[3- Masallarda anlatılan gerçekler]
İyi okumalar <33
••••
Sarı saçlı genç, asıl duruşu ve dik başıyla okulun büyük yemek salonunda otururken dün gece gördüğü o korkunç rüyayı düşünüyordu.
Dün korkunç bir rüya görmüş ve sabah halsiz bir şekilde uyanmıştı. Çok uykusu vardı ve çok yorgundu ama uyumaya korkuyordu bu yüzden de okula gelmişti, belki kafam dağılır diye.
Şu an ise teneffüste Jeongin, Seungmin ve Jisung ile beraber her zaman oturdukları masada oturuyorlardı. Arkadaşları sohpet ederken o dünkü rüyayı düşünmeye öyle dalmışım ki konunun ne olduğunu bile bilmiyordu.
Jeongin onun bu durgun tavrını fark etmişti. Ne kadar bir prens olduğu için başını dik tutup güçlü gözükse de onda ters giden bir şeylerin olduğu aşikardı.
Bunun için elini ansızın Yongbok'un omzuna koyup "Sabahtan beri durgunsun ne oldu?" diye sormuştu.
Yongbok bir anlık irkilse de bozuntuya vermeden "Hiç, sadece dün bir rüya gördüm, onu düşünüyorum." demişti geçiştirmek istercesine
Jeongin bir sorun olduğunu bilse de arkadaşının üstüne gitmek istemediğinden dolayı konuyu hemen kapaymış, bununla ikili Seungmin ve Jisung'un Tarih dersi ile ilgili konuşmasına katılmışlardı. Birkaç dakika sonra ise zil çalmış, herkes kendi sınıfına dağılmıştı
Jisung ve Yongbok kendi sınıflarına geçip hocayı beklerken biraz sonra kapı açılmış ve hoca içeri girmişti. Tüm sınıf beraber ayağa kalkmıştı. Normalde iki arkadaş bu hocanın dersinde ya konuşur yada uyurlardı. Çünkü ders onlara göre çok sıkıcıydı ve hoca da dersi masal anlatıyormuş gibi anlatıyordu o yüzden uyumamak elde değildi.
Hocaları bayan Jihyo'da bunu bildiğinden kendi dersinde iki arkadaşın yerini değiştiriyordu. Bu yüzden Yongbok Jisung'un yanından kalkıp bir vampirin yanına oturmuştu.
Hoca yoklama vb işlerini bitirdikten sonra ayağa kalktı ve ikili için zorlu dakikalar başlamış oldu çünkü yenmeleri gereken bir uyku vardı.
İkisi de geçen sene tarih hariç tüm dersleri geçmişlerdi. Bu sene son seneleri idi ve eğer bu sene de geçemezlerse okulu bitiremezlerdi o yüzden bu sene ayrıyetten bu derse özen gösteriyorlardı
"Evet çocuklar dersimiz tarih, bugün yeni konuya geçicez. Birazdan anlatacağım şeyler bundan beş bin yıl önce yaşanıldığı düşünülen olaylar ama doğru olup olmadığı hakkında pek bir şey bilinmediğinden günümüzde bir masal veya destanmış gibi anlatılıyor."
Hocanın bu sözüyle Yongbok 'dersi masal anlatıyormuş gibi anlatması yetmiyor şimdi gerçekten de masal anlatacak. Gel de uykun gelmesin' diye düşünmüştü.
Yanıbaşındaki çocuğa baktığında onun çoktan uyuduğunu gördü. Jiisung'a doğru döndüğünde ise kahverengi saçlı olan ona kaş göz hareketleri ile dersi dinlemesini tembihlemiş o ise oflayarak geri hocaya dönmüştü.
"Çocuklar hiç düşündünüz mü? sizce bizim evrenimizden başka evren var mı?"
Hocanın anlatacağı konu ilgisini çeksin istiyordu ama nasıl olacağı hakkında bir fikri yoktu.
Bayan Jihyo sorusunu sorduktan sonra sınıftan birkaç kişi parmağını kaldırmıştı ama hoca bilerek onun karşısına geçip, gözlerinin içine bakarken "Eeee Prens Lee, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sormuştu
Onun düşündüğü tek şey ise seçilen kişinin neden onca insan arasından kendisi olduğuydu. İnsan derken sadece insanlar yoktu 3 vampir,3 kurt, 4 tanede Peri vardı bunlar dışında bide 5 tanede insan vardı.
Kendisini hiç yormadan ilgisiz bir şekilde "Bence var olabilir " demişti. Cevap vermek bile isyemiyordu
Bayan Jihyo cevabından memnun oldumu bilinmez, arkasını dönüp geri tahtaya yürüdü ve konuşmasına devam etti.
