Bölüm 21
21. Bölüm
Sessizlik içinde öylece karşıyı izledim. Benim duruşuma iç çekerek, "Bak sorun etmiyorum ama daha yeni yakınlaştıktan sonra gelip benimle uyuman doğru mu?"
"Helen!"
"Ne yalan mı? Yeni yakınlaştınız ve sen... Dört gündür benimle berabersin!" sesindeki siniri saklamadan. Yatağa çıkıp gözlerime dikkatli bir şekilde baktı. "Bir şey falan mı yaptı? Hoşuna gitmeyecek bir şeyler mi oldu?" sorduğunda ona baktım. Üzerinde fazlasıyla kapalı bir gecelik vardı. Ama ne kadar kapalı olsa da boynunda ve vücudundaki izleri saklamıyordu. Güzel vücudu bu hale neden gelmişti ki? Helen itaatkardır, onun yanlış yapması mümkün değil ama neden?
"Helen, neden sana vuruyor?" sorduğumda duraksadı. Hemen sonra da geceliğini çekiştirerek yaralarını gizlemek istedi. Bu hareketine iç çektim. "Sen de bana cevap vermiyorsun." mırıldandım ancak o beni yeterince duymuştu. Gözlerini benden alıp başka yerlere baktı. Bunu yaparken de geceliğini çekiştirip durdu. Ve her çekiştirmesi vücudundaki başka bir yarayı ortaya çıkarıyordu. Benim olayımı kapatabilmek adına o adamla evlendi ve şu haline bak. Benim yüzümden insanların zarar görmesi, neden benim yüzümden olmak zorunda.
"Bana o şekilde bakmayı kes!" sinirli sesiyle. Bu yüzden gözlerini hedef aldım. "Onunla ben evlenmek istedim. Senin olayında sadece bahane oldu."
"Öyle mi? Sana zarar veren birini mi sevdin yani?" dalga geçen tonuma engel olamadım.
"Kimberly!"
"Ne var, şu haline bak!" bacaklarımı kendime çekip ona doğru ilerledim. Yakınında durup elimi koluna koydum. Kolunu benden çektiğinde eteğinin açıklığından belli olan yaranın, dizinin üzerine koydum. "Sevilerek yapılan evlilik bu mu? Ona ne vermek istemedin ya da neyi yapmadın da sana bunu yaptı?"
"Kimberly, bu konuları açma!"
"Neden! Bilmek istiyorum. Sen de bilmek istiyorsun ve ben söylüyorum şimdi ben de bilmek istiyorum!"
"Bilmek mi istiyorsun?" kızgın tonu ağlamaklı çıktı. Yutkunup bakışlarını kaçırdı. Ağlamamak için bunu yaptı. "Hamile kalamıyorum. Metresi bile ona bir çocuk vermiş ama ben veremiyormuşum." sözlerini duyduğumda gözlerime baktı. "Kimberly ben hasta değilim, sadece o buna izin vermiyor." hıçkırdı. Ve hemen sonra ise gözlerinden aşağıya yaşlar aktı. O kadar çoktu ki uzun zamandır tuttuğu belli oluyordu. Elini tuttuğumda kafasını göğüme koydu. Sesli bir şekilde ağlarken konuşuyordu.
"Sadece bana işkence çektirmekten o kadar hoşlanıyor ki bilerek..." devamını getiremedi. Sadece hıçkırıkları daha da boğuklaşıyordu. Bu yüzden zorlamadım. Elimi saçına ve beline koydum. "Ondan nefret ediyorum!"
"Ölmeyi hak ediyor." sözlerimle kafasını salladı.
"Ölmesini istiyorum."
"Onu öldürmemi ister misin?"
"Bunu yaparsan seni de öldürürler."
"Sorun değil, bunu sorun etmediğimi biliyorsun." sözlerimle kafasını iki yana salladı. Yine de kafasını göğümden kaldırmadı. Onun bu haline bakmamadan hoşlanmıyordu. "Belki bir gün ölür ve kurtulursun."
"O zaman da bir çöp parçasından farkım kalmaz."
"Helen..."
"Bu yüzünden hamile kalmama izin vermiyor." kafasını kaldırıp gözlerime baktı. "Onu öldürürüm diye çok korkuyor." sesi titredi. "Ruhu doymamış insanlarla beraber olmak çok iğrenç." kafasını eğdi. Evlilik buydu. Isabella haklıydı. Bir çocuk olmadan benim hayatımda bundan farksız olmayacaktı. Belki Edgard bana vurmayacaktı ancak hayatım öldürülmek üzere olmakla geçecekti. Ya da bunun iğrenç baskısıyla. Hakkımdakilerin ortaya çıkma ihtimaliyle!
