ep; 11 | yüzleşme

Önce baştan aşağıya beni süzmüş daha sonra yüzüme bakmadan boynundaki havluyla alnındaki terleri silmeye çalışırken konuşmuştu.

"Gece pratiği diyelim," başını kaldırıp kısa bir bakış attıktan sonra havluyu tekrar boynuna astı. "Sen neden buradasın?" Tek kaşımı kaldırdım. Burada niye olduğumu bilmiyor muydu? Dengesiz olduğu kadar sorumsuzdu da. "Olanlardan haberim yok sanırsam..." tepkisine baktığımda anlamayarak bana baktığını görünce sinirlenmemek adına içimden saydım. "Suhyan Hoca'nın istediği dosyaları ve bizim projeler ile uğraşıyorum. Seninde yapman gerekli sana söylemişlerdir diye düşünerek haber vermedim," elini ensesine atıp düşünceli şekilde kaşıdığında bir cevap bekleyen gözlerimle ona bakıyordum.

"Tamam sen devam et. Ben bir duş alıp gelirim. Zaten kilitli kaldık, yapacağım başka bir şey yok."

***

Yaklaşık yarım saatin ardından yorgunluk tekrardan bedenimi sardığında esnemiştim. Kaç saattir bunlarla uğraşıyordum. Gerçekten yorulmuştum ve uyumak istiyordum. Kapının açılmasıyla içeriye giren ona baktığımda ıslak saçları kabarmıştı. Herhalde havluyla kurutmaya çalışmıştı. Bu mevsimde ıslak saçla oturursa hasta olurdu. Başımı iki yana salladım. Olursa olsun, Taehyun. Sana ne? İç sesime hak verip düşüncelerimi halının altına itelemiştim. Sert bir yüz ifadesi takınarak kendimden emin bir şekilde konuştum.

"Ben üstüme düşeni fazlasıyla yaptım. Daha fazla yazamayacağım. Devamını sen yazarsın artık," yüzü duş almasına rağmen solgundu. Bir şey demeden başını sallayarak yanımdaki sandalyede yerini almıştı. Onu ilk kez bu kadar sessiz görüyordum. Hyunjin meselesi miydi onu bu kadar durgunlaştıran? Eğer öyleyse Hyunjin'in buraya daha sık uğraması için nelerimi vermezdim ki.

Benim yaptığım grup planına bakıp başını iki yana salladı.

"Juyeon yeteri kadar iyi değil. Seviyesi de D diye hatırlıyorum. Onu çıkaralım," elindeki kalemle tam ismini silecekken hızlı bir refleksle elini tutmuştum. "Hayır," şaşırarak ellerimize baktığında elimi geri çekmiştim. "Juyeon oldukça yetenekli. Sadece geri planda kalıyor. Madem visual önemli bu parlama konusunda, onun iyi iş çıkaracağını düşünüyorum. Şans vermeliyiz," kaşlarını çatıp reddetmeye dair sözcükler sarf edecekken masum bakışımı takınmıştım. Juyeon cidden çok iyi bir çocuktu ve yeteneği sırf diğerleri yüzünden arkada kalıyordu.

"Oh, pekala..." kabul etmesiyle sevinip el çırptığımda bu halime gülmüştü. Bunu görünce yüz ifademi düzeltip ciddileşmiştim. "Listeye şöyle bir bakıyorum da hiçbiri üst seviye değil. Neden bu kişileri aldın?" Beklediğim soruyu sorduğunda hemen savunmaya geçmiştim. "Çünkü bu proje ile sevenlerimiz de bir olacaklar. Hep üst seviyede olup popüler olan kişileri koyarsak diğerleri asla kendini gösteremeyecek. Zaten üst seviyede olanları direkt bir takıma koydum. Sadece bu listedekiler bizim grubumuzda olacak," fikrim hoşuna gitmiş olmalı ki başını sallamıştı.

"Sana kalırsa üst seviyede olup popüler olanlar direkt projeye dahil olmamalı, değil mi? Mesela ben de?" Pişkin bir şekilde sırıttım. "Evet," gülmeye başladığında ben de katıla katıla gülmeye başlamıştım. Ondan nefret ediyordum, sinir oluyordum ama onunla uğraşmaya da bayılıyordum. Çünkü beni eğlendiriyordu. Bunu kabul etmeliydim. Bir onun yanında bir de Kai'nin yanında böyle gülebiliyordum. Bu onu sevdiğim için değildi. Sadece düşman olmayı bile beceremiyordum. Bu yüzdendi.

"Taehyun-ah," başımı listeden kaldırıp ne var dercesine baktığımda elindeki kalemi bırakmıştı. "Biraz konuşalım mı?" Uh, buna hazır değildim işte. Beklediğim bir yüzleşmeydi ama şu an için değildi. Çünkü bu pek iyi olmazdı. Tartışsak diyelim, çıkıp gidemezdim bile. Bu lanet stüdyoda bu konuşmayı yapmak oldukça riskliydi ama yine de kabul ettim. Elbet yüzleşecektik. Belki de ne kadar erken o kadar da iyiydi, hm?

