31. Bölüm🌊



Poşetin içinde anahtarı bulmaya çalışıyordum. Neredeydi bu anahtar?! Poşetin içerisinde elimle karıştırmaya devam ederken yandan Demir'e baktım.
"Demir! Emin misin burada olduğuna?"

Demir ayakta durmak için sağlam olan kolunu Batu'nun omzuna atmış bir şekilde dururken yarı alayla yarı bıkkınca güldü.
"Evet?"

Dudaklarımı bükerken poşeti karıştırmaya devam ettim.
"Ee, yok?"

Cevabımı beğenmeyen Demir'in kaşları çatıldı.
"Ne demek yok?"

"Yok, yok demek işte Demir."

"En best kankam ver bir de ben bakayım."
Diyerek, Batu elimdeki poşeti kaptı ve kurcalamaya başladı. Ellerimi belime koyarak Demir'e baktım. Batu'nun koluna girmiş bir şekilde poşetin içerisine eğilerek bakınıyordu.
Batu'nun elini sokmasıyla çıkarması bir olmuştu. Elinde tuttuğu anahtarı havada salladı ve sırıttı.
"Buldum!"

Elindeki anahtara bakakaldım.
"Nasıl ya?!"

Demir, sinir bozucu bir tavırla güldü.
"Sen bulamıyorsan biz ne yapalım?"

Korkutucu bakışlarımı Demir'e diktim. İnatla gözlerimizi birbirimizden ayırmazken kapıya vurma sesi ile ikimizde aynı anda Batu'ya döndük. Batu, kapıyı açmış bizim içeriye girmemizi bekliyordu.

Ayaklarımı yere hızla vura vura içeriye girdim.
Eve girer girmez direkt olarak salona gittim ve tekli koltuğa oturup gelmelerini beklemeye başladım.

Kapının kapanma sesinin ardından Demir ve Batu dikkatli adımlar ile salona giriş yaptı. 
Batu dikkatle Demir'i üçlü koltuklardan birisine oturtarak rahat etmesi için sırtına, alçılı koluna ve alçılı ayağının altına birer yastık koydu. Demir Batu'nun bu hareketleri karşısında sessizce duruyordu. Hoşuna gitmişti Beyin.
Batu'da işini bitirmiş olacak ki diğer tekli koltuğa oturdu.

Aklıma gelen şey ile ayaklandım. Demir için buraya bir yatak hazırlasak güzel olurdu. Sürekli salona ve odasına gitmekte zorlanmazdı.
Tam salondan çıkarken Batu'nun arkamdan seslenmesi ile durarak ona döndüm.
"Nereye en best kankam?"

İşaret parmağım ile Demir'i göstererek konuştum.
"Demir için salona yatak hazırlayacağım."

Batu kısaca Demir'e bakarken ayaklandı.
"Dur bende geleyim sana yardım ederim."

Elimle 'gel' işareti yaptım.
"Gel hadi."

Batu, sanki bu hareketini bekliyormuş gibi koşarak benden önce salondan çıktı. Bu haline gülerken onun ardından bende salondan çıkarak onu takip ettim.

Demir'in odasına girmiş dolaptan çarşaf, yastık tarzı şeyler indiriyordu. Onun bu hali beni bayağı bir şekilde şaşkına uğratmıştı.

Yere indirdiği yorganı kucaklayarak salona girdim. Kucağımdaki yorganı koltuğun  kenarına bıraktım ve Demir'e döndüm.
"Demir hazretleri, sizleri bir kaç dakikalığına karşı koltuğa alabilir miyiz?"

Gülerek kolunun altındaki yastığı kenara koydu ve yavaşça tek ayağının üzerine durdu.
"Tabi."

Ayağa kalkmasıyla hemen yanına gittim ve koluna girerek karşı koltuğa kadar yardım ettim. O koltuğa oturduktan sonra salondan çıktım ve diğer eşyaları da almak için odasına doğru gittim.

Yerde duran çarşaf ve ince örtüyü alıp Batu'ya döndüm;
"Batu?"

Elindeki kılıfı yastığa geçirmekle uğraşırken yüzüme bakmaya zahmet bile etmedi.
"Efendim en best kankam?"

Bakmayacağım bilsem bile elimdekileri gözlerimle işaret ettim.
"Ben bunları salona götürüyorum, sende diğerlerini getir."

