ep;8 | dengesiz

Bazı anlar olur gözlerinizi kapatıp doya doya tadını çıkarmak istediğiniz ama öyle bir andır ki o imkanı olmaz, engellerden dolayı. Lanet ede ede aralarsın gözlerini. Araladığında karşında görürsün gerçekleri, tüm çıplaklığıyla. Doğru tanımladım mı bilemiyorum ama içinde bulunduğum durum tam olarak buydu. Bir tarafım kapat gözlerini sadece her şey böyle kalsın diyordu. Diğer yanım ise ne duruyorsun itsene üstünden şu dengesiz herifi diyordu. Ama dediğim gibi, öyle bir andı ki işte elimden bir şey gelmiyordu. Susup öylece durmaktan başka...

Yüzünü yüzüme yaklaştırdığında çarpan nefesi yüzünden gözlerimi sıkıca kapatmıştım. Tahmin ettiğim şeyi yapmazdı, değil mi? Beni öpmezdi.

Bir anda yüzümde hissettiğim yakıcı nefesler son bulup kahkahaya döndüğünde gözlerimi aralamıştım. Yüzü öncekine oranla yüzümden uzaktaydı. Gözlerime bakıp gülüyordu. O an işte, o an. Soğuk bir kova suyu kafamdan boşaltmışlar gibiydi. Sinirden ellerim titrese de tüm gücümü bileklerime toplayıp hızlı bir refleksle bu sefer ben onu altıma almıştım. Bu çocuk haddini aşıyordu. Fakat suç bendeydi. Ona asla haddini bildirmemiştim.

Bana şaşkınlıkla baktığında yüzüne doğru yaklaşıp baş parmağımı havaya kaldırarak yüzüne doğru salladım.

"Bana bak, Beomgyu. Yemin ederim ki seni bitiririm. Bir daha ama bir daha benimle uğraşmaya kalkma. Eğer devam edersen canı yanan ben değil sen olacaksın, ceo'nun oğlu."
Yüzüne tiksinen bir şekilde bakıp tüm nefretimi belli ederken kalkıştığı oyunda da ona ders vermek amaçlı aklıma gelen fikirle içimden gülmeye başlamıştım. Ayağa kalkmadan önce kendimi ona sürtüp yutkunmasını sağladıktan sonra ayağa kalkmış ve evi terk etmiştim.

Benimle uğraşmamalıydı.

***

"Oha! Yuh! Çüş!"
Kai bildiği bütün şaşırma nidalarını sıralarken soğukkanlı bir şekilde Soobin hyungun hazırladığı sıcak çikolatadan içiyordum. Anlattıklarımdan sonra ikisinin neredeyse boğazında kalacaktı ki içmeyi bırakmışlardı. Ama bana sıcak iyi geliyordu. Hele ki sinirli olduğum bu soğuk havalarda, zihnime işliyordu.

"Ya söyledin, haddini bildirdin tamam ama iyi yaptığına emin miyiz?" Soobin hyung oturduğum pufun karşısındaki pufa oturduğunda omuz silkmiştim. Ne olacağı pek umurumda değildi. Kai'nin odasındaydık. Tabi ben evden çıkmadığım için yeni puf alınmıştı. Kai ile ikimiz bu puflara oturur muhabbet ederdik. Soobin hyungun onun yerine oturmasıyla gıcık bir tavırla Kai de onun kucağında yerini almıştı. Bu hali az da olsa gülümsememi sağlamıştı.

"Bilmiyorum, Hyung. Ama beni o kadar küçük düşürdü ki ağzımı tutamadım," elimi yumruk yaparak bağdaş kurduğum bacaklarımın arasına koyduğumda iç çekmişti. "Ya da seni sevmiyor olma ihtimali sana koydu ve böyle oynamasına karşılık canını yakmak istedin?" Kai art niyet olmadığını belli eden yüzüyle zihnimi okumaya çalışarak sorduğunda oflamıştım. Sahi niye yapmıştım? Gözlerimi kapatmamalıydım. İkinci şıkkı seçip onu üstümden atmalıydım.

"Kai'nin dediğine inanmak istemiyorum ama doğruluk payı nedir, Taehyun?" Soobin, Kai'yi kucağından itip yana çektiğinde Kai bu sefer bacaklarını bana uzatmıştı. Hem sinirimi hoplatıyordu hem de güldürüyordu. Bu yüzden bir şey diyemiyordum. Ama bu demek değildi ki bacağını onun münasip taraflarına sokmayacağım.

