14. Kıskanılan Hayali Baba

Jimin'den

Yine aynı odadaydım ve aynı rüyayı ikinci kez görmek beni artık korkutuyordu. Geçen seferin aksine bu defa kendimi oldukça sakin hissediyor ve kalp atışlarım ritmik bir şekilde atmaya devam ediyordu. Belki de sakinliğim rüyada olduğumu anladığım içindi. Küçük kız geçen sefer ki, gibi oyuncaklarıyla oynarken bir şeyler mırıldanarak gülümsüyordu. Çocukta, onu gördüğüm ilk andan ters giden bir şeyler vardı ve ben aptal gibi bunu bir türlü bulamıyordum.

Sanki gözlerim bunu görüyor ama bu gerçeği beynime iletmiyordu. Birkaç adımda yanına gelerek dizlerimin üzerine çöküp kızın saçlarına dokunmaya çalıştım ama elim saçıyla temas ettiği an içinden geçerek parmak uçlarımın buharlanmasına neden oldu. Zıplayarak yerimden kalkıp odanın kızdan en uzak köşesine gittim. Gördüğüm şeyden sonra göğsüm hızla inip kalkıyor ve böyle bir şey yapmak girişiminde bulunduğum için kendime küfür ediyordum. Bakışlarım yeniden parmaklarımla buluşunca tenim oldukça normal gözüküyordu ve parmak uçlarım da yerindeydi.

Aniden beynime doluşan düşüncelerle hızla kafamı kaldırıp küçük kıza baktım. Bu da neydi böyle? Neden çocuğun saçları bembeyazdı? Yaşlılıktan dolayı beyazlayan saçlara benzemiyordu bu, aksine saçları oldukça canlıydı ve tıpkı bir yıldız gibi ışıl ışıl parlıyordu. Bunu nasıl daha önce fark edememiştim aklım almıyordu. Gözlerimi kısarak şüpheci bakışlarla kızı süzerken içimden korkmamam gerektiğini kendime tekrar ediyordum. Odadan çıktığını görünce bir süre yerimde durarak arkasından gidip gitmemek arasında kaldım. Bir yanım evi gezerek bir ipucu bulabileceğimi söylerken diğer yanım mutfaktaki kadını yeniden görmem gerektiğini haykırıyordu.

Aptal bir düşünceye kapılarak sanki hiç korku filmi izlememişim gibi yeniden kızın arkasından gittim. Mutfağa vardığım zaman çoktan kadının kucağındaki yerini almıştı. Kafamı kapıdan uzatarak mutfağı süzmüş ve ardından dayanamayıp tereddüt dolu bir adım atmıştım içeri. Nefesimi tutarak uyanacağım vakti beklerken her şeyin yolunda gittiğini fark edince huzurlu bir gülümseme yayıldı dudaklarıma. İstediğim tam da buydu. Birkaç adımda karşılarına gelip onları izlerken kadının sırtı bana dönüktü. Küçük kızın yanağına öpücük kondurduktan sonra kucağında çocukla yeniden ocağın başına yaklaştı.

Dakikalarca sessiz kalarak onları izledim. Sanki konuşursam bu büyülü an bozulacaktı ve ben, bir daha bu rüyayı görmeyecek, kafamdaki soruların cevabını almayacaktım. Zaman akıp giderken hiçbirinin ağzını açıp tek kelime bile etmemesi artık sinirimi bozuyordu. Kadın mama olduğunu düşündüğüm şeyi karıştırırken çocuk da uslu uslu kucağında duruyordu. Aniden kızın "Kurabiye istiyorum anne." demesiyle ortamdaki sessizlikten dolayı daldığımı irkilerek kendime gelince fark etmiştim.

Kadın kafasını salladıktan sonra kızı kucağından indirmiş ve "Tamam, tatlım." demişti.

Kadının sesini duyunca dudaklarımdaki küçük gülümseme binlerce parçaya ayrılmış, gözlerimde olan son sevinç parçalarını rüzgar silip süpürmüştü. Vücudum karıncalanıyor sanki tüm kan bedenimden yavaş yavaş çekiliyordu. Bir şok dalgası tüm vücudumu ele geçirirken şaşkınlıktan dudaklarım aralanmış ve gözlerim dehşetle açılmıştı. Bu ses. Hayır! Donuk bakışlarım kadının sırtında takılı kalmışken vücudunu bana çevirmiş ve az kalsın rüyada bile kalp krizi geçirmeme sebep olmuştu.

