Bölüm 10

10. Bölüm

Kan ellerime bulaşmıştı. Yerdeki ölü bedene baktım. Kan içindeydi. Vücudunda kocaman bir kılıç karası vardı. Ve orası durmadan kanıyordu. Ölmemişti ve gözlerime bakıyordu. Elleriyle kapatıyordu yaralarını ve o buna rağmen kanıyordu. Neden kanıyordu.

Ona bunu yapan ben değildim. Ama üstlenmek zorunda olan ben miyim? Neden? Korkuyorum! İyi biri ölürken burada sumak istemiyorum. Susmak istemiyorum. Ama yapamam. Bunu üstüme almak zorundayım.

Yerdeki kılıcı lime aldığımda kafasını iki yana salladı. "Leydi Kimberly..."

"Özür dilerim Eric, aynı şeyi yaşamak istemiyorum." dediğimde gözlerini kapattı. Bunu yaptığında gözlerimin doluluğu yaş damlalarına dönüştü. Yanağımdan göz yaşı değil de kan akıyordu.

"Bunu yap, yoksa ne olacağını biliyorsun." sesiyle eğik başımı kaldırdım. Arkamda duran adama baktım. İğrenç gülüşe sahipti. Çok iğrenç!

• • •

Kapı sesiyle yaslandığım yataktan ayrıldım. Etrafıma baktığımda hâlâ yerde oturuyordum. Krizi atlatmama rağmen yerden kalkmadım. Neden? Kalkmak istemedim ama neden? Sanırım kafam uyuşuyor.

Kapı sesini bir kez daha duyduğumda o tarafa baktım. "Evet?" seslendim.

"Madam, Akşam yemeği için çağırılıyorsunuz." sözleriyle bu sefer aralık cama baktım. İçeriye ışık sızıyordu ama güneş değildi. Karalık çöktüğü için ayın ışığı odayı aydınlatıyordu. Güneş olmadığı için de aralıktan içeriye soğuk rüzgâr vuruyordu.

"Katılmayacağımı bildir." tekrar arkama yaslanırken.

"Nasıl isterseniz Madam, yemeğinizi odanıza getirmemizi ister misiniz?"

"Gerek yok."

"Peki, Madam." hemen sonra tekrar sessizlik oldu. Kapıya bakınmayı bırakıp tekrar açık cama doğru baktım. Sessizlik ve rüzgâr güzel bir ikiliydi. Kafamı kaldırıp ağaçlardan az çook görünen aya baktım. Ona benziyordu. Tıpkı onun gibi beyaz. Ve gecenin karanlığı gibi siyah.

• • •

Kapı sesiyle irkilerek doğrulduğumda üşüme hissimden dolayı elimi omzuma koydum. Vücuduma sarılarak etrafımı izledim. Dün gece burada uyuya kalmıştım. Bu yüzden vücudum buz gibiydi ve üşüyordum. Boğazımda hafif ağrıya rağmen kendimi sakin tutup, "Evet?" seslendim.

"Kahvaltı için..."

"Geliyorum, gidebilirsin." sesim biraz kısık çıkmıştı. Ama sesler kesildiği için onun gittiğinden emin olmak benim için zor olmadı. Seslerin tamamen kesilmesiyle ayağa kalkıp kendime gelmeye çalıştım. Dik durduğumda belimin ağrısı kendini belli etti. Dün gece yerde uyuya kalırsam olacağı buydu. Ama kalkamayacak kadar da yorgundum. Bunu yapamazdım.

Kapı sesini tekrar duyduğumda o tarafa baktım. "Evet?"

"Madam, benim. Size yardım etmemi ister misiniz?" sorusuyla gülümsedim. Harika! En azından işe yarayan insanlar var.

"Evet Ursula, lütfen." dediğimde kapı açıldı. İçeriye giren kıza gülümsedim. Ama o biraz tuhaf bir ifadeyle bakışlarını cama kilitledi. Hemen sonra da bana baktı.

