gidiyor."

Adının Nurten olduğunu öğrendiğim teyze başını sallayarak sağ tarafımdaki teyzeyi onayladı. Tabağındaki kısırdan ağzına bir kaşık alarak devam etti.
"Hangi okuldasın kızım?"

Tekrardan cevap vermek için ağzımı açtığım sırada yine sağ tarafımda bulunan teyze sağolsun benim yerime cevap vermişti.
"Özel okulda okuyor ya Nurten. Hemde yüzde yüz bursla, çok zeki."

Gözlerimi devirmemek için kendimi sıktım.
Sol tarafımda oturan Nurten teyze başını sallayarak sağ tarafımda oturan adını bilmediğim teyzeyi yine ve yeniden onayladı.

Kendime gelmiş olmamla birlikte salonu incelemeye başladım.

Çoğunluğu aynı yaşlarda olan bir sürü teyze yan yana oturmuş ellerindeki kısır tabaklarıyla beraber sohbet ediyorlardı. Annem görünürde yoktu.

Canımın sıkılmasıyla birlikte nefes verdim. Abim haklıydı. Canını seven buradan kaçmalıydı.

Bakışlarımı ayak ucuma çevirdiğim de ayağımdaki terliklerle birlikte gözlerim ardına kadar açıldı. Ben bu terlikler ne ara giymiştim? Kırmızı renkte, tüylü taşlı bir terlikti.

Şaşkın gözlerle terliğe bakarken yine sol tarafındaki Nurten teyzenin sorusuyla onlara döndüm.
"Eee var mı birisi?"

Nurten teyze gülerek bana omuz attı. Attığı omuzla birlikte öne doğru savruldum ama hemen kendimi toparladım.

ÖLMEDİM AYAKTAYIM!!

Cevap vermek için ağzımı bile açmadım çünkü sağ tarafımdaki teyzenin cevap vereceğini biliyordum.
"Vardır tabii. Bu yaşta ki gençlerin hepsi böyle."

Bu konunun yanlış anlaşılmaması için cevaplamam gerekiyordu.
"Hayır, yok."

Cevabımla birlikte Nurten teyze tekrardan bana bir omuz attı ve elindeki fotoğrafı gözüme sokar gibi uzattı.

O fotoğrafı ne ara almıştın kadın?!

Daha fazla gözüme sokmaması için elindeki fotoğrafı aldım ve baktım.
Tahminimce benim yaşlarımda sarışın, göz rengini seçemediği bir çocuk vardı.
Anlamaz gözlerle Nurten teyzeye döndüm.

Gözleriyle elimdeki fotoğrafı işaret etti.
"Benim yeğenim. Yapayım mı aranızı?"

Hızlıca elimde bulunan fotoğrafı Nurten teyzenin kucağına bıraktım.Ve oturduğum yerden kalkarak mutfağa doğru ilerledim.

Mutfağa girdiğimde daha önce hiç görmediğim bir kadınla annemin konuştuğunu gördüm.

Elimdeki kısır tabağını tezgaha koymuş, mutfaktan çıkmak üzere kapıya yöneldiğim sırada annemin sesiyle durdum.
"Deniz bir bakar mısın annecim?"

Olduğum yerden 360 derece dönerek onlara baktım.
"Efendim anne?"

Eliyle konuştuğu kadını gösterdi ve gülümsedi.
"Bu Sevim teyzen. Hatırladın mı?"

Kadına baktığım da gülümseyerek bana baktı.
Kadına baktım ancak hiç bir şey hatırlamadım.
"Kusura bakmayın tanıyamadım."

Kadın gülümseyerek başını iki yana salladı.
"Önemli değil Denizcim. Hatırlamaman çok normal. Seni en son gördüğümde üç yaşındaydın."

Yüzüme çokta samimi olmayan bir gülümseme yerleştirdim. Anneme baktığım da ise o da gülümsüyordu. Sözü devraldı.
"Hatırlayacağını zannetmiyorum annecim biz buraya taşınmadan önceki komşumuz."

Başımı aşağı yukarı doğru salladım.
"Anladım."

