25. BÜYÜK FİNAL

Merhabalar😢

Ve başından beri hazır olan final bölümü. Bir an paylaşmak istemedim😭 Çünkü bu gün herşey bitiyor😐

Ve ben başından beri kitabın final bölümünde sormayı beklediğim bir soruyu soruyorum.

Katil kim? (Bulabildiniz mi?)

Eğer bulamadıysanız ve ya bir tahmininiz varsa okuyalım da görelim doğrumuymuş 🙂

Ve lütfen müziki açıp dinleyiniz.

Multi: Zack Hemsey- The way.

Yazar'dan:

Kalktı güzel uykusundan. Döndü ve yanının boş olduğunu gördü. Demek ki ondan önce kalkmıştı Salvador.

Yatağın başlığına yaslandı Aria ve yine düşündü. Bu gün gidiyordu. Bu gün gerçekten gidiyordu.

Nefes alamadı bir an. Boğazında bir düğün oluştu. Yutkundu. Yuttu o düğümü. Ağlamayacaktı. Bu gün olmazdı, şimdi olmazdı.

Habersizdi...

Salvador gün boyu çok üzgün görünüyordu. Aria bunu kendinin gitmesine bağladı.

Saatler bir birini kovaladı o gün.

30 Aralık 2018.

Aria sabah gidecekti ama Salvador'un ricasıyla geceye kadar kalmayı kabul etmişti.

Ve şimdi saat 23:00.

Salvador ortalarda yoktu. Aria odada oturmuş onu bekliyordu. Hiç değilse bu sözümü tutayım diyordu.

Onu bekleyeyim.

Sonra 18 gündür kaldıkları odanın kapısı sonkez açıldı ve tüm gün ortada olmayan Salvador içeriye girdi. Aria bir an onu karşısında böyle görünce korktu. Bir şey olduğunu sandı. Ama adam sağ-salimdi.

Sanki bir yere gecikiyormuş gibi hızla sarıldı Aria'ya. Sımsıkı...

Saniyeler birbirini kovaladı. Ayrılmak  istemiyordu kızdan. Çünkü sadece kızın değil bu gün onunda ölüm günüydü.

Aria'dan:

"Sana anlatacaklarım var Aria." dedi ve elimden tutarak beni koltuğa oturtdu.

"Cinayetle ilgili bir şey mi oldu?"

"Evet." dedi. "Katilin kim olduğunu biliyorum." dediğinde içimde garip bir his oluştu. Mutluluk muydu adı? Gözlerim heyecanla büyüdü. Kalbim neredeyse ağzımda atmaya başladı.

"Kim?" dedim heyecanla.

"Beni dinlemeni istiyorum." diyerek gözlerimin içine baktı. Bakışlarını hiç sevmemiştim ve beni korkutmuştu.

"Tamam dinliyorum."

"13 yaşım vardı, Londra da büyük bir villâmız vardı. Okuldan beni almaya gelen özel şoförün siyah arabasına bindim. O gün tüm notlarımın yüksek olduğunu öğrenmiş ve bunu sevinerek anne ve babama nasıl söyleyeceğimi hayal ediyordum. Bana sarılmalarını, tebrik etmelerini, gurur duymalarını hayal ediyordum. Gökyüzünde olan siyah bulutlara bakar ve şu an annemin ne yaptığını düşünürdüm. Herhalde bana en sevdiğim yemeği yapıyordu diye düşünmüştüm. Biliyordu o gün notlarımın açıklanacağını. Şoför evin önünde durdu ve ben ona teşekkür ederek arabadan indim. Koşarak büyük bahçeden geçip evin kapısının önünde durdum. Kapının açık olduğunu gördüğümde şaşırmıştım. Kapıyı yavaşça ittim. Gördüğüm ilk şey yerdeki kan damlasıydı. Korktum. Ama kötü şeyler düşünmek istemedim. Belkide hizmetçilerinden biri yalnışlıkla parmağını kesmiştir diye düşündüm. "Anne" diyerek salona koştum. Hiç kimse yoktu ve evde ölüm sessizliği vardı. Çantamı koltuğa atarak annemin odasına doğru koşmaya başladım. "Anne" diye bağırdım her adımımı atarken. Bana cevap vermiyordu. Odasının önüne geldim. Kapısı aralıktı ama tam açık değildi. Elimle kapını yavaşça ittim. " Derin bir nefes aldı ve kafasını yere eğdi. Kalbim korkuyla atıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Son kez "Anne" diye bağırdım. Kanlar içerisindeydi. Bana şefkatle bakan mavi gözleri artık donuk bir şekilde düz bakıyordu. Elleri eskisi gibi sıcak değildi, aksine hiç o kadar soğuk olduğunu görmemiştim. Beyaz elbisesi kırmızıya boyanmıştı. Dudakları mordu. Hiç bir zaman hayal edemeyeceğim bir şekildeydi annem. " Duyduklarım gözlerimin dolmasına neden olmuştu.

