ep;2 | yarım saat
"Taehyun-Ah neden odaklanmıyorsun? Bu kaçıncı yanlışın, ha?" Suhyan eğitmen diğerlerine oranla en sert olanıydı ve bazen benim eğitmenim olmadığı için Tanrı'ya şükürler ediyordum. A sınıfının eğitmeniydi bu yüzden pek beni tanımazdı. Pratikteydik. Herkes çok hızlı hareket ediyor ve güzelce senkronize oluyordu. Başımı eğip özür dilediğimde takım arkadaşlarıma mola olduğunu söyleyerek beni ve Beomgyu'yu yanına çağırmıştı.
"Ya, Beomgyu-ah! Siz çalışırken o sizinle çalışmıyor muydu?" Bana bakmadan onunla konuştuğunda kendimi hiç bu kadar ezik hissetmemiştim. Benim yüzüme bile bakmıyordu. C sınıfında olduğum için ayrı bir yük hissediyordum ve bundan dolayı odaklanamıyordum. Genelde seviyemde olan kişiler ile çalıştığım için bu tür şeyler başıma gelmezdi bile. Beomgyu alnını kaşıyarak düz bir şekilde cevap vermişti. "Her defasında odaklanmasını ben de söyledim. Fakat pratiklere hep geç geldi. Bu yüzden kaçırdığı çok şey olmuş olmalı," eğitmen başını sallayarak onayladığında başımı kaldırıp eğitmene çevirmiştim. Yanlarında değilmişim gibi konuşmaları sinirimi bozmuştu.
"Hepsi benden üst seviyede oldukları için kendime güvenemedim. Bunun için özür dilerim. Daha sıkı çalışacağım. İki gün sonra ki değerlendirme de farklı birini göreceksiniz," kendime güvenerek konuştuğumda hoşuna gitmiş olmalı ki yüzüne keyifli bir gülüş yerleşmişti. Onun için güven en önemli şey olduğu için bunu fırsata çevirmiştim. "Pekala. Kendine güveniyorsan bu sadece sözde kalmasın. Merakla bekleyeceğim, Taehyun-ah. İsmini alacağım," başımı salladığımda çıkmamız için izin vermişti. Beomgyu'nun arkasından çıkarken giydiği tshirt siyah olsa bile teri çok net gözüküyordu, benim aksine. Daha hırslı olmalıydım.
"Duşa mı gireceksin?" Duş odalarına adım attığında durmuştum. Sesimle duraksayıp bana döndüğünde başını sallamıştı. "Peki ne kadar sürer?" Yarım saat. "Yarım saat," bildiğim için keyifle gülümsediğimde kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Bitince C sınıfının pratik odasına gelir misin?" Ne demek istediğimi anladığında kaşları inmiş başıyla sallamıştı. Duş odasına tekrardan giderken arkasından gülerek bakmıştım. Onun hakkında birçok şey biliyordum. Birini izleyip onun hakkında neredeyse her şeyi bilmek eğlenceliydi. Nereden vuracağını ne yaptığını bilebiliyordum çünkü. Bütün kozları o fark etmese de senin ellerindeydi.
Pratik odasında çalışmaya devam ederken yüksek sesli müzik başımı ağrıtmaya başlamıştı. Kısımları tekrar denerken oldukça hızlı yapmaya çalışıyordum. Ama gücüm yetmiyordu. Ardından diğer figüre geçemiyordum ki sıkıntı da buydu.
Bacaklarımı hızlı şekilde çevirmeli ve ardından diğer harekete geçmeliydim. Fakat benim yaptığım tek şey şu el hareketiydi. Oflayıp elimi saçlarımdan geçirdiğimde kafamı kaldırıp karşımda duran yansımama baktım. Arkada gördüğüm bedenle aynaya bakmayı kesip arkamı döndüm. Beomgyu ne zamandır buradaydı?
"Biraz izleyerek bile neyi yanlış yaptığın ortada. Bunu sen de fark edebilirsin ama aynaya bakmıyorsun bile," yanıma gelip karşımda durduğunda söylediği kelimeler tam kalbimin ortasına oturmuştu. Bu doğruydu. Herkes aynaya bakarak çalışır ve kolayca hatasını görüp düzeltirdi. Ben ise aynaya bakmaya acizdim. Nasıl desem, dans ederken ki yüz ifadelerimi düzeltirken bu sefer hareketleri karıştırıyordum. Belki de beceriksizin tekiydim ve acilen bu dans işini bırakmalıydım. Kai'nin ısrarı üzerine gelmiş daha sonra dans etmek hoşuma gitmişti ve şimdi buradaydım.
