~2~

  Yiğit'le beraber koridora çıkıp açık kapının önüne geldik gizlice kapının kenarından içeriye baktık ve o manzarayı gördük.

Birkaç önlüklü kişi küçük bir kıza birden fazla iğne batırıyordu. Küçük kız bağırmaya çalışsa da önlüklü adamlar ağzını kapatıyordu...

Tam içeri girecekken Yiğit beni tuttu;

-Eğer şimdi oraya gidersek bize de aynısını yapabilirler. Bizi bekleyen bir ailemiz var değil mi?

-Ama o kız-

-O kız içeride acı çekiyor bunu biliyorum ama şimdi bana güvenmelisin Star.

Kolumu elinden kurtardım ve arkamı dönüp yürümeye başladım;

-1 sadece bu seferlik sana güveniyorum o da başka çarem olmadığı için, 2 benim adım Star değil Gizem.

-O kadın sana Star dedi değil mi? O zaman adın Star.

Arkamı döndüm ve sinirle ona baktım;

-Bak Yiğit benimle uğraşma. Benim adım Star değil Gizem anladın mı? Gizem bozulana kadar benim adım Gizem!

-Hey! Kim var orada!

Yiğit beni tuttu ve yatakhaneye koştuk. Hemen kendi yataklarımıza yattık ve uyuma numarası yaptık. Bağıran adam gelip bizi kontrol etti emin olunca da kapıyı kapattı ve kilitledi;

Kalktım ve Yiğit'e baktım;

-Hemen uyudun mu beyefendi.

-Yo ne alaka?

-Tövbe Tövbe insan gibi kalksana ödüm koptu.

-Sanane istediğim gibi kalkarım "Star".

Star derken imalı bir şekilde tırnak yaptı. Yanımdaki yastığı alıp yüzüne fırlattım. Koridorun ışıkları kapanınca bir köşeye geçip konuşmaya başladık;

-Tamam baştan başlayalım, bendeniz mükemmel harika yakışıklı Yiğit Yengeç.

-Tamam o zaman, bendeniz ise harika güzellikteki prenses Gizem Kaya.

-Sen yabancı değil misin? Soyadın neden Türkçe.

-Sen neden çok fazla soru soruyorsun?

-Çünkü sormak istiyorum. Sen niye hiç birşeyi cevaplamıyorsun?

-Çünkü cevaplamamak istiyorum.

-Beni taklit etme "Star" .

-Beni taklit etme "Yiğit" .

Bir ses duyup korktuk yataklara bakınca bir hareketlenme gördük;

-Gizem abla neredesin?

-Sahra sessiz ol buradayım.

Sahra beni görünce yavaşça yanıma geldi ve yere oturdu.

S-Siz napıyorsunuz burda?

G-Oturuyoruz öyle.

S-Peki bu abi kim?

Y-Bu deyince üzülüyorum bak.

S-Başka ne diyeyim sevgilin mi diyeyim Allah Allah.

G-Sahra sen artık sus bence.

Sabah olana kadar konuştuk.

★Sabah★

Sahra kafasını dizime koymuş ve uyuya kalmıştı bense hâlâ Yiğit ile konuşuyordum.

Bir anda adının Esma olduğunu öğrendiğimiz "Önlüklü Kadın" geldi ve herkesi sıraya dizdi. Tabiki ben tekrar en arkadaydım Yiğit ise benden 5 sıra öndeydi. Sahra Esma ile aynı sıradaydı çünkü herkes ikili sıra olurken o sona kalıyordu Esma da onu yanına aldı.

Tekrar buradayık. Oyun alanına gelmiştik. Herkes kendi grubuyla oturunca Yiğit ve Sahra ile tekrar buluştum. Yiğit sağıma Sahra ise soluma oturdu.Joseph ve Belinay ise hemen karşımızda oturuyorlardı.

Esma önce susmamız için sahte olduğunu bildiğimiz halde öksürdü sonra da konuşmaya başladı;

-Evet oyuncular bugün ki oyunumuzun adı "Tut Beni" oyun çok basit. Grubumuzda bir kişiyi seçeceksiniz ve o kişi zeminde belirlenen yerde bekleyecek. Sizde kalan 4 kişi olarak sırayla basamaklardan atlayacaksınız, belirlenen kişi sizi sırasıyla yakalayacak. Eğer sizi yakalayamaz sa merak etmeyin yer mermerden değil en yumuşak süngerden yapıldı ama üstünde zıplayamazsınız sadece düştügünüz zaman sizi zıplatır ve acıyı hissetmemenizi sağlar. Eğer belirlenen kişi 2 kişiyi yakalayamazsa oyunu kaybetmiş sayılırsınız yani en az 3 kişiyi yakalamalısınız.