"Çok üzgünüm. " dedim elini tutarak. Tuttuğum eli sıktı ve soğuk bir şekilde güldü.

"Bende. Daha çok üzgünüm. "

"Sonra ne oldu biliyor musun Aria?"dedi ve devam etti. "Annemin katilini kaçarken gördüm. Gözleri gözlerimle birleşti. 13 yaşım olmasına rağmen onu orada öldürmek istedim. Ama kaçtı.

Sonra babam geldi eve. Annemi o kadar çok seviyordu ki. Perişan oldu. Günlerce, aylarca, yıllarca kendimize gelemedik. Sonra büyüdüm. Babamla ve küçük kız kardeşimle birbirimize destek ola-ola büyüdük. Unutmadık, hiç bir zaman unutmamıza izin vermedik." Demek ki onun kabusu olan şey buydu. Annesinin ölümü. Peki ya kimden özür diliyordu?

"Peki katil? Yakalamadı mı polisler?"

"Hayır. Bulamadılar.

Aklımda hep bir fikir vardı. Yıllarca düşündüğüm. Hayalini kurduğum. Hep gerçekleştirmek istediğim. Çağırdım tüm ailemi. Babamı, kardeşimi, halamı, amcamı, şoförü, hepsini. Anlattım bu hayalimi onlara. Gerçekleştirmek için yardım istedim. Kabul ettiler. Hemde hiç düşünmeden. " dedi ve bu sefer bana daha dikkatle bakmaya başladı.

"12 Aralık 2018. Benim hayalimin gerçek olduğu gün. " dediğinde sertçe yutkundum. Bu tarih...

"Gece saat 03:45. Yavaş adımlara asansöre bindim. Herhalde tüm hisleri dibine kadar yaşıyordum ama soğukkanlı olmaya çalışıyordum. Çünkü o gün büyük gündü. Tom Sanders benim çocukluktan beri şoförüm. Asansörün önünde karşıladı beni. El sıkıştık. "Her şey iyi olacak" dedi. "Biliyorum. " dedim. 1153 numaralı odaya doğru yürümeye başladık. Sonra Jane geldi. Kuzenimdi. Sonra bayan Alison odasından çıkıp herşeyin yolunda olduğunu söyledi. Sonra halam Marta gelip 1153 numaralı odanın anahtarını bana uzattı. Jack ve Chris aşağıda hiç kimsenin olmadığını, etrafın temiz olduğunu söyledi. Dayım Bechkam ilaç işini oğlu Oliver'le birlikte hallettiğini söyledi. Her şey hazırdı. Elimde tuttuğum anahtarla kapıyı açtım. Karanlık olan odaya girip etrafı izledim. Beklemeliydim. Yatakta uzanmış kadına nefretle baktım. Beklemek zorunda olduğumu hatırlatıyordum kendime. 2 kişi daha gelmeliydi. 5 dakika sonra içeri kardeşim Sofia ve babam Jamie girdi. Bir-birimize baktık kısa bir süre. " Gözyaşlarımı art-arda akarken boğuluyormuş gibi hissediyordum.

