32. Bölüm🌊
"Senin ne işin var burada?"
Yüzüne ukala bir gülümseme yerleştirdi ve beni baştan aşağıya süzdü.
Gördüklerinden memnun olmamış olacak ki yüzündeki o gülümseme yavaş yavaş soldu. Bakışlarını gözlerimde sabitledi ve küçümseyici bakışlar atmaya başladı.
"Asıl benim sana sormam gerekiyor. Burada, Demir'in evinde ne işin var?"
Umursamaz bir tavırla omuz silktim.
"Bunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum."
Sorusuna verdiğim cevapla çenesi kasılmıştı.
"Gayet de ilgilendirir."
Alayla güldüm. Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum.
"Kim olarak?"
"Ni-"
Derken, Batu'nun bağırarak gelmesiyle cümlesini tamamlayamadı.
"Kim gelmiş en best kankam?!"
Kapıya gelip başını dışarıya doğru uzattı. Sırıtan suratı Ayça'yı görünce düştü. Tiksinerek yüzünü buruşturdu.
"Sarı çiyan! Ne işin var senin burada?"
Ayça, eliyle içeriyi işaret ederek,
"Demir'i ziyarete geldim." dedi.
Batu, Ayça'ya sırıtarak baktı. Aklından neler geçiyor senin? Merakla Batu'nun cevabını beklemeye başladım. Aklında bir cevap olduğunu biliyordum. Bu gülüşü tanıyorum.
"Yalnız atladığın bir şey var sarı çiyan."
O kadar sakin bir ses tonuyla konuşmuştu ki aşırı derece de rahatsız edici bir rahatlık vardı ses tonunda.
Ayça, anlamaz bir ifadeyle Batu'ya baktı.
"Neymiş o?"
Batu ellerini havaya doğru kaldırıp, iki yana açtı.
"Demir'in köpeklere alerjisi var. Giremezsin."
Duyduğum cevap karışısında kendimi sıkarak alt dudağımı dişledim. İşte dediğim gibi olmuştu. Yalnız bu kadarını beklemiyordum orası ayrıydı. İçimden kahkaha atarak gülmek geliyordu.
Ayça'nın surat ifadesine baktığım da renk değiştirdiğini gördüm. Yüz ifadesi gülememi daha çok tetikliyordu.
Hiç bir şey demeden sinirin verdiği hızla Batu'yla ikimizin arasından geçerek eve girdi.
Onun eve girmesiyle kapıyı kapattım ve Batu'ya döndüm.
Elimi yumruk yaparak ona uzattım.
Sırıtarak yumruk yaptığım elime yumruk çaktı.
Göz kırparak salona doğru ilerledi.
Geri mutfağa döndüm ve elimi kuruladığım havluyu masanın üzerine bırakıp salona doğru ilerledim.
Salona girdiğim sırada, Ayça'nın sinirle Demir'e bağırdığını fark ettim.
Demir'in, Ayça'yı umursar gibi bir hali yoktu. Gözlerini tavana dikmiş, usanmış bir tavırla Ayça'yı dinliyordu. Aslında tam olarak dinleyip dinlemediğinden emin değildim. Öyle bir surat ifadesine sahipti ki, dinleyip dinlemediği belli değildi. Batu'ya baktığımda elleriyle kulaklarını kapatmış bir şekilde ofluyordu. Batu'nun yüz ifadesinden anladığım kadarıyla bu duruma alışıktı.
Ayça kısa süreliğine susmuş ve bana dönmüştü.
Bir kaç adımda aramızdaki mesafeyi kapattı. İşaret parmağını göğsüme dayadı ve itekledi. Ancak bir işe yaramamıştı
"Hepsi senin yüzünden."
"Ayça!"
Demir, o kadar yüksek sesle bağırmıştı ki kulaklarım acımıştı.
Ayça, Demir'e bakmadan yüzüme bakmaya devam etti. Gözlerime öyle bir sinirle bakıyordu ki. Başka birisi olsa büyük ihtimalle korkardı. Ama ben korkmuyordum. Aksine inadına korkusuzca gözlerine bakıyordum. Belki de korkmalıydım ama ben korkmamayı seçmiştim.
"Bittin kızım sen anlıyor musun? Bu yaptığın bardağı taşıran son damla oldu."
Dişlerinin arasından konuşmuştu. Sesi fısıltı gibi çıkmıştı.
"Beni ni-"
Derken bir an da Demir'in bağırmasıyla sustu.
"Ayça dedim!"
Ayça, Demir'in bağırmasıyla hızla ona döndü.
"Ne Ayça ne?! Yalan mı?! Onun yüzünden bu halde değil misin?!"
