11

isterseniz medyaya koyduğum müzik ile okuyabilirsiniz (çünkü bu şarkıyı seviyorum)

"En azından ellerimi çözsen?"

"Hmm bir düşüneyim.. hayır"

Türkiye, Amerika'nın üstü açık arabasında elleri ve ayakları bağlı bir şekilde seyahat ediyordu.

Amerika'nın dün Türkiye'ye "saat altıda benimle buluş" demesine rağmen Türkiye sabah uyanıp hazırlanmak yerine uyumasına devam etmişti ve bu Türkiye'ye göre çok kral bir haraket idi.

Türkiye'nin bu davranışına karşılık Amerika onu biraz beklemiş ve sonrada Türkiye'nin odasına kapıyı kırarak girmişti. Aslında tam kırmak denmez ama kapının yandaki menteşelerini kırmıştı bu sayede kapı Amerika'nin elinde kalmıştı ve üzücü olan şu ki Türkiye daha yeni kapının kolunu geri takabilmişti.

Türkiye bu sese bile uyanmamasına karşılık Amerika bulduğu bir bant ile Türkiye'nin kollarını ve bacaklarını bağlayıp onu kendi arabasına taşımıştı.

"Nereye gidiyoruz"

"Cehennemin dibine, sen seversin"

"Çok sağol ya"

Türkiye dışarı baktı, deniz kıyısına yakın yerlerde yolculuk ediyorlardı. Acaba Amerika onu denize götürüp boğacak mıydı? Yok canım öyle olur mu diye düşündü Türkiye.

Türkiye kendisini böyle tutsak gibi hissetmeseydi ve yanında Amerika olmasaydı güzel bir yolculuk olabilir diye düşündü.

"Radyoyu açsana"

"Ehehehehe sen uzanamıyon dimi, dur açayım ehheh"

Türkiye, Amerika'nın bu sinir bozucu gülüşü karşısında gözlerini devirdi. Bu çocuk bazen havalı bazen ise aynı bı çocuk gibi davranıyordu, "keşke aklından ne geçiyor anlayabilsem"

Radyoda güzel bir müzik vardı. İngilizce olmasına rağmen şarkıyı rahatlıkta anlayabiliyordu. Amerika arabayı durdurunca radyodaki müzikte doğal olarak kesildi.

"Geldik"

Türkiye etrafına baktı gerçekten deniz kıyısına gelmişlerdi. Manzara büyüleyici idi

"Beni denize mi getirdin?"

"Evet, yüzmek istemiyor musun?"

Türkiye hayatında ilk defa bu kadar temiz, berrak bı deniz görüyordu. Kesinlikle girmek istiyordu ama yanında deniz şortu yoktu.

"Hayır, istemiyorum"

Amerika, Türkiye'nin aklını okumuş gibi cevap verdi. "Merak etme senin için deniz şortu getirdim"

Türkiye, Amerika'ya baktı, yüzünde güller açıyordu.

"Denize girmemi istiyorsan beni çöz"

.

Türkiye kendisine verilen şortu giymiş Amerika'nın önünü dönebileceğini söylemişti.

Amerika zaten buraya giyinik gelmişti. Altında kırmızı bir deniz şortu vardı üstüne geçirdiği tişörtü de çıkarmıştı. Türkiye kendisine verilen mavi şortu haricinde üstünde bir şey yoktu.

"Sence de çok uyumlu gözükmüyor muyuz?"

"Amerika bu şortları sen aldın özellikle uyumlu yaptığını biliyorum"

Amerika güldü "ama yinede bence mavi sana yakışıyor"

Türkiye bir şey demedi

"Hadi gel denize girelim"

Amerika denize girip yüzmeye başladı, denize girişi yaklaşık 20 saniye filan sürmüştü. Amerika suya girerken hiç irkilmemişti Türkiye keşke bende öyle yapabilsem diye düşündü.

Türkiye bacaklarının yarısına kadar suya girdi. Denizin bu kadar güzelken bu kadar da soğuk olması ironikti.

"Gelmiyor musun?"

"Ben senin kadar hızlı giremem"

Türkiye yavaşça suya tamamen girdi ve Amerika'nın yanına kadar yüzdü.

"Şu an içinden diyosun ki iyiki seni buraya getirmişim"

"Kesinlikle öyle bişey demiyorum"

Türkiye suyun altına daldı. Amerika onu bir kaç metre ötede çıkmasını beklerken gerçekten kendisinden uzak bı yerde sudan çıktı.