"Önce onu uyandırdım. Beni görünce tanıdı ve korktu. 15 yıl önce gözlerinde gördüğüm ifadeyi gördüm. Ben unutmamıştım o gözleri. Her gece rüyalarımda bulurdu beni. Bağırmak istedi, ağzını tuttum. Sonra ağlamaya başladı, direnmeye. Son kez konuşmasına izin verdim. Yalvardı. "Neden?" diye sordum. Cevap veremedi. Özür diledi. Yalvardı. Ayaklarıma düştü. Affetmemi istedi. " Durdu. Derin bir nefes verdi. "Affetmedim. Boğdum önce, nefesi kesilenedek, sonra bıçak çıkardım..."

"SUS!" diye bağırdım ayağa kalkarak. "Dinlemek istemiyorum. Sus!" Diyip kulaklarımı elimle tuttum. Yaşadığım acının ve hissin tarifi yoktu. Hiç bu kadar acı çekmemiştim. O da ayağa kalkarak devam etti.

"Babam Sofia'nı iterek dışarıya çıkardı. Kapıyı üzerine kitleyip elimdeki bıçağı aldı. Bana "Senin hayatının kararmasına izin veremem" dedi. Ve Elizabeth'i art-arda bıçakladı. Engel olamadım. Bunu ben yapmalıydım. O değil. "

"Sus dedim!"

"Ama ikimizde katildik. Belki sonu babam yapmıştı ama farketmezdi. Sadece kardeşimi kurtara bilmiştik . Sadece onun katil olmasına izin vermemiştik. "

"Sus!"

"Sonra babamla birlikte onu tavandan asdık. Babam beni Sofia'nı eve götürmek için dışarı çıkardı. Sofia'nı eve götürdüm. Sabaha kadar uyumadık. Sonra babam geldi. Hep birlikte sessizce oturmuştuk. Planımızı bozan bir şey vardı ve biz onu düzeltmek için büyük bir oyun oynayacaktık. Aslında o gün işe gelmemeliydin. O kadını sen değil Kate ayarlamalıydı. Ama sen 2 gün önce izin almıştın ve iş günün değişmişti. Kate ise bundan son anda haber tutmuştu. Sabah çalışmaya geldiğinde seni görüp şaşırmış ve ne olduğunu öğrenmiş. Beni aradığında konuyu öğrenip sinirlenmiştim. Planımız bozulmuştu. Ama vazgeçmedim. Kaç yıldır beklediğim o gün gelmişti ve ben vazgeçemezdim. Küçük bir değişiklik bizi 18 günlük bir oyunu oynamaya mecbur etti. Sırf senin gözünü boyamak için. Aramızda ki tek suçsuz Jason'du. O sadece büyük bir para karşılığında suçu üstüne alıp hapise gidecekti. Zaten sen plana dahil olduktan sonra ondan şüphelenmen için her şeyi yaptık. Her şey hazırdı. Sen bana güvenecektin önce. İyi bir dedektif olduğuma inanacaktın. Sonra tüm deliller Jason'u gösterecek ve aynen eski plândaki gibi hapise gidecekti. " Sertçe yutkundum. Duyduklarım bana ağır gelmişti ve kendimi kaybederek, kalktığım koltuğa tekrar oturdum. Ellerimle kafamı tutarak ağlamaya devam ettim. Hayatımın en kötü anını yaşıyordum. Büyük bir hayal kırıklığının içindeydim. Hepsi bir oyundu!

"Ama hesaplamadığımız tek şey vardı. " dedi ve yanıma oturdu. Onu bu kadar çok severken yanından kalkıp gitmek zor gelmişti.

"Aşık olmam." dediğinde yere bakan gözlerim gözlerine çıktı. Onunda gözleri nemliydi.

"Ben sana aşık olabilceğimi hesaplayamamıştım. Seninle yaşadığımız şeyler yalan değildi Aria. Hiç olmadığı kadar gerçekti. Berbat olan hayatımda ki en güzel anılarımdı. " dedi ve sustu. Gözyaşlarım sel gibi akarken sustum. Sustuk.

Sahi ben neden bu kadar sessizdim?

Cevap belliydi aslında. Çünkü ben ölmüştüm.

Ölü bir insan konuşmazdı ki.

