8
"Bak öbür ki sefer Muhteşem yüzyıl değil kurtlar vadisi izleyelim"
"Neden ki?"
"Hürrem ölcek çünkü"
"Daha ölmesine var Japonya merak etme. Hürrem 134. Bölümde ölüyo"
"İyiymiş"
Türkiye ve Japonya yürürken bı yandan da konusmaktaydılar. Japonya onu alıp evine götürmüştü ve iki bölüm Muhteşem yüzyıl izlemişlerdi (bayağı güzel aktivite).
Saat geç olunca da NATO binasına beraber yürümeye karar kılmışlardı.
Beraber NATO binasının içine girdiler ve Türkiye'nin odasına doğru ilerlemeye başladılar bı yandan da Beyazıt'ın yerine Selim nasıl tahta geçer diye konuşuyorlardı.
Türkiye odasının kapısına gelince durdu. Cebinden anahtarı çıkarıp kapıyı açacaktı ki kapının zaten açık olduğunu fark etti. Biraz tedirgin bir halde Japonya'ya baktı. Japonya kapının açık olduğunu fark edince kaşlarını çaktı ve saldırı pozisyonuna geçti.
Türkiye açık olan kapıyı eliyle biraz ittirdi ve gördüğü manzara ile şoka girdi.
Etraf darma dağınıktı. Yerlerde Türkiye'nin kişisel eşyaları, kırık mobilyalar, kütüphanesinde ki kitaplar yerdeydi.
Japinya, Türkiye'nin şoka girdiğini anlayıp ilk o içeri girdi. Yerdeki eşyalara baktı, hiç birisi bir daha kullanılamayacak haldeydi.
Japonya, Türkiye'nin ülke kapısına ilerledi ve onun da açık olduğunu fark edince Türkiye'ye ani bir haraket ile dönüp kapıyı gösterdi.
Bu kapı kendi ülkesindeki evine açılıyordu.
"Bunu kim yapar?"
Türkiye'nin ellerinde derman kalmamıştı şok içindeydi.
"Kuzey Kıbrıs"
Türkiye aklına gelen şey ile hızla ülke kapısından geçip kendi evine adım attı. Kendi evininde Natodaki odasından farkı yoktu. Her yer dağınıktı ama Türkiye bunu umursamıyarak evinin içinde birisini aramaya başladı.
Türkiye'nin evi çok büyük değildi normal bir dubleksti. Türkiye salona ve mutfağa bakarken Japonya kapıdan içeri girdi. Korkmuş bı halde gözüken Türkiye'yi acıyarak izliyordu.
Japonya Türkiye'ye arkadan yaklaştı
"Sakin ol Türkiye" arkadaşça elini omzuna koyacakken Türkiye arkasını döndü.
"Japonya Kuzey Kıbrıs yok"
Türkiye Japonya'nın yanımdan geçip merdivenleri çıkmaya başladı.
"Kuzey kıbrıs!"
"Azerbaycan!"
Türkiye bütün odalara girip çıktı ama ne kuzey Kıbrıs'ı neden Azerbaycan'ı bulabildi.
.
"Merak etme Türkiye odanı bu hale getirenleri bulacağız"
Türkiye kollarını birbirine kenetlemiş NATO'yu dinliyordu. NATO onu ofisine çağırmıştı.
Türkiye başı ile NATO'yu onayladı.
"Kuzey Kıbrıs iyimiymiş?"
"Evet Azerbaycan'ın yanındaymış"
"İyi"
NATO ayağa kalktı ve Türkiye'nin yanına gidip eliyle Türkiye'nin omzunu tuttu.
"Merak etme Türkiye bunu kim yaptıysa cezasını çekecek"
Türkiye yine onu başıyla onayladı ve ofisten çıkıp Natodaki odasına gitti.
Bir kez daha etrafa baktı. Toplaması uzun süreceği belliydi ama şu an bunla uğraşmak istemiyordu.
Yırtık pırtık olan yastığını aldı ve yere attı. Yorgan gibi parçalanmış olmayan bir havlu alıp yere yattı. Havlu onu o kadar sıcak tutmuyordu ama yinede idare ederdi.
Türkiye yan yatıp bunu kimin yapabileceğini düşündü. Orada kapısının açılma sesi ile dikleşti.
Sessiz adımlarla birisi içeri girdi, Türkiye hızla arkasını dönüp kim olduğuna baktı ama etraf karanlıktı.
"Kimsin?"
Amerika ışığı açtı.
"Benim Amerika"
Elinde bir torba vardı. Üstünde Masa yazan bir tişört altında kot pantalon ve olmazsa olmaz güneş gözlüğü.
Amerika güneş gözlüğünü çıkarıp yakasına astı.
"Olanları duydum" elindeki poşeti kaldırdı "ve sana yemek getirdim"
Amerika hızla Türkiye'nin karşısına oturdu ve torbadan yemek çıkarmaya koyuldu.
"Şey canın ne ister bilemedim bu yüzden bir kaç çeşit aldım"
"Hamburger aldım biz kanada ile sürekli yeriz çok güzel tavsiye ederim"
"sonra belki canın çok bı şey istemez diye çorba aldım"
"Ve sizin yöreden bi pide aldım, kıymalı"
Amerika bütün yemekleri torbadan çıkarıp Türkiye'ye baktı eski gülümsemesi yüzünde değildi Türkiye'nin. Amerika onu bir daha gülümserken görmek istedi.
Türkiye, Amerika'ya baktı gerçekten ciddi duruyordu. Türkiye bir şey demeden Hamburgeri eline aldı ve yemeye başladı.
Amerika buna sevindi "sana sürekli Kanada'nin yediğinden aldım daha çok seversin diye düşündüm"
Türkiye lokmasını yuttu ve Amerika'ya baktı. "Teşekkür ederim"
Amerika gülümsedi. Amerika etrafı bu kadar dağınık olduğunu düşünmemişti. Toplanması uzun süreceği belliydi.
Etrafı incelemeyi bitirip Türkiye'ye döndü.
"Bu gün burda mı uyuyacaksın?"
"Evet"
"Neden kardeşlerinden birinin yanına gitmiyorsun?"
"Şu an birisini göresim ve ne olduğunu anlamasım yok"
Amerika başını salladı "anlıyorum"
"O zaman benim odamda kal"
Türkiye şaşkın gözler ile Amerika'ya baktı. Amerika bu kadar iyi bir insan mıydı?
"Ne dedin?"
"Merak etme sadece 1 günlük izin vereceğim yanımda kalmana"
Türkiye biraz düşündü
"Peki ne diyorsun hindicik"
"Olur"
Amerika gülümsedi ve ayağı kalktı. Güneş gözlüğünü geri gözüne taktı ve elini yerde oturan Türkiye'ye uzattı
"O zaman benimle düş"
Türkiye çekingence ve gözlerini Amerika'dan ayıramayarak elini çocuğa uzattı.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top