15 | "Hala bunun için endişeleniyor musun?"

"Sen kendini iyi hissedince tekrar konuşuruz, şimdi dinlen. İyi geceler," Yeonjun çadırıma kadar bana eşlik etmiş ve daha sonra bizim çadırdan çokta uzakta olmayan kendi çadırına doğru ilerlemişti. Konuşmadan sonra ben sakinleşinceye kadar beni teselli etmişti. Daha sonra uyuyarak bugünün bitmesini istediğimde çadırlara gelmiştik. Arkasından iyi geceler diye seslendiğimde omzunun üstünden gülerek bakmış baş selamı vermişti. O çadırına girene kadar orada beklemiş gidince kendi çadırıma girmiştim. Taehyun kulaklığını takmış telefonuna bakıyordu.

Yanına uzandığımda kulaklığını çıkarıp telefonunu kenara koymuştu.

"Yeonjun ile miydin?" Sorusuna karşı başımı sallayıp ona doğru döndüm. Doğrulduğu yerden bana bakıyordu. "Beomgyu da bana her şeyi anlattı," gözlerini kaçırıp etrafa baktığında anlamayarak oturur pozisyona geldim. "Ne anlattı?" Derin bir iç çekip tekrardan bana baktığında ifadesiz görünüyordu. "Yeonjun'un bugün sana anlattıklarının aynısını," başta şaşırsam da üstelemeyip yine başımı salladım. Konuşmaya mezalim yoktu, sadece uyumak istiyordum.

"Sana her zaman söylerdim, hatırlıyor musun?" İğneleyici sorusuna karşın düz ifadesinden neyi bahsettiğini anlamıştım. Diyecek bir sözüm yoktu. "Sana bu çocuk bir şeyler gizliyor gibi, onu yakın takibe al demiştim. Ama sen kardeşine olan sevginden sanki gözün kör olmuştu. Ah... cidden, verdiğin tepkiyi unutamıyorum." Eliyle ensesini kaşıdığında yutkunmuştum. Pişmanlık her yerimi sarmıştı. Haklıydı ve söylecek tek kelimem bile yoktu.

"Beomgyu'ya platonik olduğunu nereden bilebilirdim?" Savunacak tek dalım buydu, savunmaya geçmiştim. "Yapma, Soobin. Sana, Kai'nin Beomgyu'ya olan bakışlarının hep farklı olduğunu söylemiştim. Ama sen canın kardeşine melek muamelesi yapmaya devam ettin," yine haklıydı. Sanırım sussam ikimiz için de daha iyi olacaktı. Onunla kavga etmek istediğim son şey bile değildi.

"Şimdi ne yapacaksın?" Başımı eğip omuz silktiğimde ne yapacağımı ben de bilmiyordum. "Her zaman yanındayım. Fakat dediklerimi dinle biraz. Bu zamana kadar ne söylediysem doğru çıkmadı mı?" Başımı salladığımda gülümseyip kollarını açmıştı. O gülmeye devam edince ona karşılık vermiştim. Sarıldığımız da şimdi daha iyi hissediyordum. Taehyun hep bana karşı dürüst olmuştu. Hiçbir şeyi saklamamış olduğu gibi söylemişti. Ben bazen bunları görmezden gelmiş bazense umursamamıştım bile. Fakat dedikleri doğru çıkmaya devam etmişti.

"Sabah geri döneceğiz. O zaman ne yapacağımızı konuşuruz. Şimdi uyuyalım, tamam mı?"

***

Sabahın köründe uyanıp yola çıkmış ve herkes evlerine dağılmıştı. Taehyun ile birlikte benim evime gittiğimizde hala ne yapacağım konusunda bir fikrim yoktu. Kai'yi alıp dövemezdim ama ne yapacağımı da bilmiyordum. Taehyun'un dediklerini yapmak en mantıklısı olacaktı. Pizza siparişi vermiş yerken hala konu hakkında konuşmamıştık. İkimiz konuşmuyorduk ama öylesine açılmış olan televizyon evin içini sesiyle dolduruyordu.