"Odana giren adamı hatırlıyor musun?" dediğinde kafamı salladım. " Tom'du. Planın fazla uzayacağını düşünüyordu ve seni öldürerek onu da Jason'un üzerine atmayı düşünüyordu. Böylelikle her şey bitecekti. Ama yapamadım. O gece yanına geleceğini biliyordum. Seni öldürmesine izin veremedim. Bu yüzden o gün ilk kez kendi kurduğum plana ihanet ettim. İlk oldu ama devamı da geldi. Kendi kurduğum plana defalarca ihanet ettim. Benim odamda uyuduğun ilk gece kalktığında beni odada görmemiştin. Her gece senin yattığına emin olduktan sonra toplanıyorduk. O günde öyle olmuştu. Sana yalan söylemiştim. " dedi ve kafasını yere eğdi. Yalandı, her şey yalandı...

"Jason'un odasına girdiğim gün, aslında yine her şeyi bitirmek için bir oyundu. Zehir kutusunu çöpe Marta atmıştı. Ben söylemiştim. Bitsin istiyordum. Her gün daha fazla tutuluyordum sana ve yaptığım şey beni kendimden tiksindiriyordu. Planımızı bozan şeyin senin çöpü boş görmen oldu. Sana inanmamak için direnmemin sebebi buydu. " derin bir nefes verdi. Acı çekiyor gibiydi. Acaba benim kadar çekiyor muydu? Şu an yaşadığım hissin ne demek olduğunu hiç biliyor muydu?

"O odadan çıktıktan sonra seni koridorda boğmaya çalışan Tom'du. Onu bayıltmıştın. Yüzünü açacaktın ve her şey mahv olacaktı. Aria..." dedi ve kısa bir an durdu. "Seni arkadan vuran bendim." Sanki daha fazla acı çekebilecekmişim gibi bir bıçak daha saplandı göğsüme. Ne kadar acıttığını tahmin edebiliyor muydu? Göz yaşlarım yeterli değildi ki, acımın dinmesi için.

Beni vurmuştu. O gün sevdiğim adamın beni koruduğunu sanıyordum. Meğersem canımı yakan kendisiymiş.

"Hasta olduğumda gördüğüm kabusu hatırlıyor musun? Sendin. Gözlerin kabusum olmuştu. Rüyama giriyor ve bunu sana neden yaptığımı soruyordun. Cevap veremiyordum, sadece özür diliyordum. Verecek bir cevabım yoktu. O gece doğru söylemiştin. İnsanın ruhu hasta olmazsa bedeni hasta olmaz. Ruhum hasta benim. İlacım ise yine sensin." Bir şey diyemedim. Beynim duyduğum şeyleri hazmetmek istemiyordu. İnanmak istemiyorum!

"Dosyaları bilerek değiştirmiştik. Yine Jason'dan şüphelenmen için yapılmış bir oyundu. "Bir süre sustu. Yutkundu.

"Aria seni 3-cü kez öldürmeye çalışan yine Tom'du. Ben...ben söylemiştim."

"Ne?" dedim hayretle.

"Hayır, hayır seni öldürmesini söylememiştim. Sadece sen öyle sanacaktın. Bu korkuyla yeniden yüzleşecektin ve sonra-"

"Sonra?"

"Seni bu oyunun içinden kurtaracaktım. O korkuyu yaşadıktan sonra arkana bile bakmadan gidersin diye düşünmüştüm. O gün sana 'git' dedim. Ama sen gitmedin. Beni bırakıp gitmedin. Ben seni bırakıyorken sen bırakmadın. Ateşte yanmaya razı oldun. Ama ateşin ta kendisi olduğumu bilemedin. Benimle kalarak yanmayı seçtin. Ve ben seni yaktım...

Keşke gitseydin Aria! Keşke gitseydin!

O gün beni bırakmadın ve ben o gün kendime, ne olursa olsun seni hiç bir zaman bırakmayacağıma söz verdim. "Bir damla daha aktı gözlerimden. Yaşayarak ölüyordum ben. Ona 'Sen ateşin ta kendisinin' dediğimde yaşadığım pişmanlık duygusu geldi aklıma. Meğersem doğru söylemişim.

