1

"Hepiniz malsınız"
"Ne zaman bitecek bu toplantı?"
"Neden buradayız?"
"Masadan hemen aşağı in Amerika!"
"Çıkışta bu grup hep beraber çorbacıya geçelim"
"Acıktım ben"
"Konuya geri dönsek?"

İşte sıradan bir NATO toplantısı böyleydi. Herkez toplantının bitimiyle kendi odalarına geri dönmek için ayaklanmıştı. Türkiye omzuna değen elle arkasına döndü.
Amerika, türkiyenin omuzundan tutmuş yapmacık bir ifadeyle sırıtıyordu.
Türkiye bir kere daha bu adamın ne ile beslendiğini düşündü adam resmen iki metre filandı tamam tamam abartmıyalım en fazla 1.90'dı ama Türkiye onu yinede bir dev olarak görüyordu.

"Nasıl yardımcı olabilirim Amerika?" Dedi türkiye olabileceğince nazik bir ses tonuyla ama yinede Türkiyenin sesi yapmacık ve sinirli olduğu belliydi, Amerika bunu takmadı.

"Senle konuşmak istediğim bir konu var Türkiye. Toplantı bittiğine göre istersen burda kal ve konuşalım" dedi Amerika tabiki cümlesinin sonunda o güneşten daha parlak olan dişleriyle de gülümsemeyi unutmamıştı.

Hayatta olmaz diye düşündü türkiye, bu adamla yalnız kalsa Amerika onu çiğ çiğ yerdi. Türkiye yardım için etrafına bakındı ama tek gördüğü onlara bakan Almanya oldu aslında buna sevinmişti türkiye. Türkiye yardım et gibisinden Almanya'ya baktı, Almanya derin bir nefes alıp onlara doğru yürüdü.

"Hallo Amerika ve Türkiye, ne yapıyorsunuz?"
Amerika'nın yüzüneki gülümseme silinmişti ve bunu saklamaya da çalışmamıştı su an sadece alaycı bir tavırla yanlarına gelip konuşan Almanya'ya bakıyordu. Türkiye söze girdi.
"Hiç, sadece konuşuyorduk"
"O zaman Türkiye'yi senden alıyorum" Dedi.

Amerika ve Almanya'nın arasın kısa bir bakışma olduktan sonra Almanya ile Türkiye yürüyerek Amerika'dan uzaklaşmaya başladılar.

"Bu sefer konu neydi?"

"Bilmiyorum sadece konuşmak istediğini söyledi, ne hakkında olduğunu sormadım"

"Biliyorsun Türkiye, bu adamdan daha fazla kaçamazsın. En sonunda onla konuşman gerekecek"

"Biliyorum ama o günün çıkmaz ayın son çarşambası olmasını deniyorum"

Almanya derin bı iç çekti, bu çocuk akıllanmayacaktı. Almanya yavaşça ve dostça Türkiye'nin sırtına avcu vurduktan sonra Türkiye'yi arkasında bırakacak kadar hızlandıktan sonra bir odaya girip kapıyı kapattı.

Türkiye de derin bı iç çekti. İki eliyle tuttuğu -daha çok sarılırcasına- dosyaları göğsüne biraz daha bastırdı.

"Türkiye" yazan kapının önünde durdu. Dosyaları sol elinde tutup sağ eliyle de cebinden bir anahtar çıkartıp kapıyı açtı.

Şu an NATO binasındaydı aslında NATO köşkü demek daha uygun olurdu. Bu yapı yeni yapılmıştı çok gizemli bir yapı olmasıda çabası. Bu binada bir sürü toplantı salonu ve her NATO üyesine ayrılmış birer oda olurdu. Bu odalar aynı bir otel odası gibiydi. Türkiye'nin kendi odasında bir yatak, çalışma masası, kitaplarla (bazıları Japonya'nın verdiği manga)  ile dolu raflar, giysi dolabı, karşı karşıya olan iki tane tek kişilik koltuk banyoya açılan bir kapı, küçük bir balkon ve en önemlisi kilitli olan bir kapı.

O kapı çok önemli bir yere açılıyordu. Her ülkenin odasında bu kapı vardı ve bu kapıları sadece kendileri kullanabilirdi. Eğer bu kapıları izinsiz başka birisi açarsa en büyük bir kural ihlali olurdu, iki ülke arasında olumsuz durumlar baş gösterir ve ne kötü ihtimal bir savaş çıkardı.

Bu kapılar Countryhuman'ların kendi ülkesine açılıyordu, kendi ülkelerindeki evlerine.

Türkiye kravatını çıkarıp yere fırlattı ve ordaki bi koltuğun üstüne kendini attı. Bu gün bir hayli yorulmuştu. Genç gözükmesine rağmen kendini bu kadar yaşlı hissetmesi normal miydi? Kesinlikle evet.

Türkiye kapı çalana kadar orda biraz dinlendi. Ayağa kalktı ve kapıyı açtı. Ve kapıdaki kişiyi görmesi ile yüzü buruştu.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top