"Tamamdır."
Tahminlerimi doğrulayarak yüzüme bakmazken onu arkamda bırakarak salona döndüm.

Elimdekileri de yorganın yanına koyduktan sonra çarşafı aldım ve koltuğa sermeye başladım.

Ben çarşafı sererken salona elinde üç dört yastıkla beraber Batu girdi. Onun bu haline gülerken önüme döndüm ve işime devam ettim.
O kadar yastığı ne yapacaktı acaba?

Benim aklımdan geçen soruyu sanki duymuş gibi Demir sordu.
"Ne yapacaksın lan o kadar yastığı?"

Batu, sırıtarak elindeki yastıkaları yere bıraktı.
"Seni yastıklara gömeceğim."

Çarşafı serme işlemini bitirdikten sonra yere oturdum, elime bir tane yastık alarak kılıfına geçirmeye koyuldum. Bir iş yapıyorsun madem tam yap değil mi?

Yastığa kılıfını geçirirken başımı kaldırdım ve Batu'ya baktım. Kenarda yeni gelin gibi dikiliyordu.
"Ne dikiliyorsun orada yeni gelinler gibi? Azıcık sende yardım etsene."

Demir yaptığım benzetmeye kahkaha atarken Batu yüzünü buruşturdu.
Kollarını sıvıyarak yere yanıma oturup eline yastıkla kılıf alarak işe koyuldu.

Yastıkları kılıflarına geçirme işleminden sonra oturduğum yerden ayaklandım ve Batu'ya döndüm.
"Ben mutfağa geçiyorum sen yastıkları koltuğa yerleştirip, Demir'i yerine yatırırsın."

Elini göğsüne vurdu ve başını önüne eğdi.
"Hemen en best kankam."
Ona gülerek salondan çıkıp mutfağa geçtim.

                         ♾♾♾
Demir'den;

Deniz'in salondan çıkmasıyla birlikte can sıkıntısıyla Batu'yu izlemeye koyuldum.
Elindeki yastıkları tek tek özenerek güzelce koltuğa yerleştirdi. Yastıkların üzerine sertçe vurdu. Havada uçuşan tozlar yüzünden öksürükten elimi havada sallayarak tozları yok etmeye çalıştım.

Batu yerleştirme işini bitirdikten sonra sırıtarak ellerini beline koydu ve hazırladığı yatağa baktı.
Bu şekilde durduğuna göre yaptığı işten memnun gözüküyordu.
Merakla beklemeye başladım. Yatağı hazırladın tamam, beni neden yerime götürmüyorsun?
Kafamın içindeki düşüncelere göz devirdim.
Bıkkınlıkla konuştum;
"Hazırsa geçebilir miyim?"

Seslenmemle birlikte Batu dikildiği yerde irkildi ve arkasına dönüp bana baktı.
"Hemen Demir adam."

Gözlerimi tavana diktim.
"Sabır."

Yüzündeki sırıtmayı silmeden yanıma geldi ve kolumun altına girerek destek verdi ve karşı koltuğa kadar yardım etti.
Hazırladıkları yatağa uzanınca Batu üzerimi örttü.

Batu'nun üstüme örttüğü örtüyü kaldırdım. Örtüye gerek yoktu, abartıyordu.
Benim açmamla birlikte Batu kaşlarını çatarak tekrardan kapattı.
Gözlerimi sım sıkı yumdum ve üzerimdeki örtüyü kenara attım.

Batu yine aynı hızla üstümü örttü. En sonunda sinirlerime hakim olamayarak bağırdım;
"Lan ne ya-"

Derken, mutfaktan gelen Deniz'in sesiyle cümlemi tamamlayamadım.
"Batu! Gelir misin?!"
Batu sırıtarak bana baktı ve arkasına bile bakmadan koşarak salondan çıktı.

Salondan çıkan Batu'nun arkasından bakarken cebimdeki telefon titremeye başladı.
Allah bilir yine kim geçmiş olsun demek içim arıyordu. İki günde başım şişmişti. O kadar sevenim varmış ki, maşallah!

Cebimden çıkardığım telefonun ekranına baktığım da Ayça'nın aradığını gördüm.

Öne doğru eğilerek salonun kapısını kontrol ettim. Görünürde kimse yoktu. Ayça'nın aramasını yanıtladım ve telefonu kulağıma dayadım.
"Evet?"