"O gün söylediklerin... Benim hakkımda neler biliyorsun?" Yutkundum. Yüz ifadesine bakılırsa durgunluğu hala aynıydı ama biraz ciddileşmişti. "Pek şey değil," önündeki dosyayı ileriye itip derin bir nefes alarak baktığında zorlayacağını anlamam için dahi olmama gerek yoktu. "Taehyun," uyarı ses tonuyla bir o kadar yorulmuş şekilde adımı söylediğinde yelkenleri indirmiştim. Pekala, yolun sonuydu. Yüzleşme başlıyordu.

"Babanın ceo olduğunu ama onun şirketinde stajyer olmadığını," kısaca söylediğimde şaşkın şekilde kaşlarını kaldırmıştı. "Bu kadar mı?" Başımı aşağı yukarı salladığımda yüzündeki durgunluk kaybolmuştu. Beomgyu geri dönüyordu. "Ve beni stajyer olmamam için babanla konuştuğunu," son eklediğim cümleyle rahatlamış yüzü tekrar eski haline dönmüştü.

"Nasıl?" Bu sefer derin bir nefes alan bendim. "Şu an sorman gereken şey bu değil, Beomgyu. Nasıl olduğunu, nereden öğrendiğimi boşver ve bana her şeyi anlat. Aksi taktirde senin için yapabileceklerim iyi şeyler olmayacak," keskin ses tonumla iğne batırır gibiydim. Kalbini pandikleyen bir iğne ucu gibi... öyle sert yutkunmuştu ki sesini işitmiştim. Gerçekten yolun sonu gelmişti, ikimiz için de. O bana anlatacak ben de dinleyecektim. Öğrendiklerinden sonra ne olur, bilemiyordum ama öğrenmesem daha kötü şeyler olacağı ortadaydı.

"Her babası ceo olanın mükemmel bir hayatı yoktur, Taehyun."
Kaşlarımı kaldırarak anlamadığımı belli eden bakışlar attığımda ciğerlerine uzun bir nefes doldurmuştu. Demek ki anlatacakları tahmin ettiğim kadar neşe dolu şeyler değildi. Cidden mi? Choi Beomgyu'nun kötü bir hayatı mı vardı? Ah, buna inanmak istemiyordum. Kafamda oluşturduğum Beomgyu karakteri buna izin vermiyordu.

"Ben küçüklüğümden beri dadılar ile büyütüldüm. Annem ve babamın daima uğraşması gereken başka kişiler vardı, yani idoller. Bu başta sorun değildi hatta eğlenceli bile geliyor diyebilirdim. Ama okula başladığım zaman sürekli olan aile etkinliklerinde yalnız kalmak canımı sıkmaya başlamıştı. Ben de bundan kurtulmak için en mantıklı yolu seçtim, idol olmayı."
Kafamda kurduğum Beomgyu karakteri tek tek yıkılırken bir o kadar da kafama dolan sorularla sözünü bitirmesini bekliyordum.

"Eğer idol olursam babam benim hayatımla ilgilenir diye düşündüm. Yalnız olmam, hayranlarım olur diye düşündüm. O kadar düşündüm ki artık dayanamayacak hale gelmiştim. Daha sonra babamla konuştum, idol olmak ile ilgili. Bana şaşıracağım bir şekilde sert yaklaştı. Onun parasıyla hayat kurmamamı kendi hayatım için çabalamamı söyledi. Ben de her şeye sıfırdan başladım, ailem yokmuşcasına." Dolan gözlerini kırpıştırıp ağlamamak için kendini zor tuttuğu belli olan bir hale bürünmüştü. Karşımda o kadar savunmasız duruyordu ki buna alışkın değildim. Bir rüyada ya da oyunda değildim, gerçekti. İnanması güç olacak şekilde zordu.

"Buraya ilk geldiğimde hep en çabalayan bendim. Herkes çalışıyor evet biliyorum ama kimse benim kadar olamaz, anlıyor musun beni? Bak ben geceleri bile buradayım," kollarını iki yana açıp etrafa bakmamı sağlamıştı. "Bencil olmak istemiyorum ama bu böyle, Taehyun. Babamın sevgisini almam, yalnız kalmamam için böyle olmak zorunda. En sevilen, en yetenekli kişi ben olmak zorundayım. Sanıyor musun buradaki herkesle çok yakın arkadaşım. Hayır, değilim. Sadece konuşuyoruz ve onlara iyi davranıyorum. Şirkette ki seçmelere gelirsek," gözlerini benimkileri bulduğunda yutkunmuştum. "Tek elediğim kişi sen değilsin. Ben, benim önüme geçen yada geçebilecek olan her şeyi, herkesi yok ediyorum. Seni elediğimi bile bilmiyordum. Sadece sesini duydum ve itiraf ediyorum çok iyiydi. Ve ben bunu ortadan kaldırdım."

Şaşkınlık ve hayal kırıklığı ile öylece kalakaldığımda bir kez daha beklemediğim kelimeler dudaklarından dökülmüştü.

"O yüzden önüne geçme. Yoksa seni de ortadan kaldırmak zorunda kalırım."

Merhabalar
Bilenler vardır belki ficte geçen bu iki kanalı. Bu kanallar gerçekten de mevcut dans kanalları. Benim takip ettiğim iki dans kanalı. Zaten kanaldaki dansçılardan shiplerim vardı ve bununla bu fici yazmaya başlamıştım. O iki kanalı takip etmeseydim şu an bu fici okumuyor olurdunuz. Bakmak isterseniz dans coverlarına bakabilirsiniz, gerçekten çok yetenekliler

Gelecek bölüm için bekleme de olun!

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top