"Evet. eskiden bizim evrenimizle beraber başka bir evrenin de olduğu söylenirdi. O evrendeki canlılar biz nasıl şu an istediğimiz gibi Leura veya Nighta'da yaşayabiliyorsak o zamanlarda da isteyen bizim evrenimiz olan Walenty'de isteyen ise diğer evren olan Drakos'da yaşayabiliyordu. Aslında her canlı değil sadece ordan Drugo adındaki canlılar buraya geliyorlar bizden ise tek tük isteyen kişiler orada yaşayabiliyordu.
Tabi burası oradan daha güzeldi çünkü oradaki alemler birbirleri ile hep savaş içerisindeydi "
Hoca anlatmaya devam ederken konu birazcık da olsa ilgisini çekmişti. Normalde şu an uyku aşamasında olması lazımdı
"Ee hocam o zaman niye şimdi öyle bir şey yok. Bunu bozan ne oldu"
Jisung konuşunca bir an tüm sınıf ona bakmış sonra tekrar dikkatlerini hocaya ve söyleyeceklerine vermişlerdi. Hocanın cevabını sarışın olan da merak ediyordu.
"Çünkü yine o evrende bir savaş çıkmış ve tüm alemler birbirleri ile savaşmaya başlamışlar. En güçsüz alem Drugolar mış bu yüzden hepsi ilk onlara savaş açmışlar. Bizimkiler ise ordan kaçıp geri Walenty'e dönmüşler. Drugolar bizim alemlerden yardım istemiş bizimkiler yardım etmeyince Drugolar bize ,Walenty'e saldırmışlar bunun üstüne yöneticiler Drugoların tamamını Walenty'den atıp evrenler arasına sihirli bir duvar örmüş ve tüm gidiş gelişler kesilmiş.
Ama halada bizim alemlerde bir kişinin Drakos'ta yaşadığı ve onlardan bir kişinin de burada yaşadığına inanılmakta ama tabi bu anlattıklarım sadece bir efsaneden ibaret gerçek olup olmadığı hakkında pek bir şey bilinmemektedir"
Hocanın anlattığı konu çok hoşuna gitmişti ve hayatında ilk defa bu dersle alakalı bir soru sormak için ağzını aralamıştı ki yanındaki benden ondan önce davranıp "Hocam hani Drugolar o evrendeki en güçsüz ırk ya, biz de bu evrendeki en güçsüz ırkız. Şimdi biz insanlar mı daha güçlüyüz yoksa onlar mı?" diye sormuştu
Hocaları önce gözünü tüm sınıfta gezdirmiş, ardından ise "İnsanlar büyü bile yapabiliyor ama Drugolar onu bile yapamıyorlar. Hiç özel güçleri yok ve özellikleri insanlarınki gibiydi tek fark onlar 500 yıl yaşayabiliyordu. Buna karşın çok zekiydiler ve savaş karşıtıydılar" demişti
Hepsi anladığını belirten mırıltılar çıkarırken hoca dik vücuduyla sınıfta gezinmeye başlamış ardından ise bir anda gözlerini ikili arasında gezdirip ansızın konuşmuştu
"Prens Lee ve Han Jisung... İkiniz de geçen sene bu dersten kaldınız bu yüzden sizi bu sene geçirebilmem için ödev vermem gerek" dediğinde sarışın olan bıkkınca bakmıştı hocaya. Bu ödev de nerden çıkmıştı böyle
Herşeyin planlı olduğunu nerden bilebikirdi ki?
Jisung ise en azından ödevi yaparsak geçeriz diye düşündüğünden "Tabi hocam, konu ne?" diye sormuştu
Hoca ikisi üstünde gözlerini gezdirirken sırıtarak "Drugolar'ı araştırmanızı istiyorum. İki haftanız var sadece kapsamlı bir araştırma yapın. Son seneniz olduğu için dikkatli olun derim" diye konuşmuştu.
Sadece ona söyleneni yapmıştı, yaptığı bu şeyin çocukların başına açacağı belayı düşünmeden
Hocaları son sözünü de söyleyip konuşmasını bitirerek sınıftan çıkmasının ardından iki arkadaş da çıkarak bahçeye inmişlerdi
Ödevi nasıl yapacaklarını tartışa tartışa yine her zaman oturdukları banka gediler ve oturdular.
"Ya ödevi yapsak hoca bizi geçirir. Kadın bizi dersten geçirmek için yer arıyor zaten. En iyisi hemen yapalım da kurtulalım" dediğinde Jisung, Felix pes edermişcesine nefesini verip başını salladı.