"Bana kalırsa direkt onunla konuşman daha akıllıca. Ne olduysa olmuş evet ama yüzleşme için hala geç değil," kolasından bir yudum alırken söylediğine cevap olarak tepki bekliyordu benden. "Ne diyeceğim ki?" Pizzamı fare gibi kemirmeye devam ederken o düşünceli bir ifadeye bürünmüştü. "Bize anlatılanlardan anladığımızı anladık. Ama daha bir sürü şey olabilir. Bunları da Yeonjun ya da Beomgyu'dan öğrenmek yerine Kai ile konuşman daha mantıklı," dudaklarımı birbirine bastırıp kafamda dediklerini tartmıştım. Bence de dedikleri mantıklıydı.

"Peki ne zaman konuşayım?" Kendime kardeşime en uzak hissettiğim andı. Onun hakkında hep fikirlere sahip olan ben şimdi arkadaşımdan onun için fikir alıyordum. Hayat bizi nereye sürüklüyor gerçekten bilemezdik. Ama en yakınım olanın şu an bu kadar yabancı gelmesi bana en çok koyandı sanırım. O yüzden ne yapacağımı bilemiyordum.

"Yemekten sonra," alt dudağımı ısırıp tereddütle ona baktım. "Sen gelmeyecek misin?" Dudağını büzerek belirsizliğini ifade ettiğinde kedi bakışlarımı atmıştım masumca. Tek gidemezdim. Ne olacağını bilmiyordum onun yanımda olması daha iyiydi. "Geleyim o halde. Benim de ondan duymak istediğim şeyler var," gülümseyerek yemeğimi bitirmek için hızlanmıştım. Anne ve babam için üzülmemiş veya hayal kırıklığına uğramamıştım. Onlardan beklerdim. Beni üzen ve kıran kardeşimdi. Başka hiç kimse değildi.

***

Kapıyı çalıp içeriden onay sesi aldığımda içeriye girmiştik. Taehyun benim aksime yüzünde ifade bulunmaksızın duruyordu. Ben ise aptal gibi sırıtmaktan başka bir şey yapmıyordum. İçeriye girmeden Taehyun'un kulağıma fısıldadığı şeyle gerilmiştim. Ciddi ol, Taehyun benden önce girip yatağın yanında ki koltuklardan birine oturduğunda kapıyı kapatıp arkasından girmiştim. Kai kapı kapatmamın verdiği sesle bakışlarını Taehyun'dan çekip bana odaklamıştı. Gözaltları öncekine göre daha çok çökmüş gibi duruyordu. Derim bir nefes aldım. Diğer yanında ki sandalyeden birine oturduğumda dudaklarına her zaman ki tebessümünü takınmıştı.

"Hyunglar, hoş geldiniz. Tatlı atıştırmalıklar getirmedin mi bu sefer, Soobin Hyung?"
Gülerek ellerime baktığında boş ellerimi görmesiyle dudaklarını büzmüştü. Fark ediyorum da kardeşim iyi bir yalancıydı. Ben olsam hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım. Taehyun'a bakış attığımda attığı bakışla ne demek istediğini anlamıştım. Ciddi ol, ciddi  ol, ciddi ol. Sakın aptalca davranma.

"Hayır. Sen nasılsın? Jeon Bey'i göremedim. Bu yüzden son durumunu öğrenemedim," düz bir ifadeyle ona bakarken eliyle karnını tutmuştu. "Bugün karnım çok ağrıyordu ama daha sonra ağrısı geçti. Bugün izinli ondan görememişsindir," gülümsemesini yüzünden eksik etmiyordu. "Yediğin bir şey mi dokundu?" Endişeli halimi her ne kadar göstermek istemesem de engel olamıyordum. "Sanmam. Arada oluyor," sırıtarak durumunun kötü olmadığını düşünerek konuyu kapatmıştım.