O zaman artık oyuna başlayalım. 2 dakika boyunca düşünün ve yakalayıcıyı seçin.

Esma konuşmayı bırakınca 5 grup da konuşmaya başladı. Bizim gruptan ise Yiğit hemen konuşmaya başladı;

-Ben yakalayıcı olabilirim gayet güçlüyümdür.

-Nedenmiş o?

-Ehm Star I can't understand you know?
-Ehm Star anlayamıyorum bunu biliyorsun?

-Oh right sorry Joseph . Yiğit was saying he can catch us because he is so strong.
-Oh evet özü dilerim Joseph. Yiğit bizi yakalayabileceğini çünkü çok güçlü olduğunu söyledi.

-I can catch you guys I won the world champion.
-Ben sizi yakalayabilirim. Ben dünya şampiyonasını kazandım.

-Okay then you will be the catcher.
-Tamam o zaman sen yakalayıcı olacaksın.

-Okay
-Tamam.

Konuştuklarımızı diğer üçlüye anlatınca Yiğit kollarını kenetledi ama sonradan şaka yaptığını söyledi.

Planımız şöyleydi :

Önce Sahra atlayacakti ardından ise Belinay o ikisini tutacağı kesin olduğu için rahat olacaktık. Onlardan sonra Yiğit atlayacakti onu tutamasa bile ben en son atlayacak ve oyunu kazanacaktım.

Esma konuşmaya başladı;

-Evet yakalayıcılar seçildiyse oyuna başlayalım. 11. takım atlama alanına geçin!

11. masadakiler ayağa kalkıp alana geçti. Biz ise dev ekrandan izliyorduk. 11. takım kaybetmişti. Bu hafta 1 oyun daha kaybederlerse üzerlerinde deney yapılacaktı.

12. takım da alana geçti ve sonra oyunu kazandılar. Sıra bizdeydi.

Anlaştığımız gibi Joseph belirlenen alana geçti. Biz ise basamaklara çıktık sırayla. Yer ile basamak arasında 10 metre vardı. Sahra atladı ve Joseph onu yakaladı. Sahra yandaki banka oturdu ve bana bakmaya başladı. Ona güldüm ve izlemeye devam ettim.

Belinay atladı ve Joseph onuda yakaladı. Belinay Sahra'nın yanına oturdu. Bu sefer Yiğit atladı ve Joseph şaşırtıcı bir şekilde onuda tuttu. Şuan oyunu kazanmıştık beni tutmasına gerek yoktu ama dikkatlice beni izliyordu. Bende en yüksekteki merdivenden korkarak aşağı atladım ve Joseph benimde tuttu.

Joseph 4/4 yapmıştı! Esma yanımıza geldi;

-Tebrikler 13.takım ! Az önce müdür ile yaptığımız konuşmada ilk 4/4 yapan takıma bir ödül verilmesi gerektiğini söyledi müdür. Ve ilk 4/4 yapan sizsiniz! Ödülünüz ise yarınki oyunda siz serbest olacaksınız yani alanı gezebileceksiniz ve oynamanıza gerek kalmayacak. İsterseniz buraya gelip ounuda izleyebilirsiniz.

Çok sevinmiştim çünkü daha az oyun daha az kaybetme demekti. Daha az kaybetme ise daha az deney demekti!

Grupça sevinçten havalara uçtuk yani gruptaki 3 kız olarak. Joseph ve Yiğit birbirine bakıyorlardı. Diğer 2 grupta oyunu oynayıp kazanmış ama 3/4 yapmıştı.

Gruplar yemekhaneye geçti biz ise yatakhaneye geçtik. Çünkü Esma oyun sonrası bize görev vermişti. Yatakları gruplara göre ayıracaktık.

Ama garip bir şekilde 13. Grubun en başta olması gerektiğini söyledi. Bizde öyle yaptık.

Yatak sıraları şöyleydi:

•En baştaki pembe alanda 13. Grup.
•Kırmızı alanda 11.Grup.
•Mor alanda  12.
•Mavi alanda 14.
•En sondaki Yeşili alanda ise 15. Grup olacaktı.

Aynı böyle yaptık ve kendi bölgemize oturduk. Tabiki renkleri biz seçmemiştik bekleneceği gibi Sahra seçmişti.