"Hayır! Onun bu halde olmamla uzaktan yakından alakası yok!"
Ayça, alay ve sinirle karışık bir kahkaha attı.
"Hadi ama Demir. Birbirimizi kandırmayalım."
Sol tarafımda ki hareketlilikle beraber bakışlarımı o tarafa çevirdim. Batu, oturduğu yerden hızla kalkarak Ayça'nın yanına geldi. Geldiği gibi kolundan tutarak salondan dışarıya doğru sürüklemeye başladı.
Arkalarından bakakaldım. Onların arkasından bende gittim. Batu çok sinirli gözüküyordu. Onu ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.
Batu, dış kapıyı açtığı gibi Ayça'yı itekleyerek evden çıkarttı. İşaret parmağını yüzüne doğru salladı.
"Seni bir daha çevremizde götürürsem yakarım! Kimsin necisin demem, yakarım! Duydun mu beni?! Şimdi, nereden geldiysen geri oraya git! Hayde!"
Ayça'nın suratına kapıyı kapatıp bana döndü. Her zamanki sırıtmasıyla bana bakıyordu. Yüzündeki sırıtmayı görünce bir an afalladım. Ruh hali çok çabuk değişiyordu. Bu iyi bir şey miydi? Bence değil.
Yüzüme rahatsız bir gülümseme yerleştirip salona gittim. Kenarda duran çantamı aldım ve koluma taktım. Demir'e döndüm;
"Ben gideyim artık. Sende iyice dinlen. Ben yarın yine sana bakmaya gelirim. Bir şeye ihtiyacın olursa bir telefon uzağındayım, aramaktan çekinme."
"Biraz daha kalsaydın."
"Bugünlük bu kadar yeter. Dediklerimi duydun mu ?"
Başıyla beni onayladı.
"İyi ben gidiyorum. Dikkat et kendine."
"Eve varınca mesaj at."
"Tamam."
El sallayıp, salondan çıktım. Dış kapının orada dikilen Batu'yu görünce gülümseyerek ona da el salladım . O da bana el salladı.
Eve doğru yürürken aklımı kurcalayan bir sürü soru vardı.
Ayça ile Demir nereden tanışıyorlardı? Ayça neden beni suçlamıştı? Batu, bu tarz durumlara alışık gibi duruyordu. Batu neden Ayça'yı sevmiyordu? Biz tanışalı çok olmamıştı, Ayça'yı gördüğü zamanki yüz ifadesinden, davranışlarından, dediklerinden önceden tanıştıkları belliydi.
Ayça neye bu kadar sinirlenmişti peki?
Of! Aklımda binlerce soru vardı. Hiç birinin de cevabını bulamıyordum. Yüzümü gökyüzüne doğru kaldırdım ve derin bir nefes aldım.
♾♾♾
Demir'den;
Deniz'in gittiğini belirten kapı sesiyle, derin bir nefes verdim. Deniz'le ve Ayça'nın bu şekilde karşılaşması hiç iyi olmamıştı.
Batu'nun salona girmesiyle yüzüne baktım. Yüzünde anlamdıramadığım bir ifade vardı. Yavaş adımlarla karşımdaki koltuğa oturdu ve hafifçe öne doğru eğildi, dirseklerini dizlerinin üzerine yasladı ve ellerini birbirine kavuşturup bana baktı.
"Bana anlatmadığın ne var?"
Çok sakin ve ciddi sormuştu. Batu ve ciddilik? Eğer Batu ciddiyse, ortada gerçekten çok ciddi bir durum var demektir.
Derin bir nefes aldım.
"Ne öğrenmek istiyorsun?"
"Her şeyi en başından anlat."
"Tamam."
Bakışlarımı ellerime indirdim ve sağlam elimle alçıyı oynamaya başladım. İlk defa birine anlatacaktım. Kendimi çok rahatsız hissediyordum.
"Biz Ayça ile küçüklükten beri tanışıyoruz. Ailelerimiz çok yakın dostlar. Dostlukları bayağı uzun yıllara uzanıyor. Ailelerimizde bu kadar yakın olduğu için çok sık görüşürlerdi,"
Derin bir nefes aldım.
"Bizde normal olarak beraber büyüdük. Çok iyi dosttuk. Ayça'yı korur kollardım. Kardeşim gibi görürdüm onu, olmayan kardeşim yerine koydum. İlkokul da, ortaokul da hep beraberdik. Aramız çok iyiydi. Ta ki lisenin ilk senesine kadar,"
Bakışlarımı ellerimden çekip, Batu'ya baktım. Ciddi bir şekilde beni dinliyordu. Bir derin nefes daha alarak devam ettim.
