18. Bölüm 🌊
Dersin bittiğini haber eden zille beraber sıranın üzerindeki eşyalarımı çantama yerleştirmeye başladım.
Soluma döndüğümde Demir'in çoktan hazırlanmış beni beklediğini gördüm.
Diğer dersler sıradan geçmişti. Tolga olayından sonra şükürler olsun ki başka bir olay olmamıştı. Demir'in de siniri geçmiş gözüküyordu.
Çantamı sırtıma taktıktan sonra sıradan çıktım ve Demir'i beklemeden sınıftan çıktım.
Dershane binasından çıkınca Demir'in yanıma gelmesini bekledim.
Yanımda durunca ona doğru döndüm ve el salladım.
"Hadi görüşürüz."
Arkamı döndüğüm sırada, hazırlıksız bir şekilde beni kolumdan yakaladı. Kolumdan yakalamasıyla nerdeyse düşüyordum.
Düşmemek için diğer elimi omzuna koydum.
Yine son anda düşmekten kurtulmuştum. Bir gün tam anlamıyla yere yapışacaktım.
"Hop! Nereye?"
Demir'in omzundaki elimi çektim. Bir kaç adım geriye gidip ondan biraz uzaklaştım ancak kolumdaki elini çekmemişti. Merakla sorusuna cevap bekliyordu.
"Nereye olacak, eve tabii ki."
"Nasıl gitmeyi düşünüyorsun?"
Bunlar nasıl sorulardı ya? Çok saçma şeyler sorduğunun farkında mıydı acaba?
"Demir, çok saçma sorular soruyorsun."
"Bu cevap vermeyeceğin anlamına gelmez."
Oflayarak başımı yukarıya doğru kaldırdım.
"Nasıl olacak acaba? Otobüsle."
Kaşlarını çattı. Kolumdaki elini hâla çekmemişti.
"Yok ya. Ben dururken, sen otobüsle gideceksin?"
"Evet."
"Olmaz öyle şey."
Deyip, kolumdan sürüklemeye başladı. Bu kolumdan tutup sürükleme işi alışkanlık yapmış galiba. Her fırsatta beni arkasından sürüklüyor.
"Bir şey merak ediyorum."
Seslenmemle beraber durdu ve bana döndü.
"Nedir?"
Kolumdaki elini gözlerimle işaret ederek;
"Beni arkandan sürüklemek alışkanlık falan mı oldu?"
Gözlerini devirip beni duymamazlıktan geldi. Geri önüne döndü ve sanki hiç bir şey dememişim gibi kolumdan sürüklemeye devam etti.
Arabanın yanına varınca, ön kapıyı açtı. El mecbur binmek zorunda kaldım. Benim binmemle beraber o da kendi yerine bindi. Elimdeki çantamı aldı ve kendi çantasıyla beraber arka koltuğa koyup önüne döndü.
Arabayı çalıştırmadan önce bana döndü.
Dik dik bakmaya başladı. Neden öyle baktığını bilmediğim için anlamaz gözlerle bakmaya başladım.
"Emniyet kemerini illa benim takmam gerekiyor Deniz?"
Cümlesiyle beraber hızlıca emniyet kemerine uzandım ve taktım.
Hareketimle beraber gülmeye başladı. Ne çok gülüyordu böyle.
Yola çıktıktan kısa bir süre sonra benim evime doğru gitmediğimizi fark ettim.
"Nereye gidiyoruz?"
Yola bakarak sırıttı.
"Sürpriz."
Araba sahilin önünde durunca tekrardan Demir'e döndüm. Gerçekten merak ediyordum.
"Ne yapacağız burada?"
"Birazdan görürsün."
Deyip, arabadan indi. Ne yapacağını merakla beklerken benim kapımı açtı.
"İn hadi."
Hiç bir şey demeden dediğini yaptım. Elimden tuttu ve beni yönlendirdi.
Nereye doğru gittiğimiz yakında hiç bir fikrim yoktu.
Yeniden Demir'e sormak için döndüğüm sırada bir ses konuşmamı engelledi.
"Ciao!"
(Merhaba)
Sarı saçlı, mavi gözlü bembeyaz tenli, uzun boylu güzel mi güzel bir kız önümüzde durdu ve bilmediğim bir dille konuştu.