Yataklar ranza halindeydi ama biri üçlü ranza diğeri ise ikili ranzaydı. Ben Sahra ile ikili ranzadaydık ve Sahra'nın düşme tehlikesine karşı ben üstte yatıyordum. Belinay karşı ranzada en altta benim karşımda Yiğit ve onun üstünde ise Joseph vardı. Joseph ve Yiğit görebiliyordum ama Belinay'ı görmek için yatağın sonuna gelmem gerekiyordu.

★10 dakika sonra★

Yiğit ben ve Sahra gece olduğu gibi bir köşede oturmuş konuşuyorduk. Belinay yemek yemeye gitmişti. Joseph ise yataklarımızı duzeltiyordu neden diye sorduğumda ise karışmamam gerektiğini söyledi.

Yiğit bir anda bana döndü;

-"Star" iyi misin?

-Evet evet iyiyim ve kaç kere söyleyeceğim benim adım Gizem!

-Diğeri diyince birşey söylemedin ama?

Bunu derken dudaklarını büzmüştü;

-Çünkü o Gizem diyemiyor ama sen diyebiliyorsun.

-Mantıklı ama umrumda değil.

-Off ben sizinle ne yapacağım.

-Bu arada Sahra sen kaç yaşındasın?

-10 yaşındayım abi peki sen kaç yaşındasın?

-Bende 24 yaşındayım.

-Vay çok büyüksün. Gizem abla sen kaç yaşındasın?

-Ben sana sonra söylerim tatlım.

-Peki.

Bundan sonra Joseph gelip yanımıza oturdu. Güzel şimdi başıma Joseph çıktı;

Y-Hello?

J- Hello I guess
J- Merhaba sanırım.

G- Hi Joseph. İs there any problem?
G- Selam Joseph. Herhangi bir problem mi var?

J- No, I was bored so I came here.
J- Hayır, sadece sıkılmıştım ve buraya geldim.

G- But we are talking turkish right know and they cant talk english like us. Look they can talk english but we are not at the same level. Did you understand me?
G- Ama biz şuanda Türkçe konuşuyoruz ve onlar ingilizce konuşamıyor. Bak onlar ingilizce konuşabiliyor ama biz aynı seviyede değiliz. Beni anladın mı?

Y- Tamam benim ingilizce buraya kadar.

G- Of Yiğit biraz dil öğren Allah Aşkına.

Y- Ay hiç uğraşamam.

Yaklaşık 1 saat boyunca konuştuk önce Türkçe konuştuk sonra Joseph'e çevirdim sonra onunla konuştum sonra Yiğitlere çevirdim birbirlerine dediklerini çevirdim. Yarım saat konuştuk ama kalan yarım saatte çeviri yaptım bu yüzden 1 saat dedim.

★Gece yarışı★

-Ulan ciddi ciddi yarınki yarışmaya katilmicaz.

Evet yine Yiğit ve ben bir köşede gece yarısı konuşuyorduk;

-Of Yiğit beni bunun için mi uyandırdın.

-Evet başka niye uyandırim ki.

-Bak yarın bolca konuşuruz şimdi uyumak istiyorum.

- Tamam tamam.

Dedi ve yatağına tırmandı aynısını tabi bende yaptım. Arkamı döndüm önümü döndüm ters ve düz yattım ama uyuyamadım. En sonunda düz yatıp önüme baktığımda Joseph Yiğit'in yatağına geçmiş ikisinin birlikte sarılıp bana baktıklarını gördüm;

-Napıyonuz lan gayler.

-Gay deme lan bize. Hem ikimizde korktuk .

-Niye korktunuz?

-Senden korktuk.

-Sebep?

-Saniye başı ecinli gibi yer değiştirdiğin için olabilir mi?

Bir an Yiğit'in çeviri yaptığını fark ettim.

-Ulan sen çeviri yapıyon.

-Sen yarım saat çeviri yapınca 10 milyon tane kelime öğrenip profesyonel olmayan bir çeviri uzmanı haline geldim.

Güldüm sonra arkamı dönüp uyudum.

★Sabah saat 06.00★

Çalıştığım yer yüzünden erken kalkmaya alışmış ve erken kalkmıştım. Saate baktığımda sabah altıydı ve Sahra yine yanımdaydı. Gece korkmuş ve yanıma yatmıştı;

-Yiğit uyanık mısın?

-Evet efendim.

-Lan sen napıyorsun orda saniye başı cevap veriyorsun.

-Seni izliyoz başka napcaz.

-Napcaz derken?

-He napcaz .

-Yanında kim var?

-Kim olcak Belinay ve Joseph kankitolarım.

-Ne ara kankito oldunuz ve niye beni izliyonuz.

-Hiç öyle izliyoz.