"Ben de buna inanmak istemiyorum. Sonuçta onu itebilirdim ama tek yaptığım gözlerimi kapatmaktı. Ne sandım da kendimi öyle teslim ettim sanki ne salağım," Kai gülümseyerek bana baktığında kaşlarımı kaldırarak ne var dercesine bakmıştım. "Öpeceğini," bunu demesiyle benim yerime Soobin Hyungtan dirsek kazanmıştı. Herkesin hayatında içine tercüman olup gerekeni yapan biri olmalıydı. "Ya tabiki ben de sinirliyim ama benim aklıma bu geliyor. Hem hatırlatırım aşk testinden gayet olumlu bir sonuç almıştın," imalı bir şekilde son sözlerini dokundurduğunda tekrar oflayarak bacağını üzerimden atmıştım. Bütün sinirimi ondan çıkaracaktım neredeyse.

"Ah, acıdı!"

Soobin başını iki yana sallayıp olumsuz bir şekilde bakarken Kai tepsiye bardakları koyup ölümcül bakışlarımdan mutfağa kaçarak kurtulmuştu. Evet, şimdi ikimiz başbaşaydık.

"Olan olmuş, Taehyun. Elimizden sadece yarın neler olacak bunu beklemek kalıyor."

***

Kai ile birlikte kahvaltı için bir kafede buluşmuş daha sonra da dans stüdyosuna gelmiştik. Herkes yeni koreografilere çalışıyordu. Birkaç kişi boş görünüyordu. Suhyan Hoca fikirleri alacaktı bugün ve dünkü olanlardan sonra elimde koca bir boşluk vardı. Her şey dengesiz Beomgyu yüzünden olmuştu. Eğer şimdi Suhyan Hoca bana patlarsa onu boğmayı düşünüyordum. Bana zarardan başka bir şey değildi.

"Harbi bugün planları soracakmış, Suhyan Hoca. Proje yapım aşamasında yardımcı olabilmek için. Ben de başka biriyle anlaşmadım sizinkine katılacağım diye," Kai endişeli şekilde yanıma geldiğinde sorduğu kişiden aldığı cevaplar içime su serpmek yerine aleve vermişti. Şimdi ne yapacaktım? "Dengesiz etrafta da gözükmüyor. Hep erkenden gelirdi," dişimden tıslayarak konuştuğumda Kai tereddütle bakışlar atmaya başlamıştı.
Oh, bomba geliyor.

"Beomgyu bugün hiç gelmemiş," ve bum! Korkak gibi kaçacak mıydı yani? Bir şeyler biliyor olmama karşı hesap falan da mı sormayacaktı? "Yani her şey benim başıma kalıyor," bacaklarımı uzatıp kendimi saldığımda burada böyle kök tutmak istiyordum. Hayatıma ağaç olarak devam etmeye karar vermiştim.

"Gençler, hadi toplanın!"
Suhyan Hocanın sesiyle herkes ayaklanıp koştura koştura bölgeye toplandığında yerimden zar zor kalkıp Kai ile birlikte alana ilerlemiştik. Saat 13:20'ydi. Evet ölüm saatim, 13:20 oluyordu o halde.

Herkes sıra sıra planlarını anlatıp projelerini sunduklarında kimilerin ki onaylanmamış kimilerinki ise kabul edilmişti. Sıra bana gelmek üzereydi. Ve tek bildiğim Beomgyu'yu öldürmem gerektiğiydi.

"Taehyun?"
Ürpertici sesi duyduğumda kendime gelip masanın yanına gitmiştim. Gülümseyerek bakan yüzünü birazdan solduracağım için dayak yemeye hazırdım. Cidden hiçbir fikrim yoktu. Ve bu kadın beni gözlem altına almıştı. Çok da yüksek olmayan derecemi düşüredebilirdi, muafta. Ki ben bunların hiçbirini istemiyordum.

"Ş-şey..." ağzımda ne gevelemem konusunda düşüncelere dalmışken stüdyonun sertçe açılan kapısıyla bakışlar oraya dönmüştü. Bana vakit kazandıran kişi kim diye bakacakken gördüğüm bedenle beynime yine sinir sıçramaya başlamıştı. Beomgyu. Suhyan Hoca'nın bakışları ondan bana döndüğünde ikimize bakıyordu.

Beomgyu kapıyı kapatıp masanın yanına geldiğinde Suhyan Hoca tek kaşını kaldırmış ne diyeceğimizi bekliyordu. Ah, neden bir korku filminde başrol oynamıyordu ki?

"Projeniz nedir?" Yutkunup Beomgyu'ya baktığımda bana yandan bakış atıp konuşmaya başlayacakken duymayı hiç beklemediğim sözleri söylemesiyle beni şoka sokmuştu.

"Erkek dansçılar olarak kız gruplarının dans koreografilerini yapmak."

Merhabalar!
Art arda bölümler atıyorum umarım sevindirebiliyorumdur. Sizler de beni sevindirmek isterseniz yorumlarınızı bırakabilirsiniz ♡

Gelecek bölüm için bekleme de olun!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top