"Lisenin ilk senesiydi, bir okul çıkışı Ayça bize geldi. Benimle önemli bir konu hakkında konuşacağından bahsetti. Bana aşık olduğunu, senelerdir içinde tuttuğunu, artık dayanamadığını söyledi. Ben Ayça'yı kardeşim gibi görüyordum. Olmaz dedim, seni kardeşim gibi görüyorum deyip reddettim."
"O ne yaptı?"
Batu'dan gelen soruyla bir an duraksadım. Gözlerimi boş duvara diktim.
"Ben reddedince durumu ailesine anlatmış. Annesi ile babası, benim annem babam ile konuşmuş. Annemle babam da dünden razıymış. Benimle konuştular. Olacak dediler. Kabul etmedim. Kardeşim yerine koyduğum bir insanla nasıl sevgili olabilirdim ki? Nasıl sarılabilirdim? Nasıl o gözle bakabilirdim? Yapamazdım, yapmadım da. Babamla büyük bir kavgaya tutuştuk. Bütün paramı bırakıp evi terk ettim."
Duvardaki bakışlarımı Batu'ya çevirdiğimde yüzünün biraz daha yumuşadığını gördüm. Buruk bir şekilde ona gülümseyip devam ettim.
"Bir kaç gün boyunca bir arkadaşımın yanında kaldım. Bana köfteci de iş buldu. Gittim aylarca orada çalıştım. Arkadaşımın yanından ayrıldım, kendime ev tuttum. Para biriktirdim yeni eşyalar aldım. En sonunda annem dayanamamış olacak ki bir gün kapıma geldi. Yalvar yakar ağladı. Eve geri dönmemi istedi. O eve geri dönmeyi kabul etmedim. Annem en azından aylık onların göndereceği parayı almamı istedi. Başta inkar ettim ama ikna olmayınca kabul etmek zorunda kaldım. Şimdi de Ayça artık her ne yaptıysa babasını bir şekilde ikna etmiş. Bizi nişanlayacaklarmış."
Son cümlemle beraber Batu'nun yüzü gerildi. Sıkıntıyla beraber tek elimle saçlarımı karıştırdım.
"Geçen gün geldi işte. Babamla konuştum, yakında nişanlanıyoruz gibi şeyler zırvaladı. Babam zaten başta da dediğim gibi dünden razı. Böyle işte."
Oturduğu yerden kalktı, yanıma oturdu ve beklemediğim bir şekilde beni kolumdan çekip sarıldı.
Destek verircesine bir kaç kez sırtıma vurdu.
"Neler yaşamışsın be kardeşim. Nasıl taşıdın bu yükü? Neden anlatmadın bu zamana kadar?"
Ondan ayrılıp yüzüne baktım. Alayla güldüm.
"Ne diyecektim 'Batu koş Demir adamın elden gidiyor' mu diyecektim?
Sevinçle oturduğu yerden kalktı ve zıplamaya başladı.
"Aha! Kabul ettin! Demir adam olduğunu kabul ettin!"
Dediklerimin farkına vararak dilimi ısırdım.
"Hay benim dilimi eşek arısı sokaydı da demeseydim."
Omzuma vurarak kahkaha attı.
"Neyse ben gideyim de bize birer kahve yapayım."
Başımla onayladım ve salondan çıkışını izledim.
Yaşadıklarımı birine anlatmak beni birazda olsun rahatlatmıştı. Üzerimdeki yükün hafiflediğini hissediyordum. Rahatlamıştım.
Rahatlamanın verdiği huzurla gözlerimi kapattım.
♾️♾️♾️
Kapının açılmasını beklerken kolumdaki saate baktım. 10.41, neredeyse öğlen olmak üzereydi.
Kapıyı açan olmayınca tekrardan zile bastım ve beklemeye devam ettim.
Bugün günlerden Cumartesi. Normalde dershanem var ama kendimi Demir'e borçlu hissettiğim için gitmedim.
Şu an da Demir'in evinin önünde, kapının açılmasını bekliyorum.
Dayanamayarak kapıyı yumruklamaya başladım.
Ben kapıyı yumruklarken beklemediğim bir an da kapı açıldı ve son yumruğumun kurbanı Batu'nun yüzü oldu.
Yumruğumun Batu'nun yüzüne inmesiyle Batu ufak bir çığlık attı. Endişeyle alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve Batu'nun yüzünde herhangi bir hasar olup olmadığına bakmak için yüzüne doğru bakındım.
Elmacık kemiğinin olduğu tarafı eliyle tutarak, hüzünlü ve uykulu gözlerle bana baktı.