"Camı açık mı unutmuşlar? Hasta olacaksınız!" dediğinde ben de cama baktım. Kimse açık bırakmamıştı. Dün kriz geçirirken nefes alabilmek adına ben açmıştım.

"Hayır, biraz önce ben açtım." dediğimde bakışlarını fark ettim. İnanmış gibi durmuyordu zaten içerinin soğukluğu bir salağı bile inandırmazdı. Zaten ne kadar inanmazsa inanmasın beni sorgulayamazdı. Bu yüzden sessiz kalıp dolaba doğru ilerledi. Benim için bir iki kıyafet seçerken ben de daha fazla hasta olmamak adına camı kapattım. Bunu o yapabilirdi ancak üşüme hissim daha da artmıştı ve bu akşam ateşimin çıkacağını tahmin etmek çok da zor değil.

Ursula üzerime beyaz renkte bir elbise seçtiğinde bunu giyindim. Sorgulamadım ve sadece kabul ettim. Akşam yemeğini yemeyi reddettiğim için şu an çok aç hissediyordum. Bu sebeple üzerimi giyinmemle yemek odasına geçtim. İçeriye adımımı attığımda iki kardeş çoktan gelmiş ve yerlerinde oturduklarını gördüm.

"Günaydın." sözlerimi Penelope'yi hedefleyerek kurdum. Ve hemen sonra da belirgin olan yerime yine Penelope'nin karşısına ve onun da çaprazında kalan yere oturdum. Bunu yaptığımda Penelope gözlerini benden ayırmadı.

"Hasta mısın? Yüzün solgun görünüyor." dediğinde kafamı iki yana salladım. Dün soruları o sormuştu ve şimdi de onun yüzünden hasta olup olmadığımı merak ediyordu.

"İyiyim, dün uyurken üstüm açık kalmış sadece."

"Umarım hastalanmazsınız." dediğinde sözlerine gülümseyerek karşılık verdim. Umarım, çünkü hasta olursam yine saçma rüyalar görüp dururdum ve ben de bunu istemiyorum. Bir anda oluşan sessizlikle yemeklerimize odaklandığımızda Penelope büyük bir iştahla yiyordu ve o ise sadece ağzına öylesine bir şeyler atıyordu. Ben ise dünün açlığı ama gecenin soğuğu yüzünden açlığıma rağmen yavaş ve az yiyordum. Fazla yersem midemin daha sonra kötü olacağını hesaba katarak kendimi olabildiğince tutuyordum.

Artık yeme isteğimin ortadan kalkmasıyla beraber bir hizmetçi içeriye girdi. Tüm dikkatleri üzerine topladığına ona baktık. Hizmetçi dik bir şekilde durarak, "Ekselansları Kimberly, sizi görmek isteyen bir hizmetçi var." dediğinde istemsiz bir şekilde Dük'e döndüm. Ona baktığım da o da bana bakıyordu.

"Kim bu hizmetçi?" sorarak tekrar ona döndüm. Benim bakışım ve sözlerimle düşündü.

"Jones ailesinin armasına sahipti., ancak imparatorluktan geldiğini söyledi. Ve yanında da İmparatorluk şövalyeleri vardı." demesiyle girişe baktım. Jones mı?

"Nerede şu an?" ayağa kalktım. Benim tepkimle ikili de dikkatle beni izlediler.

"Kimberly?" sorusuyla Penelope'ye baktım. Hemen sonra da yanındaki Dük'e. İkisi de beni dikkatli bir şekilde izliyordu. Penelope aceleci davranmamdan dolayı merak ediyordu. O ise benim Jones ailesinden biriyle bağlantımın ne olduğunu merak ediyordu. Sonuçta Jones ailesi çok büyük bir aileydi. Hele de İmparator için en önemli ailelerden. Nedeni ise onların kızının şu anki İmparator ile evli olmasıydı. Ve şu an ise bir hizmetçi imparator şövalyeleriyle gelmişti. Bu daha da merak konusuydu.