"Harley."

İsmi fısıltı gibi dudaklarımdan dökülürken bakışlarını yüzüme çevirerek gözlerini üzerime dikmişti. Baygın bakışlarla Harley'yi izlerken arkamda bir yere baktığı hissi çoktan kafama oturmuştu. Sanki ayaklarımı yere çivilemiştiler ve ben haraket edemiyordum. Karşımda duran Harley sanki bir başkaydı. Daha genç, mutlu ve huzurlu görünüyordu. Gözlerindeki o parıltıyı, sevinci buradan bile görebiliyordum. Harley sakin bir şekilde yanıma yaklaşarak elini hafifçe koluma dokundurmuş ve "Jimin?" demişti soran bir tonla.

Beni gördüğünü anlayınca hızla ondan uzaklaşarak mutfak kapısına doğru gittim. Uzaklaştığımı görünce yeniden yanıma gelerek soran gözlerle yüzüme bakıyordu. Elini omzuma götürmek için hamle yapacaktı ki, hızla geri çekilerek "Bana dokunma!" diye bağırdım.

Bağırmamla Harley irkilerek geri çekilmiş ve ben de bunu fırsat bilerek koridordaki çıkış kapısına doğru koşmuştum. Son sürat koştuğumu düşünürken bir türlü kapıya varmamak içimdeki bağırma isteğini tetikliyordu. Boşuna enerji kaybetmemin bir yararı olmayacağını düşürerek durdum ve elimi diz kapaklarıma koyarak soluklanmaya çalıştım. Etrafıma göz gezdirince hala mutfak kapısından bir metre uzakta olduğumu görmüştüm. Gözlerim ahşap parkede takılı kalmışken bir çift pandalı çorap giymiş ayak görüş alanıma girmişti.

Küçük bedenin karşımda dikildiğini fark edince duruşumu dikleştirerek yüzüne baktım. Az önce beni görmüyordu bile. Şimdi ne değişmişti? Geriye doğru bir adım atınca kız da hemen bana doğru bir adım atmıştı. Yine aynı şeyi yapınca bu kez iki büyük adım atmış ve burnumun dibine kadar gelmişti. Bu küçücük kıza bakmak için kafamı eğmek zorunda kalmıştım. Anlaşılan kaçışım yoktu. Ondan deli gibi korksam da yüz ifademi normal tutmaya çalışarak "Benden ne istiyorsun?" diye sordum kısık sesle.

Hadi Jimin. Daha neyi bekliyorsun? Neden hâlâ bu aptal rüyadan uyanmadın? Lütfen. Lütfen uyan. Ne kadar normal davranmaya çalışsam da gülümsemeye çalıştığım dudaklarımın arkasında dişlerim birbirine vuruyordu. Üzerine hafiften çenemin titremesi de eklenince dışarıdan nasıl gözüküyordum hiçbir fikrim yoktu. Karşıya diktiğim gözlerimi kıza çevirince hüzünlü bakışlarıyla karşılaşmıştım. Demin mutlulukla parlayan gözlere öyle bir keder yerleşmişti ki, sanki bu gözler bir çocuğa değil de yaşlı birine aitti.

Kızın sessizce beni izlediğini görünce "Sana yardım edebilirim." dedim korkumu umursamayarak. Söylediklerim kulağıma varınca gözlerim hayretle açılmıştı. Bunu ben mi söylemiştim? Bana korkunç gelen bir rüyada, ürkütücü bulduğum bir kıza 'Sana yardım edebilirim.' diyordum. Artık kendimden bile şüphe etmeye başlamıştım.

Sözlerimin karşısında kız burukça gülümseyerek kollarını iki yana açtı ve "Bana yardım edemezsin. Bana kimse yardım edemez." dedi bakışlarını ahşap zemine dikerek.

Dudaklarımı birbirine bastırıp hafifçe kafamı sallayınca "Ama." dedi kız kafasını kaldırarak. "Ona yardım edebilirsin." diyerek çenesiyle arkamı işaret etti. Kaşlarımı çatıp arkama dönünce elbisesinin sol göğüs kısmından parkeye kam damlayan Harley'yle karşılaşmıştım. Her defa göğsü inip kalkınca nefesiyle birlikte etrafa garip bir ıslık sesi yayılıyordu. Sırtını duvara yaslayarak zorlukla ayakta duruyordu ve benim gözümde oldukça berbat görünüyordu ama bu haline rağmen gözlerinde memnun bir ifade vardı. Ağzımı açmaya bile vakit bulmadan aniden zıplayarak yerimden kalkmış ve bununla da yetinmeyip yataktan düşmüştüm.