Kaşlarımı çatarak ne dediğini anlamaya çalıştım ancak hangi dilde konuştuğu hakkında bilgim yoktu.
Demir;
"Ciao?"
Şaşkınca Demir'e döndüm. Kızın hangi dili konuştuğunu biliyordu. Merakla kıza döndüm.
"Vogli chiedere qualcosa."
(Bir şey sormak istiyorum.)
"Certo?"
(Tabi ki?)
Kız baş parmağı ile arka tarafını işaret etti. Ettiği taraf baktığımda hiçbir şey olmadığını fark ettim. Ne diye göstermişti?
"Immagino di essermi perso. Come posso andare a Üsküdar?"
(Galiba kayboldum. Üsküdar'a nasıl gidebilirim?)
Demir, kızın dediği şeyle kaşlarını çattı ve düşünmeye başladı. Neyi düşünüyordu? Hayır yani ne konuşuyorlardı? Meraktan çatlamak üzereydim.
"Gire a destra avanti. Chiedi un'altra volta più tardi."
(İlerden sağa dön. Biraz ilerledikten sonra tekrar sor.)
Kız, Demir'e gülümsedi ve;
"Grazie."
(Teşekkür ederim.)
Demir'de kıza gülümseyerek cevap verdi.
"Prego."
(Rica ederim.)
Hayır yani neye gülümsüyorsunuz? Söyleyin bende gülümseyeyim.
Kız gitmeden önce hemen ellerimize baktı ve tekrardan Demir'e döndü.
"Stai benissimo."
(Çok yakışıyorsunuz.)
Demir kızın cümlesiyle sırıtarak bana baktı ve geri kıza dönüp bir şeyler dedi.
"Grazie."
(Teşekkürler.)
Kız gülümseyerek yanımızdan ayrıldı. Bir süre kızın arkasından baktım.
Kız gözden kaybolduktan sonra hemen Demir'e döndüm.
"Ne konuştunuz?"
"Heh! Bende nerede kaldı diyordum."
Gözlerim devirdim.
"Demir! Ne konuştunuz? Bilmediğim bir dildi? Hangi dildi? Ne sordu? Sen ne cevap verdin? Nereye gitti? Neye sırıttın?"
Beni gâleye almıyordu.
"Demir!"
"Tamam tamam. Hepsine tek tek cevap vereceğim. Kız Üsküdar'a nasıl gideceğini sordu bende tarif ettim. İtalyanca sordu. Büyük ihtimalle de Üsküdar'a gitti. Oldu mu?"
Başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.
"Hayır?"
"Neyi merak ediyorsun?"
"Neye gülümsediniz?"
Alayla kaşlarını çattı.
"Yoksa beni kıskandın mı?"
Kıskanmak mı? Ben mi? Yok daha neler? Yanından bile geçmez!
"Kıskanmakla ne alakası var. Hem niye kıskanayım ki?"
"Kız güzeldi sonuçta kıskanman normal."
Kaşlarımı çattım. Kız güzelmiş! Heh! Yesinler!
Elimi elinden kurtardım.
"Hadi git kızın yanına. Kız güzel ya. Eminim seni bekliyordur."
Kollarımı göğsümde kavuşturup Demir'i beklemeden yürümeye başladım. Arkamdan güldüğünü duydum. Sinirle arkama döndüm.
"Neye gülüyorsun?!"
"Sözde kıskanmıyordun."
"Evet, kıskanmıyorum!"
"Bu yaptığın ne ya?"
"Of Demir! Yürü!"
Tekrardan arkamı dönmüş gidiyorken arkamdan bağırdı.
"Nereye gidiyorsun acaba?!"
Sinirle ayağımı yere vurup arkama döndüm. Hızlı adımlarla yanına gittim ve kolundan tutup sürüklemeye başladım. Hep o mu sürükleyecekti? Bu sefer de ben yapıyorum.
"Yürü! Göster hadi yolu."
Ellerini teslim olurmuşçasına havaya kaldırdı.
"Tamam sakin ol."
"Sakinim ben."
"Evet evet."
"Demir! Dalga geçme."
"Tamam canım bir şey demedim."
Bir kaç adımda önüme geçti ve yürümeye başladı. Bende arkasından onu takip ettim.
📩📩📩📩📩
Kıskançlık kokusu alıyorum. Sizde alıyor musunuz?Mcndmsö
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top