Onlarla daha fazla bakınmadan hizmetçinin önünden geçip odadan çıktım. Onun beni yönlendirmesiyle misafir odasına girdiğimde kafası eğik bir şekilde yüzü peçeyle kapalı hizmetçi kıyafetli kadını gördüm. Sarı saçları peçeden çok yüzünü kapatmıştı. Ama peçeye ve yüzünü ötren saçlarına rağmen mavi gözleri ortadaydı. Dikkat çekici vücudu hizmetçi kıyafetinde bile belli oluyordu.

İçeriye girdiğim anda kapıyı kapattığımda kafasını kaldırıp mavi gözleriyle bana baktı. Ben ise üzerindeki anahtarla kapıyı kilitledim. Bu hareketim onu tetiklemiş ve elini yüzündeki peçeye götürmesine sebep olmuştu.

Yüzünü açmasıyla beraber pürüzsüz cildi ortaya çıktı. Ona doğru ilerlediğimde o da bana doğru ilerledi. "Kimberly!" boynuma sarıldı. Sesi ağlamaklı çıktığında elimi beline koydum.

"Helen! Burada ne işin var?" onu kendimden uzaklaştırdım.

"Ne işim mi? Asıl senin burada hata bu adamla ne işin var!" sesini yükseltti.

"Helen..." desem de sinirli gözlerle baktı.

"Bu kadar uğraşın boşa mıydı?" kızdı. "Adını çıkartmak için onca şey yaptıktan sonra!" sesi kızgındı. Beni dinlemeyi reddetti. Her zamanki halindeydi. Şimdi de aynı şekilde bana kızıp daha sonra beni dinleyecekti. Ve bunda haklıydı da! Bu yapacaklarımdan ona ilk bahsettiğimde reddetmiş ve ne dese desin ona zorla kabul ettirmiştim. Şimdi ise evlenmemek için bunu yaptığımı söylememe rağmen benden daha felaket bir şekilde adı çıkmış biriyle beraberim.

"Düşündüğün gibi değil!" dediğimde derin nefes aldı.

"O zaman ne?" sordu. Etrafına sinirle baktı. Beni dinlemek istemiyordu aslında ama yanlış bir karara varmamak için de beni dinlemeliydi.

"Bak, bazı sorunlar çıktı ve ben bu adamla anlaşmalı bir evlilik yaptım, onunla gerçekten de evli değilim." gözleri beni bulduğunda iç çekti.

"Sen... Ne kadar endişelendiğime dair haberin var mı? Evine gittim ve senin olmadığın ve hatta... Bu adamla evlendiğin söylediğinde ne kadar korktum ben haberin var mı!" sesi sert çıkmıştı.

"Biliyorum, üzgünüm sana haber vermem gerekirdi ancak... Benden daha iyi biliyorsun sana mektup gönderebilecek güvenilir bir kimsem yok. Şu an sadece Glenn yanımda. Ve bu adam hiçbir şekilde güvenmiyorum!"

"Biliyorum Ann'i bile yanına alamamışsın." dediğinde kafamı salladım. "Yine de ne biliyim, bana bir şeyler söylemeni isterdim. Zorla evlendiriliyorsan en azından... Albert ile konuşurdum. Bir şekilde başın beladaysa bile..." sinirime hâkim olamamaktan korkarak geri adım attım. Bu hareketimle kaşlarını çattı. Susup benim tepkimi izledi. Ben ise ondan uzaklaşarak sakin kalmak için derin bir nefes aldım. Boşa olduğunu bilmeme rağmen derin nefesler almaya başladım.

"Beni buna zorlayan pisliğin kuzeni mi bize yardım edecek? O, onun kıçından ayrıldı mı ki?" sorduğumda dikkatli bir şekilde beni izledi. Ben sise ona arkamı döndüm. Bunu yaptığımda önüme geçti.

