ep;7 | doğru şakalar
"Çağırdığı yere gidiyorum işte," Kai'nin bitmek bilmeyen dırdırını evde bırakıp kurtulamamış telefonda devam ediyordu. Şarjım bitiyor diyerek kapatsa mıydım acaba? "Bu saatten sonra ona asla güvenemem. O yüzden bir şey olursa ara," sıkıntılı bir şekilde iç çektiğimde telefonu kapatıp cebime koymuştum. Attığı konuma bakılırsa evine davet etmiş olmalıydı. Fazla uzakta olmadığı için yürümeyi tercih etmiştim. Fakat içimde ki rahatsızlık veren his gitmek nedir bilmiyordu, lanet.
"Taehyun-Ah!"
Gelen sesle arkama dönüp baktığımda onu görmüştüm. Oh, daha birkaç adım vardı. Tedirginliğim gitsin diye gülümsediğimde o da gülerek yanıma gelmişti. Aman ne samimi (!)
"N'aber?" Gülümsememi bozmamaya çalışarak cevap verdim. "İyi, sen?" Gülümseyip omuz silkince birlikte yürümeye başlamıştık. Nerede olduğunu, niye burada karşılaştığımızı sormamıştım. Umursamıyordum ama umursuyor gibi davranmak zorunda olmak bir eziyetti. Neden direkt yüzüne vurup onu herkese rezil etmiyordum, anlamıyordum. Bu zamana kadar ne sıkıntımız olsa Soobin Hyung yardım eder, fikirler verirdi. Ve şimdi de böyle olmasının mantıklı olacağına karar vermişti. Hiçbir şeyi umursamadığım gibi buna da kafa yormamıştım. Soobin Hyung söylüyorsa bir bildiği vardı.
Eve geldiğimizde oldukça ferah olması şaşırtmıştı. Küçük bir bahçesi olan tek katlı dublex bir evdi. Salona geldiğimizde sallanan sandalyede oturup uyuklayan yaşlıca bir kadın görünce başımı ona çevirmiştim. Gülümseyerek elini omzuma koymuştu.
"Kendisi nenem olur," kaşlarımı kaldırarak nenem dediği kadına baktığımda kendi halindeydi. "Anladım, çalışmaya başlayalım mı?" Şaşırsa da başıyla onaylayıp evin içinde ki merdivenden yukarıya çıktığında onu takip etmeye başlamıştım. "Bu oda benim odam. Burada çalışırız," başımla onaylayıp gösterdiği odaya girdik. Ev gayet sadeydi. Nenesinden mi kaynaklanıyor merak etmiştim. Sahi anne ve babası neredeydi?
"Ee senin var mı fikirlerin?" Aslında pek bir şey düşünmemiştim. Ensemi kaşıyarak iki yana sallasam da bir anda aklıma gelen fikirle refleksle masaya elimi vurmuştum. "Buldum!" Tek kaşını kaldırarak açıklamamı beklercesine bakmıştı. İçime dolan cesaretle gülümsedim.
"Kız gruplarının danslarını erkekler yapsa nasıl olur?"
Gözleri olduğundan daha büyük açılsa da gülümsemeye devam ettim. Birçok kanal böyle yapıyordu. Fakat bizim kanalda daha önce hiç yapılmamıştı. Suhyan Hoca mı istemiyor yoksa başka şeyler mi var, bilemiyordum. Çünkü bunu yapmayan sayılı kanallardandık. Ki bu kız grubu şarkısının dansını yapmak elbette biz dansçıların işiydi. Ayrımcılık yaptıklarını zannetmiyordum. Zaten dans etmek için kendimizi şekilden şekile sokuyorduk. Kız grubunun dansını yapmışız, erkek grubunun dansını yapmışız ne fark ederdi? Hem kendi çevikliğimizi göstermek için bu bir fırsattı.
"Bizim kanalın daha önce yaptığını hatırlamıyorum," düşünceli bir şekilde konuştuğunda elimi dizine koyup farklı düşüncelere dalmasını engellemeye çalıştım. "İşte farklı bir şey istemişti. Bu bizler için ilk olacak ve eminim çok fazla izlenecektir," sıkıntılı bir nefes verse de başını sallayarak onaylamıştı. Heyecanla ellerimi çırpıp boynuna atladığımda yersiz reflekslerim sağolsun yeri boylamıştım, hem de onu düşürerek. Anlatmak gerekirse tam da şöyle olmuştu.
Ben heyecanla boynuna atladığımda o yanımda ki sandalyede oturduğu için üstüne düşmüş ve ani refleksten dolayı beni tutamamıştı. Kim bilir belki de tutmak istememişti. Zeminle çakışmayı beklesem de kafamda hiçbir acı hissetmeyince sımsıkı kapattığım gözlerimi yavaşça aralamıştım. Yüzümün birkaç santim ötesinde ki her zaman sinirimi bozan yüze bakmamak adına hareketlendiğim sırada ne zamandır belimde duran ellerin belimi sarmasıyla yüzümü ona çevirmiştim. Şimdi daha deminkine oranla daha yakındı yüzü. Kaşlarımı kaldırarak bırakmasına dair işaretler yaparken ellerini belimden çekmemişti.