Cümlemi bitirmemle eş zamanlı olarak kapı çaldı. Elimle mutfağın kapısını işaret ettim.
"Ben kapıya bakayım."

Onları mutfakta bırakarak kapıya yöneldim. Kapıyı açtığım da karşımda Batu ve Özge'yi beklemiyordum. Hadi tamam Özge'nin annesi buradaydı da Batu'yu anlamadım.
Kapıyı ardına kadar açarak kenara çekildim.
"Hoş geldiniz."

Gülümseyerek içeriye girdiler.
"Hoş bulduk."

"Hoş bulduk."
Ayakkabılarını çıkarıp, kenarda duran tüylü terliklerin birer tane giydiler.
"Hayırdır, nereden esti?"

Özge omuz silkti.
"Annem buradaymış bir geleyim dedim. Batu da bizdeydi, annemle telefonda konuşurken kısır lafını duyunca peşime takıldı."

"Anladım, girin hadi."
Tam salonun kapısına geldikleri sırada bağırdım.
"Durun!"

Sesim istediğimin aksine daha fazla çıkmıştı. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.
Bir anda yürümeyi keserek bana döndüler.
İkisinin arasına geçerek, kollarına girdim.
"Bence salona girmeyi hiç istemezsiniz."

Batu gözlerim kısarak bir salonun kapısına bir de bana baktı.
"Neden?"

Derken, içeriden adını bilemediğim o teyze geldi. Batu'nun ve Özge'nin kollarından tutarak salona doğru sürüklemeye başladı.

Hüzünlü gözlerle kollarımın arasından kayıp giden arkadaşlarımın arkasından baktım.
Dudaklarımı bükerek bende salona girdim.

Nerede olduklarına bakarken daha önce benim oturduğum yerde yan yana, Nurten ve adını bilmediğim teyzenin arasında oturuyorlardı.

Batu, elindeki kısır tabağına kaşığını daldırdı ve koca bir lokma ağzına attı. Bir yandan kısır yiyor diğer yandan da Nurten teyzeyle konuşuyordu.

Özge'ye baktığımda kendimi gördüm. Şaşkınca bir elindeki tabağa bir de adını bilmediğim teyzeye bakıyordu. Teyze bir şeyler anlatıyordu ama Özge'nin teyzenin yüzüne bakmaktan başka yaptığı bir şey yoktu.

Onların bu haline ne kadar gülmek istesem de acıdım. Batu halinden memnun gözüküyordu ancak aynı şeyi Özge için de söyleyemeyecektim.

Onların karşısında duran boş sandalyelerden birine oturdum ve Batu'yla Nurten teyzeye baktım.

Batu, boş eliyle sitemkar şekilde dizine vurdu.
"Bana da bir kız buluver be teyzem!"

Nurten teyze bir elini Batu'nun dizine koydu.
"Buluruz oğlum."
Diyerek, çantasına doğru eğildi ve bir fotoğraf çıkardı. Bu kadın yanında fotoğraf mı taşıyordu?
Elindeki fotoğrafı Batu'ya uzattı.
"Bak bu kız benim yeğenim. Güzel mi?"

Yeğenim derken göğsünü kabarta kabarta söylemişti. Şaşkınca onlara baktım.

Bir süre sonra onları bırakıp Özge'ye döndüm. Tuhaf bir yüz ifadesiyle adını bilmediğim teyzeyi dinliyordu.
Onun bu haline acıyarak baktım.
Ben Özge'ye bakarken gözlerimiz kesişti. Resmen gözleriyle yardım dileniyordu.
Ellerimi iki yana açarak, dudaklarımı hareket ettirdim.
'Ne yapabilirim?'

Dudaklarını büzüp tekrardan konuşan teyzeye döndü.

♾️♾️♾️

Ceketimin fermuarını yarısına kadar çektikten sonra ceketimle tişörtümün arasında kalan saçlarımı çıkardım.

Kapının koluna uzandım ve çevirip dışarıya çıktım.
Kabinden çıktığımda tek ayağını duvara yaslamış, kollarını göğsünde bağlamış bir adet Özge ile karşılaştım.