"İmparator Herbert mı? Bekle, o..."

"Adı bile midemi bulandırıyor." dediğimde tereddütle elini omzuma koydu.

"Onunla..."

"Görüşmedim, o pis sapığın beni metresi yapmak istediğini ailem öğrenmiş!"

"O zaman bu evliliği onlar ayarladı." kafamı salladım. Benden onay aldığında bana sarıldı. "Anlıyorum, böyle bir şey yaşamak." dediğinde gözlerim doldu. "Ağlama, sorun yok. Sen artık evlisin... Bu yüzden de İmparatoru dert etme, sana yaklaşmasına asla izin vermem." dedi. Sonda ağlamam iyice arttığında bir şeyler daha söyledi ama anlamadım. Ne söylediğine o an dikkat etmedim sadece her şeyi bilen birine sığınmak istedim.

• • •

Karşımda duran adama bir süre düz bir ifadeyle baktım. Ben şimdi ne diyeceğim ki bu adama! Helen'le uzun teselli dolu konuşmamızdan sonra bana burada kısa bir süre kalıp kalamayacağını sordu. Albert'la bazı sorunlar yaşadığını da söyleyince ben de ona evet demiş bulundum. Fakat bu konuyu önce bu adama danışmama gerektiği kısmı aklımdan çıkmış bulundu!

"Benden ne isteyeceksin?" sesi biraz meraklı ama bunu yansıtmamak için de çabalar bir şekilde çıktı. Benim ona karşı tutumumu en son dün çok yaratıcı bir şekilde göstermiş olup şimdi bir şey istiyor olmama çok tuhaf kaçmıştı.

"Şey..." onun bakışına karşı arkamı döndüm. Arkamda yüzü kapalı bir şekilde durmaya devam eden. Helen'e baktım. Tamam, zaten kim olduğunu fark etmiş olmalı. Helen her zaman soylu erkekler konusunda en dikkat çeken kız olmuştu. Bu yüzden onu tanımak için sadece bakmak bile yeterdi. "Kendisini bildiğini varsayarak, onun kısa bir süre burada kalması sorun olur mu?" sorduğum anda o da Helen'e baktı.

"Yalnız konuşalım." dediğinde Helen öne doğru bir adım attı.

"Dük Rodney!" ikimizin de hedefi oldu. Ona ne yapıyorsun, şekilde baksam da o Dük'e bakıyordu. "Biliyorum size rahatsızlık vermiş oluyorum ancak..."

"Madam Rusell şu an sizinle konuşmuyorum." dediği anda Helen şaşkın gözlerle bana baktı. Biraz kaba olduğundan ona bahsetmiştim ama bu kadar olacağını tahmin etmemiş olacak ki yüz ifadesi her şeyi yansıtıyordu.

"Lütfen bizi dışarıda bekle." sözlerimle ona bakmayı bırakıp bana baktı. Hemen sonra da odadan çıktı. Onun çıkmasıyla iç çekerek masasına doğru ilerledim. "Reddedeceksin, bunu yapma."

"Reddedeceğimi fark etmene rağmen neden onu buraya getirdin? Geldiği gibi göderseydin."

"Çok kabasın! O benim en yakın arkadaşım!"

"İmparatorla bağlantısı olandan arkadaş mı olur!"

"Olmaz!"

"O zaman?"

"O istisna. Bak, Helen'le çocukluğumdan itibaren beraberiz. Ve burada olacak herhangi bir şeyin İmparatora gitmeyeceğinden emin olabilirsin. O benim hakkımda hiç kimseye bir şey anlatmaz." dediğimde oturduğu yerden kalktı. Bunu yaparken de elini masaya koyduğunda istemsiz irkildim.