...

Herkes güne mutlu ve dinç uyanmışken ben yatağımdan düşerek hafiften belimi incitmiştim ve o rüyayı bir türlü beynimden çıkaramıyordum. Her defa gözlerimi kapatınca Harley'nin o görüntüsü aklımda canlanıyor ve tüm moralimi yerle bir ediyordu. Harley kahvaltıdan sonra bizi bahçeye toplamış ve güçlerimizi ortaya çıkarmamızda bize yardım edeceğini söylemişti. Şimdi ise yedimiz bahçede çimlerin üzerine oturup çember oluşturmuş ve Flora'nın gelmesini bekliyorduk. Hiçbirimiz buna inanmazken Flora bize kendimizden daha çok inanmış ve eğer herhangi bir şey yapabilirsek bu anı kaçırmamak için video kaydına alacağını söylemişti.

Yaklaşık bir dakika sonra Flora elinde kamerayla koşarak dışarı çıkmıştı. Bizden iki metre uzağa oturduktan sonra kaydı başlatmıştı bile. Harley etrafımızda gezinerek söze başladı. "Şimdi beni dinleyin. Gözlerinizi kapatın ve aklınızda canlandırın. Elinizde bir güç topunun oluştuğunu hayal edin. Kesinlikle olumsuz hiçbir şey düşünmeyin ve buna inanın. Kendinize güvenmelisiniz. Size inanıyorum ve siz kendinize inanıyorsunuz."

Harley'nin konuşması oldukça motive edici olsa da buna inanmakta hâlâ güçlük çekiyordum hatta hiç inanmıyordum desem daha doğru olurdu. Beni kendimden daha iyi hiç kimse tanıyamazdı ve ben böyle bir şey yapabilecek kapasitede olduğumu düşünmüyordum. Harley'nin söylediği gibi iki elimizi de yana doğru açtıktan sonra avuç içlerimizi yukarı bakacak şekilde tutarak gözlerimizi kapattık. En azından ben kapatmıştım. Ne kadar beynimdeki düşünceleri bir saniyeliğine bile olsun kenara itmek istesem de bir türlü bunu başaramıyordum.

Bir anda kendimi kapalı gözlerimi kısmış ve yüzümü buruşturmuş halde buldum. Bıkkınlıkla nefesimi dışarı verdikten sonra gözlerimi açarak Flora'nın yanına oturmuş Harley'ye baktım.

"Üzgünüm Harley ama ben gerçekten buna inanamıyorum." dedim kafamı öne eğerek.

Harley'den yine motive edici birkaç cümle beklerken beklentilerimi karşılamamış ve yerinden kalkarak karşımıza kadar gelmişti. "Tamam. O zaman inanmanızı sağlayacak bir şey yapabilirim ama panik yapmak yok." dedi dişlerini gösterecek şekilde gülümseyerek.

"O nasıl olacak?" diye sordu Taehyung soran gözlerle.

"Lütfen havalı bir şey olsun." dedi Jungkook hemen sevinçle.

"Ama lütfen korkmayın." deyince Harley iyice meraklanmaya başlamıştık. En azından ben.

Herkes kafasını sallayınca ben de onlara ayak uydurmuştum. Harley bizden bir metre uzağa gidince hepimiz oluşturduğumuz çemberi bozarak gövdemizi ona taraf çevirmiştik. Harley derin bir nefes aldıktan sonra sağ elini karşıya doğru uzatarak avuç içini gökyüzüne doğru çevirmişti. Aklıma doluşan garip düşüncelerle yapacağı şeyi tahmin etmeye çalışıyordum. Yoksa düşündüğüm şeyi yapmayı mı planlıyordu? Hepimiz pür dikkat elini izlerken yaklaşık on saniye sonra Harley'nin avucundan üç dört santim yukarıda havada asılı duran birkaç ceviz büyüklüğünde damlalar oluşmuştu.

Suratımda inanamaz bir ifadeyle ağzım açık halde bir Harley'ye bir de eline bakıyordum. Hepimizden şaşırdığımızı belli eden sesler yükselirken Jungkook kendini tutamayarak "Vay canına." demişti.