"Yine o gece toplandık. Konuştuk. 'Yapma' dediler. 'Kızın hayatını mahv ediyoruz ' dediler. 'Uzatmayalım, bitirelim' dediler. " durdu ve yutkundu. "O gün sabaha karşı bir plan kuruldu. Sen oda da mışıl-mışıl uyurken biz 13 kişi, yeni ve berbat bir plan hazırlamıştık. Sen mutfakta Oliver ve Marta'nın konuşmasını duyacaktın. Bana gelip anlattığında onların az önce yanımda olduğunu söyleyecektim. Böylelikle hasta olduğunu düşünmeye başlayacaktık. " yutkundu ve gözlerinden damlalar aktı. "Seni öyle acı çekerken görmeye dayanamıyordum. Gözlerinin içine bakarak yalan söylüyordum. Sana acıyı ben çektiriyordum. " Şimdi neden bana ona teşekkür etmeye izin vermediğini anlıyordum. O teşekkür edilecek hiç bir şey yapmamıştı. O benim hayatımı her saniye daha çok karartmıştı. Ve ben bunun için ona teşekkür etmek istemiştim.

"İlaçları suyunun içine ben atıyordum. Her gün içiyordun o suyu. Sonra, ilk hafızanı kaybettiğinde mahv oldum. Beni hatırlamadığında acı çektim. Gözümün önünde ne hale gelmiştin ve sen, benim eserimdim. Ben berbat bir ressamdım.

Bitirmek istedim, babam izin vermedi. O gün odanın önünde çıkan kavgayı bunun için çıkardı. Beni tehtit etti. Eğer bitirirsem senin için kötü olacağını söyledi. Yapamadım Aria. Yine yapamadım. Ben her gün seninle birlikte öldüm. Ben bir katil olarak kurbanımla birlikte ölüyordum.

Doktorla görüştüğünde yaşadığın acıya şahit oldum sonra. Yıkılmıştın. Ben yıkmıştım. " Durdu, bir nefes daha verdi. Yüzüme bakmıyordu. Bakamıyordu.

"İkinci kez hafızanı kaybettiğinde yapamayacağımı anladım. İlaçları ve bir kaç şeyi bodrum katında sakladık. Seninle oraya gidecek ve onları birlikte bulacaktık. İlaçlar senin hastalığını açıklayacaktı. Önlük ve bıçak ise yine Jason'u hedef gösterecekti. "

Şişmiş olan gözlerimden önümü bile göremiyordum artık. Bedenim uyuşmuştu. Bir kaç saniye süren sessizliğe duvardaki saat eşlik ediyordu.

Tik tak, tik tak.

'Ölüyorsun' biz şahidiz.

"Senin benden habersiz oraya gideceğini düşünmemiştik bile. O gün oraya gittin ve saklaması için Chris'e verdiğim CD'leri gördün. Chris orada olduğunu farkedip seni vurmuştu. Bana gelip söylediğinde deliye dönmüştüm. Seni o şekilde gördüğüm an bir kez dah yıkıldım. Yaptığım şeye lanetler okudum. Çıktığım yola lanet ettim. Ama geri dönüşü yoktu.

Sonra yine gözünü boyamak için odalarda arama yaptık. O gün halam, yani bayan Alison bana 'bitir' demişti. 'Ben artık yokum, o kıza göz göre-göre acı çektiremem, yoruldum' demişti. Sana kitabı gösterdiği o gün aslında anlatmak istedi sana birşeyleri. Ama anlayamadın.

Onu oyun dışına çıkarma kararı aldım. "

"O-onu sen mi öldürdün?" dedim hayretle.

"Hayır, hayır, o ölmedi, yaşıyor. " dedi sesi sonlara doğru alçalarak.

"Oyundu, yine. O gün ona hiçbir şey olmadı, sadece 10 dakika onu öyle yerde yatmış bir şekilde gördün sonra kalktı ve gitti." dediğinde ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben ne kadar ağlamıştım o gün. Ne kadar acı çekmiştim. Ne kadar acımıştım o kadına.

Boşunaymış...

"Notu cebine bırakan Jack'ti. Sana yaklaşması tamamen plandışı birşeydi. O benim kuzenim. O gün ona sinirlenip dövmüştüm onu ve o herşeyi sana anlatma kararı almıştı.