"Tek bir nefeste bu kadar dalabiliyor musun?" Amerika şaşırmıştı ve onu şaşırtan çok az kişi vardı bu dünyada.

"Aslında daha fazla uzağa gidebilirdim ama bu yıl denize ilk girişim biraz hamlaşmışım"

Amerika kulaç atarak Türkiye'nin yanına gitti.

"Yarışa var mısın?"

"Nasıl bir yarıştan söz ediyorsun?"

"Dalma yarışı, tek nefeste en uzağa giden kazanır"

"Benimle boy ölçüşemezsin little shit"

Amerika, Türkiye'nin bu dediğine karşılık güldü.

İkside aynı hizaya gelince üçten geri sayıp suyun derinliklerine daldılar. Türkiye önde gidiyordu Amerika onu yetişmek için daha fazla enerji harcarken daha fazla yoruluyordu.

En sonunda Amerika nefesini daha fazla tutamayınca suyun üstüne çıktı. Türkiye balık misali denizin dibinden yüzmeye devam ediyordu.

En sonunda su üstüne çıktı ama nefesini fazla tuttuğu için derin derin nefes alıyordu. Amerika bunu fark edince hızla Türkiye'nin yanına yüzdü ve onu kolundan tutup suyun üstünde kalmasını sağladı.

"İyi misin?" İkisininde ayakları yere değmiyordu.

Türkiye başını salladı "Evet, sadece biraz..." Türkiye nefes alışverişini düzenlemeye çalıştı "fazla nefesimi tuttum, biraz böyle kalabilir miyiz?"

Amerika sessizce tamam diyerek onu kolundan tutmaya devam etti. Türkiye normale dönünce Amerika'dan biraz uzaklaştı.

"Sağol"

"Sorun değil"

"Sence burda denizanası var mıdır?"

"Bilmem, neden sordun?"

"İstanbul'da feribotlar da bazen denizanaları gözüküyor, o hayvanları seviyorum"

"Bende seni seviyorum"

"Dalga geçme" Türkiye, Amerika'yı bı anda suya batırdı. Amerika bunu beklemiyor olucak ki boğazına şu kaçtığı için biraz öksürdü. Amerika hızla karşısındaki kişiye su atmaya başladı, ikiside gülüyordu.

.

Türkiye odasına doğru yürürken Amerika'da ona eşlik ediyordu ama Amerika'ya neden Türkiye'ye eşlik ettiğini sorarsanız "eşlik etmiyorum sadece odama gitmek için Türkiye'nin yürüdüğü yolu benimde kullanmam lazım" der.

Amerika elleri şortunun cebinde ilerliyordu, Türkiye ise konuşmadan odasına ilerliyordu. Türkiye odasına gelince durdu. Kibarlık olsun diye Amerika ile vedalaşacaktı.

"Burdan kendi ülkene mi geçeceksin?"

"Evet Kuzey Kıbrıs ile çok ilgilenemiyorum, onun yanına gideceğim"

Amerika "Anladım" demek yerine başını salladı.

"O zaman görüşürüz falan filan" diyerek Türkiye odasının kapısını açtı.

"Dur"

Türkiye duyduğu ses ile arkasını döndü.

Amerika cebinden bir taş çıkarıp Türkiye'nin avucuna koydu.

"Bu taşı denizden aldım, benim kadar büyüleyici bir taş olmasada hatıra olarak saklarsın"

Türkiye alaycı bir tonda güldü
"Biraz egoistiz sanki?"

"Espiri anlayışımız yok sanki?"

Türkiye güldü, Amerika sırıtırken biraz Türkiye'ye doğru eğildi. Yüzlerini yaklaştırdı.

Türkiye bu davranış karşısında biraz geri çekilmek istedi ama kendinden ödün vermek istemediği için duruşunu hiç bozmadı.

"Biliyor musun Türkiye? Bence bana aşık oluyorsun"

"Asla!" Türkiye sinir ve utanmışlık arası bı şekilde Amerika'nın yüzüne kapıyı kapattı.

Yeniden selam. Pek bölüm atmiyordum çünkü çok moralim yoktu sonra dedimki kendime "dünyaya bir kez geleceğime göre neden moralimi bozup yapmak istediğim şeyleri erteliyorum?" veee işte burda karşınızdayım.

Bölümler ile sevmediğiniz veya öneriniz varsa bana ulaşın.

Kendinize iyi bakın.


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top