"Tamam yapacaz. Konu güzelidi zaten. Dikkatimi çekti" dediğinde Felix, Minsung da ona katılırcasına başını sallayıp "Belki bana inanmayacaksın Yongbok ama bu konu benimde dikkatimi çekti. Yani muhtemelen hoca araştırın demeseydi de bir araştıracaktım" demişti
"Evet Jisung bende aynı fikirdeyim. Özellikle de bana komik gelen bir yer var hani onlar en güçsüz ırkmış ya, hem en güçsüz ırk ol hemde gel bize savaş aç."diye konuşmuştu ki birden bire diplerinden gelen "Kim!?" sesiyle ikili birden korkuyla yerlerinden sıçramışlardı
Jeongin'in sessiz sessiz yaklaşıp onları korkutmuştu. Yongbok bu çocuğun birden ortaya çıkma huyunu hiç sevmezdi
Jisung kendisine gelince Jongin'e vurmaya başlamıştı ama onların bir sorunu vardı; Jeongin'e kıyamıyorlardı. Jisung birkaç tane vurduktan sonra onu bırakmıştı. Jongin buna karşılık gülüyordu ama çok tatlı güldüğü için onu affettmişlerdi bile
"Salak niye böyle gizli gizli geliyorsun. Hani geldin niye böyle bağırıyorsun."
Jisung'un dediğine katılarak başını salladı ve Jeongin'e döndü Yongbok. O hala gülüyordu. Gülüşü çok tatlı olduğu için de kızamıyordu ikili ona.
Jeongin ise tatlı gülüşü eşliğinde "Amacım sizi korkutmak değildi aslında ama böyle korkacağınızı bilsem daha önceden yapardım. Ama suratınızı görmeniz lazımdı. Çok komikti." deyip yine gülmeye devam etti ve oturdu. Onun gülüşüne karşın gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu Yongbok, taki Jisung'un suratını görene kadar.
Evet Jeongin haklıydı.
Jeongin ile beraber gülmeye başladı birden. Jisung'da dayanamadı ve onlara katıldı.
"Neyse siz ne diyordunuz?" Jeongin'in sorusu üzerine ona dönüp ödev hakkında konuşmuş ve en sonunda ise "Bence hocanın anlattıkları gerçek." demişti Jisung. Bunun üstüne en küçüğün yüzü bir anlığına ciddileşse de hemen ardından eski haline dönmüş ve "Bence öyle bir şey yok. Bu konuyu geçen hafta işlemiştik ve bana göre bu Drugolar, Drakos falan gerçek değil " demişti
Sanki birşeylerin farkında gibiydi
Yongbok da tam düşüncelerini söylemek için ağzını aralamıştı ki yanlarına oturan Seungmin'le vazgeçti ve hepsi ona döndü. Seungmin biraz durgun gözüküyordu. Bu durgunluk ortamda bir sessizlik olmasına yol açtı. Sessizlikten sıkılan Jisung dayanamadı ve "Seung neyin var?" diye sordu. Bu soru üstüne Seungmin gözlerini yerden çekti ve Jisung'a baktı ama bir şey demeden geri önüne döndü. Daha sonra kafasıyla bir yeri işaret edince hepsi merkala o yere doğru baktı.
Gösterdiği yerde üç kişi oturuyordu. Bunlar Changbin, San ve Wooyoung'dan başkası değildi. Geri Seungmin'e döndüklerinde "eee ne var orada anlamadım."diye sormuştu Yongbok
Seungmin çok açık sözlü bir insandı. Özellikle de arkadaşlarından bir şey saklamazdı ve pat diye "Galiba ben Changbin'den hoşlanıyorum." demişti
Seungmin'in itirafından sonra hepsi anlık bir şok geçirmiş, şoku üstünden atan ilk kişi Jeongin olmuştu. Jeongin Seungmin'e bakıp "e zaten çok belli ediyordun, o gelince heyecanlanıyordun falan... Yani hiç şaşırmadım" demiş ve arkasına yaslanmıştı. Yongbok ise bugüne kadar nasıl fark etmedim diye düşünüyordu.
Ondan sonra Jisung, Seungmin'e bakıp ''ooo! ben ve Yongbok'tan sonra birileri daha aşık oldu" demişti. onlar Yongbok'un Chanle'e aşık olduğunu düşünüyordu. Belkide yanılıyorlardı
Jisung'un lafının üstüne Jeongin "O zaman sıra bende" deyince Yongbok ona "Hayır sen daha küçüksün" demişti ama Jeongin sırıtıp "Siz öyle sanın" deyince ne demek istediğini anlamamıştı. Jeongin son günlerde bir garipti
Ardından ise üçlü zorla yanlarına Seungmin'i de alarak, Changbin ve diğerlerinin yanına gidip bu akşam ders çalışıp eğlenme maksatlı toplanmak istediklerini söylemiş Changbin ve WooSan ikilisini önce hayır deseler de sonradan kabul etmierdi
Sonrasında hepsi beraber toplaşıp Leuradaki saraya giderek Yongbok'un odasına çıkmışlardı. Amaçları Changbin ve Seungmin'i yakınlaştırmak olacaktı.