Notu gördüğüm ilk an onun yaptığını anlamıştım. Seni gerçekten birşeyler anlatmak için çağırmıştı. Eğer gitseydin herşeyi öğrenecektin. Eğer bana söylemeseydin herşey bitecekti. Seni gitmene bu yüzden izin vermedim. "

"Sonra sen gitmek istediğini söyledin. 'Gitme' diyemedim. Çünkü hakkım yoktu. Ben seni mahvediyordum, sana acı çektiriyordum. Gitmene razı oldum. Kolay olur diye düşündüm. Gidecektin ve ben bir daha gözüne gözükmeyecektim.

Sonra kaçırıldın. Bunu bilmiyordum. Planlamadığım bir şeyti. O gün belki de ilk kez gerçek anlamda korku yaşadım. O gün ben birşeyleri farkettim. O gün ben pesettim. O gün ben bittiğimi farkettim.

Seni kaçıran dayım Bachkam'dı.

Gitmen için tehtit etti, emin olmak istedi. Bir geridönüş ihtimalin olmasın istedi. Bitsin istedi." Dünyanın en ağır işini yapar gibi kaldırdım başımı yerden ve yüzüne baktım. Ağlıyordu. Karşımda oturmuş acı çeker gibi ağlıyordu.

"Ve ben yapamadım. Benden bir şeyler için özür diliyordun, bu beni deli ediyordu. Bana teşekkür etmek istiyordun ve aslında beni öldürdüğünü bilmiyordun. Sen hayatını mahv eden adama teşekkür ediyordun. Ben...ben kendimden tiksiniyorum."

Sustu.

Sustum.

Sustuk.

"Yarın her şeyi itiraf edeceğim. " dediğinde şaşırarak yüzüne baktım. "Tüm suçu kendi üstüme alacağım. Bu gün son günüm. " dedi ve ben yine diyecek bir kelime bulamadım. Ne diyebilirdim ki?

"Ve senden son kez birşey rica edeceğim. " dedi sakince. "Son kez bana sarılıp benimle uyur musun?" Yaşadığımız onca anı geldi gözümün önüne. Onunla kurduğum hayallerin hepsi durdu karşımda. Katilin bulunacağı günü sabırsızlıkla beklemiştim ama şimdi keşke dönebilseydik diyorum geçmişe. Bunları öğrenmeden önce bir az daha rahatlıkla sevseydim onu. Hiç değilse şimdiki gibi acı çekmezdim. Güçsüzdüm. Sevgisine muhtaçtım. Beni kendi yaralamıştı ama ilacım da oydu. Hastaydım ve ilaca ihtiyacım vardı.

Sonkez diye avuttum kendimi. Hata yapacaksam yapayım ama yarın yapmadım diye pişman olmayacağım. Bir gün bile olsa yarını düşünmeden yaşayabilirdim. Bu gün sondu. Yarın itiraf edecek ve hapise girecekti. Onu bir daha görmeyecektim.

Beynim "hayır" diye haykırırken susturdu onu kalbim." Bir katile nasıl sarılırsın?" diye bağırıyordu beynim.

'O annesinin intikamını aldı', diyordu kalbim. Bu katil olduğunu değiştirmezdi ama anla işte ona ihtiyacım var. Son kez günaha batayım. Çünkü bir daha görmeyeceğim o gözleri.

'Evet ben bencilim ' diyordu kalbim. Bir kaç saatliğine bile olsa, yaşadığım bedeni yıkan bu adama ihtiyacım var. 'Evet, size ihanet ediyorum. Evime ihanet ediyorum.'

Kafamı olumlu anlamda salladığımda hemen sarılıp saçlarımı öptü. "Özür dilerim. Özür dilerim Aria. Sana bunları yaşattığım için özür dilerim. Sana bunları yaşatacak kadar kötü olduğum için özür dilerim. Hepsi benim hatam. Ben 13 yaşındayken annesinin cesedi önünde büyüyen bir insanım. Ben o çocuğa verdiğim sözü gerçekleştirdim, gerçekleştirmeliydim. Kendimi tanıdığımdan beri verdiğim sözü gerçekleştirmeliydim. " Gözyaşlarımı silerek konuşmaya başladım.