"En best kankam? Ne yapıyorsun ya?! Yeni uyanmış bir insana bu yapılır mı?!"
Ellerimi mahcup bir şekilde dudaklarımın üstüne kapattım.
"Batu ya kusura bakma. Sen öyle bir anda açınca oldu."
"Neyse bir şey olmaz geç hadi içeriye."
Batu, kapıyı iyice açarak kenara çekildi.
Benim içeriye girmemle birlikte, Batu kapıyı kapattı. Ev çok sessizdi. Demir hâla uyuyor muydu acaba? Salona geçmeden önce ona döndüm;
"Demir uyanmadı mı?"
Yanağını tutmaya devam ederken başını olumsuz anlamda salladı.
"Ben bile uyandım ama o uyanmadı. Kış uykusuna yattı mübarek."
Kolumdaki çantamı çıkartıp Batu'nun kucağına bıraktım. Hiç bir şey demeden diret mutfağa geçtim. Daha uyanmadıysa kahvaltı hazırlayabilirdim. Demir zaten ayağa kalkamıyor, eee Batu desek bir iş beceremez.
Kucağında benim çantamla şaşkın bir şekilde benim ardımdan mutfağa giriş yaptı.
"En best kankam?"
Buzdolabına doğru ilerlerken;
"Efendim Batu?"
"Ne yapıyorsun acaba?"
Kahvaltılık şeyler çıkartırken gözümün ucuyla baktım.
"Oradan bakınca ne yapıyor gibi gözüküyorum?"
İlk önce elimdekilere sonra açık buzdolabına ve son olarak bana baktı.
"Kahvaltı hazırlıyor gibisin."
Buzdolabının kapağını kapatıp ona döndüm.
"Aferim sana akıllı şey."
Gözlerimi devirerek çıkardığım salatalık ve domatesleri yıkamaya başladım.
Arkamda duyduğum adım sesleriyle Batu'nun mutfaktan çıktığını anlamam zor olmadı.
Hazırladığım masaya gururla bakarak gülümsedim. İçeridekilerden ses seda yoktu. Mutfaktan çıkıp salona gittiğimde gördüğüm manzarayla şok oldum.
Yerde kenarda bardaklarla, kuruyemiş tabaklarıyla doluydu. Koltukta yatan Demir'e baktım. Saçları dağılmış, çok masum, savunmasız duruyordu. Bu görüntüsüyle yüzümde ufak bir tebessüm oluştu.
Bakışlarımı Demir'den ayırıp, oda da Batu'yu aramaya başladım. Demir'in yattığı koltuğun karşısındaki koltukta bir sürü battaniyenin arasına gömülmüş bir şekilde horluyordu.
Onaylamaz şekilde başımı iki yana sallayarak güldüm. Yerdeki bardakları ve tabakları alarak mutfağa götürdüm.
Aklıma gelen güzel fikirle sinsice sırıttım.
Bu uykucuları uyandırmak bana kalmıştı.
Salonun kapısına geldim. Bir kaç kere sessizce öksürdüm ve ses denemesi yaptım.
"1 öhö! 2,3."
Son kez ikisine de kontrol ettim. Mışıl mışıl uyuyorlardı.
"Fare! Fare var!"
Diye bağırarak hızlıca Batu'nun yattığı koltuğa zıpladım. Benim zıplamamla Batu yattığı yerde sıçradı. Bağırmaya devam ettim.
"Fare var!"
Batu, şokla yüzüme baktı.
"Fare mi?!"
Diye bağırarak hızlıca yattığı yerden doğrulup koltuğun tepesine çıktı. Rastgele bir yer göstererek devam ettim.
"Aaaa! Orada!"
Batu, korkuyla elimle işaret ettiğim yere baktı.
"Nerde?!"
Aynı yeri tekrardan göstererek bağırdım.
"Orada!"
Bunca bağırmaya rağmen Demir efendi daha yeni uyanıyordu. Tek eliyle gözünü ovcalarken, anlamaz şekilde bize bakıyordu.
Demir'in yüz ifadesi üzerine Batu anlamadığını fark etmiş olacak ki daha da bağırdı.
"Fare var!"
"Ne?"
"Fare var Demir adam!"
Demir'in anlamayan gözleri ve Batu'nun endişeli gözlerine daha fazla dayanamadım ve kahkahamı saldım.
Batu, kolumdan sarsarak;
"Ne gülüyorsun en best kankam?!"
Kolumu kurtarmaya çalıştım ancak nafileydi. Gülmekten karnım ağrımıştı. Karnımı tutarak, koltuğun üzerinde diz üstü çöktüm.