"Harley, bunu nasıl bizden saklarsın?" diye eklemişti HoSeok.

"Bunu gerçekten beklemiyordum. Bu nasıl bir şey ki?" dedi Namjoon hayretle.

"Sen de bizdensin. Hayır, tam tersi. Biz de sendenik." diyerek açıklama yapmayı unutmadı Jin.

Sonunda şaşkınlığımı bastırmayı başarınca "Bu nasıl olur? Bu... gerçekten mümkün mü?" dedim hâlâ gözlerime inanamayarak.

"Tabii ki, mümkün ama bu düşündüğünüz güç değil. Ben tabaka oluşturmayı bilmiyorum. Ben... element ustasıyım." diye açıklama yapınca Harley hepimizden onaylar mırıltılar yükselmişti. "Şimdi inanıyorsanız çalışmalara geri dönelim." dedi Harley hevesle ve yeniden Flora'nın yanına döndü.

"Bir kez daha." dedi Jungkook uzatarak.

"Evet, yine göster." diyerek Yoongi de ona katıldı.

Vay canına. Sonunda Yoongi'yi şaşırtan ve kendisine hayran bırakan bir şey bulabilmiştik.

"Tamam. Hazır olun." dedi Harley ve ardından sağ avuç içini bize karşı tutarak gözlerini kapattı. Yaklaşık on saniye sonra elinden iki tane şeffaf yılana benzer şeyler çıkmıştı. Gözlerimi kısıp daha dikkatli bakınca bunun su olduğunu anlamıştım. Harley suya şekil veriyordu ve bu garip şeyler sanki dans edercesine etrafta süzülüyorlardı. Bu... gerçekten harika bir şeydi.

Su şeklinde olan yılanlar bir dakika kadar havada süzüldükten sonra yer çekimine kapılarak çimlerle buluşmuştular. Hayranlık dolu bakışlarımı Harley'ye çevirince elini indirdiğini görmüştüm. Yeniden eski yerine geçtikten sonra ellerini birbirine çırparak "Hadi, hadi. Sizi bekliyorum." dedi sabırsızca.

Biz de söylediklerine uyarak yeniden çember oluşturarak eski pozisyonlarımızı aldık. Uzun bir süre sadece nefes alıp verişlerimiz ve kuşların sesi duyuldu. Diğerlerinin ne halde olduklarını bilmiyordum ama ben kesinlikle odaklanamamıştım. Aklım hep rüyamda gördüğüm o çocukta ve Harley'de kalmıştı. Bir saatin sonunda Harley ilk defa için yeterli olacağını söylemişti. Herkes kalkıp eve giderken ben hâlâ düşünceli bir şekilde çimlerin üzerinde oturuyordum.

"Jimin eve gitmiyor musun?" dedi Namjoon koluma dokunarak.

"Geliyorum, geliyorum." dedim mırıldanarak.

Ellerimi çimlere bastırıp destek aldıktan sonra kalkmış ve kapıya doğru ilerlemiştim. Ben böyle psikopat ruhlu biri değildim ve şimdiye kadar hiçbir zaman böyle garip rüyalar görmemiştim. Şimdiye kadar gördüğüm en korkunç rüya sahneye çıplak çıkmamdan öteye geçmemişti. Ne zaman böyle şizofrene bağlamıştım? Eğer o rüyanın gerçek olduğunu düşünürsek demek ki, Harley'nin bir kızı vardı. Kızı olması tabii ki, kötü bir şey değildi. Olgun bir bireydi ve çocuk sahipi olmak en doğal haklarından biriydi.

Peki çocuğun babası kimdi ve en önemlisi ben neden Harley'yi hayali bir çocuğun hayali babasından kıskanıyormuş gibi hissediyordum?

Vücudumu kaplayan bu garip his de neydi?

Soru zamanı:

Sizce Harley'nin gerçekten bir kızı var ?

Çocuğun babası kim olabilir?

Çocuğun saçları neden beyaz?

Yoksa her şey Jimin'in gördüğü bir rüyadan mı ibaret?

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz beğenmeyi ve fikirlerinizi bildirmeyi unutmayın. Bölümleri daha sık atmaya çalışacağım ama sadece çalışacağım. Bu kadar tembel olduğumu kendim bile düşünmüyordum. :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top