"Pişman mısın?" dediğimde yutkundu.

"Sadece senin için. Sana bunları yaşattığım için. "

"Peki o kadını öldürdüğün için?" dedim kafamı geri çekerek. Gözlerinin tam içine baktı.

"Değilim." dediğinde yeniden gözlerim doldu. "Kendime hak kazandıramam Aria. Bir insanı öldürmek iyi bir şey değil. Ama ben günahsız ve suçsuz birini öldürmedim. Ben bir erkeği sevdiği kadından ayıran, iki çocuğu annesinden ayıran bir kadını öldürdüm. Bir erkeğin ve kızın annesini elinden alan bir kadın. Onların çocukluklarını, hayallerini, yaşanmamış mutlu anılarını, yanaklarına konulmamış öpücüklerini alan bir kadın. Ben kötü birisi değilim. Lütfen bana nefret etme. Lütfen beni kötü birisi olarak tanıma. " dediğinde gözünden bir damla yaş aktı. Gözünden akan o bir damla kalbimi öylesine yakıp geçti ki! Yine ağlayarak ona sarıldım. Son kez. Saçlarımı öpüp koklarken ağlamaya devam ediyordum. Hayatımı, hayallerimi mahv eden adamın kollarındaydım ve ona deli gibi aşıktım.

Konuşmadı, konuşmadım. Gece boyunca sadece saçlarımla oynadı ve öptü. Ağlamaktan şişmiş gözlerim kapanmak için direniyordu. Ama ben uyumak istemiyor, onu bir az daha hissetmek istiyordum.

Evet, ben aptaldım. Kendi katiline sarılan bir aptal.

Ulaşmış olduğum huzura bir daha hiç bir zaman ulaşamayacaktım. Ellerini saçlarımda hissetmek, dudaklarının saçımın üzerinde olması beni hayatım boyunca yaşadığım en kötü anın içinde olsam bile hissizleştirmiyordu. Ona nefret edemiyordum. Etmek istemiyordum bile. Bana vermiş olduğu huzurun kıymetini çok iyi bilirken elimden kayıp gitmesini istemiyordum.

Sadece saçlarımla oynuyor ve ara-sıra özür diliyordu. Uyumadığımı hissediyordu ve uyumamı da istemiyordu. Dayanamayıp kafamı kaldırdım. Siyah gözleri ne yapmak istediğimi çözmek ister gibi bana bakıyordu. Gözlerine uzunca bakmak ve hafızama kazımak istiyordum.

Beynime ihanet ediyordum. Ama kalbim yaralıydı. Evet bu yaptığımla zaten yaram iyileşmeyecekti ama şu an için iyi olacaktım. Beynimi birkaç saatliğine devre dışı bıraka bilirdim.

Sonunda dayanamayıp göğsünde huzurlu bir şekilde uyudum. Dilediğim tek şey bütün bu yaşadıklarımın sadece kötü bir kabus olmasıydı.

***

31.12.2018

Kabus gibi bir rüyadan ayılıp etrafa baktım.

Saat 08:45. Salvadorun yatağındaydım. Uzandığım yerden dönüp sola baktım. Yanımda yoktu. Gitmiş miydi?

Kalkıp odanı inceledikten sonra burada olmadığını anlayıp dışarı çıkıp salona doğru ileriledim. Gördüğüm manzara sertçe yutkunmama neden olmuştu. Salvador koltukta oturmuş bir şeyler anlatıyordu ve polisler onu dikkatle dinliyordu. Hızlı adımlarla onlara doğru ilerlemeye başladım.

Geldiğimde Salvador ayağa kalkıyordu. Poliste ayağa kalkıp cebinden kelepçe çıkardı.

"Tutuklusunuz bay Salvador. " diyerek ellerini kelepçeledi. Salvador o an benim geldiğimi fark etti ve bakışları gözlerimi buldu. Hiç bakmadığı gibi bakıyordu. Çaresiz ve suçlu.

Yine gözlerime söz geçiremezken sakince ilerlemeye başladılar. Gözlerimin önünde gidiyordu. Bu anı hiç bir zaman hayal etmediğimi düşündüm. Hiç bir zaman benden gitmesini düşünmediğimi gördüm.