İşaret parmağımla Batu'nun yüzünü işaret ettim.
"Yalnız o yüz ifadeni tekrar görmek için neleri vermezdim."
Gülmekten, zor konuşmuştum. Batu, sinir ve kırgınlıkla kolumu bıraktı ve salondan çıktı. Demir'e döndüğümde gülerek bana baktığını gördüm.
Diz çöktüğüm koltuktan indim ve Demir'in yanına gittim. Gülmem biraz da olsun azalmıştı.
"Gel hadi sende elini yüzü yıka."
"Tamam."
Demir, ağır hareketlerle ayaklandı. Hemen sağlam kolunun altına girdim ve yürümesine yardım ettim. Banyoya gelince Demir'in kolunun altından çıktım.
"Sen işlerini hallet ben dışarıda bekliyorum."
Başıyla beni onayladı ve kapıyı kapatarak banyodan çıktım.
Aradan geçen bir kaç dakikanın sonrasında banyonun kapısının açılmasıyla Demir çıktı.
Hemen kolunun altına girdim ve mutfağa doğru ilerlemeye başladık.
Mutfağın kapısından girince gördüğüm manzara ile ağzım bir karış açıldı.
Batu, çoktan masaya oturmuş hatta yemeye başlamış bile. Elindeki ekmeği hızlıca ağzına atarak çiğnemeye başladı. Ekmeğin hemen arkasından ağzına bir tane zeytin attı. Kapıdan içeriye giren bizi görünce yarım ağız sırıtarak kısa süre bize baktı ve kaldığı yerden yemeye devam etti.
Bende diyorum, bu Batu'nun niye sesi çıkmıyor.
Gözlerim devirerek Demir'in oturmasına yardım ettim.
Demir oturduktan sonra bende herhangi bir yere oturdum ve onlara eşlik ederek kahvaltı yapmaya başladım.
♾️♾️♾️
Can sıkıntısıyla kollarımı göğsümde bağladım ve koltuktan aşağıya doğru ayaklarımı sallamaya başladım.
Karşımda telefon oynayan ikiliye döndüm.
"Çok sıkıcı olduğunuzun farkında mısınız?"
Telefondan başlarını kaldırıp yüzüme baktılar. Aynı anda ikisi de anlaşmış gibi başlarını iki yana salladılar.
Onların bu hareketine yüzümü buruşturup, başımı başka bir yöne çevirdim.
O sırada cebimde titreyen telefonla kalbimin ritmi bir anda hızlandı.
Ya mesaj bilinmeyen numaradan geldiyse?
Ellerim titremeye başlamıştı. Ellerimin titremesini görmezden gelmeye çalışarak elimi cebime soktum ve telefonu çıkardım. Yavaşça açma tuşuna bastım ve ekrandaki yazan isme baktım.
'Bilinmeyen numara'
Ekranda gördüğüm isimle beraber sanki mümkünmüş gibi kalbim daha hızlı atmaya ve ellerim daha çok titremeye başlamıştı.
Titreyen elimle mesajın üstüne bastım.
'Yanına gelemiyorum, arada bir aklına getir beni...'
Okuduğum mesajla beraber kaşlarım çatıldı.
Oturduğum koltuktan telaşla ayağa kalktım. Elimdeki telefonu koltuğun üzerine fırlattım ve hızlı adımlarla salonu terk ettim. Arkamdan Batu'nun seslendiğini duymuştum ancak ona cevap verecek halim yoktu.
Hızlıca lavabonun olduğu yere geldim ve çeşmeyi açarak soğuk suyu defalarca yüzüme çarptım.
Aynada ki ıslak yüzüme baktım. Korkuyordum. Hiç olmadığı kadar. Aileme zarar vermesinden, sevdiklerime zarar vermesine ve bana zarar vermesinden korkuyorum.
Derin bir nefes alarak çeşmeyi kapattım ve sağ tarafımda bulunan havluyu alarak yüzümü kuruladım.
Son kez aynada kendime baktıktan sonra iyi olduğumu düşünerek tekrardan salona döndüm.
Salona girdiğimde Batu'nun sinirli gözleriyle karşılaştım.
Ne olduğunu anlamaz şekilde Demir'e baktım. En az o da Batu kadar sinirliydi.
Ben onlara bakarken Batu bir elini havaya kaldırdı.
Elinde benim telefonum vardı.
Batu'nun elinde benim telefonumu görünce bakışlarım telefona kitlendi ve kaşlarımı çattım.
📩📩📩📩📩
Nasılsınız? Günler nasıl geçiyor?
Gelelim bölüme...
Öbür bölümde neler olur dersiniz?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top