"Kimberly! Bu konular için bir çocuktan farksız düşünüyorsun. O senin arkadaşın olsa da bir kimse değil. Ailen değil! Hele ona evliliğimizden söz etmiş olman..." sesini yükselttiğinde masasından uzaklaşıp bana yaklaştı. Bunu yaptığında ben de ona yaklaştım. "Onunla beraber büyümen aynı düşünce ve ortamda büyüdüğünü göstermez. Bu konularda pek bilgili değilsin, insanların kim olduğunu bildiğini de sanmıyorum."

"Senden daha iyi bildiğim kesin! Ve ben çocukça düşünmüyorum. Şu an senin de en yakın olduğun bir dostun böyle bir istekte bulunsaydı onu reddeder miydin?"

"Evet, ederdim. Bu hayatta sözlerine güvendiğim üç kişi var ve o üç kişi de zaten yanımda!" sesi sinirliydi. Artık üstüne gidersem sorun olacağını bilerek kafamı eğdim. "O kadar güveniyorsan en fazla iki hafta, bu süre içinde istemediğin bir durum olursa bana ağlayarak gelme."

"Gelmem!" kafamı kaldırırken. Gözlerine bakmayı bırakıp arkamı döndüm. Bu hareketimle beraber kolumu tutup tekrar ona dönmemi sağladı. Yüzüme yaklaşarak dikkatle gözlerimi izledi.

"Yine de seni son defa uyarıyorum Kimberly, o kadın Rusell ve bir Rusell'e asla güvenme!"

"Sonradan alınmış bir soyadı."

"Ve sadece kendilerine benzeyenlere verilen bir ad." beni bıraktı. Hemen sonra da arkasını döndüğünde onu izledim. Yerine tekrar oturduğunda arkamı döndüm. Odadan çıktığımda son defa dikkatli karar vermemi söyledi. Odadan çıktığımda Arthur'un gözetiminde duran Helen'e doğru ilerledim. O da bana heyecanla ilerledi.

"Ne söyledi?" heyecanla sorduğunda gözlerini izledi. Ne söyledi? Seni kesinlikle almamamı ve kabul etmediğini ama istersem seni kabul edebileceğimi söyledi, dememe ne kadar doğru olur. Bunu söyleyemem ama nedense onun sözleri beni etkiledi. İmparatorla ilişkili kimseye güvenme, bu sözlerin ne kadar haklı ve doğru olduğunu biliyorum ancak bu kız benim yakın arkadaşım. Onunla her şeyimi paylaştım. Benim hakkımda çıkan sözlere rağmen o arkamda durdu, sözlerime herkesten çok o inandı. Ona nasıl geride bırakabilirdim. Ama onun sözleri de doğruydu. Ablası o pislikle evliydi ve bu evlilikten sonra onunla aram az çok açılır olmuştu. Son zamanlarda iyiydik ama şimdi?

"İzin verdi." dediğimde heyecanla elimi tuttu. Bunu yaptığında gülümseyerek arkada duran Arthur'a baktım. Onun bakışı Edgar'ın bakışını anımsattığında tekrar Helen'e baktım. "Ancak yanında bir Rodney şövalyesiyle gezmek zorundasın." sözlerimle Arthur gözlerini Helen'den alıp bana baktı. Ben ise ondan kaçınarak Helen'e baktım. Neden söylemiştim bunu? En yakın arkadaşıma sırf onun sözleri yüzünden güvensizlik mi yaptım. Hayır, sadece burada olan burada kalmalıydı. Ve Penelope'nin durumundan dolayı Edgar'ın bana karşı tekrar kin beslemesini istemiyorum. Sadece iki ay için sessiz olmalıyım.

Bölüm Sonu

Ay ablasının güllerine bir karakteri kurguya dahil etmişim aşırı bayılacağınız türden. Zariflik desen var, sadakat desen var, endam desen var, var anam var yani. Hatta yorum yapmamak için direndiğiniz bu kitaba iltifat dolu yorum yağdıracak bir karakter yazacağım size.  

Ay şimdiden kulaklarım çınladı.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top