"Sadece şu ayak hareketini nasıl hızlı yapabilirim, onu göster. Başka bir şey istemiyorum," sesli şekilde nefesini bırakıp başını salladı. Ben de büyük bir hırsla gözlerimi bile kırpmadan onu izlemeye başladım.
Yaklaşık bir saatin sonunda o hareketi öğrenmiş ve zorlanmadan yapmaya başlamıştım. Emek vermeden bir şey olmuyordu evet ama bence yaptığım işin mükemmel olabilmesi hırstan geçiyordu. Eğer bir şeyi çok isterseniz olmaz lafını çabalamadan olmaz, diye değiştirmek istemişimdir hep. Değiştirmek istediğim çok şey vardı fakat önce kendimi başkalaştırmalıydım. Dans hareketlerini yaparken koreografi uymalı ve daha fazla rezil olmamalıydım. C sınıflarıyla olduğumuzda kesinlikle böyle değildim. Hatta merkez görevinde bile en çok ben olmuş olabilirdim. Peki ya neden A sınıflarıyla iken bu kadar zorlanıyordum? Kareografinin zorluğundan mıydı yoksa Beomgyu'yu olan kendimi kanıtlama çabam mıydı, bilemiyordum.
"İkimizin ortada kaldığı bir kısım var. Oraya da çalışmak ister misin?" Hangi kısımdan bahsettiğini anlayınca başımı yavaşça eğmiştim. Utanmanın sırası değildi, hem de hiç. Silkelenip başımı salladım. Hareketi yaptıktan sonra o ortaya çıkıyordu ve sonra ben geliyordum. Derin bir nefes aldım ve ona doğru ilerledim. Elini bana doğru uzatıp belimi tuttuğunda neden nefesimi tuttuğumu ben de bilmiyordum.
Bu kısmı ben genelde nefesimi tutup hareketsiz kaldığım için kolayca yapabiliyorduk. Bir de elini omzuma koyduğunda beni tutan hıçkırık vardı. Cidden bana ne olduğunu anlayamıyordum. Son kez kısmı tekrar yaparken elini omzuma koyacakken burnumu iki parmağı arasına sıkıştırdığında gözlerimi irice açıp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken açıklamıştı.
"Hıçkırığının geçmesi için," çenesiyle burnumu tutan parmaklarını göstermişti. "Çok saçma," gözlerimi devirip geri çekilecekken diğer eliyle iki dudağımı birbirine bastırmıştı. "Çünkü nefesi tutman gerekiyor. Konuşursan tabiki geçmez," bu dedikleri doğru muydu, bilmiyordum ama yine de kıpırdamadan beklemeye başladım. Şu hıçkırık geçsin başka bir isteğim yoktu.
"Şu an çok tatlı görünüyorsun," halime gülerek konuştuğunda kaşlarımı kaldırmıştım. Tam ellerini çekecekken birden kapı açıldığında hızla kendimi geri çekmiştim. O öylece dururken Kai kapıdan bize bakıyordu. Müzik arkadan çaldığı için Beomgyu'nun da geldiğini duymamıştım. Kai bir bana bir ona bakarken dudakları kıvrılmış şekilde konuşmuştu.
"Oh, çalışıyor muydunuz? Saat geç oldu, Taehyun'a eve gidelim demeye gelmiştim."
Hızla sırt çantamı alıp Kai'nin yanına gittiğimde ikisi ayaküstü selamlaşmıştı. Biz çıkıp giderken her yerimin ter içinde kaldığını yeni fark ediyordum. Otobüs durağına geldiğimizde bakışlarını üzerimde hissediyordum.
"Ne var?" Gözlerimi devirerek sorduğumda elini omzuna koyup ona dönmüştüm. "Hiç, dostum. İkinizi yan yana görünce şaşırdım sadece," imalı bir şekilde konuştuğunda tekrardan göz devirmiştim. "Sadece dansta bana yardım ediyordu. Koreografiden dolayı yani ortada farklı bir şey yok," kısa ve hızlı şekilde açıkladığımda biraz daha baksa da otobüs geldiğinde başını önüne çevirmişti.
"Benim bildiğim kadarıyla koreografi de birinin burnunu tutma hareketi yok, dostum."
***
Merhaba!
Uzun bir fic yapmayı düşünmüyorum ama keyfime göre değiştirebilirim. Seventeen'in - Hit şarkısının dansına bakarsanız fici daha bilinçli okursunuz. Ee değerli okuyucularım aranızda Carat olan var mı?
Gelecek bölüm için bekleme de olun!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top