Gözlerimi devirerek yanına gittim. Geldiğimi görünce yaslandığı yerden bana doğru geldi.
"Hele şükür!"

Şirince sırıtarak baktım. Bu sefer o göz devirdi.
"Bakma şöyle."

Önüme dönerek sahaya doğru ilerledim.
Diğer kızların yanına ilerlerken hoca düdük çaldı.
"Kızlar yanıma gelin!"

Beden hocası, gür çıkan sesiyle tüm salonu inletecek kadar bağırarak yanına çağırınca yanına gittik.

Beden hocası herkesin geldiğine emin olmak için hepimizin suratın tek tek bakmaya başladı. Kısa bir inceleme süresinden sonra hiç bir şey demeden arkasına döndü ve sahanın kenarında bulunan toplardan birisini alarak tekrardan yanımıza döndü.

Elindeki topu havaya kaldırarak konuşmaya başladı.
"Kızlar, voleybol turnuvaları yakında başlar. Takımı kurmamız gerekiyor,"

Havaya kaldırdığı topu aşağıya doğru indirdi ve kolunu uzatarak topu ortamıza doğru tuttu.
"Şimdi küçük bir maç yapacağız. Oynayışınıza göre kaptan, asıllar ve yedekler belirlenecek."

Ortamıza doğru uzattığı topu bir anda Özge'ye attı. Özge, göğsüne gelen topu yere düşmeden yakaladı.

Hoca işaret parmağıyla voleybol sahasını işaret ederek düdüğünü öttürdü.
Sahanın yanına varınca iki takıma ayrıldık.
Birinci takım; Ben, Özge, Pınar, Su, Ceylin, Zeynep.

İkinci takım; Ayça, Ece, Bahar, Sude, Asya, Elif.
Takımlar sahada yerini aldıktan sonra karşı takımda Sude elinde bozuk parayla ortaya çıktı. Bize dönerek;
"Yazı mı tura mı?"

Topun bizden başlaması yararımıza olurdu. Bildiğim kadarıyla bilimsel olarak bir bozuk parada yazı gelme olasılığı tura gelme olasılığından yüksekmiş. Çünkü tura olan kısmındaki resim ağırlık yaptığı için alt tarafta kalma ihtimali daha yüksekmiş.
Hızlıca öne atılarak ben cevapladım.
"Yazı."

Başıyla beni onaylayıp, parayı havaya attı. Havaya attığı paranın düşüşünü izledim. Para yere düştükten sonra Sude ve ben paraya doğru eğildik.
Benden önce Sude bağırarak;
"Yazı!"

Memnuniyetle gülümseyerek filenin orada duran topu aldım. Takımın yanına gelince topu Zeynep'e uzattım. Aramızda servis atışı en iyi olan Zeynep'ti. Geçen sene de okul voleybol takımındaydı.

Zeynep gülümseyerek elimdeki topu aldı ve servis atışı yapmak üzere sahanın ucuna doğru yürümeye başladı.
Yerini aldıktan sonra topu havaya atarak vurdu ve koşarak yanımıza geldi.

Top karşı takıma gider gitmez Asya manşetle topu bizim tarafa gönderdi.
Özge hızlıca öne atılarak topa vurdu.
Özge'nin attığı topa Ayça manşet vurdu. Tekrardan bu tarafa gelen topa doğru ben koştum ve bir manşet vurarak karşı takıma gönderdim.

Uzun süredir oynuyorduk. Her iki takımda eşit ilerliyordu.
Bana doğru gelen topa karşı vurdum. Topu gönderdikten sonra kızaran bileklerime baktım.
Oyunun başından beri Ayça bana oynuyordu. Sürekli bileklerime yada kafama doğru atıyordu. Bir şekilde topu geri gönderiyordum ancak bileklerimin kızarmasına engel olamıyordum.

Ben kızaran bileklerime bakarken kafama gelen topla beraber yere yapıştım. Yere düşmemle birlikte herkes yanıma toplandı. Herkes endişeli gözlerle bana bakarken sadece üç çift göz alayla bakıyordu.

Kafamı tutarak düşğüm yerden kalktım. Ayça'nın yakalarından kavrayarak sarstım.
"Amacın ne senin kızım?!"