Wooyoung ve San, annelerinin konumlarından dolayı sarayı iyi biliyorlardı. Changbin de birkaç defa gelmişti. Yongbok onunla yakındı. Ondan bir yaş büyüktü ve ona bir abiymiş gibi yaklaşırdı.
Eve vardıktan sonra hepsi oturmuş ve konuşmuştu. Yongbok ve Jisung bugünkü odevden bahsetmiş, ardından Minho da gelip onlara katılmıştı
Hepsi tüm gün boyunca beraber çok eğlenceli vakit geçirmişlerdi. WooSan ikilisi Minho'ya sevgili olduklarını söylemiş, Minho ilk bir şaşırsa da sonradan onlara yakıştıklarını söylemişti.
Her şey çok normal ilerlemişti taki Jisung Yongbok ve Chenle hakkında saçma sapan bir şey söyleyene kadar. Söylediği ile dayanamayıp kafasına bir tane yapıştırmıştı Yongbok. Bunun üstüne abisi gelip ona "niye Jisung'a vurdun?" deyip kızınca, o da Jisung'a bir tane daha yapıştırmıştı.
Bundan sonra ise tüm ipler kopmuştu
Abisi ona sinirli sinirli bakınca Yongbok kıskançlıkla ona doğru yürüyüp "Sen niye benim değilde Jisung'un tarafındasın?" demiş ve onu itmişti. Minho bunun üstüne onu yere serip altına almış, bunu gören Changbin ve Wooyoung safça onları ayırmaya çalışırken diğerleri sadece izlemişti
Tabii bu da uzun sürmemiş, Changbin'in elinin yanlışlıkla Wooyoung'un yüzüne çarpmasının ardından San'de kavgaya karışmıştı. Bu sefer Seungmin ile Jisung onları ayırmaya çalışırken Jongin yalnızca seyretmişti.
Kavga kızışırken Seungmin yine yanlışlıkla Jeongin'in ayağına vurmuş buda Jongin'in de kavgaya dahil olmasına neden olmuştu.
Onları ayıran şey ise "Neler oluyor burada!" Diye bağıran Kral Lee Taeyong olmuştu. O an hepsi durmuş ve pozisyonlarına bakmıştı
Yongbok, Wooyoung'un altında ona vurmaya çalışırken, Changbin Wooyoung'un saçını tutmuş çekiştiriyor... San Changbin'in bacağını ısırırken, Seungmin San'ı Changbin den uzaklaştırmaya çalışıyor, Jeongin ise Seungmin'in altında can çekişiyordu.
Buna karşın Minho ve Jisung ise kenarda öpüşüyorlardı.
Bulundukları durum çok yanlıştı ve Kral Lee bunu görüp fazlasıyla sinirlenmişti. Bu durum onlar gibi soylu çocuklara yakışmıyordu. Kral Lee muhafızları odaya çağırmış, Muhafızlar hepsini alıp ceza maksatlı zindana atmışlardı.
Onlar ciddi bir şekilde, ger biri zindanin bir köşesinde sessiz sessiz olanları düşünürken Minho birden gülmeye başladı ve bu ciddi ortamı bozdu. En büyükleri gülünce hepsi birbirine bakıp olayın saçmalığına gülmüşlerdi.
Yinede olan Seungmin ve Changbin'in yakınlaşmasına olmuştu. Tek temennleri ise kralın onları en kısa zamanda affedip bu zindandan çıkarmasıydı.
•••••
(Güncelleme notu: Bu kitaba kessin döndüm, hepsini düzenleyip tek tek atacağım zamanla.
Drugolar ve bu ödev hakkındaki düşünceleriniz neler? Anlamadığınız bir şey var mı?
Bir bölüm daha drakos'a gelir sonrasında Black Venom'a yazarım)
Sizleri seviyorum iyi geceler dilerim HYUNLİX İLE KALIN ☺️☺️☺️☺️☺️☺️☺️
Prens Lee Felix
Maknae Yang Jeongin
Çılgın Minsung çifti
Deli Woosan çifti
Çift olma yolunda ChangSeung shipi
(Düzenleme tarihi; 24.4.2023)
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top