Deneme

İki adımda geçiyorsun yalnızlık denen tarafa, sonra dağlar açsan ne fayda..

Aslında bu söz yazacağım bütün denemeyi açıklıyor. İlk önce doğuyoruz, çocuk oluyoruz. Tabi o zamanlar herkesin arkadaşları var ya şişeyle top oynar erkekler, ya da ip atlar kızlar. Her gün eğlence, her gün gülme krizleriyle geçer. Öğle araları erkekler internet cafelere kaçar, bazıları top oynar terleyip hasta olana kadar. Ciğerleri solana kadar oynarlar. Tek derdimiz okula gitmek o zamanlar, aslında o da dert değil ya o zamanlar işte. Çocukluk nerden bilelim. Önemli nokta da bu, nereden bilelim. Her şey orada başlıyor işte, başlıyoruz büyümeye. Dünya'nın bütün dertlerini öğreniyoruz, bütün acımasızlıklarını, bütün başarısızlıklarını. Umut olsun diyede koyuyorlar önümüze bir başarı, herkes onu başarsın istiyorlar. Kimse sormuyor sen ne başarmak istiyorsun diye, hep oku oku diyorlar. Paran olsun diyorlar, bilmiyorlar ki kalbimizde ki boşlukları paranın doldurmayacağını. Bilmiyorlar ki o para geldikden sonra istediği her şeye harcayınca da o boşlukların bir türlü dolamadığını. İşte yalnızlık deniyor ona, büyürken ilk önce ortaokul arkadaşlarımızdan ayrı düşüyoruz, sonra lise arkadaşlarına her sene alışamadan bir üst sınıfa geçerken onlardan da kopuyoruz. Kimse demiyor her insanla arkadaşlık yapılmaz, ya arkadaş bulamazsa. Ya kafasına göre adam bulamazsa da ileride psikopata dönüşürse. Sadece öğrettiklerini sanıyorlar, daha da gelişiyoruz sanıyorlar. Bir de akıllıları bir sınıfa toplamaları yok mu..  Nasıl bu kafada ki insanlar eğitimci oluyor anlamıyorum, kendini eğitemeyen insan nasıl eğitimci olur bir türlü algılayamıyorum. İşte yavaş yavaş böyle yalnızlığın tohumlarını atıyorlar hayatlarımıza, sonra mezun oluyorsun bütün dünyanın yükü omuzlarında sanki. Hele erkeksen tabi daha farklı olaylar, her kız buna karşı çıkacaktır ama dünya iki bin yıldır böyle işliyorda son elli yılda  mı değişecek. Her türlü ikinci bir şansları olacak onların, erkeklerin eline bakmamak için derler ama zorunda kaldılar mı nede rahat gelir evlerinin hanımı olmak. Bir erkek olarak bütün yük omuzlarımda ezildikçe eziliyorum. Gelecek hayalleri kuruyoruz ama dertlerden başımızı kaldıramıyoruz ki. Çalışın çalışın diyorlar, beynimiz nelerle dolu kimse sormuyor ki. Yalnızlığa o kadar alışmışızki her gece kendimizle konuşmamızı duymuyorlar ki. İnsan hayalleriyle konuşur mu, düşünceleriyle. Hayallerinde ki insanlarla dertleşir mi. Böyle oluyor işte. Ama onlar için varsa yoksa çalış, he bir de kolaya kaçmak için o ergen diyorlarya, önemli değil nasıl olsa geçecek gibisinden umurlarında bile olmuyoruz ya bazen. İşte başladı yalnızlık, çocukken yüzünden gülücük eksik olmayan insanlar, şimdi tek bir gülücük kondurabilmek için suratına ne taklalar atıyor, ne rollere giriyor. Sonra aşık falan oluyorsun ya, bir de gerçekleşmiyor hani. Veya dostluklar kuruyorsun, bırakıp gidiyorlar ya hani. Kardeşim diyorsun bazılarına, umurlarında bile olmuyorsun ya işleri bittiklerinde. Sen onlara her gün bakarken, her gün değer verirken, her gün aklının bir kenarında onları düşünürken onların hiç mi hiç umrunda olmuyorsun ya. Sevdiğin kıza iki sene sonra hala seni seviyorum diyorsun ya, kafanda konuşacağın diyologları iki sene boyunca her gün her gece yapıyorsun ya, o iki kelimeyle konuşmana fırsat bile vermiyor. Sen iki sene boyunca o diyologları nasıl devam ettireceğim, buluşunca nasıl konuşacak konu bulacağım, nasıl nasıl nasıl diye her gece kendi kendine konuşuyorsun, o sadece iki kelimeyle devam ettirmek istediğin diyologları, hayalinde konuşurken konuların bittiği, konuşacak bir şey bulmak için kendi kendine ürettiğin şeyleri bile o iki kelimeyle bitiriyorya. Sonra etrafında ki insan yokmuş gibi bir cesete dönüşüyorsunya işte, sadece ruhunun olduğu, insanların yüz hatlarını bile unuttuğu, nasıl gülünmesi gerektiğini bilemeyen şeylere dönüşüyorsun ya işte. Hani göz kapakların açamıyorlar ya kendilerini, aradan zor ışık süzülen günler artıyorya, güneş doğuyor ama sana hala gün doğmuyorya. Çocuktun? Gülüyordun arkadaş noldu? Şiseyle bile oynarken gol attığında nasıl güldüğünü, nasıl mutlu olduğunu hatırlamıyor musun? Çocuk oldun hatırlamıyor musun arkadaş? Nasıl bu hale geldin? Gözlerin kapanmazken ne zaman açacak enerjiyi bulamaz hale geldin, kim emdi seni arkadaş. Kim bitirdi seni. Sende insansın o da insan, insan insana bunu yapar mı be arkadaş? Bir insanın iki kelimesine bile giremiyorken,  onlar nasıl da senin hayatına girip içindekileri emip bitiriyorlar? Diğer kardeşim dediğin insanların, dost bildiğin, değer verdiğin insanların belki bazılarının yazılarını tekrar tekrar okurken, her okuduğunda yüzünde oluşan tebessümler varken, nasıl oluyorda gidiyorlar arkadaş. Sen onlara her defasında değer veriyorum dediğinde, onlar ise sana aynı karşılığı vermediğinde, nasıl çocuk kalabilirsin arkadaş? Kalbinde ki değerleri tükettiğinde nasıl başka insana değer verirsin? Bir tarla da bütün mahsüller bittiğinde kendi karnını bile doyuramazken nasıl olur da başkasına verebilirsin?  Senden değer isteyenler olacak belki, değer bekleyenler. Ya da sen değer vermek isteyeceksin. Söylesene arkadaş? Kendine bile artık değer veremiyorken onlara verebilecek değeri nasıl bulacaksın? Kendi enerjini toplayamıyorken diğer insanlara nasıl enerji kaynağı olacaksın. Yalnızız arkadaş, bizden beslenebilecek insanlar yok artık.

Bir kere geçtin mi yalnızlık denen tarafa, dedim ya...

sonra dağlar açsan ne fayda..


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top