Ellerini iki yana teslim olurmuşçasına kaldırdı.
"Hop sakin!"

Dalga geçiyordu!
Tekrardan tuttuğum yerden şiddetle sarstım. Kolumdan birisi beni çekmeye çalışıyordu. Sesler duyuyordum ancak birer uğultu gibi kulağıma çarpıp geri dönüyordu.

Beni Ayça'dan ayıran kişi beden hocası oldu. İkimizin arasına girdi.
"Hemen yerlerinize geçin, hemen!"

Son kez Ayça'ya bakıp geri yerime döndüm.
Oyunun kaldığı yerden başlaması ile elime topu aldım. Sinirle topu sektirmeye başladım. Topu sektirirken filenin öbür tarafında bulunan Ayça'ya öfkeli bir bakış yolladım. Son bir kaç kez daha topu sektirdikten sonra karşı takıma gönderdim. Sayı!

Attığım sayı ile top tekrardan bizim takıma gelince, elimdeki topu Özge'ye fırlattım.
Sırıtarak elimdeki topu aldı.

Karşı takımdan gelen topa karşı Özge bana paslık attı. Attığı paslığı manşet olarak gönderdim. Sude topa doğru koştu ancak ıskaladı. Sayı!

Topu elime aldım ve servis atmak için sahanın ucuna gittim.
Topu havaya fırlatarak vurdum. Sayı!

Pınar'ın attığı topu karşıya Ayça'ya doğru attım. Topu beklemiyor olacak ki top kafasına çarparak yere düştü.

Kafasına çarpan topu eline alarak üzerime doğru yürümeye başladı. O sırada benden hocası düdük çaldı.
"Ayça, yerine geç!"

Ayça bir bana bir beden hocasına baktı. Burnundan soluyarak geri yerine döndü.

Su'yun gönderdiği topu karşılayarak geri bize gönderdiler. Gönderdikleri topa Ceylin manşet vurarak sayı yaptı.

Bize gelen topla birlikte Özge, Pınar'a paslık attı. Pınar da bana paslık attı. Atılan paslığı karşı takıma gönderdim ve sayı!

Memnuniyetle gülümserken tekrardan kulakları sağır edici o düdük sesi duyuldu.
"Tamamdır kızlar, bu kadar yeterli! Toplanın!"

Yanımda duran Özge'ye yumruğumu uzattım. Uzattım yumruğuma yumruğunu çaktı.
Kolumu omzuna atarak beden hocasının yanına gittik.

"Kızlar ilk önce kaptanı açıklıyorum, Zeynep!"

Hepimiz Zeynep'i alkışlamaya başladık. Utançla gözlerini kaçırdı.
"Asıllar için, Pınar, Özge, Sude, Asya ve Deniz!"

Seçilmenin verdiği heyecanla Özge'yle birbirimize sarıldık.
"Geriye kalan diğer altı kişi de yedek. Dağılabilirsiniz."

Ayça'ya dönerek yüzüme rahatsız edici bir sırıtma takındım. Burnundan soluyarak bana bakıyordu.
Omzuna çarparak soyunma odasına doğru ilerledim.

♾️♾️♾️

Elimdeki çantamı yatağımın ayak ucuna bırakarak kendimi yatağa attım.
Yorucu geçen bir gün daha bitmişti.

Sessizliğin ve yorgunluğun verdiği ağırlıkla beraber gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı.

Tam gözlerimi kapatmış rüyalar diyarına giriş yapmaya hazırlanıyordum ki odamın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı.

Yattığım yerden sıçrayarak gözlerimi açtım. Abim karşımda durmuş bana bakıyor. Bu ne ara gelmişti ya? En son ben eve geldiğimde yoktu.

Soru dolu gözlerle yüzüne baktım. Bezmiş adımlarla yanıma geldi ve oturdu.
"Bıktım ya!"

Bir an bağırmasıyla olduğum yerde zıpladım. Baş parmağımı damağıma koyup yukarıya doğru ittirdim.
"Ne bağırıyorsun ya?!"

Sorumla beraber gözlerini devirdi.
"Biz burda Deniz Hanıma derdimiz anlatalım ama o 'nö diyösön abö yö' desin!"