"Böyle pislik insanların üstlerde olması ne kadar iğrenç. Sadece kendi istedikleri oluyor."
"Bir kızsan soylu olmak bile başlı başına bir işkence değil mi?" sorduğunda kafamı salladım.
"Başlı başına bir işkence." dedim. İkimizde bir süre aynı şekilde sessizce odayı izledik. En sonunda onun ağlaması ve benim ağlama isteğimden ötürü yatağa uzandık. O bana sırtını dönüğünde ben de sırt üstü uzanarak yatağın perdelerini izledim. "Çocuğun olmasını istiyor musun?" sormaktan alamadım kendimi. Uzun sessizliği bir anda bu soruyla böldüğümde ondan ses gelmedi. Uyuduğunu düşündüğümde gözlerimi kapattım. Ancak onun hareketlendiğini hissettiğimde gözlerimi açıp ona baktım. Kafasını salladığını gördüğümde önüme döndüm.
"Peki sen?" sorduğunda ona bakmadım. İstiyor muyum? Isabella bu konudan bahsettiğinden itibaren düşünüyordum. Bir çocuk. Buna katlanabilir miydim? Daha önce hiç çabalamak istemedim ama bir çocuğum olsaydı buna asla hayır demezdim. "Kimberly?"
"Birine gerçekten dokunabiliyor olsaydım isterdim."
"Deneyebilirsin."
"Korkuyorum." cevap vermedi. Ben de tekrardan önüme döndüm. "Burada kalma sebebim de bu."
"Anlamadım." ona baktım. Hemen sonra da yan dönerek onu izledim. İkimizde birbirimizi izledik. "Sen..."
"Denemek istiyorum ama hayal etmek bile o ana götürüyor beni."
"Üzerinden dokuz yıl geçti."
"Biliyorum ama..." gözlerimi kapattım. Önceden gözlerimi kapatsam bile hatırlardım şimdi ise unutuyorum. Unutuyor ve hatıralarımdan kalıcı olmasa da siliyorum. "...Ama o mide bulandırıcı hissi unutamıyorum. Böyle bir şey denersem, yine aynı şeyleri hatırlayacak ya da onda bile onu göreceğimden korkuyorum."
"O zaman asla..."
"Asla, asla olmasını istemiyorum." gözlerini izledim. "O... Antrenman günü Isabella bana onun varisini doğurmazsam ne olacağından bahsetti."
"Seni kandırmaya mı çalıştı." sinirle doğruldu. "O kız gördüklerinden sonra da akıllanmıyor mu!"
"Helen sakin ol."
"Ama..."
"O beni kandırmaya çalışmadı. Gerçeklerden bahsetti Helen ve o sözlerinde de haklıydı."
"Neymiş sözleri?" dizlerinin üzerinde durarak beni izledi.
"Biliyorsun Edgard, İmparatora karşı olduğu için önemli birisi." sözlerimle kafasını salladı. "Onun gibi önemli birinin bir varisi olmazsa başka bir kadınla evlenebilmesi adına destekçileri beni ortadan kaldırmak için birilerini göndereceklermiş."
"Seni koruyabilir, boşuna Dük olmadı herhalde!"
"Koruyabilir."
"Ama..."
"Kendi adımı çıkarmak için yaptığım şeyleri bana karşı kullanabilirlermiş."
"Hayır, o kadar..." gözlerim yaralarına takıldı. Elini yarasına koyup kafasını eğdi. "İleriye giderler." dedi. "Bu yüzden mi ondan kaçıyorsun?" kafamı salladım. "Onu kendinden uzak tutarsan da farklı ne olacak? Sadece üzüleceksin. O bir erkek, unutmak onun için zor olmaz. Ama sen..."
"Onunla olmak istiyorum. Sadece onun yanında ama hakkımdaki şeylerin ortaya çıkması beni korkutuyor. Ya birileri öğrenirse..."
"Sen bir şey yapmadın, mağdur olan sensin."
"Evet! Bu yüzden sakladık ya!" doğruldum. "Onunla evlenmeme sebep olacak şeylerden korkuyorum."
"Böyle bir şey olmayacak!"
"Nereden biliyoruz Helen? Teresa'ya da aynısı olmuştu. O da açığa çıkana kadar sakladı hatta başka biriyle nişanlıydı ve sonra imparatorluk açığa çıkan bu durumu kullanıp onu müttefikleri olan o iğrenç herifle evlendirdiler."