"Sence Kai, ailene haber vermeli miyiz?" Konuya bir türlü giremediğim için Taehyun olaya el atmıştı. Ciğerlerime nefes doldurup ikisine baktım. Kai başını benden ona çevirirken gözlerini devirmeyi unutmamıştı. Şaşırıp kaşlarımı kaldırırmıştım. Normalde olsa bunu kesin fark etmezdim ama şu an bilinçle ona baktığım için görmüştüm. Beni şaşırtıyordu. İkisine merakla bakmaya devam ettim.

"Bir sorun mu çıktı hastahane ile ilgili?" Dikkatle Taehyun'a baktığında ben de ikisine bakıyordum. "Yani, o da var. Ya da zaten biliyorlardır, hm?" Arkasına yaslandığı sandalyeden sırtını ayırıp dirseklerini dizlerinin üstüne koyarak bakış atmıştı. Bu halini ilk defa görüyordum. Korkutucu gözüküyordu. Kai onun ellerine daha sonra bana bakmıştı. Yüzünde ki tebessüm gitmişti. "Anlamıyorum. Ne demeye çalışıyorsun?" Kaşlarını çatarak ikimize bakarken artık konuşmam gerektiğini anlamıştım.

"Bu hayatta hep anne ve babanın eksikliğini yaşadım, Kai. Benim yaşadıklarımı yaşama diye sana yeri geldi anne oldum yeri geldi baba oldum. Toplantılarına, oyunlarına katıldım. Yemekler yaptım. Derdin oldu hep dinledim. Söylesene, ben sana bu kadar açık davranırken neden benden gizledin?" Yutkunup öylece bana baktığında elimden kaza çıkmasın diye yumruğumu sıkıyordum. Gözyaşlarım düşmesin diye kendimi sıktığım gibi. "Hyung, neyi gizlemişim senden?" Hala anlamamış gibi davranmasıyla gözlerimi kapatıp kendime birkaç saniye verdim.

"Her şey öğrendik işte. Anne ve babanın her şeyi bilmesini, Beomgyu ve Yeonjun'un ailesiyle ailenizin ortak olmalarını, uyuşturucu sattıklarını onlarla ilgili her şeyi bilmene rağmen abine anlatmamanı... Belki şimdi anlamışsındır, ha?" Kai olduğu yerde sıkışmış gibi bakarken zihnime dolan küçükken ki hali geldiğinde kendimi tutamayıp gözyaşlarımı düşürmüştüm. Hıçkırıklarımdan birisi feryat ettiğinde elimle yüzümü kapattım. "Hyung..." yattığı yataktan çıkıp yanıma gelmeye çalıştığında gözyaşlarımı silip elimi kaldırarak onu durdurdum. "Serumların çıkacak. Otur yerine," derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştığımda Taehyun gözlerini kısarak bana bakmıştı.

"Hala bunun için endişeleniyor musun?" Kai sabır dilercesine yukarı bakıp ateş gibi gözlerini ona yöneltmişti. "Sen çeneni neden kapatmıyorsun? Seni ilgilendiren bir şey yok, çık dışarı!" Yüksek sesiyle konuştuğunda Taehyun ona ters bir bakış atmıştı. "Sana meraklı değilim zaten. Ayrıca beni ilgilendiren her şey için özel bizzat hesap soracağım, orasını merak etme," ikisi arasında ki gerginlik boğazımın düğümlenmesini sağlıyordu. Biz neymişiz böyle? "Dışardayım ben," bana doğru konuşup kapıyı sertçe kapatıp çıkmıştı. Baş başa kalmıştık.

"Özür dilerim, Hyung. Otur bir de benden dinle. Hayır deme lütfen, dinle beni."

Merhaba!
Geçiş bölümü gibi oldu biliyorum ama önce olayları toparlamam gerek. Bunun için biraz daha beklemelisin. Birkaç sorum olacak ficin ilerleyişi ile ilgili;

1-) Kai karakteri hakkında düşünceleriniz neler?

2-) Mutlu son mu yoksa angst ?





Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top