Yüz ifademi ciddi tutmaya çalışarak tek kaşımı havaya kaldırdım.
"Hatırlatırım, sen bana bir şey anlatmadın."

"İzin vermiyorsun ki!"

Gözlerimi iyice açarak kendimi işaret ettim.
"İzin mi vermiyorum?! Bir anda gelip bağırıyorsun! Konuştunda dinlemedik sanki!"

Hayır yani ben burda tam mışıl mışıl uyuyacakken bir anda öküzün ahıra girmesi gibi odama giriyor. Sonra bağırıyor, bir de üstüne derdimi anlatmama izin vermiyorsun diyor. Anlatma dedik sanki. Allah Allah!
Her iki eliyle de saçlarını karıştırdı.
"Neyse dur şimdi."

Ellerimi bacaklarımın üstünde birleştirerek olduğum yerde dikeldim. Ayda yılda bir abimiz yanımıza gelmiş derdini anlatacak.
"Evet?"

"Bu annem varya, yine misafir çağırmış!"
Söyledikleriyle beraber yüzüne bakakaldım. Bu muydu yani? Bende bekliyorum ciddi ciddi! Hayır yani kız meselesidir falan demiştim.
Hayallerim suya düşştü.

Donuk ifademi bozmadan suratına bakmaya devam ettim.
"Bu muydu bu kadar dert ettiğin şey?"

"Evet?"
Yan tarafımda duran yastığı alarak sinirle kafasına geçirdim.
"Bende salak gibi dinliyorum ya! Hayır yani  belki kız meselesidir falan dedim! Ama yok! Seni ciddiye alanda kabahat zaten!"

Ardı ardına cümlelerimi sıralarken yastıkla abime vurmayı ihmal etmiyordum.
Kollarını kafasına doğru  siper etmiş kendini yastık darbelerinden korumaya çalışıyordu.
"Kızım bir dur ya!"

Havaya kaldırdığım yastığı tam kafasına indirecekken son anda kaçmasıyla yastık boşluğa düştü e tabi bende beklemediğimden dolayı yastıkla beraber düştüm.

Abim düşmemden fırsat bilerek koşar adımlarla kapıya gitti.
Odadan çıkmış kapıyı kapatırken bir anda odanın içerisine doğru kafasını uzattı.
"Hem kız meselesi ne be!? Kız meselesi olsa ben sana mı gelirim?"

Diyerek, alayla konuştu. Sinirle yan tarafıma düşen yastığı kaptığım gibi ona doğru fırlattım. Daha yastık ona gelmeden kapıyı kapattı ve yastık kapıya çarparak yere düştü.

Kız meselesi olsa bana gelmezmiş! Babababa! Ama sen bir gün benim elime düşeceksin! Elbet bir gün! Ama o zaman geldiğimde bende bunu senin yüzüne vurmazsam neyim?!

şğüm yerden kalkarak odadan çıkıp evde annemi aramaya başladım.
"Anne!"

İlk önce salona baktım yoktu. Mutfağa girdiğimde arkası dönük bir şekilde  yemek yaptığını gördüm.  Geldiğimi fark etmemişti.
Sandalyelerden birisine oturarak, masanın üzerinde duran kurabiyelerden birisini alıp yemeye başladım.
"Akşama misafir varmış?"

Sorumla beraber bana doğru döndü.
Elimdeki kurabiyeden bir ısırık daha alarak göz kırptım.
"Kim geliyor?"

Ellerini bellerine yerleştirerek bana baktı.
"Akşam yemeğine Sevim teyzenler gelecek, hani şu geçen gün tanışğın kadın."

Başımla onayladım.
"Hatırladım."

Hatırlamıştım o kadını. Söylediklerine göre bizim buraya taşınmadan önceki komşumuz oluyormuş.

Yüzüne değişik bir gülümseme yerleştirdi. Bu gülümsemeyi ilk defa görüyordum.
Ne diyeceğini merakla bekledim.
"Senin yaşlarında bir oğlu varmış. Hatta aynı okuldaymışsınız. Adını söylemişti de unuttum işte, kafamı kaldı."