-Niye birtek sen konuşuyorsun o zaman?

-Diğer ikisi arkamda oturmuş ingilizce konuşuyorlarda ondan.

-Ne konuşuyorlar.

-Hangisinin seninle evleneceğini.

-Lan ne evlenmesi evlenmicem ben.

Yiğit biraz durdu sonra konuşmaya devam etti.

-Ee şaka lan şaka.

-Niye duraksadın burda kesin şifre var.

-Lan dur sabah programına bağlama.

-Aman neyse diğer gruplar nerede.

-Yemekhanede.

-Tamam

Dedim ve kalktım.

Sahra'nın üstünü kapattıktan sonra dedikodu topluluğuna bakıp aşağı indim. Tam kapıdan çıkacakken Joseph konuştu;

-Gızem nere gidiyon?

-Tövbe Tövbe benden güzel Türkçe konuşuyor lan bu.

-Ben öğrettim.

Dedi Yiğit.

- Bahçeye gidiyorum. Yiğit sen çevirirsin ben üşeniyorum.

Dedim ve bahçenin yolunu tuttum. Bahçeye gelince çimenlerin üstüne yattım. Hâlâ Sema nerede bilmiyordum bu yüzden acayip derecede korkuyordum.

Çimenlere uzanmış gökyüzünü yani gökyüzü gibi boyanmış kumaşı izliyordum. Tam o sırada birinin gölgesini gördüm. Oturdum ve etrafa meraklı gözlerle bakmaya başladım.

Hayal görüyor olmalıydım. Çünkü gördüğüm gölge Sema'ya aitti.

Sema'ya koştum koştum ama ne kadar koşup ona dokunmaya çalışsamda kayboluyordu. En sonunda ona dokunmadım. Sadece önünde oturdum.

Ona sarılıp ağlamak istiyordum ama yapamıyordum. Tekrar kaybolur diye korkuyordum..

Sema yanıma oturdu. Gerçi Sema denemezdi ama ne denirdi bilmiyordum..

Konuşmaya başladı;

-Gizem üzülme ben hep senin yanındayım. Bana sadece seslenmen yeterli.

Dedi ve kayboldu. Gözlerimi sildim ve ayağa kalktım.

Diğerleri hâlâ oyundaydı. Bahçedeki televizyon sayesinde onları izliyordum. Her takım için oyun 2 saat sürüyordu. Ve şaka yapmıyorum gerçekten 2 saat süre vardı. Şuan hala 11. Takımdaydı. Ve oyun yeni başlamıştı. Tam olarak 10 dakika kullandılar.

Koşarak yatakhaneye gittim. Bizimkiler normal yerimizde oturmuşlardı. Ama Joseph ve Yiğit birbirine ölümcül bakışlar atıyorlardı. Umursamadan yanlarına oturdum.

Sahra beni görür görmez kucağıma oturdu ve bana bir toka uzattı. Tokanın üstünde kırmızı bir ışık vardı. Tokanın dışını zorla yırttım. Diğerleride beni sessizce izliyorlardı.

Tokanın içinde bir kamera vardı. Önce kamerayı kırdım sonra kendi tokamı alıp etrafını inceledim. Belinay'da aynısını yaptı ve ikimizde kamerayı kırdık.

Yiğit ve Joseph bizi izliyorlardı sessizce. Konuşmaya başladım;

-Of ne bakıyorsunuz ya. Hayatınızda hiç kamera kırmadınız mı? Hem izlenilmek istemiyorum.

Artık rahatça Türkçe konuşuyordum çünkü Joseph 1 gün içinde benden daha iyi Türkçe öğrenmişti gerçekten.

Yarışmaya gelirsek daha hâlâ 11. Takım oynuyordu.

Ve evet gece yarısı duyduğumuz çığlığı tekrar duyduk...

Yiğit, Joseph ve ben bakmaya gittik bu sefer koridorda kan bulduk. Aynı odaya doğru gittik ve aynı kızı tekrar gördük. Bu sefer dayanamayıp yatakhaneye koştum. Artık sinirden ağlamaya başlamıştım ki Belinay ve Sahra'nın gittiğini fark ettim.

Yiğit hızlıca yanıma geldi ve gözlerimi sildi;

-Gizem sakin ol lütfen. Unutma ki bana güvendin ve güvenmeye devam edeceğine dair söz verdin. Eğer oraya girersek bizide yakalayabilirler. Unutma bizi bekleyen ailelerimiz var...

Bunu söyledikten sonra Joseph'in bağırışları hatırladığım son şey oldu...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top

Tags: #gizem