"Biliyor musun Taehyun, böyle kapana kısıldığında fareden bir farkın kalmıyor. Kaçacak yerin olmuyor," yüzünün yakınlığından dolayı nefesi yüzümü yalasa da teselli olmamı gösteren hiçbir hareket yapmadım. Aksine, o üstüme geliyorsa ben de üzerine gidecektim. "Böyle sıkarsan elbette kalkamam. Ne istiyorsan söyle," sert bir şekilde konuştuğumda ondan kesinlikle korkum yoktu. En büyük sırrı bendeydi. Onun benden korkması gerekiyordu.
"Hmm..." yüzüme bakarak derin bir iç çektiğinde gözlerimi kısmıştım. İyi ki ağzı pis kokmuyordu. "Ben başından beri seni istiyorum," gözlerimi devirerek ona baktığımda cidden şaka kaldıracak kafam olmadığını hala anlayamamış olması nasıl bir embesil olduğunu kanıtlıyordu. Gereksiz, dengesiz herif. "Beomgyu," sabır dilercesine etrafa bakışlar atıyordum ama onun bunu umursayan hali olduğu söylenemezdi. Ellerini belime yerleştirmiş uzandığı yerden yüzüme bakıyor ve benim de üzerinde oluyor olmam gayet hoşuna gidiyor gibi gözüküyordu. Aklı sıra ondan hoşlandığımı zannediyor ve benimle oynamaya çalışıyordu. Aslında pek şaşmamam gereken bir durumdu çünkü o her zaman böyleydi; alaycıl.
"Söyle atarlı giderli sevdiceğim," gözlerimi kısıp yüzüne yaklaştım. Hafifçe gülümseyerek ona baktığımda bakışları gözlerimden aşağıya inmişti. "Siktir git benimle uğraşma," gülen yüzü solup ciddi bir hale bürününce neden hala benimle uğraştığına anlam veremiyordum. Bir an önce şu projeyi hazırlayıp eve gitmek istiyordum. İlk kez eve gitmeyi bu kadar içtenlikle istiyordum.
Belimden tuttuğu elleri sıkılaştığında ne olduğunu anlayamadan hızlı refleksiyle kendimi onun altında bulmuştum. Kaşlarımı çatarak ters bir şekilde ona baktığımda yüzü ciddiyetini koruyordu. Bu çocuğun ciddi psikolojik sorunları olmalıydı. Benimle bu şekilde uğraşmasının başka nedeni olamazdı.
"Neden? Niye seni sevebilecek olmama asla inanmıyorsun?" Sesinde anlam veremediğim tonu duymamla alay ediyor olma pozisyonundan çıkarmıştım onu. Stüdyoda birçok kez şakasına da olsa 'seni seviyorum, senden hoşlanıyorum' gibi kelimeleri ondan duymuştum. Bana karşı söylemese de ben bu kelimeleri ondan her duyduğumda kafamı çevirip ona bakardım ve her baktığımda gözlerimiz buluşurdu. Ben o zamanlar acaba bana mı diyor diyerek paniğe kapılıyordum. Hadi ama bu kelimeleri başka birine karşı söyleyen biri size bakınca bunu hepiniz hissetmişsinizdir. Daha sonra bunun bir şaka olduğunu anlayınca kendimi o konumdan çıkarmıştım. Belki de bu yüzden nefretim bu derece büyümüştü, bilemiyordum.
"Çünkü bunu derken sürekli alay ediyorsun. Niye böyle bir şeyi ciddiye alayım?" Onun gibi ben de ciddi şekilde konuşmaya başladığımda bu kesinlikle daha iyiydi. Olgun insanlarla konuşmak her zaman tercihimdi, çocuksu kişilere karşı. Benim için her şey ciddiyetti. Bu yüzden bana şaka yapıldığında her zaman ciddiye alırdım. Çünkü babam her şakanın altında bir gerçeklik payı olduğuna inandırmıştı bana. Şakasına 'sizi bırakıp gideceğim' der ben ve Yeonjun abimde itiraz ederdik. O zamanlar oyunda mızıkçılık yapmayalım diye söylemiş olsa da şu an bu gerçekleşmişti. Babam bizi terk etmişti.
"Kanıtlamamı mı ister misin?"
Merhabalar!
Bu sömestir tatilinde planım fici final yapmaktı ama yazarken cidden zorlandığım bir fic olduğu için sürekli askıya alıyorum. Çoğu kez yayımdan kaldırmış olsam da daha sonra okuyanlar için yeniden devam ediyorum. Umarım bu fice güzel bir final verebilirim ;( ♡
Gelecek bölüm için bekleme de olun!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top