Gözlerimi devirerek son kalan lokmamı da ağzıma atarak oturduğum yerden ayaklandım.
Tam mutfak kapısından çıkarken annemin seslenmesiyle dönüp ona baktım.
"Üstüne başına çeki düzen ver Deniz."

Annemi sadece başınla onaylayarak mutfaktan çıkıp direkt odama girdim.

Dolabımın karşısına geçerek elime uzun ve bol olan yarım kollu bir tişört aldım. Tişörtün altına giymek için onunla uyumlu siyah kareli ve kenarında kırmızı şeritleri olan eşofman tarzı bir pantolon alarak üzerime geçirdim.

Tişörtün ön kısmını pantolonun içine sokarak aynanın karşısına geçtim.

İlk önce saçlarımı hafiften ıslattım ve taramaya başladım. Tarama işlemini bitirdikten sonra. Ellerimle şekiller vererek omzuma attım.

Son olarak da aynanın önünde buluna hafif pembe tonlarında olan dudak nemlendiricimi sürdüm.

İşte bu kadar!

Mutfağa girdiğimde annemin çoktan yemekleri hazırladığını hatta tabaklara katıp, masaya taşıdığını gördüm.
Tezgahın üstünde duran tabaklardan elime birer tane alarak masaya taşımaya başladım.

Tabakları masaya taşıma işlemini bitirdikten sonra duvarda asılı olan saate baktım. Yediye doğru geliyordu.
Telefonumu alarak koltuğa oturdum gruba girerek mesaj yazdım.

Deniz: Selam :)

Mesajı yolladığım an cevap geldi. Şaşkınlıkla mesajın kimin attığına baktım.

Batu: Selam en best kankam;)

Gülerek cevap yazdım.

Deniz: Ne bu hız Batu?

Batu: En best kankam mesaj atmış, ilk benim cevap vermem gerekiyordu:D

Deniz: Diğerleri ne alemde acaba?

Özge: Ben geldim canlarım hello!!

Batu: Hoş geldin en best kankamın sevmediğim kankası:(

Özge: Hoş buldum :(

Batu: Eee ne yapıyorsunuz?

Deniz: Misafir gelecekmiş, onları bekliyorum  :(

Özge: Her zamanki gibi Özgür'le uğraşıyorum.

Özgür: Kim kiminle uğraşıyor acaba?

Batu: Ooo hoş geldin ciğerim!

Özgür: Hoş bulduk böbreğim!

Özgür'ün yazdığıyla beraber kahkaha attım. Sesimin yüksek çıkmasıyla bir an da elimle ağzımı kapattım. Birisi duydu mu diye etrafıma bakınırken abimle göz göze geldim. Dudaklarımın üzerindeki elimi çektim ve şirin olduğunu düşündüğüm sırıtmamı takındım. Bana göz devirerek mutafağa girdi. Arkasından yüzümü tuhaf hareketlere sokarak taklidini yaptım.

Tekrardan gruba girdiğimde sadece bir kaç mesaj biriktiğini gördüm.

Batu: Eee daha daha nasılsınız?

Özgür: Eee daha daha iyiyiz Batu'cum sağol.

Özge: Başka konu bulamadım mı Batu?

Batu: O kadar kolaysa gel sen bul!

Deniz: Selim ve Demir nerede?

Batu: He onlar mı? Demir, bugün evde olmayacakmış. Ailecek gezmeye gideceklermiş. Selim'de en son ders çalışacağım diyordu.

Deniz: Anladım.

Mesajımı gönderdikten sonra telefonu cebime koydum.
Evde ki sessizliği bozan çalan zil olmuştu. Annem bizden önce davranarak kapıya doğru ilerledi.

Annem önde, annemin arkasında abim, onun arkasına da ben durdum.
Annem yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirerek kapıyı açtı.

İçeriye o günkü gördüğüm kadın ardından kocası olduğunu tahmin ettiğim bir adam ve... bir dakika bu! Bunun burada ne işi vardı?

Şaka mı? Kamera ne tarafta, nereye el sallıyoruz?

Kim geldi dersiniz ?:D

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top