"Neden açılmıyor telefonlarım?"

"Açmak gibi bir zorunluluğum yok."
Olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum.
"Ben aradığım zaman açılacak!"

"Yok ya!"
Kontrolsüzce sesim gereğinden fazla yüksek çıkmıştı. Sesime gelen var mı diye hızlıca kapıyı kontrol ettim. Kimse yoktu.
"Kapatıyorum ben. Bir daha arama beni."

Tam aramayı sonlandırırken içeriye neşeyle şakıyan Deniz ve Batu girdi.
"Batu ya!"

Deniz gülerek Batu'nun omzuna vurdu.
Hızlıca aramayı sonlandırıp telefonu arkama koydum. İnşallah Ayça duymamıştır. Daha fazla şeyle uğraşmak istemiyorum.

                             ♾♾♾

Deniz'den;

Batu'yla beraber gülüşerek salona girdik. Elimdeki tepsiyle beraber Demir'in yanına doğru gittim ve yanına oturdum. Demir, çamurlu kıyafetlerini annesinden saklamaya çalışan suçlu bir çocuk edası ile salona giren bize bakıyordu.

Elimdeki tepsiyi dökülmemesine dikkat ederek kucağına bıraktım ve içmesini beklemeye başladım.

Hareket etmeden duruyordu. Bu hareket etmeme olayı huy yapmış galiba?
Sitem dolu bir sesle;
"Demir? Neden içmiyorsun?"

Alayla sırıttı ve alçılı kolunu havaya kaldırdı. Alçılı olan kolunun sağ taraf olduğunu hatırlayınca oflayarak önündeki tepsiyi alarak kendi kucağıma koydum. Çorbadan bir kaşık alarak Demir'e doğru uzattım. Uzattığım kaşığa doğru hafif eğilerek içti.

Bu şekilde tekrar ederken Batu'nun cümleleriyle olduğum yerde kaldım.
"Ay ne kadar romantiksiniz."

Demir'e doğru uzattığım elim hava da kalmıştı. Yavaş hareketlerle başımı Batu'ya çevirdiğimde başını avuç içlerine yaslamış hayranlıkla bize baktığını gördüm.

Tekrardan başımı önüme doğru döndürdüm ve Demir'e baktım. O da donmuş bir surat ifadesiyle karşısındaki kapalı televizyona bakıyordu.

Elimdeki kaşığı kaseye bırakarak ayağa kalktım.
Onaylamaz şekilde Batu'ya doğru güldüm.
"Yok canım daha neler. Ne romantikliği?"
Deyip, Batu'ya söz hakkı doğmadan tepsiyi de alarak salondan çıktım.

Mutfağa gelir gelmez tepsiyi hızlıca tezgahın üzerine bıraktım. Resmen tepsiyi fırlatır gibi bırakmıştım.
Tezgaha doğru yaslanarak elimi kalbime koydum.

Batu'nun sözlerinden sonra hızlı atmaya başlamıştı. O kadar hızlı atıyordu ki yanımdan geçen birisi kalp atışlarımın sesini dışarıdan duyabilirdi.

Sakinleşmek adına tezgahın üzerindeki sürahi ve bardağa uzandım, kendime bir bardak su kattım.

Bardaktaki suyu tek dikişte içtim. Bardağı geri bıraktıktan sonra tekrardan elimi kalbimin üzerine koydum ve derin derin nefesler almaya başladım. Bir kaç derin nefesler ardından kalbimin atış hızı normale dönmeye başladı.

Tekrardan yönümü tezgaha doğru dönerek bulaşıkları makineye yerleştirmeye koyuldum.

Islak ellerimi havluya kurularken zil çaldı. Mutfaktan salona doğru bağırdım;
"Ben bakarım!"

Bir yandan elimi kurularken diğer yandan da kapıyı açmaya gittim.
Havluyu tek elime aldım ve kapıyı açtım. Kapıyı açtığım sırada karşımda gördüğüm kişiyle gözlerim ardına kadar açıldı.
"Senin ne işin var burada?"



📩📩📩📩📩

Sürpriz bir bölüm daha! Önceden de söylediğim gibi!

Gelen kişiyle ilgili tahminleri alalım lütfen?

Kitabın sonuyla ilgili fikirleriniz var mı?

Hadi buraya bu bölümü anlatan emojiyi bırakın :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top