"Evet çünkü o hamileydi! Ve başka şansı yoktu. Herkes ona acısa da bebeğine p*ç denilmemesi için evliliği o kabul etti! Sen ve o farklı, senin için dokuz yıl geçti ve evlisin. Dük de seninle beraber, öğrense bile seni reddetmez. Seni seviyor, seni terk etmeyeceğine eminim!" sözleriyle gözlerimi ondan aldım. Beni terk etmez. "Etmez, değil mi?" sordu. Sesindeki tereddütle ona baktım. Hemen sonra dik durup sırtımı demire yasladım.
"Aslında o..."
"Ne, yoksa bunu öğrenirse bırakır mı? O zaman ilk gecenizde bunu anlaması..."
"Helen, o zaten biliyor."
"Kendileri çok temizmiş gibi ilk gecesi olmayan bir kızı..." sustu. Bir süre etrafına baktı. Sonra bana baktı. "Zaten biliyor, derken ne demek istedin?"
"Biliyor işte."
"Ne zaman öğrendi? Ve sana kötü bir şey demedi, değil mi?"
"Hayır tabii ki!" aniden ona karşı çıktım. "O böyle birisi değil! Böyle bir şey için yargılayan birisi değil."
"Öyle mi?" kaşlarını kaldırıp dikkatle izledi beni. Bakışlarını fark ettiğimde gözlerimi ondan kaçırdım. "Sevgili kocan böyle birisi değil, ne güzel işte! Onunla konuş ve söyle. Senin hakkındakilerin ortaya çıkmasına izin vermeyecektir o zaman."
"İzin vermeyeceğine eminim."
"O zaman, seni zorlamayacağına da eminiz."
"O zorlamaz ancak..."
"Yani sen mi..." sustu. Kafamı salladım.
"Bu şekilde devam etmek istemiyorum ve onunla denemek istiyorum."
"Ama korkuyorsun."
"Evet." dedim kısaca. İç çekerek kafamı geriye doğru dikkatli bir şekilde yasladım.
"Dene o zaman. En azından bir şey yapmış olursun."
"Olurdu tabii kriz geçiririm korkum olmasa!" ikimizde sessizleştik. Gözlerimi fazlasıyla dikkatli bir şekilde izledi. Ben de onun dışında olan yerlere baktım. Koluma dokunduğunda ona baktım. "Bana öyle bakma, ne düşündüğünü biliyorum ama korkmaktan alamıyorum kendimi."
"Yine de denesen." sözleriyle gözlerimi kapattım. "Aynı olmayacağını biliyorsun, sonuçta onunla kendi isteğinle beraber olmak istiyorsun!" gözlerimi açıp ona baktım. Hemen sonra da iç çekişime engel olamayarak ısınan demirden uzaklaştım. Onun gözlerine dikkatli bir şekilde baktım. "En azından denemeye çalış."
"Denemeye çalışırım tabii yüzüne bakabilirsem."
"Kimberly... Ah, boş ver. En azından şu bir iki gün için gerçekten dene, ondan sonra ben sana destek olamayacağım." sözleriyle elini tuttum. Bunu yaptığımda elimi sıkarak, "Bir şey söyleme lütfen, burada gereğinden fazla kaldığımı ikimizde biliyoruz. Albert buraya gelmeme en başında karşıydı şimdi... Hele de bu kadar uzun kalmam onu daha da rahatsız etmiş olmalı."
"O sana bir şey yapmaz, değil mi?" sorumla elimi farkında olmadan çok daha sert tuttu. Bunu fark ettiğinde elini geri çekmek istedi ancak ben ona izin vermedim. "Benim yüzümden..."
"Saçmalama lütfen! Seninle bir ilgisi yok." gözlerindeki korkuyu saklamaya çalışarak kafasını eğdi. "Hem onun bunu yapması için bir sebebe ihtiyacı yok. Sadece canı sıkkın olması yeter. Ya da metresi onu zorlayacak bir şeyler isterse!" sesindeki korkmuş hal olsa da sondaki dalga geçen tonunu engelleyemedi.
"Baban bunun hakkında bir şey yapmıyor mu? Sonuçta onlar üzerinde etkisi var."
"Babam için tek hatalı benim." dedi. Hemen sonra da elimi bırakıp o da benim yanımda sırtını demire yasladı. Karşıyı izlemeye başladığında ben de onunla aynı şekilde durdum. "Eğer onunla düzgün bir şekilde ilgilenseymişim Albert'ın bir metrese ihtiyacı olmazmış."
"Kont Jones gerçekten..."
"Kimberly, yaptıkları ya da söyledikleri yüzünden sinirlensem de o hâlâ benim babam." ona karşı kaba söz kullanmamam için küçük bir uyarıda bulundu.