Yavaşça uzaklaşırken arkasından baktım sessizce. Benden gidişini izledim. Yok olduğunda dayanamayıp yere oturdum. Marta ve Kate beni kaldırarak koltuğa oturtdular. Ayakta duran polis koltukta oturmuş olan ben dahil 13 kişiye baktı.

"Bitti. Artık hepiniz serbestsiniz. Eski hayatınıza geri dönebilirsiniz. Biliyorum yaşadıklarınız hiç kolay değildi. Ama bitti. Yolun sonuna geldik. Gelecek hayatınızda size başarılar. Hoşçakalın." diyerek ekibini de alıp gitti.

Baktım karşımdakı 12 kişiye, bir intikam uğruna gözlerini bile kırpmadan cinayete ortak olan adamlara. Kötü değillerdi ama bir cinayete ortak olmuş insanlar olarak ne kadar iyi olabilirlerdi ki? Bir annenin intikamını almıştılar. Ama bir insanin hayallerini kurban ederek.

Bitmişti. Gitmişti.

Yaralı olmama rağmen ayağa kalktım. Çıkışa doğru yürümeye başladım. Arkamda sessizce hayallerini mahv ettikleri kıza bakan 12 kişi bıraktım. Kendi başlangıcıma doğru yürüdüm. Kapıya vardığımda son kez dönüp baktım sessizliklerine, pişmanlıklarına, çaresizliklerine.

Kapıyı açıp dışarıya çıktım. Yalın ayaklarımı umursamayarak adımladım ileriye doğru. Hemde ileriye doğru attığım her adımın beni geçmişe götürdüğünü bilerek.

Dönüp baktım arkamda kalan kocaman otele. Güldüğüm, eğlendiğim, aşık olduğum, yıkıldığım, ağladığım, üzüldüğüm binaya son kez nefretle baktım.

Ben dün gece ölmüştüm. Bu gün yürüyen bir cesettim. Ben dün kendime bile ihanet etmiştim. Ben dün beni öldüren adama sarılmıştım. Ben dün kendi katilimle uyumuştum. Ben dün katilimin göğsünde huzur bularak hayatın bana sunduğu hediyenin bir sonum olacak kurşun olduğunu görmüştüm. Ve ben o kurşuna sarılmıştım.

Dün ölmüştüm ama tek sağ kalan kalbim olmuştu. Onu ayakta tutan aşkım olmuştu. Ama dün kalbiminde attığı son gündü. Artık Salvador Black diye birisi yoktu.

Ve şimdi soruyorum.

Dünyadaki en büyük suç neydi?

Adam öldürmek mi?

Yoksa mahvetmek mi?

Ben söyleyeyim.

Mahvetmek...

Ben mahvolmuştum. Ben yanmıştım.

Öyle ki küllerim bile toz olmuştu.

Ve ben onlardan yeniden doğamayacaktım.

Çünkü ben gerçek bir ölüydüm. Tek farkım nefes alıyor olmamdı.

Ben düştüğümü zannederken aslında daha ayağım kaymışmış.

Ben Aria Clark.

Bu hikayenin kurbanı ben, katili ise Salvador Black'ti...

Bitmişti.

SON.

😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭😭
BITTI YAA!

Şimdi bana kızanlar olacaktır ama en başından beri benim kurduğum senaryo buydu. Bunu hayal ederek yazmaya başladım. Ve Final bölümünü ta en başından beri yazıp bir kenara bıraktım.

NASILDI???

ŞAŞIRDIK MI?

Ayrıca aklımızda bazı soru işaretlerinin kaldığını biliyorum. Ama

2.Kitap OLACAK, tabii ki.

Ve orada daha güzel şeyler olacak😉

Ayrıca bir kaç güne özel bölüm gelmiş olacak😊

Ve ayrıca 2-ci kitabın da tanıtımı gelecek😁

Şimdiyse büyük bir hevesle yazmaya başladım hikayenin son noktasını koyuyorum ve bu...

Garip hissettiriyor...😣

Umarım beğenmişsinizdir..

Hoşçakalın🖐❤

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top