"Yine de sinir bozucu. Nasıl seni suçlayabilir!" ona baktım. O ise boşluğu izlemeye devam etti. "Nancy senin yerine bu hayatı yaşamalıydı." sözlerime engel olamadım. Onun da bir anda bana bakmasıyla, "Üzgünüm ancak Markiz'le evlenip güzel bir hayat yaşayan sen olmalıydın!" gözlerime dikkatle baktı. Gülümsemeye başladığında yüzünü asan taraf ben oldum. "Sözlerime gülümsemesene! Yaptıklarına rağmen Kont onun hakkında olan şeyleri sakladı ve seni günah keçisi gibi kullandı. Albert denen pislikle de isteyerek evlenmişsin, hadi oradan! Kont kendi kızının hatalarını saklaması için seni onunla evlendirdi. Kızının pisliğini örtmek beni de aptal bir bahane olarak kullandı."
"Kimberly, böyle söyleme. Bu evliliği reddedebilirdim ancak ben kendim kabul ettim." tekrar bakışlarını boşluğa çevirdi. "Albert'ın bana gerçekten iyi bir eş olacağını düşünmüştüm." sesinde hayal kırıklığı vardı. "Biz evlenene kadar hatta babamla araları açılana kadar bana iyi davranıyordu. Sadece... Aileme karşı güvensizliği bana karşı olan davranışlarını değiştirdi."
"Ya da bir erkek olduğu için kadın düşkünlüğüdür."
"Kimberly!"
"Ne var yalan mı? Güvensizliği varsa seni ailenden uzak tutabilirdi."
"Yine de..."
"O adamı savunmasana... Sana böyle davranan adamı savunman sinirimi bozuyor." sessiz kaldı. "O adamı ellerimle öldürmeliyim." sözlerimle gözlerime bakmak istedi ama ben ona bakmadım. Sağ elimi kaldırıp izledim. "Keşke o zaman elimde fırsatım varken onu öldürseydim. Her ikisini de... O zaman böyle bir sorunumuz olmazdı."
"Seni öldürürlerdi." elimi tuttu. Elimi yatağa indirmemi sağladı.
"Ölmek bunlardan daha iyiydi." ona baktım.
"O zaman beni de yanında götürmen gerekirdi. Senin ölümüne asla katlanamazdım."
"Öyle mi?" kafamı omzuna koydum. "O zaman ikimizde bu şeyleri yaşamaktan kurtulmuş mu olurduk?"
"Galiba."
• • •
Saraya girdiklerinde hizmetçi sayısının azlığı Kimberly'e tuhaf gelmişti. Onlardan ayrılmak istemse de Helen'den ayrılmak zorunda kalmıştı. Yorulmuştu. Dinlenmesi gerekiyordu. Bu yüzden iki kardeşin beraber kalması için kendilerine, İmparatoriçe'nin ayarlattığı saraya ilerledi. Diğer soylu Leydilerle beraber ortak sarayda kalması gerekirdi ancak diğer kızların onları rahatsız etmemesi için İmparatoriçe onlara özel muamele yapmıştı. Özel bir muamele, şahsi bir saray!
Kendisinden yaşça büyük hizmetçiyi takip ederken arkasından da şövalyesi Eric ve hizmetçisi Jane onu takip ediyordu. Sessizlik içinde sarayın orasında kendilerine ayrılan odaya ilerliyorlardı. Kimberly öyle sanıyordu. Takip ettiği hizmetçinin kaldığı odayı orada olmaması gereken kızın odasıyla karıştıracağını!
Odanın önüne geldiklerinde hizmetçi kafasını eğip yanlarından ayrıldı. Onun gitmesiyle üç kişi de odaya hiç düşünmeden girdiler. Tedbir almadan girdiler, odanın Kimberly'e ait olduğunu düşünerek. Bu yaptıkları neye mal olmuştu. İki cana ve bir ruhsuz bedene!
Odaya girdiklerinde Kimberly karşılaşmaması gereken manzarayla karşılaşmıştı. Hayatının mahvolmasına sebep olan iki çıplak bedeni görmüştü. Gördüğü manzara onu korkutmuş ve utanmasına sebep olmuştu. Odanın sahibi olan kız beklenmedik misafirleriyle kaçak sevgilisinin bedeninin arkasına saklanmıştı. Her şeyin başlangıcı olan sözleri sarf etmesi için adamı kışkırtana kadar sessizliğini sürdürmüş ve Kimberly'e korkuyla bakmıştı. O kız onun hayatını mahvedebilirdi. Bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden bir seçim yapmalıydı. Kendi hatasını yok sayarak Kimberly'nin hayatını mahvedecek sözleri sarf etti.
"Cliff, ailem öğrenirse ikimizde biteriz. Bunu hallet!" onun kulağına doğru fısıldayarak. Nelere sebep olacağını umursamadan. İnsanların hayatlarını ne kadar etkileyeceğini bilmeden.
Bölüm Sonu
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top